İlk başta Uşak ve Kütahya üzerinden gitmeyi düşündüğüm rotayı yolda mola verirken daha da motorcu rotası haline getimeye karar verdim. Kısa mola verişim sırasında Uşak ve Kütahya içine girmemeye karar verdim ve yeni rotayı hemen oluşturdum. Rota: İzmir-Turgutlu-Salihli-Kula-Uşaktan önceki Sanayi Bölgesi-Gediz-Çavdarhisar-Tavşanlı-İnegöl öncesi sağa dönüş-Pazaryeri şeklinde oluştu.
Yolda giderken arasıra haritaya ve GPS'e bakmak için duruyordum. İşte o sırada 4 tane İzmir'li motorcu yanımdan durumumu sorarak geçti. Ben de "devam ediyorum" işaretini verdim. Onlar gittikten sonra, onlara katılmaya karar verdim ve yetişip arkalarına katıldım. Kendi iç sıralarını bozmamak için hep en arkada kalmaya özen gösterdim. Onlar benim rotaya göre gitmiyorlardı. Onlar Gediz-Emet-Tavşanlı üzerinden gidiyorlardı. 2 motorlu önden gidiyordu, tahminen biraz performans sürüşü yapıyorlardı. en arkada kalan ikiliyle beraber yol alırken arkadaki motorlardan birinde bir sorun oldu. Hemen durup yardıma koşarken öndekiler de kendi aralarında telsizden durumu öğrenip geri geldiler. Sorunu çözdükten sonra tanışıp hep beraber devam ettik. Çok ilginç ve zorlu yolları seçerek yerinde spontane kararla ilerledik. Daha sonra ileride hızlı giden ikili önden basınca ben de onlara performans sürüşüne katılmaya karar verdim, nasılsa yetişirim dedim ve arkadaki ikisini geçtim. Ancak hesaba katmadığım bir şey vardı; meğer telsizle aralarında haberleşmişler ve meğer öndekiler benzin almaya gitmişler. Tabii o kadar gaza bastım fakat göremedim onları. O zaman gene tek başıma olduğuma karar verdim ve son rotamı hemen anında oluşturdum. Bir ara yüksek rakımlı bir yerden geçtim, 1500m yükseklik vardı. Her 200m'de bir 1C sıcaklık düşüşü olmaktadır, yani bu yükseklikte deniz seviyesinden 8 derece daha az bir hava sıcaklığı var demektir. Üzerimde yazlık fileli montum vardı ve çok üşüdüm. Ayrıca hava da kapanıp sisli hale gelmişti. Bu bölgeyi geçip olası yağıştan kurtulmak zorundaydım. Zaten tüm yol boyunca hep hava serin gelmişti. Neyse, bir çok viraj sonunda kamp alanına ulaştım.
Gidiş yolu (Ankara yolu): 442 km
Saygı duruşu için kasabaya gidiş-geliş: 24 km
Geliş yolu (İstanbul yolu): 412 km
Toplam: 878 km
Toplam benzin: 31.43 lt
(Gezinin başında ve sonunda ful depo yaptım, böylece harcadığım benzini buldum).
Yakıt tüketimi: 3.58 lt/100km (Çok iyi bir tüketim değeri. Demek ki yavaş gidince epey az yakılabiliniyormuş)
Cuma 09:59'da İzmir'den çıktım ve kamp alanına 19:08'de vardım
9 saat 9 dakika sürdü
Molalarla birlikte 48.3 km/saat ortalama hız yaptım
Pazar 11:30'da kamp alanından çıktık ve İzmir'e 19:09'da vardık
7 saat 39 dakika sürdü
Molalarla birlikte 53.9 km/saat ortalama hız yaptık
Şimdi fotoğraflarla geziyi özetleyeyim:
İzmirli motorcu arkadaşlarla karşılaştığım yerde beklerken lastiklerden birinde bir misafir vardı:
Festival alanının havadan görünümü:
Festival alanına vardım ve akrabam Kerem’in kurduğu çadırın yanına kurdum.
Yığma barajın üzerinde yol var ve kenarında üstü açık restoran var:
Odun ateşiyle sigara yakmak başka bir zevktir:
Akşam çok iyi bir grup çıktı. Solistin İngilizcesi biraz daha az şivesiz olsa tam olacaktı. Tüm diğer şovları 1 numaraydı:
Head bang zamanı geldi:
Sabah kahvaltıdan önce bir cappuccino iyi gelir:
Bu nedir:
Reçineymiş:
Kerem’i çadırında rontladım:
Kerem’in çadırında misafiri var:
Kerem’in solunda motorcuların duayenleri Mr. Necdet ve Mr. Savaş var:
Mr. Necdet’in 1955 model BMW’sı üzerinde poz verdim. Bu arada Mr. Savaş’ın da 1954 modeli var ama onunla gelmedi:
1955 BMW:
Çadır görüntüleri:
Motorcu yardımlaşması:
Saygı duruşuna gitmek için beklerken:
Pazaryeri’nde saygı duruşu için gittik. Bu ilçede en çok çocuklar sevindi. Hepsi motorlarla ilgili tonla soru soruyorlardı:
Bira severlerin önünde saygı durması gereken bir anıt! Biranın yapımında kullanılan şerbetçiotunun yetiştirilmesi böyle olmaktadır. Ek bir not: Dünyanın en iyi şerbetçioğlu üretimi bu ilçede yoğun olarak yapılmaktadır:
Yavaş sürme yarışması:
İzleyenler:
Emok’a katılanların genel bir potpurisi:
Şimdi de motorlar:
Barajın dolu savağı:
Göle girenlerin yukarı tırmanması için kenarda ip merdiven var:
Barajın üst kısmında uzaktan garip bir makine gördük:
Ava giden avlanır:
Barajın su olmayan kısmı:
Bu kuşun cinsini bilemedim:
Barajın üzerinde ağaç bile var:
Karşı sahile zoom yaptım:
Kamp alanın esas sahipleri:
İşte zevk budur:
Kerem son kalan 80 sayfasını okurken:
Bıçakla cappuccino karıştırmak da başka zevkli oluyor:
Kampta aynı anda bir çok aktivite vardı:
Kilden çömlek yapmak bile vardı:
İşi bitenlerin ellerini yıkayacağı bir sebil çeşme vardı:
Kalas yarışması:
Tenis topuna kafa atma yarışması:
Köpek bile dayanamadı, o da oyuna katıldı:
Veeee işte en sonunda İzmir’den beklediğim arkadaşlarım gelebildiler. Alper giriş yaparken:
Ardından Kenan da giriş yaptı:
Hemen kenara çekip kayıtlarını yaptırdılar:
Alper ve Kenan’ı hemen bizim çadır alanına götürdük ve çadırlarını kurmaya başladık:
Çadırın etrafına o kadar uzun mesafeli ip çektiler ki tam tuzak kurmuş oldular. Hatta kurduktan 5 dakika kadar sonra Kenan kendi bağladığı ipe takıldı. Ancak ilginç olan, gece kimse takılıp yıkmadı çadırı:
Kenan yastığını şişirmekten neredeyse patlayacaktı
Geleceğin motorcusu değil, çünkü o şu anda bir motorcu:
Başka bir küçük motorcu:
Dakar Ekibinden Kemal Merkit:
Dakar Ekibinden Kutlu Torunlar:
Akşam olduktan sonra sucuk yapacaktık, onu beklerken ay da güzelce kendini göstermişti:
İşte sucuk zamanı:
Ne kesecek masamız var, ne oturacak yerimiz, ne masa örtüsü niyetine gazete kağıdımız ama bu sucuk partisi o kadar zevkli geçti çünkü doymanın verdiği fiziksel hazzın yanında arkadaşlığın verdiği duygusal mutlulukla birlikte pişti:
Kamping alanında olmadığımız ve doğada olduğumuz için çadırların olduğu yerde ışık yoktu ve bu yüzden herkes sırayla tepe lambası görevi gördü.
]
Alın lambası çok pratik bir alet oldu:
Odunla sigara yakmaya devam:
Sıra kavunda:
Çay bardağı yoksa dünyanın sonu değil:
Sucuktan sonra gene meydana gittik:
Başka bir grubun konseri vardı:
Sabah kalktığımızda çadırların ve motorların üzerinde çiğ vardı:
Kamp alanına en eski ayakkabımı getirmiştim fakat dağ koşullarına dayanamadı ve patladı. Ben de motorumda olan telle festival boyunca dayanabilecek hale getirdim:
Sabah kahvaltısında gözleme yedik:
Kerem son gün arkadaşlarını gördü:
Kamp alanında para geçmiyordu, onun yerine para dolumu yapılmış kartlar geçiyordu.
Ben kartımı sıfırladım, bana geri verdiler, gelecek sene gene kullanabilirmişim:
Her harcamada son kalan parayı görebiliyorsunuz:
Çadırı topladıktan sonra eski ayakkabılarımı çöpe atarken:
Şu amca kurnaz çıktı. Cumartesi günü festivalin tek tuvaletinin önüne bir tane masa ve sandalye attı ve toplayabildiğinden 50 kuruş topladı:
Alper’in motorunun önünde değişik bir plastik cihaz vardı:
Motosiklet havayı yararken sinekleri uzaklaştıran bir ses çıkarıyormuş, ama yakından bakınca sanki sinekleri çekiyormuş gibime geldi:
Gidenlerin motosikletlerini nasıl yüklediklerini fotoğrafladım:
3 tane matı almış:
Ve bizim gruptan Alper:
Kenan:
Kerem:
Ben:
İnegöl’den geçerken bir köftecide durduk:
Susurluk ayranı içmeden olmaz:
İzmir’de Bornova’da Burger King:
Oradan da ayrıldık, evlerimize gittik.