GİZLİ KAÇAMAKLAR
Birçoğumuzun yaptığı şu gizli kaçamaklar yok mu? Belki bilinmeyen, belki yasak oluşu, belki de sadece kendimizi tatmin etme isteği. Bence en çok kalbini dinlemektir sebebi.
Gündüzleri çalıştığım, akşamüzeri çocuklarımın okuldan gelmesi sebebiyle, günün aydınlık zamanı motosikletimden uzak geçerdi. Sessizlik sarıp ta kalbimin sesi yükseldiğinde günün karanlık zamanı çağırırdı hep içine. Öyle gecelerden birinde evde yorgun oturmuşken, sanki biri bana seslendi gibi. Kapıyı açıp baktığım gayri ihtiyari. Kimsecikler yoktu sadece ayın ışığıyla gözüme parlayan motosikletim kapının önünde. Ne kadar ihmal ettiğimi fark ettim bir an. Kaç gündür öylece duruyordu oracıkta. Saat gece 11’e gelmek üzereydi ve yarın erkenden çocukların okulu ve iş…
Evdekilerden habersiz yavaşça üzerimi giyindim. Sorsalar sanırım markete derdim. Aylardan mart, kış daha bitmemiş hava buz gibi. Kışlık ne varsa üzerimde, kaskımıda aldım hazırım. Usulca kapadım kapıyı, çıktım dışarı. Dikkat çekmeden vitesi boşa alıp, sürükledim evden uzağa. Neden bu kadar beklettin der gibiydi motosikletim. Benden önce hazırdı yollara.
İstanbul’un Avrupa yakasından çıktık yola geziyoruz bir oraya, bir buraya. Gece; yollar boş, uzun ve bizim. Fakat fazla vakit yok 1 saat gezip eve geri dönmeliyiz. Kaç 1 saat? O beni, ben onu tetikliyoruz daha uzağa diye. Otobana girip Anadolu gişelerine gelene dek nereye gittiğimden haberim yoktu. Buraya kadar gelip de aynı yoldan geri dönmek pek sıcak gelmedi. En azından İzmit’e kadar gidip oradan dönmeliydim ki yola çıktığımıza değsin.
Sanırım evdekiler hala beni televizyon izliyorum sanıyor.
Fark edilirse yine olay çıkacak diye düşünürken İzmit sapağına geldim. Hay aksi gaz kesmeyi unutmuşum, sapağı kaçırdım. Biraz daha ileride yine İzmit sapağı var. Hayda… yine kaçırdım. Kimi kandırıyorum ki? Benden başka kimse yok!
Ankara yazıyor levhada. Şöyle ucundan bakıp dönerim eve diyorum ve yola devam. Ne kadar da keyifli, zincirleri kırıp kaçmış gibiyim. Ankara istikametinde yol alırken Bursa levhası sağa işaret ediyor. Bursa’yı Ankara’dan daha iyi biliyorum en iyisi oraya gidip dönmek!
Hava git gide daha da soğuyor. Kim demiş kışın motora binilmez? Ellerim, ayaklarım donmaya başladı ama delikanlıya bir şey olmaz! Daha sık mola vermeye başladım ve molalarda içtiğim çay sayısı 1’den 3’e çıktı. Eve dönsem mi artık? Diye yan çizmeye başladım. Bu kadar gelmişim buradan geri dönmek mi olur şimdi? Olmaz tabi. O zaman yola devam (sanki mevsimlerden yaz, sanki yarın iş yok, sanki ben superman’im de soğuk geçirmem!). Orhangazi de verdiğim bu düşünceli moladan sonra çok aklı başında bir karar almış gibi İzmir’e gitmeye karar veriyorum.
Neden İzmir? Sanırım İzmir’i bilinçaltında hep sıcak bir yer olarak hatırladığım için. Aslında sebep ve bahanelere hiç gerek yok. Soğuk bile yıldıramadı. Karar en başta evde alınmıştı ve biz yol yapacaktık. Peki, o zaman hadi İzmir’e.
Bir gecelik macera soğuğa yenik düştü
Susurluk’ta mola vermek için durduğumda delikanlılığın bittiğini fark ettim. Soğuktan donan parmaklarımın acısından ağlamak üzereydim. Yasa tesislerinde ısınmak için oturduğumda saatin sabah 05:30 olduğunu fark ettim. Artık eve dönmemim imkanı yok. Hele İzmir mümkün değil. 10 metre ilerisi bile imkansız!
Keşke evde televizyonu kapatıp çıksaydım. En iyisi ben eve bir süre dönmeyeyim de merak edip kızmasınlar bana. Konuşmalar kafamda canlanıyor; “Serseri misin sen? Ne işin var gece bu soğukta dışarıda?!”, “Bu ne sorumsuzluk!”, “Anne olduğunu unutma, sen erkek değilsin!”
Tamam kaçamak yapmak güzeldi ama bir de bunun yakalandıktan sonra ki kısmı var. Benim halimden en iyi kim anlar? Tabi ki babam anlar. Hemen cep telefonuna bir mesaj: “Baba, ben Susurluk’tayım, şu an saat sabah 06:00. eve yetişmeme imkan yok, çocukları okula sen bırakır mısın? Annemi idare et lütfen. Bir de ben işe gelemeyeceğim, sorry. Mucux” (kısa ve öz ayrıca masum ve açıklayıcı)
Susurluk’ta bir otelde kalıyorum ve ertesi sabah Bandırma feribotuna binip eve geçiyorum. Ev halkı işe gitmiş bana söylenecek kimse kalmamış. Bir güzel uyku çekiyorum. Uyandığımda yaptığım kaçamağın mahcubiyeti ile başım önümde ama kalbimin sesine gitmemin mutluluğundayım.