Biz kendi yolumuzda gitmeye inanırız,
Dünyanın geri kalanı ne yöne giderse gitsin.
Bireyleri, cama çarpan sinekler gibi ezmek için yaratılmış sistemde arıza çıkarmaya inanırız.
Bazılarımız yukardakine inanır,
hepimiz aşağıda yaşayanlara sıkı sıkı bağlanmaya...
Biz gökyüzüne inanırız, sunroof'a değil...
Biz özgürlüğe inanırız.
Biz toza inanırız, yabani bitkilere, bufalolara,
dağ gezilerine ve gündoğumunu arkamıza alıp sürmeye.
Biz eyer üstünde takılan çantalara inanırız
ve bunu sadece kovboyların anladığına.
Biz hiç kimsenin önünde boyun eğmemeye inanırız.
Biz siyah giymeye inanırız,
çünkü ne kir gösterir ne de zayıflık.
Biz dünyanın gün be gün yumuşadığına inanırız
ve onunla beraber yumuşamayacağımıza.
Biz bir hafta süren motosikler yolculuklarına inanırız.
Biz yol maceralarına, benzin istasyonlarına,sosisli sandiviçlere inanırız ve her tepenin arkasında ne olduğunu keşfetmeye.
Biz gürüldeyen motorlara inanırız,
çöp kutusu büyüklüğündeki pistonlara,
1936'da tasarlanmış benzin depolarına,
tren lambası kadar farlara, kroma ve özel boyalara.
Biz aleve ve kurukafaya inanırız.
Biz her insanın hayatını kendi eliyle şekillendirdiğine inanırız ve hayatı inanılmaz bir sürüşe çevirdiğimize.
Biz selesine oturduğunuz makinenin tüm dünyaya kim olduğunuzu gösterdiğine inanırız.
Biz başkalarının neye inandığı ile ilgilenmeyiz.
---
Muhtemelen paylaşılmıştır, ama bilmeyen arkadaşlarda okusun çok güzel bir yazı, hatta sesli dinlerseniz çok daha etkili oluyor.
http://www.facebook.com/video/video....90870&comments