Gültekin adlı üyeden alıntı
motokurye bir arkadaşım var. çocukluktan beri, beraber büyüdük.
15 yıldır motor kullanır, yaz kış istanbul trafiğinde cambazlık yapar. mz'in, kanuni'nin tepesinde, çoğunlukla tamircinin kapısında görürdük.
pek çoğumuz gibi, kız tavlamak, hava atmak, geziye gitmek için değil, ekmek parası için kullanır motoru. çocuklarının, evinin nafakasını çıkarmak için.
yıllardır en büyük hayali de, race tipi bir motor sahibi olmaktı. yanar, tutuşurdu race için.
bu yaz başında, taksitle cbr 125 aldı. (fiyatı sağlam oturttular)
hem de repsol. tuttuğu takım GS'nin renklerine de benziyor. tam da düşlediği gibi, renkli renkli, cıvıl cıvıl, cillop gibi.
hepimiz sevindik, tebrik ettik. "vay be, motora bak, yakışır kardeşime" dedik. dünyalar onun oldu.
şimdi, bilmem ne kurye çantasını alıyor önüne, akşama kadar evrak dağıtıyor.
hafta sonları ise, yıkıyor, temizliyor, paklıyor motorunu.
resmen seviyor, okşuyor onu. beni görünce de, laf atmadan, takılmadan duramıyor. "bırak len bu çançon motorunu. bak honda bu. canavar gibi gidiyor" gibisinden muhabbetlerimiz oluyor. gülüşüp geçiyoruz.
o mutlu.
onun mutluluğu, illaki etrafındaki insanlara da sirayet ediyor.
biz ise, onunki gibi bir motosiklet görünce, sanki marstan gelmiş gibi bakarak işaret ediyor, fotosunu çekiyor, "anaaaaaaa... motora bak... ne kadar absürt... hıh!... vay kıro vaaayyy..." triplerine giriyoruz.
çok biliyoruz ya!..
o çantaları takar, takmaz... kimseyi ırgalamaz...
dünyanın en güzel motoru onunki.
var mı ötesi?...