Biz o vüzeyi yanlışlıkla gönderseydik eminim karşılık verirlerdi. Birşeyden daha eminim amerikanın ufacık bir üzüntüsü yokdur bu olayda onlar için biz 2. sınıf bir ülkeyiz. Kafamıza çuval geçirdilerde çıtımız çıkmadı bir füzeden nolucak dimi!..
Biz o vüzeyi yanlışlıkla gönderseydik eminim karşılık verirlerdi. Birşeyden daha eminim amerikanın ufacık bir üzüntüsü yokdur bu olayda onlar için biz 2. sınıf bir ülkeyiz. Kafamıza çuval geçirdilerde çıtımız çıkmadı bir füzeden nolucak dimi!..
Sakın ha.. Bu ülkede doğruları yazıp savunmayın ki sizin başınıza da nereden birkaç füze isabet edebileceği belli olmaz. Amerika vurdu ise bizimkilerde armut toplamaya devam edeceklerine kendi memleketlerinde neden anında misilleme yapıp onları anında denizin dibini boylatsalardı ya..
İnternetten derlenen kısa bilgiler:
Kimse fazla kurcalamadı
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel ve hükümet arasında iç çekişmelerin yaşandığı dönemdi 1990"lı yıllar. DYP-SHP koalisyon hükümeti, bir yandan Cumhurbaşkanı"nın yetkilerini kısıtlayacak by-pass yasaları hazırlarken, diğer taraftan Cumhurbaşkanı Özal"ı makamından indirmek için diğer partilerle konsensus oluşturmaya çalışıyordu. Parlamento ve kamuoyu, bunların yanısıra, görev süresinin her uzatılışı olay haline gelen "Çekiç Güç" konusunu da gündemine almıştı. Facia, işte böyle bir dönemde yaşandı.
"Müessif kaza"
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, DYP SHP Koalisyonu"nun Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıt"tı. Siyasetçi ve askerler, olayın "müeessif bir kaza" olduğunda birleşmişler, işi fazlaca kurcalamamayı seçmişlerdi.
Tahkik edelim
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ise konu ile ilgili Aksiyon Dergisi"ne özetle şunları anlatıyordu: "Vural Paşa(Deniz Kuvvetleri Komutanı) aradı. "Komutanım, Muavenet muhribini bir Amerikan gemisi vurdu" dedi. "Ne oldu?" diye sordum. "Efendim, Sea Sparrow"la". "Nasıl olur, tatbikattalar?" "Hem de efendim tatbikatın ara safhasındayız" dedi. "Nasıl olur Vural Paşa? Şehidimiz?" var mı diye sordum. "Maalesef" cevabını verdi. Sea Sparrowlar, hava hedefine karşı kullanılabilir. Köprü üstünden vurulmuş. Komutan da orada. "Olacak şey değil. Bunu tahkik edelim. Tahkikat heyeti kuralım" dedim. Vural Paşa da olayın üzerine gitti. Çok uğraştı."
Yaralı kurtulan İlter Özdil anlatıyor: Amerika, füzeleri kasten ateşledi
Saldırıda bir kolunu ve bir bacağını kaybeden Üsteğmen İlter Özdil, olayın asla "kaza olmadığını" söyledi. Sea Sparrow füzelerinin başlı başına bir sistem olduğunu belirten Özdil, "Bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi. O sırada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok. Gemimiz "düşman" olarak seçiliyor ve kasten ateş ediliyor" diye konuştu.
Ciğerinde şarapnel
Yaşanan faciada ağır şekilde yaralanan Teğmen Uluç Kılıç da Radikal Gazetesi"nde 18
Şubat 2003 tarihinde yayınlanan haberde, dehşet gecesini şöyle anlatıyor: "Saatler 22.30"u gösterdiği sırada, Muavenet Muhribi"nde büyük bir patlama oldu. ABD"ye ait Saratoga uçak gemisinden yükselen güdümlü füzeler, Muavenet"in kaptan köşküne kilitlenmiş ve kısa sürede gemi enkaz haline gelmişti." Halen, akciğerlerinde şarapnel parçalarıyla yaşayan Teğmen Uluç Kılıç, yaralanan arkadaşlarıyla birlikte tazminat için ABD"ye dava açtı. Olayın siyasi olduğunu ileri süren ABD 11. Temyiz Mahkemesi, diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine karar verdi. Böylece Kılıç"ın yasal yollardan ABD"den tazminat hakkı ortadan kalktı. Aradan geçen dört sene içinde çeşitli yerlere başvuran Kılıç, eli boş döndü. Şimdi özel bir şirkette kaptanlık yapıyor.
Belgeselini yaptı işinden kovuldu
Muavenet muhribiyle ilgili gerçekleri açıklayan bir belgesel hazırlayan Gazeteci Tuncer Bahçıvan işinden oldu. TV8"de yayınlanan "Muavenet Fırkateyni Neden Vuruldu" adlı belgeselde, Amerika uçak gemisi Saratoga"nın, Muavenet muhribini kasten vurduğuna dair ciddi belgeler kamuoyu ile paylaşıldı. Bu programın yayınından kısa bir süre sonra gazeteci Bahçıvan"ın işine son verildi. Gazeteci Tuncer Bahçıvan, "Ben 2003 yılında TV8"de iken bu facianın belgeselini yaptım. Her magazin programını bile defalarca yayımlayan TV8, nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi" dedi.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)