Motor sporlarına olan ilgisizliğimizi zaman zaman çeşitli başlıklarda dile getirmiştim.
Yazdıklarımı daha önce okuyan arkadaşlarımız ne demek istediğimi daha iyi anladıkları için daha mantıklı yaklaşım gösteriyorlar.
Diğer arkadaşlarda doğal olarak yansıtmak istediğim şeyi bir karşılaştırma olarak algılıyorlar.
Tabii ki bir karşılaştırma yapıyorum.
Ben yazdıkları hergün okunan bir köşe yazarı olmadığım için de açık yazmak zorundayım.
Burada da öyle yaptım aslında.
Pistin başka ellerine geçmesinde en büyük pay bizim ilgisizliğimizdir.
Gönderme yapmak istediğim kesim ise tamamıyla Türk milleti değil, bu spora gönül verdiği halde destek vermeyen sevgili motosiklet dostlarıdır.
Benim ilk mesajda yaptığım eleştiri sadece genel tavrımıza aittir.
Ama eleştiride asıl pay sahipleri Yarışı seyretmeye gitmediği halde yarışın memleketimizden gitmesine sebep olarak sadece yöneticileri suçlu görenlerdir.
Tabii yöneticiler de suçludur.
Bir şeylere para aktarırken geri dönüşüm de hesap edilmek zorundadır.
Yani siz bir organizasyonu Türkiye'ye monte etmek istiyorsanız, o organizasyonun çekeceği ilgi olasılığını da göz önüne almak zorundasınız.
Bunu yapmazsanız bu örnekte olduğu gibi fakir halkın milyonlarca lirasını sokağa atarsınız.
Tabii benim yazdıklarımda da bir ikilem var.
Devletin görevlerinden bir tanesi de halkın görmediği ve bilmediği mecraları da halka tanıtmaktır.
Fakat bu mecraları seçerken şov amaçlı değil, gerçekten bilinçlendirme amaçlı ve ekonomik olmak zorunluluğu var.
Sen memleketinin bütün sorunlarını halledersin.
Ulen dersin.
Elimizde milyarlarca lira ödenmiş vergi var ve harcayacak yer yok.
O zaman extrem denilebilecek bütün faaliyetleri getirirsin.
Halkın yönelimini de iyi analiz edip, gerekirse bu tür faaliyetleri ücretsiz organize eder bir alt yapı oluşturursun.
Buna da aklı başında hiç bir adem evladı itiraz etmez.
Ama evde kuru fasulye-pilav yiyip, benzin alacak parası olmadığı için motosikletini evde bırakan ve işe dolmuşla giden halkına bunu sokuşturamazsın.
Bu nedenle yaptığınız yabancı milletlere ait gözlemler burada bir işe yaramaz.
Karnı aç adam, yiyeyim senin analizini der geçer.
Yani tartışmak anlamsızdır.
Benim varmak istediğim nokta eleştiriyi kendim oluşturmak değil, görmediğiniz ve bilmediğiniz bir dünyayı önünüze sermek ve bu noktadan itibaren sizlerde yeni bir bakış açısı oluşturabilmektir.
Zaten doğal olarak kritik kendiliğinden gelişir.
Belki bunun bu güne bir faydası olmaz ama daha farklı bir oluşumun farkına varan sizler gelecek nesilleri daha pozitif ve yapıcı geliştirme konusunda ön ayak olursunuz ve bu gün çekilen sıkıntıların çözümünde bir katkınız bulunur.
Bu yazdıklarımı kendimizi küçük görmek için değil geliştirmek için yazıyorum.
Problem her zaman vardır ve olacaktır.
Ama çözüm de vardır.
Şunu hiç bir zaman unutmamak lazım.
Elektrik icat edileli yüzyılı aştı ama hala bakkal ve marketlerde MUM satılıyor.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile durum budur...