başka bir forumdan alıntıdır
Valla ben de çok şaşırmıştım. Ama alıştım artık. Ne yaparsın, kaderimizde varmış hiç uğraşmadan rahat kafayla motora binmek ..
Bendeki zavallı ybr nin çektiği işkenceyi, eziyeti anlattığım 2-3 farklı başlık vardı, hangisi neydi unuttum ama benim hayvan hala işkence testine tabi. Son gelişmeler şunlar :
100,000 km. yi kesin geçtim ondan eminim, ama 110 oldu mu onu net bilemiyorum. 85 binden beri km. saati yok. Km. saati kırıldı, devir saatiyle falan tümünü birden söktüm attım, gereksiz detaylar sonuçta bunlar..
Bir depoyu ortalama 400 km. kabul edip hesabı kafadan tutuyoruz üç aşağı beş yukarı..
Debriyaj son bir yıldır kaçırmaya başladı. Aslında insanca kullanılsa 120-150 ye kadar giden debriyajlar var. Daha gider o. Sadece bir ve ikinci viteslerde abanınca kaçırıyor hafif hafif.. Dik yokuşlarda çıkmadığı vakit bakarız.. Nasılsa "baskıya zarar vermek" gibi bir kavram yok.. Devam.. Bizde sistem basit, tek kelimeyle özeti şu: Nerde Trak, Orda Brak..
Yüzbini devirdik ama sübap ayarı hala yapmadım. Bu testin bir parçası olduğu için devam edeceğim..
Buji değiştiriyorum, ama ancak motor çok yakmaya başlarsa. Ha , bir de çok yakmaya başlarsa bazen hava filtresini de komple söküp atıyorum arada bi 10-20 bin de öyle gidiyor çünkü Sirkeciye yolum uzun süre düşmüyor bazen.. Bikeresinde zor çalışmaya başlamıştı, merak edip bujiye baktım, erimiş bitmiş namussuz. Arada buji değiştirmek lazım, misal 30.000 de bir değişsem sorun olmayacak da.. Zaten bugüne kadar üçüncü bujisi şu an üzerindeki..
70-80 lere kadar tek bir damla yağ eksiltmedi, şu an çok az da olsa biraz yağ eksiltiyor. Ben de hazır bu fırsattan istifade teste yeni bir madde daha ekledim : eksilen yağı tamamlamadan yola devam etme maddesi.. Zaten 3 yerine, min 6-7 binde yağ değiştiriyordum, bu süreyi önce 10.000 e çıkardım. Hazır yağ eksilmişken , bir de az yağla ne kadar çalışabilir testi yaptım, Yağ çubuğunun ucunda hiç yağ göremediğim güne kadar yağ eklemeden devam ettim. Sonuç şu : ybr içinde 450-500 gram yağ varken 10.000 km. den epey fazla yol yapıyor. Bunun da altına inip eşeği sulamanın alemi yok dedim ve sonra testin ikinci aşamasına geçtim ve konması gereken yağın iki katından fazla yağ koydum içine. 2,2 litre.. Motor lakur lukur yarıya kadar yağ dolu ve şu an o test aşaması sürüyor, henüz bitmedi, ama sağından solundan atar dedim ben o yağı.. Yok abi atmıyor. Sıkıntı yok devam..
Hep tam sentetik kalite yağlar kullandım , ama ince kalın ne yağ bulursam onu çaktım, bir tek gres yağını denemedim, yağ konusunda da sorun yok. Sanırım -denemeyeceğim ama- kırlangıç zeytinyağı da koysak epey çalışır bu motor.
Ön takımda hiç yağ kalmadı. Koymuyoruz artık.
Devir saati luzumsuz. Hep kırmızıda 12 saat aralıksız kullandığım bile oldu, bu acımasız bağırtma seanslarında nihayet ekzos dibinden eriyip koptu bir gece yolda giderken. Egzosu eritmeyi başaran benden başka yok bildiğim kadarıyla, bu konuda gururluyum, çok çalıştım çünkü. Egzos boğazının eriyen kısmını paslanmaz elektroduyla doldura doldura kaynattık oldu. Motorda zaten sorun yok. Demek ki devir saati bir işe yaramıyor. Oraya fotograf albümü koyacağım veya ikiteker çıkartması yapıştırılabilir..
Ön konsolu komple söküp attım, şu an kontak kilidi var, ama kontağın elektriksel işlevi tamamen iptal. Onun yerine gizli bi anahtar bağladım bi yere. Sağa sola çaktırmadan elinle açınca kontak açılıyor. Bıktım anahtar sok çıkart, o cepte mi bu cepte mi olayından artık. O da lüzumsuz. Pratiklik iyi bişeymiş. Küçük motoru zaten kurcalayan eden yok, çocuklar üstüne çıkmıyor, kazık kadar adamları motorun üstünde atçılık oynarken falan bulmuyorum geldiğim zaman. Benimki kadar döküğünü de çalacak bi ahmak zaten olamaz.. Devam..
Buraya kadar mizah vardı, ama tüm anlatılanlar ve rakamsal değerler gerçektir. Gerçekten 500 gram yağla 10.000km. den fazla gidiyor bu alet. Çok daha fazlasını da gider, ama denemedim, deliliğin bile bi sınırı var tabi. Aslında hiç yağ değiştirmesen ne zaman yatak yorgan rulman dağıtır maddesini de bunlara eklemek ve denemek lazım, fakat bunu görürsek rutin işkence testinde ne kadar gideceğini göremeyeceğiz.. Öteyandan yağ hiç değişmese nereye kadar gideceğini sahiden merak ederim. 1 lt. yağ ile 40.000 ?
10 ve 15 i bizzat yaptığım için 40 da çok garip gelmiyor artık
---
Benimkinden daha bakımsız ybr inan yoktur sanıyordum. Gözümle görmesem inanmazdım. Bu başlığı gördüğüm iyi oldu. Arka jantı kırmak zordur, emek ister. Ben arkada 120 kg. kütleli adamla dan dun kullanırken bile kıramamıştım. O arkadaş ne yaparken jant kırılmış bunu sahiden merak ettim.
Jant kollarını telle bağlama olayına ise kesinlikle hasta oldum. Karadenizli olabilir mi ?
---
Peki iyi bakınca ve insani kullanınca ne olur?
Geçen bi kurye geldi paket getirdi. Lafladık biraz. Motoru 216 binde. Alıp turladım biraz. Benimkinden biraz daha iyi durumu. Bir kez debriyaj plakaları değişmiş, başka değişeni yok motor kısmında. Benim 100-110 bindeki motorun yıpranmışlık anlamında 200.000den biraz daha yukarılarda olduğu konusunda hemfikir olduk. Aslında ben de çok hor kullandım, "daha vicdanlı davranabilirdim" falan da dedi.. 216 bini "the end" gibi canlandırmamak lazım çünkü benim bile 200 leri görme ümidim varken, e o biraz daha giderse çok garip olmaz.
Neyse.. Benim hedefim hiç ellemeden, bir saniye bile uğraşmadan ve para harcamadan, bakım da yapmadan 100.000 yapmaktı, onu yaptım. Şimdi de daha ne kadar gidecek? sorusuna bakacağız, nerde trak orda brak metoduyla.. Bir sonraki ybr yi de insaflı teste tabi tutacağım , ama sonuçları buraya yazmak çok uzun sürecek ondan eminim..
---
Ybr nin sağlamlığı konusu anlatmakla falan bitmediği için onu uzun uzun anlatmayacağım bir daha. Zaten bizler sevdikçe, motor da tutuldukça satıldıkça fiyatına zam yapıyor bizim tüccar beyinli ithalatçılar
Son bir not olarak aklıma gelen şey ise Ybr nin sosyal bir fenomene doğru dönüşmesiyle ve genel olarak motor-motosiklet kültürüyle etkileşimleriyle ilgili. Bu bendeki aşırı rahatlığı birçok ybrli elemanda da gözlemliyorum. Salgın hastalık gibi yayılıyor. Usta motorda yağ var , zincir de biraz leş olmuş diyorsun, olsun noolcak ki .. diyor.. Deli mi ne..
Motora ilk binmeye başladığım günden beri 300 bini geçtim, en büyük keyfi aldığım kısım ise bu küçük motorla yaptığım 100 bin km. oldu. 80'li yıllarda ufak iki zamanlı ve çok sorunlu doğu avrupa motorlarıyla başlamıştık, sonra para kazandıkça büyük hacimli fiyakalı makinalarla devam etmiştim uzun zaman. 2005'te bu ybr yi de öyle uzun uzadıya binmek niyetiyle de almamıştım aslında. Büyük motorun yanına "anahtarlık" olsun, bakkala çakkala gideriz, çamurda büyük motoru kirletmeyiz, öğlen yemeğine gideriz falan diye almıştım. İşin doğrusu, ben bu motorla gezmeye de utanırdım az biraz. Öyle tatile, uzun yolculuklara falan çıkılmazdı böyle şeylerle, diğerlerine imkan varsa ..
Ancak, ybr -ve emsali niteliklere haiz diğer motorlar- önce kafamdaki "teknoloji" kavramının değişmesine sebep oldu. Bu motor aslında ilkel falan değil, tam tersine daha üstündü, çünkü alayından daha sorunsuzdu. Hiçbirinin başaramadığını başarıyordu ; sıfır sorun. Saatler haftalar boyu 10.000 devir nefes almadan nasıl çalıştığını falan hala anlamış değilim zaten. Yağ pompası yok. Yatak yok. Yağ filtresi bile yok. Şanzımanında falan oyuncak kadar dişliler.. Neyse.. Acaip .. Ulan motor dediğin bozulur be.. Hele kitabına kuralına uymazsan üç günde alırsın eline.. Kafamızdaki bütün kavramların kalıpların içine zçtı bu ybr ve emsali birkaç motor..
Sonra da şunu farketmeye başladım zaman içinde; biz aslında motosikleti bir araç olmaktan çıkartıp bir amaç haline getirmişiz, hemde çoktan Hem amaca dönüşmüş, hem de bunu kendi kendimize inkar etmişiz.. Yersek..
Büyük motorun yeri de başka tabi, bunun inkar edilecek yanı olamaz. Öteyandan, örneğin hep bir asya gezisi canlandırmışımdır kafamda, şimdi o gezi için bile ybr düşünmeye başladım uzun zamandır. Sebep basit : aslında çok daha uygun abi.. Neden?
Sıfır sorun. Bozulur mu kaygısını falan zaten geç bi kalem, yağ değiştirmeye bakım yapmaya falan bile gerek yok. Bu motora çak 1 litre yerine 2 litre yağı, git asyayı mı dolaşacan, afrikayı mı .. Yağ bile değişmeden hiçbişeye dokunmadan git dolaş gel.. Öyle acaip cins bi makina bu.
Bişey mi lazım? Düştün bişeyi mi kırdın? Burada yakında muhtarlıklar bile parçasını satmaya başlayacak.. Yaygın lazım olacak parçalar bedavadan hallice.. Kimse ellemez, kurcalamaz, biraz pis, bir iki kapağı çizik, motoru kirli olsun çalan eden de olmaz. Canın nerede istiyorsa korkmadan orada bırak. Var mı böyle bir rahatlık yahu? Dikkat çekmez, göze batmaz.
Ama hepsinden önemlisi kafan rahat. Yok servise gittim mi, yok lastikler yaşlanıyor, yok akü bilmemne.. Gir internete parça bak, aksesuar bak, tüh yağmur yağdı, güneş kavuruyor branda tak, şarz cihazını al, lastiklerin altını besle, modeli düşüyor sat, gir internete sabah akşam ilan bak, koş servise, koş lastikçiye, koş sigortacıya.. İşin gırgır yanı, bunu parayla almak da mümkün değil.. Aman çizmesinler, yok kedi oturmasın.. Lan otursun lan.. kedi de otursun bırak da.. Bırak iki tırmalasın keyif yapsın hayvan hayatında be.. Kedi hayvanına kızıp öfkelenecek kadar komik hallere girdiğimizi bile göremiyoruz arkadaş..
Ybr yi genelde bütçesi kısıtlı, motoru olmayan, veya yeni başlayanlara tavsiye ederiz ya.. Ben affınıza sığınarak motoru olan, büyük motoru olan, ve işi bilenlere özellikle birer tane tavsiye ediyorum, hatta bizim gibilerin daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. İddiam ise şu ; önce motosikleti bir araç olmaktan çıkartıp amaç haline getirdiğimizi kabullenip , sonra kafayı boşaltmayı lafta değil, gerçekten başarınca ve hiç bir detayla zırnık kadar uğraşmadan kullanınca , yani bunu yaşayıp görünce, hele birkaç da uzun yola falan bu rahat kafayla çıkınca .. eskiye oranla kat kat daha fazla keyif alınıyor. Ama kötü yanı şu: denemeden asla anlaşılamıyor. Şöyle bir sene falan stressiz sıkıntısız o rahat şekli deneyince, sonra eskiye dönüş acaip saçma ve anlamsız gelmeye başlıyor..
Haksızsın diyenin motoru çizilsin, aksesuarları gümrüğe takılsın, kromajları kararsın, jantları pas içinde kalsın elinde parlatıcıyla uğraşsın dursun emi.