Yaklaşık 2007 yazı ortalarıydı, seninle aynı hislere kapılmıştım ama biraz farklıydı tabi...
Hayatta yapayalnız, ruhani çöküntünün tam ortasındaydım velasıl daha önceleri inteharın tüm çeşitlerini denemiş ve başarılı olamamıştım...
Her nasıl olduysa daha önce neden icad edildiğini bir türlü anlayamadığım kullanan herkesin bir aptal olduğunu düşündüğüm motosiklet geldi aklıma...
İnternette dolaşırken 1000RR'ın resimlerini gördüm, ben bunu süremem zaten ölürüm dedim hoş sürersem de yaşamak için bir sebebim olur.
Ara tara piyasada sıfır 1000rr yok, fabrikaya günlük taciz maili atıyorum ve bir gün dönüş yaptılar "ankarada şu bayiimizde var!" hemen aradım, var mı? var? ne kadar? şu kadar.. hesap no nedir? şudur... parayı gönderdim dosyamı kargoya verip yollayın...
Dosya geldi, iki güne plakam ruhsatım çıktı, ve ben bir ay almaya gidemedim, tamam patlıycaz ölecez ona kabuluzde bu aleti patlayacak kadar nasıl sürecez.
Aramızdaki bir diğer fark ben senden daha zekiydim, böyle bir başlık açma gafletinde asla bulunmadım çünkü yazılacaklar daha önce yazılmışlardan açıkca belliydi.
Ruhsat çıktıktan bir ay sonra felan sürebilecek kadar bilgi okuduğumu düşünüp motoru almak için pegasusun 13 kuyruk numaralı 666 sefer sayılı uçağıyla ankaraya gittim.
Ordaki detayları geçiyorum yoksa yazmakla bitmeyecek, en son satıcıdan istanbula varınca geriye kargolamak üzere aldığım emanet kask kafamda, üstümde tişört, altımda kot, eldiven meldiven hak getire motora binip yola çıkmak üzereyken emin olmak için sordum; "soldaki debyraj dı demi?" motoru hazırlayan çocuk bağırarak içeriye koştu, xxxx beyyyy murat bey motor sürmeyi bilmiyorrrr....!!!
Aha dedim mıçtın, bunlar artık bırakmaz seni, savaşın saliselerle, çalıştır ve kaç...
Aynen kaçtım da.. anaam o nasıl bir duygu, 100 desibel yusufluyorum ama daha önce böyle bir zevkte yaşamamışım, 1000RR üzerinde varolmanın inanılmaz küstahlığıyla sadece gösterge paneline bakarak ilerliyorum, sanki motor ordan sürülüyore.
İlerde ışıklar 90 derecelik bir dönüş ama gayet rahatım, yetenek yok tecrübe yok ama aklımız var, karadeniz fıkralarıyla büyümüşüm.
Tam köşe başında dur, aşa in ileri geri çevir, bin üstüne, bir sonraki dönüşe kadar tekrar yolların hakimiyim.
Ankara'da bir caddede motor ve arabaları yarıştırıyorlar, kızlı erkekli en az 300 kişi var ciddi bir kalabalık, ben salağı arasam bulamam ama bu yarışların yapıldığı caddeye girmişim, zaten yavaş gidiyorum, habire biri önüme atlıyor abi yarışlara mı geldin, abi yarışacan mı... eee şeyyy henüz rodajı bitmedi.
Pazar saat 2 gibiydi ankaradan yola çıktığımda, ohoo dedim ne kaldıkı istanbula, otobana bile girdim, 30-40kmh hız kendi çapımda deli gibi gidiyorum...
Daha 50km yol gitmemişim, tak bir jeep kesti önümü iki tane emo mu desem conci mi desem tikicanmı artık neyse bu malukatlar geldiler yanıma, biri "vaay 2007 1000rr off offf çok güzel" diyo biri oraya elini atıyo biri şuraya, bizdede şundan var "bendede hayabusa var" muhabbetini ilk yediğim andır o an...
Tabi 3 dakka sürmedi çözdüler beni, biri kamyonun birine at git ölürsün dediysede inadımı anlayınca yolda ararız seni diyerek telefon numaramı aldı, bunlar tam gidecekken bir motor viraja yatarak en az 250 felan geçti, vaay budur felan alkışlar tabi bende bir hebeeee bakışı bir tekirdağ acı ezme kıvamı...
Neyse yola devam, git git gittt yol bitmiyor, bazen korka korka 60-70'e çıkıp bırakıyorum, motoru denemekten değil, kalan yol azalsın diye...
Tişört zaten paso kafamda, arkadan bakana pazar malı donumun rengini belli edecek kadar parçası ve hafif bir çatal manzarası kaçınılmaz, güneş tam karşımda büsbütün amele yanığıyım, yanımdan sürekli arabalar geçiyor, gözlerimi bakışlarından kaçırmıya çalıştığımı büyükler anlıyor ama arka koltuktaki küçükler bu gerizekalıya hayretlerle bakmaktan hiç vazgeçmiyorlar...
Düzceye yaklaşırken artık hava iyice kararmış, saat yaklaşık akşam 9 felan, güneş gitmiş ya ohhh hafif ılık rüzgar tenime tatlı tatlı vuruyor, düzcedeyim, halen tek parçayım, bir başarmışlık hissiyle bir benzinliğe giriyorum, bir inişim bir motorun karşısına oturup çay sigara içişim var ki sanırsın istanbulu ben besliyorum...
Ordanda çıkıyorum.. 10dk gittim gitmedim anaam o ne soğuk o ne üşüme, titremekten motorun üstünde zor tutunuyorum, dişlerim birbirine öyle vuruyorduki dişim kırılsa şaşırmazdım.
Bolu tünelini çıkarken tam tünelin çıkışında sağa emniyet şeridine çektim motora bi sarılmışım orda ohhhh sıcacıkkkkk, heralde geçerken görenler "motor delisine bak nasılda sağa çekmiş motoruna sarılıyor" demiştir.
Ne bilsinler "lan ben naaptım donarak ölecem buralarda" diye sızlanıp donarak ölmemek için sarıldığımı.
O an biri çıksa, 89 doğan görünümlü şahinim var takas eder misin diye sorsa cevabım "üste 5000 veririm" olurdu.
Neyseki o gece otobandaki tek şanslı kişi bendim de böyle bir teklif hiç gelmedi.
Ha bu arada benim emocanlar ortalama 30dk da bir cepten arıyorlar, ben efendim diye açıyorum onun soru fiks "sen daha ölmedin mi?", şaka zannedip gülüyorum telefonu kapatıp yola devam...
İzmite geldiğimde saat gece 4 felandı, yol sanırım kazadan dolayı kapanmış, arabaların peşinde 5-10km hızla dur kalk giderken motorun üstünde uyuyup şeride devriliyorum, ordada uyuycam ama ne mümkün, vatandaş bırakmıyor.
Pazartesi sabah saat 6:30-7 gibi heleşükür kartal'a geldim, motoru parkettim, eve çıkıp uyudum...
Uyandığımda çarşamba öğleden sonraydı, telefon cevapsız çağrı dolu, en çokta emocanlar aramış, aradım bunları, yorgun bir merhaba çektim...
Nerdesin diye sordu, çok bitkinim 2 gündür uyuyorum galiba dedim, nasıl yani nerdesinki gebermedinmi sen daha dedi, evdeyim dedim, istanbulda mı diye sordu, ben evet diyince allah belanı versin dedi kapadı.
(her ölürsün diyenin samimiyetine de inanma)
Sırası gelmişken yolda ölmediğim için o arkadaştan tekrar özür dilerim.
Sonra yaşama tutundum, motor bütün dünyam olmuştu ama bana bişey olmazdı ben zaten tipine hastaydım, hep yavaş kullancaktım, 15 yıldır araba sürüyordum zaten, gazın kontrolü de bendeydi, hız sevmiyordum zaten...
Derken kaza patlama o bu sanırım 2-2,5 sene geride kaldı, halen ufak ufak sürmeyi öğreniyorum.
Mesela şu alttaki video da öndeki motoru yavaş süren sadece tipine hasta olan benim, arkadaki motoru süren arkadaşın 10yıl'dan fazla tecrübesi var...
Ama süre 2.47 ye bakarsan, bazen şansın tecrübeden dahi önemli olduğunu görürsün.
Hoş Mert'in yaşıyor olması bile tüm fizik kurallarına aykırı.(2.47 için demiyorum) ama işte ecel gelmeyince gelmiyor.
Şimdi ben sana ne yaşarsın ne ölürsün diyorum ama şuan içinde bulunduğun kaos bile bir zevk, bunu aştığın zaman herhalükarda üzül, çünkü ölmesen bile artık ölüme daha yakın olacaksın...
Hem motora 1000RR'la başlamak ne ki.. ben evliliğe çiçekle başladım.