Korkunç TUTKU!
Motosiklet korkunç bir tutku mu? Öldüren, yakan, yıkan bir tutku mu? Motosiklete mi haksızlık yapılıyor insanlara mı?Ufuk İşman yazdı.
MOTOSİKLET KORKUNÇ BİR TUTKU MU?
Haftasonu bir ulusal gazetenin manşetini okuyunca gözlerime inanamadım. Aynen şöyle yazıyordu: “Korkunç Tutku, Motosiklet”…
Anlamakta güçlük çekiyorum. Neden Türkiye bu boyutta motosiklet düşmanı?
Bu manşete sebep olan olay yüreğimi yaralasa da motosikletin “bu sert başlığa” sebep gösterilmesini anlayamadım.
Bir gün önce yağan yoğun sağnak yağışı sonucu trafik kazaları meydana gelmiş toplam 15 vatandaşımız hayatını kaybetmiş! Bu kayıpların ikisi motosiklet üzerinde gerçekleşmiş. Diğerleri otomobil kazası. Ama başlık, durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor sanki bize…
Motosiklet tüm dünyada kabul gören en çevreci, en ekonomik, en keyif verici ulaşım aracı. İnanılmaz boyutta alışkanlık yapan bir de yapısı var.
İnsan neden motosikleti tercih eder?
Düşünün evden çıkıp işe giderken farklı kokular ile bezenmiş çevrenin, ısının ve rüzgarın etkilerini, araba, otobüs ve ofis gibi suni ortamlarda yaşarken hissetmek mümkün olmaz.
Evinizin duvarında bir çatlak vardır ama siz devamlı orada yaşadığınız için bunu görmezsiniz. Ne zaman bir arkadaşınız gelip çatlağın olduğunu size söylerse o anda bunun farkına varıp onu tamir edersiniz. İşte yukarıda anlattıklarımızı bize söyleyecek arkadaş aslında motosiklettir işte o zaman bunları yani çevreyi ve doğayı hissetmeye başlarsınız.
Bazı arkadaşlarımız, motorun başlangıçta amaç olduğunu söylerler. Bu amaca ulaşmak için hayaller kurulur. Hayaller gerçek olduktan sonra belki bir chopper, bir enduro veya bir touring motora sahip olunur. İşte amaç gerçekleşmiştir. Sonra biraz daha güçlü bir motora sahip yeni bir makine…..
Derken arkadaşlıklar ve yaşam yani motosikletli yaşam başlar. Aslında sıkıntılarımızı, dertlerimizi ve tasalarımızı bir kenara bırakabileceğimiz bir vasıtadır motosiklet.
Aslında amaç başkaymış, motosiklet sadece bir araçmış demez miyiz? Bazı arkadaşlarımızın da dediği gibi ne araçmış, amaç için vesile…..
Arabada giderken motorculara yol veriyorum şaşırıyorlar. Durdurup, ben de motorcuyum demek geliyor içimden ama onlar gitmiş oluyor. Çevremdeki herkese de bu virüsü bulaştırmaya uğraşıyorum.
Aslında motosiklet sürüşü bazılarının da söylediği gibi kendi içimize bir sürüştür. O yol bizle birlikte asla bitmez, aynen motosiklet sevgisi gibi.
Bazı şeyler vardır; okuyarak öğrenilmez, işte motosiklette böyle bir şeydir. Bunları deneyerek ve iyi bir eğitim alarak öğrenmek gerekir. Emniyetin ve güvenliğin motosiklette hiç şakaya gelmeyeceğini bilmek ve bu şekilde keyif almak, motosikletin olmazsa olmazı kask gibi hiç unutmayacağımız kurallar olmalıdır.
Ben motosiklet ehliyeti aldığım günü hatırlıyorum.
30 soruluk motor sorularını 100 alarak geçtim ve yola dizilen plastik kukaların arasından dandik bir Çin motosikleti ile gidip geldim diye motosiklet ehliyeti almaya hak kazandım. Bu kadar basit bir şekilde aldığım ehliyet bana aynı zamanda saatte 340 kilometre sürate 10 saniyede çıkabilen motosikleti de kullanma yetkisini de verdi. Düşünebiliyor musunuz? Ancak son derece profesyonel insanların kullanabileceği hatta onların bile kullanırken endişe duyabileceği bir motosikleti yasal olarak kullanabilme yetkisini, ben bu çadır tiyatrosu bile denilemiyecek organizasyonda aldım. Benimle birlikte belki de aynı gün binlerce insan bu yetkiye sahip oldular.
Suçluyu ararken önce kendimizde aramalıyız... rozet dağıtır gibi dağıtılan ehliyetler değil mi bize tüm bunları yaşatanlar.
Sadece motosikletten bahsetmiyorum! Tüm ehliyetlerden otomobillerden, kamyonlardan, ağır vasıtalardan bahsediyorum.
“Hiçbir şey olamadım bari şoför olayım ekmek parası kazanayım” diyen ve dedirten zihniyetinden bahsediyorum. Belki de en çok “ehliyete” sahip olması gereken insanların “bari” şöför olduğu bir ülkeden bahsediyorum.
Bu ülkenin temelden bir seferberliğe gitmesi gerektiğine inanıyorum. Bilinç kampanyaları yaratarak ve ödüllendirerek trafikte yola alan tüm araç sürücülerinin, trafik kurallarına uymalarını sağlamalıyız. Mühendislik harikası(!!!) kavşaklarımızı düzeltmeli, en azından inşa etmeden önce bir bilene sormalıyız.
Ehliyet sınavlarını zorlaştırmalı, içlerine zeka seviyesini de ölçebilecek sorular yerleştirmeliyiz.
Fizik kurallarından haberi olmayan birine ehliyet vermemeliyiz ki 180km süratle hiçbir virajdan çıkamayacağını bilebilsin? Ya da bu süratte ilerlerken dünyanın en iyi kaskını da taksan en iyi montunu da giysen başınıza bir şey gelmesi durumunda otomobilin ön camında patlayan bir sinekten farkınızın olmayacağını bilebilsin.
Aslında söyleyecek o kadar çok şey var ki ve o kadar doluyum ki, nereden başlasam nereye bağlasam bilemiyorum. Umarım bu kısık çığlığı birileri duyar…
Motosiklet değil kaza yapan, biziz biz….. !!!!!
Alıntıdır. (forumda aradım ama bulamadım verildiyse özür..)