Kardeşin kardeşi vurduğunu da bilmezler...sabiht adlı üyeden alıntı
Kimse evinden güvenle çıkamıyordu.. Ne idüğü belirsiz kişiler ellerinde otomatik silahla gezip ,
Görüşü ne olursa olsun , karşı görüşlü kahveye dalar tarardı...
Siyasilerin suçunu hep Evrene yüklemek neden ?...
Tamam pek sevdiğim bir şahıs değildir ama bir de öte taraftan bakmakta fayda var...
Sağlığında çıkıp iki laf edemeyen delikanlıları görüyoruz hep beraber , gücü görünce pusanları görüyoruz.Evet darbeler kötüdür ama kahvehanelerin tarandığı bir dönemde ordu gelip askerce müdahale etmiştir.Asker mantığıda demir yumruktur.Ben bu adamı sevmesemde kızmıyorum , hata yapmış olabilir ama kötü niyetli değildi ve o güç döneminde bile bu adamın çocukları olağandışı zenginleşmedi.Bu bile adam hakkında temel bir fikir verir.
Mevcut iktidarın öcülerle korkuttuğu halkı korkuttuğu bir öcü daha toprak oldu.
yaşı bilmem kaç olmuş bilmem böyle işte şöyle yok bu oldu yok asker mecbur kaldı yok işte şöyle
Size sadece ve sadece 2 kaynak göstercem ((((sayfalar yetmez 12 eylül darbesine öncesine ve sonrasına)))biri kısa link biride 9 bölümden oluşan 12 eylül belgeseli
yapmayın etmeyin savunmayın bu lanet adamı
Paul Henze
CIA Ankara Bürosu
(((SENİNKİLER YAPTI BİZİM ÇOCUKLAR İŞİ BİTİRDİ))) link http://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_Saat:04.00
Darbe olduğunda ortaokula gidiyordum.
Yani bahsi geçen sağ sol kavgalarını, ülkedeki kaos ortamını ve bahsedilen bütün olumsuzlukları birebir yaşamış biriyim.
Evet darbe sabahı ortalık süt liman oldu.
Evet darbe sabahı kaos bitti.
Diyelim ki Kenan Evren mecbur kaldı başka çare yoktu.
Tüm bunlar için onu affedelim tamam.
İyi de mesele bundan ibaret değil ki!
Darbenin ardından yaptıklarını ne yapacağız?
İşkencelerde, tiyatro sahnesine benzeyen mahkeme neticelerinde yitip giden canları nasıl affedeceğiz?
Canını kurtarmak için ya da devlet zoruyla vatanını yurdunu terk etmek zorunda kalanları, parçalanan aileleri nasıl kabulleneceğiz?
İlkokul öğretmenimin hediyesi Aziz Nesin kitabını bir gece yarısı ev baskını ile elimden alan ve bu sebepten babamı saatlerce sorgulayan ceberrut anlayışı, o gece babamı bir daha görebilecekmiyiz diye sabaha kadar pencere kenarında ağlayan annemin gözyaşlarını unutabilecekmiyiz?
Ben affetmedim ve affetmeyeceğim.
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
Anlattıklarında haklısın...
Bir gecede bizde evde olmaması gerekenleri radyodan dinleyip sokağın başındaki toplama yerine atmıştık...
Her ev arandı mahallede...
İhtilal olmuş... Bazı şeyler yasaklanmış...
O zaman da (Orta- 1 e gidiyordum) mantıklı gelmişti , hala da mantıklı geliyor....
Gözaltına alınan , veya idama mahkum olanları hiçbir zaman darbe ile bir tutmadım...
Yapanların allah belasını versin...
Evrenin tek suçu yapılmasını gerekeni yapmış , ama kontrolu elinde tutamamış olması...
Sonrasında erkekliğe bok sürdüremeyip delikanlı delikanlı konuşması....
Bu günleri düşünemedi...
Eh... Her tatlı tatlı yiyişin acı acı çıkarması vardır...
[QUOTE=fatih.;3615179]fatih
Cahilim ben. Yaşımda daha çok küçük. Seni kızdıracak şeyler yazıp cahilliğimi ortaya çıkardıysam affet...
Şu yutub videosu mu anlatacak bana bütün "gerçekleri" ?
Yada 12 Eylül külliyatı?
Canım benim, yakın tarihimizi wikipedyadan yada M.A.Birand'ın ( Ayrıca onada Allah rahmet eylesin. Sevmezdik pek ama acar gazeteciydi.) belgesellerinden mi öğrenicez??
Tarih konusundaki cehaletimi gidermenin yolu senin bana sağlayacağın, gerçekleri anlatan kitap arşivin mi?
Şimdi sen yine gaza gelme ama hakikaten cehaletin ilacı körü körüne okumak değildir. Bak sen okumuşsun, araştırmışsın, izlemişsin(bu kısmı cidden komik çünkü MAB belgeseli..). Ama hala tın tın..
Sana diyoruz ki; Yaşamadın bilmiyorsun. İşkembe-i kübradan sallayan lümpen, "yeni liboş-eski demokratların" sohbetlerinde ağzının suyu akarak dinlediğin herşeye inanıyorsun. Sonrada hiç tanımadığın adamın birine cahillik etme diyorsun.
Neyse. Askeri müdahale harici, hiçbir icraatını sevmediğim ama yinede YAPILMASI GEREKENİ YAPTIĞI için saygı gösterdiğim bir ASKERDİ.
Bu arada, video ile bir bağlantın falan mı var? Her mesajında aynı linki,aynı videoyu gösteriyorsun. Yok, varsa öyle birşey izleyelim. Yani sen falan mı koydun yutuba? Nedir canım?
Dört yıl kadar önce yazdığım bir yazı.
"benim çektiğim, bazen ağustosun ortasında bile yakalandığım bir tek hastalığım vardır. üst solunum yolları enfeksiyonu. bunun dışında kolay kolay hastalanmam. hiç gripe yakalanmadım mesela. belfıtığı ve üsye dışında yorgan döşek yattığımı hatırlamam. 11 eylül 1980 gecesi. ertesi günü yani 12 eylül liseler açılacak. ortaokulu bitirmiş, bütün bir yazı Nazilli'nin yazlıklara giden insanları nedeniyle boşalan sokaklarında sıkıntıyla geçirmişim. ve liseye başlayacağım, ayrı kaldığım onca insanı ve en önemlisi bir yıldır bir türlü konuşamadığım sevdiğim kızı göreceğim o güne açılan gecede ben ateşler içinde kıvranıyorum. hayatım boyunca gecirdiğim en ağır üsye bu. ancak gece 03:00 gibi uykuya dalar gibi oluyorum.
bir gürültüyle uyanıyorum. içerden sesler geliyor. kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyorum. sabah bu kadar çabuk mu oldu? saat'e bakıyorum uyku sersemi 04 gibi bir rakam okuyor yorgun gözlerim. yavaşça kalkıp salona geçiyorum. gelenler polismiş. babamı almaya gelmişler. babamle ilişkilerim genelde hep kötü olmuştur. gecenin bu saatinde neden göreve götürdüklerini anlamaya çalışıyorum. bir kaç cümle konuşabiliyoruz sadece "ordu darbe yapmış, herkesi topluyorlarmış. sokağa çıkma yasağı olur. ben belki bir kaç gün gelemem". gidiyor. o zamanlar televizyon belli saatler arasında kapanırdı. sabahı bekliyoruz.
Renkli televizyonunun yeni yeni geldiği yıllar. bizde ise henüz yok. Rize'de alınmış siyah beyaz bir "şaaplorenz" televizyonumuz var. sabah televizyonu açtığımızda elinde bir tomar dosya kağıdı ile bir generali konuşuyor görüyoruz televizyonda. belki de ilk defa o gün, ondan duyuyorum "netekim" kelimesini.
ilk başta sevimli geliyor bana manisalı o general. o zamana kadar rize'de, kırıkhan'da zaman zaman "öğrenci olayları" dedikleri şeyleri uzaktan izlemiş ama direk yüz yüze gelmemiş olsamda her gün onlarca insanın ölüm haberinin olduğu bir türkiye var. çocuk aklımdan hala silinmeyen kahve tarandı şu kadar ölü haberleri. siyah beyaz karelerle süslenmiş tariş eylemleri, yükselen siyah dumanlar, üniversite olayları. doğru ne, yanlış ne? o kadar deneyimsiz, hazırlıksız ve nahifimki bu konularda.
o ergen yıllarımda kenan evren ve genarallerinden sadece iki şey için hoşlanmıyorum. her pazar sabah kalkar kalkmaz bazen gezete bayileri bile açılmadan almaya gittiğim gırgır dergisini dört hafta kapatmaları ve bir gün kayseride lise sondayken yapacağı bir konuşma için biz öğrencileri saatlerce kayserinin en geniş meydanında bekletmeleri.
bu işte bir terslik var dediğim ilk zamanlar ise sanırım Cüneyt arcayürek'in Kudeta adlı yazı dizisini yayınlamaya başladığı yıllardı. bunun dışında o yıllara dönüp baktığımda duran ölümler, biten terör ve rahat bir öğrencilik dönemi sağladığı için malesef büyük bir çoğunluğun destek verdiği gibi benim de desteklediğim bir darbeydi.
ve bu gün bunları yazmak gerçekten zor geliyor bana. o dönemin şartlarında dahi olsa öyle düşünmüş olmak."
Evet başta herkes gibi destekledik. Ama aradan bir kaç yıl geçince, insanlar konuşmaya, yazmaya başlayınca bir şeylerin hiç de anlatıldığı veya amaçlandığı gibi olmadığını gördük. Her şey zamanı ile değerlendirilmeli. Bahsettiğimiz yıllar 1980'ler. Bırakın cep telefonunu insanların evine telefon almak için yıllarca beklediği(bizim hiç olmamıştı mesela 1987 veya 88'dir eve telefon alınması), tek kanallı ve devletin resmi yayın organı gibi çalışan bir tv kanalının olduğu yıllar. Habersizdik her şeyden. Gazete ne yazar, TV ne söylerse o.
Dediğim gibi ancak yıllar sonra o darbenin aslında Türkiye üzerinde ne büyük yıkımlara sebep olduğunu, insanların ne işkenceler gördüğünü, kıyıldığını öğrendik. Sonuçlarını ise hala çekiyoruz.
her zaman şunu demişimdir. Kenan Evren ve taifesi kesinlikle yaptıkları şeyden dolayı yargılanmalı ve ceza almalıydı. Ama sadece onlar değil. O dönemin tüm politikacıları, yöneticileri de aynı şekilde değerlendirilmeliydi.
Sonuç olarak evet o terör dönemini sonlandırmıştır. (Yalnız bu da ayrı bir soru işaretedir. Asker aynı asker, polis aynı polis. Nasıl oldu da bir gecede bıçak gibi kesildi her şey?) Ama benim gördüğüm özgürlükler, insan hakları, ahlak, toplumsal değerler olarak onlarca yıl geriye götürmüştür bu ülkeyi.
Benim öbür dünya ile işim yok. Bu dünyada yapılanın, bu dünyada cezalandırılması gerekirdi. (yoksa birinin dediği günah işleme özgürlüğüne kanar gidersiniz.)
Yıl 2015 seçimler yine hile oluyor o kadar teknoloji ve duyarlılığa rağmen.Saddam'da %90 alıyordu ama halk nedense bu %90 arasında değildi.
1982 anayasa referandumu %91-92 gibi yüksek bir oy orani ile kabul edildi.
Bu dogrudur ama bu neticenin alinmasinda o günün sartlarinin konusulmasi lazim.
Aradan 30 küsür sene geçmis tam hatirlamiyorum ama hatirladigim bir kaç seyi paylasmak isterim.
O referandumda HAYIR propagandasi yapmak yasakti.
Evet yanlis okumadiniz.
GAzetelerde boy boy EVET propagandasi yapilir, ve bunun memleket için ne kadar hayirli! oldugu hem gazete sayfalarindan, hem televizyon ve radyodan uzun uzun anlatilirdi.
Ve ya tam olarak HAYIR propagandasi yasak degilse bile belli ölçülerde fazla belli etmeden falan yapiliyordu tam hatirlayamiyorum.
Aklimda yasak oldugu kalmis.
Evimizin hemen yan tarafinda bir kahve vardi, orada 12 eylül yönetimi tarafindan yayinlanmasi yasaklanmis olan ve illegal çikan bir gazetede hayatim boyunca bir daha rastlamadigim tek HAYIR propagandasini görmüstüm.
Siyah zemine beyaz harflerle kocaman bir HAYIR yazisi hafizamda yer etmis.
Bir de o gazeteyi bulundurdugu için tutuklanan ve yillar sonra baya çökmüs bir halde gördügümüz kahveci hala hafizamda.
Yani referandumda sartlar esit degildi.
Bir diger konu da bu referandumun sonucunda askeri yönetim gidecek seçimler yapilacak, iddiaya göre demokrasiye tekrar geçilecekti.
Yani halki tavlamak için her türlü sart devletin lehine olusmustu.
Bu nedenle o referandum sonucunu elestirmek pek uygun bir davranis degildir.
Kenan Evren demokrasi ve esitlik için hem sagdan hem soldan insanlarimizi asarken o demokrat tavrini parti kurulurken de göstermisti.
Sagda bir parti, solda bir parti kurdurmustu.
Aklimda Bülent Ulusu, Necdet Calp, Turgut Sunalp isimleri kalmis ama hangisi hangisiydi kafa gidiyor.
Sanirim Bülent Ulusu o dönemin basbakaniydi.
Bu sag ve sol parti liderleri tabi askerdi.
Televizyonda asker ciddiyeti ve hiyerarsisi içerisinde bunaltici konusmalar yaparlarken birden bire ortaya Özal çikiverdi.
Diger adamlarin yaninda bana da gayet tonton gelen bu adam birden bire sivriliverdi ve halktan dogal olarak büyük ilgi gördü.
Zaten ertesi yil yapilan seçimleri de rahatlikla kazanip basbakan oldu.
Geçmise bakarak yürünmez, tökezler düsersin diye bir laf vardir.
Mantikli ama ders almak da gerekiyor.
12 eylül sartlarini olusturan olaylari konusup bu günle karsilastirmak isterim.
Dehsete düseceginiz benzerlikler var.
Yani bu benzerlikleri yazacagim ama yazi uzun olunca okunmuyor.
Sonra biraz bahsedelim ki belki aklimizi basimiza almamizi saglayacak neticeler aliriz.
COQ 'un yazdıklarına ek olarak : Evet oyu bir renk, hayır oyu farklı renkli bir karttı . Tam olarak renkleri hatırlamıyorum 10 yaşındaydım. Referandumda kullanılan oy zarfları şeffaf denecek kadar inceydi ( - miş. evdekiler öyle konuşuyorlardı) .Yani içinde verdiğiniz oyun rengi dışarıdan bakılınca gözüküyordu. Kimse kolay kolay hayır veremezdi zaten. Kenan Evren referandum öncesinde verdiği birçok demeçte anayasaya hayır demenin vatan hainliği olduğunu doğru veya dolaylı olarak söylemişti. Bu ortamda anayasaya hayır diyecek kadar büyük ......rı olan sadece %8 çıkmıştı memleketten. Yine de o döneme göre yüksek bir hayır oranı.
İkinci bir ek'de ben yapayım.
Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı referandumu birlikte yapıldı. Yani bir nevi şu an ki torba yasa garabeti. Eğer iki farklı oy kullanımı olsaydı sonuç ne olurdu o da açık bir konu. Yani Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanı seçimi ayrı oylama olsaydı ne olurdu? Neyse... Düşünmeyen, yorumlamayan, Neden? Niçin? Nasıl? sorularını sormayan, biat kültürünün uzantısı bir toplum olduğumuz sürece biz bunları hep yaşayacağız.
abi, tamam eyvallah çok doğru söylüyorsunuz,ben o günleri yaşamadım bilmiyorum,sadece kitaplardan,internetten okuduklarımla biliyorum. fakat şu soruları ister istemez soruyor insan ;
1. 12 eylül öncesi ortalık sütlimandı da,türkiye her haliyle mükemmel bir ülkeydi,uzaya çıkıyorduk falan da bu adam durduk yere ortaya çıktı ve ihtilal yaptı öyle mi ? herşeyin suçlusu bu adam öyle mi ? asılanların zerre suçu yok muydu? bu adam kafasına göre t.c. ' de yaşayanların tüm isim listesini çıkardı kafasına göre isim seçerek adam mı astı ?
2. %91 oy alan adamın ( siz hile,baskı vs ile alındığını söylüyorsunuz) arkasından konuşulanların %99'u kötü. Bu kadar tezatlık nasıl oluştu ? yani %50'ye %50 falan gibi bir oran olsa ona da tamam diyeceğim ama arada uçurum var.
3. Bu adam 9 kasım 1989'da cumhurbaşkanlığını bıraktı ve senin benim gibi bir adam oldu,sivil oldu yani. tam 26 sene olmuş. şu anda arkasından sövenler,atıp tutanlar bu 26 sene boyunca neredeydi ? yani bu tepkileri adamın yüzüne karşı neden kimse söylemedi ? gerçek diktatör dediğiniz adamlar gerçekten diktatörlük yaptıysa ellerindeki gücü kaybettiklerinde zaten halk tarafından gereken ceza verilir. tarih örnekleriyle dolu. madem bu adam bu kadar suçlu,bu kadar diktatör; 26 senedir neden kimse bu adama tek bir kelime dahi etmedi,yüzüne karşı çıkıp cesurca şu anda söylenenleri söylemedi ?
kenan evren'i savunmuyorum,yaptıkları doğru yanlış tartışılır; sadece ne kadar ikiyüzlü bir millet olduğumuzu görüyorum ve sadece yapılan yorumlara gülüyorum.
Sevgili zapalka,
iyi niyetli ve ögrenmeye açik oldugunu düsündügüm için yaziyorum elestiri olarak alma.
Kenan Evren sagliginda elestirildi.
Hatta muktedir oldugu zamanlarda bile elestirildi.
Yani niye elestitiilmedi lafi yanlis.
Getirmis oldugu anayasa onu ve yandaslarini koruyan bir anayasadir.
Yani yargilanamaz, sorusturulamazlar.
Bu nedenle haklarinda bir islem yapilamadi.
Kisacasi o referandumda bu adamlarin yaptigi isler halk tarafindan da onaylanmis oldu.
2010 referandumunda bu durum ortadan kaldirildi ve hakkinda bildiginiz gibi dava açildi.
Ama bu da bir tiyatroydu çünkü yasalar geriye dönük isletilemez ve bir sonuç beklenmiyordu.
YAsa degisikligi iktidarin bir sov hareketiydi ve zaten sov olarak da kaldi.
Fazla uzaga gitmeden, MT forum sayfalarinda bile hakliligimi göreceksin.
Bizim yillar önce açilmis bir 12 eylül basligimiz var.
O baslik açildiginda Evren sagdi.
Bulur okursan, yapilan elestirileri, 12 eylül döneminin sancilarini daha iyi anlayacaksin.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
