Bir Tur - Üç Hac Vazifesi
-
28 Ağustos 2024, 12:01
#1
Herkese selamlar.
Doğru düzgün hazırlanma fırsatı bulamadığımız tura 24 Ağustos itibariyle başladık. Aslında @tugbay gibi tur bittikten sonra bir konu açarım her günü yazarım diyordum ama muhtemelen bir çok şeyi hatırlamayacağım için ilk mola gününde bugüne kadar olan kısmı bir anlatayım dedim.
Plan kabaca İstanbul'dan çıkarak önce Bulgaristan üzerinden Romanya'ya geçip Transfaragaşan/Transalpina'yı yapmak (1), oradan Avusturya'ya geçip biraz dinlendikten sonra italya'ya devam edip Stelvio, Sella ve kafamıza göre diğer Dolomiti passlarını yapmak (2) ve sonrasında güneye inip feribotla Yunanistan'a vardıktan sonra Meteora'ya sürmek (3) ve sonunda maalesef yine İstanbul'a dönmek şeklindeydi. Turun adı da böylelikle bir tur üç hac olmuş oldu =)
Tura ben malum Tuareg ile çıktım. Yakın arkadaşım ve onun arkadaşı da R1300GS'leri ile katıldılar. Malzeme eşya vs checklist'i hazırladım ama doğru düzgün kontrol ederek listeye de uymadım. Neler hazırladım neler aldım almadım bunları dönünce yazmayı umuyorum.
Gün 1: 24 Ağustos 2024
Sabah erken saatte yola çıkma planımız hem benim biraz uyuyakalmam hem de gidon çantasını takarken lastik basınç göstergesini sökmem gerekeceğini unutup onu ne yapacağım falan diye hayıflanmam nedeniyle biraz gecikmeyle başladı. Selimpaşa benzinciden 07:45'te teker çeviririz diyorduk ancak benim Maltepe'den çıkmam 07:30'a yaklaşınca arkadaşlar Selimpaşa'dan hareket ettiler. İlk etapta Kırklareli - Dereköy üzerinden Bulgar'a çıkıp Varna'da konaklama planımız vardı. Ancak arkadaşın ilk kez kullanacağı Yunan vizesi olduğu için Yunanistan üzerinden çıkmamız gerekti, biz de İpsala kalabalığı, Tekirdağ yolu vs uğraşmamak için yine otobandan Edirne'ye sürdük ve Pazarkula sınır kapısından çıkış yaptık.
Sınır inanılmaz kalabalıktı, gurbetçilerin dönüş trafiği olsa gerek. İlk giriş kapısında arabaların önüne doğru gidince ilk ve tur boyuncaki tek kornalarımızı burada yemiş bulunduk. =) Türk gümrüğündeki memura sorduğumda "bizim için problem yok araç sahipleri bazen kızıyor" dedi. Önerim, kimseyle dalaşmadan en öne geçip gümrük gişesinin yanına motoru park etmeniz ve motordan inip pasaport elde beklemeniz. Gümrük memurları zaten sizi görünce ellerindeki araba işlemini bitirip size gel gel yapıyorlar.
Bizim gümrüğü bitirdikten sonra devam ettik, ara yol full kuyruk. Kötü kötü bakan hemşerilerimizin yanından yavaş yavaş geçip Yunan gümrüğüne geldik. Orada ne yapalım diye bakarken zaten gümrük polisleri devam edin siz diye işaret ettiler ve yine gişenin önüne motorları çektik. Bir polis memuru gişeden çıktı, yolda denk geldiğimiz diğer iki motorla birlikte 5 motorun evraklarını aldı ve içeri gitti. 10dk kadar sonra çıktı evrakları verdi ve yallah dedi, kısa Yunanistan yolumuza başladık. Kestanelik üzerinden devam edip Kapitan Petko Voyvoda kapısından Bulgaristan'a giriş yaptık. İki gümrük arasında ciddi uzun bir yol olduğu için "ulan acep Bulgar Yunan'dan geleni kontrol etmiyor mu" diye bir düşündüm ama sonra Bulgar gümrüğünden geçip yola koyulduk.
İlk günkü hedefimiz olan Varna'yı bu tarafa gelmişken doğuya gitmeyelim diye Rusçuk olarak değiştirdik, Sofya otobanında OMV'den 100 oktan yakıtımızı aldık ve Habibova dolaylarında otobandan ayrılarak köylerin arasından yukarı doğru gitmeye başladık. Burada tam neresi şu an bilmiyorum ama sanırım Redetski dolaylarında bir yerde bir kaç km bozuk yol / asfaltsız zemine girdik. İki dakika sonra ilk varan geldi, arkadaşlardan birinin telefonu motordan düşmüştü. Geri dönüp bulduk, arka camı kırılmış onun dışında sağlam. Neyse kurtardık diyerek devam ettik, bozuk kısım bitip asfalta geçtikten iki dakika sonra baktım arkamda sadece benim arkadaş var. Durdum, yanıma geldi "plakası düşmüş tesadüfen gördüm" dedi. Tamam dedim dönelim bakalım geri, geri dönmemizle birlikte bunu bana söyleyen benim arkadaşın da plakasının düştüğünü gördüm :D Canına yandığımın GS'leri iki gram tırtır bozuk yola girince takır takır plaka düşürmüşler :p 10metre arayla iki plakayı da bulduk ve devam ettik.
Çok macera oldu ve gümrük geçtik diye uzattım. Sonrasında yolumuza devam ettik. Bir bölgede tahminim Gurkovo - Yantra - Byala arasında orman içinde dağa tırmanmalı inmeli bir nevi Bulgar pass'ına denk geldik ve ben yeminimi bozdum diyerek biraz terör estirmeye başladım. GoPro'nun şarjı bitmişti ama oturup video çekmek için keyfimi bölmeyeceğim diyerek it kopuk gibi devam ettik. Yorgunluk bastırmışken akşam 20:00 gibi Rusçuk'a vardık ve otelde karnımızı doyurup çöküp uykuya geçtik.
Gün 2: 25 Ağustos 2024
Sabah otelden çıktık ve direk Tuna kıyısında olduğumuz için Tuna köprüsü üstünden Romanya'ya girelim dedik. Bulgaristan ve Romanya'da motosikletlere Vignette bedava olduğu gibi Tuna köprüsünde de yine geçiş motosiklete ücretsizdi ve gişe önünden sonraki polis yine kuyruğun en önüne geçmemiz için işaret etti. =) Lakin burada güneş altında bir 20-25dk kadar bekledik çünkü sanırım köprüde çalışma olduğu için trafik tek yönlü olarak veriliyordu. Pişip geberdikten sonra trafik bizim yöne açıldı ve karşıya geçtik. Yine kısa bir pasaport kontrolünden itibaren Romanya'ya girmiştik. Burada Google Maps'in biraz sapıtması nedeniyle önce biraz otobandan sonra otoban dışı bir yoldan devam ederek Transfagaraşan başında Curtea de Argeş kasabasına devam ettik. Yol boyu sıcaktan geberdik desem yeridir. Ayrıca Romanyalı sürücülerin de motosikletlere yol verme alışkanlığına bayıldım. Lakin otomobil sürmek konusunda Yunan kardeşlerimize göre bir tık sıkıntıları var, virajı keserek ya da çizgi üstü keseyazarak gelmeye çok teşnelet =) Yol boyunca etrafı kestiğinde Romence'nin latin kökenli olduğunu bildiğim halde şaşıracağım kadar İtalyanca'ya yakın olduğunu gördüm, bazı şeyleri anlıyorum falan çok garip geldi. O an dedim, lan bunlar latin, üstlerinden sovyetler geçince böyle olmuşlar.. =)
Sorunsuz şekilde Curtea'nın sonundaki Corbeni yakınlarındaki otele geldik, burada iki gece kalacaktık ki ertesi gün çantaları bırakıp hafif şekilde gezelim diye.
Gün 3: 26 Ağustos 2024
Rotanın ilk heyecanlı günü gelmişti. Sabah kahvaltımızı yapıp direk Transfagaraşan'a başladık. Şu kadarını söyleyebilirim, muazzam. Ben özellikle ilk kısmına bayıldım ve yine it kopuk gibi sürmeye başladık. Ara sıra yolda durup fotoğraf çektik, su içtik, "ayıyı gördünüz mü" sohbetleri yapıp devam ettik. Burada zaman zaman bozuk zemin, yamalı yol vs olduğunu söyleyebilirim ama yine de ayı gibi sürülebiliyor. Tırmanış kısmı başladı ben burada biraz tempoyu düşürüp etrafı izlemeye başladım, devasa dağın tırmanışı gerçekten çok etkileyici. Tepeye ulaştık ve kısa tünelin ardından yolun iniş kısmına geldik. Burada çokça motorun durup fotoğraf çektiği yerde biz de mola verdik, fotoğraflarımızı çekip inmeye başladık. Normalde inişleri pek sevmem ama böyle bir asfalt görünce dayanamıyor insan. Gerçekten açtıkça açasınız geliyor ve yol inanılmaz keyifli. "Ulan geri tekrar çıkıp tekrar mı insek" düşünceleriyle inişi bitirdik ve hemen hava da geri ısındı, tüm sevimsizliğiyle otobandan Şebes'e doğru devam ettik. Sırada Transalpina vardı. Transalpina başlarken yine düşük rakımda köyler arasına bir süre pişe pişe gitmeye başladık. Tau Bistro diye tahmin ettiğim küçük köyde öğle yemeği yedikten sonra Transalpina yolundan devam ettik. Yine nefis bir asfalt, bu sefer daha az tırmanış daha çok düz sürüşle gazlamaya başladık. Orman içinde hava da biraz serinlemişti ve yine asfalt müthiş, yollar müthiş insanı terbiyesizliğe sevk ediyor.. Yavaş yavaş tırmanmaya başladık ve Transalpina tepesine gelirken bir anda ıslak zeminle karşılaştık. Zirveye vardığımızda yağmur başladı ve 20-30dk bekledikten sonra yağmurlukları giyip inişe başladık. Saat 18:00 olmuştu, ayı gibi dağdan inecektik ve üçümüzde de sadece siyah vizör vardı =) Şamatalı bir şekilde indik ve Bengeşti'ye kadar inip burada artık yağmurlukları çıkardık. Artık tekrar Corbeni'ye otele dönmemiz lazımdı ve hava yavaştan kararmaya yaklaşmıştı. Köylerin arasında yardır allah diyerek 20:30 gibi otele vardık. Kötü planlamanın önemini bir kere daha anladık. Son 2 saat açıkçası benim gibi gazlamayı tükaka görmeyen birinin bile tasvip etmeyeceği şekilde sürdük, bir süre sonra mecbur vizörleri açtık, bir gözüme sinek çarptı bir de elmacık kemiğime sert bir şey çarptı bayağı canımı yaktı.. Daha iyi planlamak lazım ki insan kendini bu hallere sokmasın.. Sabah 09:00'da çıkıp 20:30'da gelmiştik. Çok yorucu ama çok doyurucu bir sürüş olmuştu.
Günün bir güzel haberi, sonunda İtalya'daki servisten randevu alabilmem oldu. Motor İtalyan passları bittikten sonra 10.500km civarında olacak gibi. Temmuz sonundan beri bir servisten bakım için randevu almaya çalışıyordum, en son bu gün yemekte telefonla ulaşıp randevuyu oluşturabildim. kıçı kırık yağ değişimi kendim de yaparım da garantiden olmayalım durduk yere =)))
Gün 4: 27 Ağustos 2024
Aslında ilk planda ben Transfagaraş+Transalpina'yı aynı gün yaptıktan sonra daha batıda olan Targu Jui'de kalmayı planlamıştım ama çantaları bırakalım aynı otele dönelim dediğimiz için güne yine Curtea de Argeş'in kuzeyinden başladık ve Viyana için önümüzde 915km - 10 saat olarak görünen bir yol vardı. Kasabalar arası yavaş ve trafikli çalışmalı yollardan geçtik ve beklediğimiz yağmur gelince durup yağmurlukları giydik. Transfgaraşan ile Transalpina arasında kalan daha insani geçiş olan yola bağlanmak için Salaturucu köyüne doğru giderken bir anda off-road bir orman yoluna girmiş bulunduk. Yolun başındaki köylülerle anlaşmaya çalıştık ve sonunda zor da olsa yolun 13km böyle gittiğini öğrendik. Benim tabi canıma minnetti =) ama GS'lerden birinde M9RR lastikler olduğu için doğal olarak buraya girmek istemedi. Google Maps'in ara durak eklemeden dümdüz Viyana'ya rotayı buradan çizmesi de çok garip ya, neyse. Alternatif baktık, 50-60km geri dönüp daha güneyden bir yol çiziyorduki ben bir anda arkadaşlarıma "abi ben buradan devam etsem size ayıp olur mu, Tutuleşti diye bir kasaba var orada beklerim sizi" dedim. Tamam dediler.
Tek kelime Romence bilmiyorum, durup fotoğraf çekmek istediğimde telefonun çekmediğini gördüm ve bilmediğim bir ülkede off-road orman köy yollarına tek başıma girdim. beyin bedava =)
Ama müthiş ödüllendiriciydi. Hem 5dk sonra yağmurluğu çıkardım çünkü yükseklerde hava günlük güneşlikti, hem de öyle güzel manzaralarda sürdüm ki, nefisti.. 13km kadar bu off-road yolda gittikten sonra asfalt başladı, yine güzel manzaralarda Tutuleşti'ye geldim ve arkadaşlarımın gelmesi 1 saat sürdü.. =)
Buradan çok trafikli, öyle olmasa çok keyifli olacak bir yol ile Şibiu'ya geldik ve otoban çilesi başlamış oldu. Saatlerce sıkıla sıkıla sürdükten sonra Romanya Macaristan sınırına geldik.. Önceki gün Instagram'a şaka olsun diye "bu sürüşlerden sonra tutuklanmadan önce ülkeden çıkarsak iyidir" demiştim... =) Sınıra geldiğimizde kuyruk başlayınca ben de sağa emniyet şeridi "gibi" olan yere attım ve 50metre sonra polisler bizi çevirdi. Derdimi anlatmaya çalıştım, "evet şurası sınır (20m ileriyi gösteriyor) orada aradan gidipöne geçebilirsin ama burası otobanın parçası olmaz" dedi. Türkiye'de uluslarası ehliyet var, bunları biliyor olmalısın vs anlatıyor..
Dedim haklısın, ben sınırda öncelik var diye söylendiği için böyle devam ettim ve nerede otoban bitiyor neresi sınır çözemedim özür dilerim vs dedim.. Dedi 150eur ceza yazcağız ve ehliyetlerinizi alıyoruz! Ödedikten sonra kağıdı getirip yarın alabilirsin veya 15 gün geçerli bir kayıt vereceğim, Avrupa'nın her yerinde geçer ehliyetin olduğunu belirtir.. yapma etme diyorum yok diyor. "Şimdi ödeyeyim ben nasıl yarın geleceğim benim bu gece Viyana'da olmam lazım" dedim, senden öyle para alamam dedi =) dedim yok öyle demiyorum, resmi olarak ödeyeyim ver ehliyetimi.. Yok diyor.. Ne zaman döneceksin o zaman alırsın ehliyetini dedi.. Dedim Romanya'ya dönmeyeceğim, biraz abarttım dedim ben 15 gün sonra Türkiye'ye bile daha dönmemeiş olacağım falan filan.. kusura bakma dedi gitti ekip arabasının yanına... Arkadaşıma söyledim o da "ehliyeti almak ne demekmiş diye sinirlendi konsolosluğu arayayım" dedi.. Ara dedim ben de, bekliyoruz. 10dk sonra geldi.. Sağdaki bekleme alanını gösterip "buradan geri gidin, alt geçitten geçip ters istikamete Romanya içine doğru sürün.. İlk çıkıştan geri dönün ve gelip otobanda sıraya girin" dedi.. Tövbe tövbe... tamam dedim, arkadaş da diyor o alt geçitte bizi durdurup para isteyecekler çünkü sınır önünde kameralar var.. Ben de öyle düşündüm ama gerçekten öyle döndük geldik, kimse de durdurmadı.. Tekrar sıraya geldiğimizde ise kuyruk azalmıştı direk sınır bölgesi başladı ve arabaların arasından gişenin en önüne kadar geldik.. Kurtulmuş olduk =)
Burada da tekrar gümrükteki memurlara sordum, evet en öne kadar gelebilirsiniz, bazen arabalar hoşnut olmuyor ama sıkıntı yok dedi. Aralardan geçerken sıkışık yerde yol vermek istemeyenler oldu ama en fazla yaptıkları çekilmediler, ne korna ne bir söz vs yok.. İŞlemler bitti ve artık Macaristan'a girmiştik.
Polis macerası da var diye çok uzattım bu günü de =) Sür allah sür, otobandan şişe şişe devam ettik ve Budapeşte yakınlarına geldiğimizde hava patladı. Bir benzincide yağmurlukları giyip devam ettik, hava da karardı.. Macaristan'a ilk girdiğimizdeki benzin molasında Viyana'daki oteli satın almıştık ama hava karardıktan sonra devam ederken bir arkadaş otobanda bir mola yerinde durdu ve "benden bu kadar" dedi. Diğer arkadaş da önden gitmiş arada var 30-40km, ikna etmek için biraz konuştum ama sürüş güvenliği konusu, kendimi biliyorum abi ben karar verdim takılma diyince fazla uzatmadım, yakınlarda bir otele yerleşti ve ben devam ettim.
Artık benzin yeterse durmam arkadaş bitsin lanet yol diyerek Avusturya'ya da girdik ve 09:00 gibi Romanya'dan çıkıp 23:30'da (Avusturya saati 22:30) Viyana'daki otele geldik.. Resmen tecavüz gibi bir sürüş olmuştu, ama bir yandan sınırımı da görmüş oldum.. Eğer bir zaruriye olsaydı 1-1,5 saat kadar daha sürebilirmişim. Ama muhtemelen o kadar.
Gün 5: 28 Ağustos 2024
Sabah kalktım, gidip bir kahve aldım ve şimdi bu konuyu açıyorum. Bugün Viyana'da dinlenme günü. Benim interkomun sol hoparlörü gitti, onun yedek setini bulmaya çalışacağım. Bir de Macaristan'da kalan arkadaşın yan çanta kilidi bozuldu. Maalesef R1300GS'lerin çantalarında böyle bir problem varmış ve BMW şu an satışı da durdurmuş bu nedenle. Çantayı taktık ama artık çıkartmayız ve açılmıyor. Viyana'da bir BMW servisinde bir şekilde çözeceğiz. Bugün dinlendikten sonra yarın İtalya'ya doğru yola çıkacağız.
(Ben konuyu açarken arkadaş servise uğramış kilidi halletmiş ve otele gelmiş uykuya geçmiş =))
Reklamlar
-
28 Ağustos 2024, 13:16
#2
Ufff, imrendim geziye.
Benim de hayalim oraları geçmek.
Bir de güzel güzel yazmışsın, tam sevdiğim gibi, video yok üşenmemiş anlatmışsın daha güzel olmuş.
Artçı ile sürmeyi becerebildiğimde benim de oralardan geçme niyetim var.
-
28 Ağustos 2024, 13:26
#3
Keyifli sürüşler dikkatli olun , tamamını okuyamadım akşam tadını çıkarırız..
-
28 Ağustos 2024, 17:17
#4
Keyifli sürüşler, Romanya yı ben plandan çıkartmak zorunda kaldım günüm yetmedi. Ama ayrı bir tur olarak istiyorum önümüzdeki yıl.
Beraber sürüş yaptığın kişilerin sürüş performansı ve enerjisi senden düşükse seni zorluyor çünkü hep birilerini kollamak zorunda kalıyorsun gözün arkada kalıyor.
Keyifli sürüşler dilerim.
-
28 Ağustos 2024, 18:03
#5
Darısı başımıza, bir çok eğlenceli detayı unutmuşsundur muhtemelen güzel gezi olmuş. eve geçince kanala bakayım
Aşklar biter yollar bitmez dedim, ne aşk bitti ne de yollar..
-
28 Ağustos 2024, 19:05
#6
Ruscuk köprüsüne kadar ben de gittim. Sınırda pandemiden dolayı yeni kanundan ötürü beni geri çevirdiler. Köprü ve nehrin manzarası muazzam.
-
28 Ağustos 2024, 19:10
#7
Bravo, harika bir gezi olmuş.
-
İlk mesaja eklediğim fotoğraflar görünmüyor şu an baktığımda. Anlamadım neden ama şöyle açılabilir sanırım.
killingroad adlı üyeden alıntı
-
Nefis fotograflar tamamını hala okuyamadım ama rotanın güzelliği fotolardan yansıyor , yolda olan herkese selam dikkatli sürün lütfen..
-
Gün 6: 29 Ağustos 2024
Sabah erken saatte yola çıkma vakti gelmişti. Yolun önemli bir kısmını otoban dışı yoldan yapacaktık ancak Viyana'dan hızlıca kurtulmak için Sankt Pölten'e kadar A1 otoyolundan devam ettik. Hem dün bindiğimiz iki taksideki şöförün hem de Viyana'da görüştüğümüz arkadaşımın uyarıları nedeniyle otobanda 138'i geçmedik. Sıkıntıdan ölecektim ki Viyana plaka bir Audi'nin yapıştırdığını görüp "bir bildiği vardır" diyerekten ben de biraz bastım =)
Otobandan sonra hikaye kitaplarından çıkmış gibi bir yolculuk başladı. Her yer yemyeşil, yollar enfes keyifli. Saatlerce bu manzarada yol almak bir süre sonra sinir bozabiliyor =) Kıskanmamak elde değil.. Bir tek eğer bizim gibi gün içerisinde km yapmak istiyorsanız olumsuz sayılabilecek bir detay var. Çok sık şekilde kasabalara köylere girip çıkıyor yol. Sürekli 70-50 düşmek gerekiyor. Yolların kıvrımı ve tabii ki asfalt o kadar güzel ki insan basmak istiyor. Sakin sakin manzaranın tadını çıkarıp küfre küfrede ilerliyoruz =)
Bischofshofen'de verdiğimiz molada rotayı değiştiriyoruz. Inssbruck'e kadar gitmek yerine daha erken bir noktadan İtalya'ya geçebiliriz diyerek Mittersil'den Güney'e doğru dönüyoruz. Burada sonradan fark ettiğim çok acı bir detay oldu ki, Grossglockner'den sadece bir sonraki geçişi kullanıyorduk. Passların yerine italya'da kaldığımız sürede bakarım diye hiç neresi nerededir bakmadan çıkmıştık ve bu kadar yakınından geçerken Grossglockner'e girmeyecek olmaya çok üzüldüm. Gerçi şu da vardı, Grossglockner'i kullansak o gece ulaşmamız gereken Trento'ya varmamız çok geç bir saate kalacaktı. Ana yoldan çıkar çıkmaz soğuyan hava da keyfimi biraz daha yerine getirdi ve radarsız bir bölgede olacağımızı varsayarak yine gazlamaya başladık. Namussuz R1300'ler köpek gibi gidiyor =))
Git gide küçülen ve sayısı azalan köylerden sonra yavaş yavaş hiçliğin içinde dağ yolları başlamıştı. Asfalt çok iyi olsa da artık yolun yapısı yüksek süratli sürüşe izin vermeyecek türde olduğundan doğayı biraz daha özümseyerek gitmeye başladık. Yaklaşık 2500m'de bir gölün kenarında etrafı izledikten 5 dakika sonra sınıra ulaşmıştık. SS49 - Passo Stalle. Her saatin ilk 15dakikası sadece inişe izin veriliyor. Her saatin 30. ve 45dk. Arasında ise çıkışa izin veriliyor ve yolun darlığını düşününce, çok normal =) İtalya'ya çılgın bir passla başlamak gibisi yok.. Sonrasında yine keyifli ama biraz kalabalık yollardan devam ederek A22 otobanına ulaşıyoruz. Oradan sonrası yardır allah yardır Trento'ya gazlıyoruz. Trento'da airbnb'den tuttuğumuz bir evde 4 gece kalıp bagajsız şekilde italyan passlarının tadını çıkarmak istiyoruz.
İtalya hız sınırından hiç korkmadığım iki ülkeden biri oldu bu seyahatte - bayılıyorum bu yönüne =) (diğeri Yunanistan)
Gün 7: 30 Ağustos 2024
Sabah kahvaltıdan sonra bugün ne yapalım derken "dün yorulduk, bugün çok zorlamayalım" bari diyerek basit bir rota seçelim dedik.. Bu arada bu iş için bu bölgeye göre mükemmel bir web sitesi yapılmış. Trento'dan çıkarak yapılacak 25 tane hazır rota, uzunluklarına ve zorluklarına göre listelenmişler, detaylı haritada gösteriyor mesela servisler tamirciler falan gibi şeyler de işaretli haritada. Rotaların gpx dosyalarını da indirebiliyorsunuz. Tek kelimeyle mükemmel bir iş.
Basit dediğimiz rota Trento'nun yanındaki dağ tırmanışları ile başladı. Şhir merkezinden çıkmaya karar verdiğiniz anda inanılmaz dağ yollarına ulaşabiliyorsunuz, şaka gibi bir ülke italya. Dolana dolana bir saatin üstünde gittik ve Daone Pass'a ulaştık. Burayı indikten sonra kuzeye doğru devam edip kayak merkezlerini geçtikten sonra Campo Carlo Magno ile günün ikinci passını yaptık. Dimaro'ya ulaştıktan sonra otobana girmeden biraz trafikle de uğraşarak Trento'ya geri geldik.
Resmi olarak bir pass olmasa bile bir anda deli virajlara boğulan acayip irtifa değişikliği içeren yollar sürekli var. Ve tabii ki, asfalt yine inanılmaz tutuyor. Dikkat edilmesi gereken bir nokta, İtalyanlar "iyi" araba kullanabilseler de genelde viraj kesmeyi seviyorlar. Dikkatli olmakta fayda var. Şehirlerde de otobanda da trafik boş oldukça ciddi hızlı kullandıklarını da unutmamak lazım. Bahsetmeme gerek var mı bilmiyorum ama, kimseyi sıkıştırmadıkça darlamadıkça her durumda filtreleme yapabiliyorsunuz. Özellikle bir sonraki gün bir saaten uzun süre konvoy halinde ilerleyen trafikte sürekli sola çıkarak giden 20'den fazla motor vardır. Kimse kimseyi kastırmıyor, karşıdan gelen arabalar bittikte çıkıp sola gidiyoruz. Tertemiz.
Gün 8: 31 Ağustos 2024
Bugün Stelvio günü. Hatta eğer niyet ettiğim şekilde az ve kısa molalar vermeyi başarabilirsek İsviçre'ye geçip orada da iki pass yapıp Stelvio'yu da 1,5 kere yapıp eve öyle döneceğiz.
Çıkmadan rotayı hangi yönde yapalım diye bakarken Google Maps'e biraz dikkatli bakınca beynimden vurulmuşa döndüm. Stelvio bisikletçi günü nedeniyle kapalıydı. İkinci plan olarak dolomitilere baktık, orada da ayı gibi yağmur yağıyordu. Yağmur mağmur gidelim diyecektim ki Stelvio'ya gidişi biraz değiştirip tersten gidersek saat 16:00'e doğru Stelvio tırmanışına gelmiş olurduk, 16:00'da bisiklet için kapatma bitiyordu.
Daha farklı bir yoldan yine Dimaro'ya gittikten sonra Alfa Romeo'ların ufak oğlan Tonale'ye ulaştık. Sonrasında uçurum kenarında sapıkça yollarıyla ve muhteşem manzarası ile Gavia Pass'a geldik. Acayip güzel bir yer. Burada öğle molası verdikten sonra Santa Caterina'yı inip Bormio'ya ulaştık ve Stelvio ayrımında durup pusuya yattık :p
Saat 16:00 olduğunda ağzım kulaklarımdaydı çünkü yolun kapatıldığı noktanın 30metre ilerisinde 7-8 motor bekliyorduk.. İlk biz çıkacaktık, bomboş yol olacaktı. Hemen içimdeki apaçi göreve geçti, milletin lastiklere bakıp "önüme kerteriz alacağım biri var mı" "önümü takıyabilecek biri var mı" diye kafada kurmaya başladım =)) bisiklet yarışını organize edenlerin start verir gibi eğlenmesi sonrası fırladık, bir eski küçük GS kaldı önümde, 700-800 ayıramıyorum ben pek. Dayı hiç fena gitmiyordu ama biraz sonra geçmek isteyecektim ki birden tekrar durduk. İkinci bir stop noktası oluşmuştu, 20 tane kadar motor vardı ve polis tarafından tutuluyorlardı.. Meh..
Biraz daha fazla bekledikten sonra, önümüzde polisle tırmanmaya başladık… deli olmuştum. Egzozlu İtalyanlar da sanırım pek hoşnut değildi, egzoz bağırtıları eşliğinde Stelvio'nun. Bormio ayağını tırmanıyorduk… Tırmanışın ilk kısmının bittği yerde İsviçre'ye geçiş için Umbrail pass vardı, dellendim ve dedim İsviçre'ye gidelim.. Umbrail pass'ı da ayı gibi indik, bazı yerler ıslak olduğu için gerildik biraz ama yine gavurun asfaltı o kadar iyi tutuyor ki….
Umbrail'i inip su içip aynen geri tekrar çıktık ve ayrıldığımız sapaktan geri girip Stelvio'nun tırmanışına devam ettik.
Burada turun ikinci hac vazifesi sırasında bir kulak çekme olayı yaşandı. Virajın ortasında ufak bir göçme olmuş ama cidden çok çok minik bir miktar ve görmek de mümkün değil. Ben motoru yönlendirdiğim an girerken anca fark edebildim ve burada motor kafasını o kadar net bıraktı ki =)) Esasen bırakmak istediğim kötü bir refleksle sol ayağımı yere vurdum ve o sırada da arkası kayıp topladı motor. Bu gerçekten ayağı kırmak için çok kolay bir yol o yüzden yapmak istemiyorum aslında, ama burada da düşmekten kurtardı mı kesin konuşamam ama çok işe yaramış oldu. Uyarıyı bir miktar dikkate aldıktan sonra Stelvio'ya ulaştık. Seyahat boyunca olduğu gibi tabela önünde motoru çekelim işine falan çok girmeden bir sigara içip birkaç fotoğraf çekip inişe geçtik. İnişi pek sevdiğimi söyleyemem, orada bulunmak çok etkileyici kesinlikle, ama yani 180 hairpin ayı gibi eğim, bayıyor en azından birkaç defadan sonra. Ve bunlardan çok var =))
Stelvio'nun sonlarından itibaren Trafoi'ye giderken gökkuşağına karşı sürmek gibi bir şans daha çıktı karşımıza. Kalabalıklaşan kasaba yollarında filtreleye filtreleye Bolzano'ya geldik ve otobandan Trento..
180-180 gidilen otobandan çıkıp Trento bağlantı yoluna girmişken bir anda motorun ön tekerde bir saçmalama oldu ve kafasını sağa sola salladı.. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kıçımı da geriye aldığımda lastik basınç sensörü gözüme çarptı. Ön lastik 0.0 bar diyor ve gösterge kırmızı yanıp sönüyordu. Çok güzel. Arkadaşım da biraz önden gitmişti, güneş de tam batmıştı ve emniyet şeridinin çok dar olduğu bir yerde durmak zorunda kalmıştım.
Burada işime yarayan şeyler yanımdaydı. Lastiği patlayan şeyin yerine çakmalık vida, kompresör, kampta kullandığım kafa lambası ve bir de ikincil minik el feneri. İkinci feneri flaş yan sön modunda topcase tablasına koyup arkaya çevirdim. Geriden gelenlere güzel bir uyarı ışığı oldu, kafa lambası da zaten süreki zemine baktığımda görülmeme şansım çok azdı.
Lastiği çevirip durdum ama bir türlü lastiğe giren bir cisim bulamıyordum. Işıkla dikkatlice yakından da baktım ama bişeyin girip çıkıp delik açtığına dair bir emare de yoktu..
Neyse hava basalım anlarız dedim, biraz basıp kompressörü kapattığım anda havanın sibobun altından kaçtığını anladım. İşte bu çok kötü olmuştu.. Sibobu elimle ileri geri oynatırken geriye doğru itince kaçağın durduğunu fark ettim ve aklıma ziptie atmak geldi. Yanıma Türkiye'den ziptie almıştım zaten ama birkaç senelikti ve malum plastik bir şekilde dağılır eder diye önceki gün Trento'da bir mağazadan yeni ziptie almıştım. Jant telinden siboba iki tane ziptie ile hava basabildim ve eve gittim. Yavaş giderken uzunca süre basıncı tutabiliyordu.
İşin kötüsü bu Cumartesi akşamı olmuştu. Pazar çalışan bir İtalyan, imkansız. Ne oldu siboba onu da kafam almıyordu.. Ve Pazartesi günü sabahtan Parma'da olmam lazımdı..
Gün 9: 1 Eylül 2024
Arkadaşlarıma defolun gidin Dolomitilere dedikten sonra OBI'ye gittim, Bauhaus gibi bir yer kabaca. Oradan elastik bir yapıştırıcı aldım katı bir şey orada sağlam kalmaz diye ve eve döndüm.
Otoparkta sibobun dibine yapıştırıcı döktüm, işe yaramayınca ziptie'ı çakmakla eritip yapıştırıcı üstüne akıttım sert plastikle çevrelemek için, ıh, bana mısın demedi. En son kurcalarken sibobun bu sefer ön taraftan hava kaçırdığını fark ettim ve ellemeyi bıraktım. Eğer sabit durabilseydi o halde sadece Sella Pass'ı yapar gelirim gibi niyetlerim vardı, allahtan sabit durmamış da o salaklığı yapmamışım..
Markete gittim, Aperol alıp eve dönüp kendimi içkiye vurup MotoGP ve Formula 1 izledim. Yapacak bir şey yok..
Gün 10: 2 Eylül 2024
Sabah erkenden yola çıkmamız lazımdı, çünkü saat 10:00'da Parma'daki Guareschi Moto'da bakım randevum vardı. Pazar dolomitileri de yapabilsek 10.100km gibi bir km'de serviste olacaktım, çok güzel denk geliyordu. Otobana çıktık ama, maalesef çözüm kalıcı olmamıştı. 2.1 bar bastığım hava 10dk sonra 1.6bar'a düşünce kenara çekip tekrar hava basmam gerekiyordu.. 3 defa durduktan sonra Verona'da otoban çıkışına yakın bir yerde Euromaster'a girdim. İki tane aluminyum L tipi sibop aldım ve önü de orada değiştirdiler. Arkayı orada değiştirmedim, Parma'daki servise öğle aralarına çıkmadan varmak istiyordum ki bu arada motor soğusun. Sıcakken falan ellemezler Evopalı adamlar, ertesi güne kalmasın istiyordum.
Bilgi açısından, iki tane L tipi sibop ve bayağı kaliteli mallara benziyorlar, ön lastiğe de sök tak değiştir için €40 verdim.
Burada önce lastikçideki arkadaşlar sonra MT25'inde aynı şeyi yaşayan arkadaşımla konuşunca şunu anladık. Eşşek Aprilia bu motora standart kauçuk sibop takmıştı. Benim taktığım lastik basınç sensörlü ağır büyük kapaklar 10bin km gazlama arazi ot bok derken ağırlık yapa yapa kauçuğu yırtmıştı.. Ne var şu motora alemiyon sibop koymuyorsunuz?? Acele etmeden geniş geniş baktığım bir konuydu, bir daha kauçuk düz siboplu bir motorum olursa ilk iş sibobu değiştireceğim..
Servise ulaştım, bakım yapıldı ve lastikçide işlem tamamlanırken "siz gidin" diye gönderdiğim arkadaşların yanına Bologna'ya geçtim.
Gün 11: 3 Eylül 2024
Artık güneye doğru yol alma vakti gelmişti ki Yunanistan'a geçmek için Bari'ye gidelim. İlk etapta planımız Napoli'ye sürmekti ama bunu kesinlikle otobandan yapmak istemiyorduk. Sıkıcı, gürültülü ve kesinlikle daha sıcak.. Cesena'ya kadar otobandan gittik ve bu sırada Moto3 pilotlarının yatakhaneleri olan tırlardan, Yamaha'nın tırına, iki HRC tırına ve Öhlins tırına falan denk geldik. Pazar günü Aragon'da olan yarıştan çıkıp (8 Eylül'de gerçekleşen) Misano GP'ye doğru yoldaydılar. Öhlins tırının arkasından biraz bağırdım ama üstüme amortisör atmadılar tabii ki =)
Cesena'dan sonra çaprazlama devam ettik, San Marino ile Floransa'yı ayıran dağların arasında sürmeye başladık. Net bir hedefimiz yoktu, Abruzzo doğal parkı bölgesinde kafamıza göre bir yerde kalırız diye ara yollardan sürüşe devam ettik. Terni'ye girmeden önce bulutları fark edince arkadaşım telefondan radara bakmış, önümüzde bir kırmızı hücre oluşmak üzere. Bir benzinciye girdik, kırmızı hücrede sürmeyelim nerede kalacağımızı seçeriz dedik ve bi 30-40dk mola verdik.
O sırada tamamen sıcaklık haritasına bakarak Pescasseroli diye bir yer gördüm, dedim buraya gidelim. Bir saat kadar gittikten sonra sinir bozucu yollar başladı. Dört serit (2/2) ama fiziki bölünmemiş geniş bir yol. Kısa kısa tünel geçişleri ve inanılmaz bir manzara.. Sonsuz gibi görünen ormanlar dağlar arasında kıvrılıp giden yollar.. Kesinlikle sinir bozucu…
Pescasseroli'ye gelmeden yarım saat kadar önce haritada bir anda acayip virajlar başladı… SS83. Tövbeler olsun.. Hava serinlemişti, üstüne bu manzaralar, üstüne bu virajlar şaka mıydı? Hiç hesapta yokken duyulmamış edilmemiş bir kasabaya giderken böylesine virajlar.. Biraz ıslak kısımlar vardı yeni yağmur yağmıştı ama yine de harikaydı.. Sonunda masal gibi küçük bir kasabaya vardık.. Eski püskü iş görür bir otel, o kasabanın da en dışında en yüksek yerinde.. En iyi konaklamamız ve seyahat amaçlı bir yerlere gitmek amaçlı yaptığımız en iyi yoldu..
Gün 12: 4 Eylül 2024
Pek ayrılmak istemedim bu küçük kasabadan ama yola devam etmemiz lazımdı. Tembel tembel son güne bıraktığımız Bari-Igoumenitsa biletini de dün akşam sonunda almıştık. Otobanlardan mümkün olduğunca uzak durarak Bari'ye doğru ilerledik ve bir süre sonra hava da tekrar ısınmıştı. Şu an neresi bilmiyorum ama İtalya'nın konyasından geçtik =)) dümdüz, çorak, sıcak..Bari'ye varıp şehirde bir yere uğramadan doğrudan limana gittik. Gemiye binme işlemleri oldukça basit diyebilirim. Limanın neredeyse sonuna kadar Grecia diye Yunanistan gemilerinin olduğu kısma kadar gidiyorsunuz. Mavi bir terminal binası var, burada check-in yaptığınız biletin basılı halini alıyorsunuz. (check-in işlemi seyahatten 45dk önce başlıyor, firmanın web sitesinden yapılabiliyor, uçakla aynı mantık) Sonra o basılı bilet ile sırada bekleyen arabaların arasından fıtı fıtı geçip giderek gemiye biniyorsunuz.
3 motosiklet, 3 kişilik kabin ve tabii 3 kişinin bileti toplam €496
Kabin almak şart değil, güvertede içeride dışarıda, merdivenlerde falan yatan çok insan var.
Sabah 04'te odanın kapısı açıldı ve adamın biri you must get up dedi gitti =)) Arkasından çıktım Igoumenitsa varışı 05:30 olmalıydı, adam 05:00 dedi gitti. Bizi yiyormuş heralde uyanalım diye =)) 05:30'a doğru gemi limana yanaştı.. Uçağa binereken körük önünde sırada 20dk bekleyen tipler gibi insanlar merdiven ağızlarında birikmişlerdi. Bagajlarla aralarından geçtik, motorlara yüklendik ve gemiden çıkıp yakındaki açık bir pastaneye gittik.
Motorları geminin garajından çıkarırken ortam çok kötüydü. Herkes motorları çalıştırmış egzoz gazı basmış ortalığı.. Neticede arkadaşlardan biri pastanede iyice kötüleşti midesi bulandı, ben de baktım hemen yakında ufak bir otel var, gittik 3 saat yatıp devam edelim dedik.
Bari-Igoumenitsa feribotu 19:30'da kalkıp 05:30'da yanaşıyor. Brindisi-Igoumentisa feribotu ise 22:30'da kalkıp 09:30'da yanaşıyor. Biner binmez yatmak şartıyla bu ikinci feribot daha doğru bir saat olabilir.
Gün 13: 5 Eylül 2024
Otelde 3 saat kadar uyuduk ve yola koyulduk. Önce biraz iyonya otobanından devam ettik sonra direkt çıktık ve ara kasaba yolları da değil doğrudan dağlar arası yollara düştük. Düştük derken, yine harika. Ama bu defa yol kalitesi o kadar yüksek değildi. Yanlış olmasın, yine köpek gibi tutuyor ama arada oyuklar göçükler olmuş, yola kayalar düşmüş falan biraz daha dikkat gerektiren yollardı. Bir süre gittikten sonra durup rotanın devamını çizelim dedik. Akşam Selanik'te olmak istiyorduk ama bu turun üçüncü hac noktası Meteora'ya uğrayarak! Meteora'yada otobandan gitmeyeceğiz dedik ve şöyle 1,5 saat kadar dolanıp sonra Meteora yoluna giden bir rota çizdik.. Tam virajlar başlarken benim gopro tutukluk yapınca arkadaşlara siz devam edin dedim ve 3 dakika arkalarından ben de çıktım. Google Maps'in ve benim birlikte angutluğumuz sonunda ben bir dönüşü geçip 30dk gazladım, video çektim. Sonra bunu farkedip geri dönüp rotaya devam ettim ve virajların bittiği noktada yanlış yöne çevreyoluna ve otobana girdim =))) Fark ettikten sonra yardır yardır terse gittim ve 45dk önce Metora'ya varıp bira patates yapan arkadaşlarımın yanına geldim =)
10-15dk sonra kalkıp yola koyulduk. Önce Meteora'ya tırmanıp etrafta dolandık ve sonra çok keyifli yollardan bir buçuk saat kadar giderek Selanik otobanına çıktık. Sonrası malum, şehre giriş.
Burada arkadaşların bir diğer GS grubunile buluştuk, 2 GS'in arasındayken 6 tane oldular =)
Gün 14: 6 Eylül 2024
Ben artık döneyim dedim, ama onu da öyle Selanik'ten İpsala'ya bodoslama yapmak istemiyordum. Diğer arkadaşlar Serres'e ve oradan kuzeydeki diğer ara yollara girerek Kavala'ya 6 saatte ulaşan bir rota çizdiler. Serres'ten sonra virajlar falan derken birkaç defa birden toprak yollara ve çıkmaz yollara girip sonunda kuzeye devam eden bir yol bulduk. Saat artık 15:00 olduğunda ben ekipten ayrıldım ve Drama üstünden Xanthi'ye kadar gelip otobana buradan bağlandım. Gümrükte beklediğimden fazla kuyruk vardı ama motorla yine öne geçip işlemleri halledip ipsala'dan istanbul'a doğru devam ettim. Tam gümrükten çıkarken bir Tenere ile karşılaştık, Düzce'ye devam ediyordu o da. Umarım sağ salim ulaşmıştır.
İki haftada unuttuğumuz selektörü kornayı yeniden öğrenerek hava karardıktan sonra 21:50 gibi Maltepe'ye eve dönmüştüm.
-
Rüya gibi bir yolculuk olmuştu gerçekten. 15 gün boyunca canımın istediği yerlerde aygır gibi motor sürdükten sonra Cumartesi Pazar biraz anlamsız geldi. Çok mutluyum ama aynı zamanda ciddi şekilde mutsuzum.
Bu seyahatten öğrendiğim üç tane noktayı da paylaşmak istiyorum.
1. Ben 14-15 gün süreceğimiz için 10 tane don, 10 çift çorap, 6 tane sentetik tshirt vs bir sürü kıyafet aldım. Ciddi şekilde gereksiz olduğunu, bir şart ile öğrendim. Tüm don ve çorapları da sentetik olarak değiştiriyorum ve bundan sonra 3 çift don, 3 çift çorap ve 3 tane tshirt ile yola çıkacağım. Sentetik kıyafetler otelde geç saatte yıkandığında bile sabaha kurumuş oluyor. Bu kadar çok kıyafet taşımaya hiç gerek yok, gerçekten 3 çift ile 30 gün dahi seyahat edilebilir. Otelde lavaboda 5dakikada yıkanır. Hatta arkadaşlardan biri yorgun olduğumuz günlerde duşa direk kıyafetler ile girdiğini onları da üstünde yıkadığını söyledi =)))
2. Maksimum gün konusunda psikolojik bir sınıra takılmadığım sürece 2-3 haftanın problem olmadığını anladım. Elbette bir yorgunluk var ama 6-9 gün arasında bir gün boş geçerek süreyi uzatmak mümkün. İşleri güçleri ayarlayıp 30 gün hiçbir otobana girmeden Nordkapp'a gitmenin artık rahatlıkla yapabileceğimi bir şey olduğunu gördüm.
3. Fit olmaktan uzak kilolu bir ayı olduğumdan seyahat dayanıklılığı konusunda çekincelerim vardı. 8'er saatlik iki günün üstüne Fagaraşan ve Alpina'yı aynı gün içinde 10 saatte yaptık. Geç saatte döndük ve ertesi sabah 13 saate yakın bir yolculukla Viyana'ya geldiğimde hala bitmemiştim. O akşamdan bahsetmiyorum, ertesi gün de yola devam edebilirmişim. Benzer şekilde Selanik'e de yorgun argın geldikten sonra ertesi gün yine arkadaşlarla 3-4 saat viraj yapıp üstüne eve rahat şekilde döndüm, toplamda o da 11 saat falan sürdü sanırım. Sandığımdan daha dayanıklı çıktığım için mutluyum, ancak kişinin kendisini çok iyi tanıması gerekiyor. Herkese göre değil, bunu kaldırabilmek bir üstünlük vs de değil. Benden çok daha fit bir insanın 6-8 saat sonrasında çok ciddi şekilde güçten konsantrasyondan düşebildiğini de gördüm.
Umarım herkes bu şekilde veya istediği başka şekillerde uzun seyahatlere çıkma şansı yakalar.
-
-
Selamlar, keyifle okudum. Yaşayarak hissettim yakın zamanda benzer turdan dönmüş birisi olarak
en kısa zamanda yeni turların nasip olmasını dilerim.
Kıyafet konusunda katılıyorum. Küçük bir sırt çantası yeterli kıyafet konusunda.
Keyifli sürüşler
-
-
süper gezi olmuş tekerine sağlık
şu pasları geçmek bize ne zaman kısmet olacak acaba
-
Cok kapsamlı ve maceralı bır gezi olmus, detaylarida tafsilatli olarak anlatarak gezinize ilave bir tad katmissiniz, mahsuru yoksa ayiptir sormasi bütün bu gezinin maliyeti nekdar oldu, ve vizeniz ne türden,selam vehürmetlerimle, kazasiz belasiz nice macerali yolculuklara.
-
Abi sen var ya süper bir adamsın, geziye bak ya inanılmaz imrendim keyifle okudum. Eline sağlık.
Kanala bu gezinin videosu gelir mi? Ufak ufak kesitler görmek muhteşem olur.
-
Çok teşekkürler herkese.
@jacob34
Vallahi manzara müthişti gerçekten, ama Rusçuk da dahil Bulgaristan'ın tamamındaki terk edilmişlik durumu çok garibime gitti benim. Daha önce iki defa gittim ama kayak merkezleri + sofya merkeze gitmiştim. Oralarda pek bir şey anlaşılmıyor. şimdi otoban kullanmadan şehirlerde gezince fark ettim, her yerleşim yerinde bir de terk edilmiş alanlar var gibi.
@tugbay
Kesinlikle kıyafet yüzünden taşıdığım ekstra bagaj bayağı anlamsız olmuş. İtalya'da ev kiraladığımız için orada zaten makinada her şeyi bir tur daha yıkadım. Bundan sonra sentetik 3 set yallah tazyik =) Nisan-Ekim arası zaten pamuklu tshirt asla giymiyordum, komple çıkartacağım artık.
@khaira
Bayağı bir video çektim ama Scorpion ve GoPro ikilisi ellerinden geldiğince baltaladılar sağolsunlar. Kaskı satıyorum bu arada isteyen varsa, sıfırı 20.500 olmuş 10bine vericem =) bir kaç tane video kesin çıkartırım ama bakıyorum 1,56tb video var. Uzun zaman alacak =(
@navarin11
Gerçek anlamda tam bir maliyet çıkartamadım ama bugün yarın yapmayı düşünüyorum. Ona göre tekrar yazarım şimdi salladığım şey ne kadar isabetli olur bilmiyorum. Vizeler herkeste karışık benim 2 sene İtalya var arkadaşın Yunan vardı ilk giriş olduğu için oradan girdik. yeşilli yok herkes amele pasaport =))
---------- Mesajlar birleştirildi - 12:59 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:34 ----------
Çok kaba bir maliyet çıkarmaya çalıştım:
14 gün sürdü, konaklamaya yaklaşık €768 harcamışım. Trento'da ev kiraladık, onun dışında hep otelde kaldık ve hep 3 oda single kaldık. Birlikte kalacağınız bir oda arkadaşı ile bu maliyet hatırı sayılır şekilde azalacaktır. Sadece bir gece konaklama yok, o da Bari-Igoumenitsa feribotu. Kişi başı €165 gibi bir maliyeti oldu, motorlar + 3 kişilik oda. Ben güvertede yatarım derseniz kişi başı motorla €50 civarı birşeye geliyor. Feribotu da konaklamadan sayarsak toplam €933 ediyor.
Öğle ve akşam yemeklerine yaklaşık €528 harcamışım. Hemen hemen hi fiyatlara bakmadan kafamıza göre oturduk, fark etmeden pahalıca yerlere de oturduğumuz olmuş, bir de maymun gibi o da olsun bu da olsun şeklinde yemekler yedik. Burada da ciddi bir tasarruf yapılabilir.
Yakıtı hesap olarak tutmadım ama 6000km kadar yaptım, ortalama 5 yaktım dersek 300 litre yakıt, ortalama 1,7eur'dan €510 da akaryakıt gideri oluyor.
Geri kalan efendim gemide içki iç, kafan güzel olunca casinoya gir slot makinasına para bas falan fıstık işler. Bunlarla birlikte toplaryacak olursam
Konaklama: €933
Öğle/Akşam Yemek: €528
Akaryakıt: €510
Ivırzıvır: €214
Toplam: €2185 çıkıyor
Ben şimdi kredi kartlarına bakınca birazcık daha yüksek bir rakam görüyorum, unuttuğum atladığım ıvır zıvır şeyler vardır. Misal İtalya'da otobana heralde bi €40-50 civarı verdik ama not etmedim bir yere. Bir de ben motoru İtalya'da 10bin km bakımına soktum, Unifilter hava filtresi taktım falan ayrıca maliyetler de var ama tur planlamasından bağımsız tabi.
İki GS yerine başka arkadaşlarla çıksaydım bu maliyetlerde ciddi azalma olurdu ama ekibe uyduk artık =))
not: TL'ye çevirmeyin tadınız kaçmasın.
-
killingroad adlı üyeden alıntı
Çok teşekkürler herkese.
@jacob34
Vallahi manzara müthişti gerçekten, ama Rusçuk da dahil Bulgaristan'ın tamamındaki terk edilmişlik durumu çok garibime gitti benim. Daha önce iki defa gittim ama kayak merkezleri + sofya merkeze gitmiştim. Oralarda pek bir şey anlaşılmıyor. şimdi otoban kullanmadan şehirlerde gezince fark ettim, her yerleşim yerinde bir de terk edilmiş alanlar var gibi.
@tugbay
Kesinlikle kıyafet yüzünden taşıdığım ekstra bagaj bayağı anlamsız olmuş. İtalya'da ev kiraladığımız için orada zaten makinada her şeyi bir tur daha yıkadım. Bundan sonra sentetik 3 set yallah tazyik =) Nisan-Ekim arası zaten pamuklu tshirt asla giymiyordum, komple çıkartacağım artık.
@khaira
Bayağı bir video çektim ama Scorpion ve GoPro ikilisi ellerinden geldiğince baltaladılar sağolsunlar. Kaskı satıyorum bu arada isteyen varsa, sıfırı 20.500 olmuş 10bine vericem =) bir kaç tane video kesin çıkartırım ama bakıyorum 1,56tb video var. Uzun zaman alacak =(
@navarin11
Gerçek anlamda tam bir maliyet çıkartamadım ama bugün yarın yapmayı düşünüyorum. Ona göre tekrar yazarım şimdi salladığım şey ne kadar isabetli olur bilmiyorum. Vizeler herkeste karışık benim 2 sene İtalya var arkadaşın Yunan vardı ilk giriş olduğu için oradan girdik. yeşilli yok herkes amele pasaport =))
---------- Mesajlar birleştirildi - 12:59 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:34 ----------
Çok kaba bir maliyet çıkarmaya çalıştım:
14 gün sürdü, konaklamaya yaklaşık €768 harcamışım. Trento'da ev kiraladık, onun dışında hep otelde kaldık ve hep 3 oda single kaldık. Birlikte kalacağınız bir oda arkadaşı ile bu maliyet hatırı sayılır şekilde azalacaktır. Sadece bir gece konaklama yok, o da Bari-Igoumenitsa feribotu. Kişi başı €165 gibi bir maliyeti oldu, motorlar + 3 kişilik oda. Ben güvertede yatarım derseniz kişi başı motorla €50 civarı birşeye geliyor. Feribotu da konaklamadan sayarsak toplam €933 ediyor.
Öğle ve akşam yemeklerine yaklaşık €528 harcamışım. Hemen hemen hi fiyatlara bakmadan kafamıza göre oturduk, fark etmeden pahalıca yerlere de oturduğumuz olmuş, bir de maymun gibi o da olsun bu da olsun şeklinde yemekler yedik. Burada da ciddi bir tasarruf yapılabilir.
Yakıtı hesap olarak tutmadım ama 6000km kadar yaptım, ortalama 5 yaktım dersek 300 litre yakıt, ortalama 1,7eur'dan €510 da akaryakıt gideri oluyor.
Geri kalan efendim gemide içki iç, kafan güzel olunca casinoya gir slot makinasına para bas falan fıstık işler. Bunlarla birlikte toplaryacak olursam
Konaklama: €933
Öğle/Akşam Yemek: €528
Akaryakıt: €510
Ivırzıvır: €214
Toplam: €2185 çıkıyor
Ben şimdi kredi kartlarına bakınca birazcık daha yüksek bir rakam görüyorum, unuttuğum atladığım ıvır zıvır şeyler vardır. Misal İtalya'da otobana heralde bi €40-50 civarı verdik ama not etmedim bir yere. Bir de ben motoru İtalya'da 10bin km bakımına soktum, Unifilter hava filtresi taktım falan ayrıca maliyetler de var ama tur planlamasından bağımsız tabi.
İki GS yerine başka arkadaşlarla çıksaydım bu maliyetlerde ciddi azalma olurdu ama ekibe uyduk artık =))
not: TL'ye çevirmeyin tadınız kaçmasın.
Bodrum ya da benzeri bir yere tatile gitsen bu para yetmeyebilirdi. Bir de bu açıdan bakınca aslında pahalıya gelmemiş.
-
espresso adlı üyeden alıntı
Bodrum ya da benzeri bir yere tatile gitsen bu para yetmeyebilirdi. Bir de bu açıdan bakınca aslında pahalıya gelmemiş.
Neden 2011'den beri bodrum'a ayak basmadım =)
Tabii ki Türkiye'de öyle otelli güzel yemeli falan işe kalkışsak daha beter olabilirdi.
Bir de şu var, 14 gün boyunca kötü bir şey yemedik abi. Sıfır. Nada. =)
Biz güzel yerler seçtik rererörö anlamında demiyorum, kötü yemek yok ki =)
ama yok yani bu notlara bakıp planlama yapacak olan varsa kesinlikle bundan daha uyguna rahatlıkla yapılabilir böyle bir seyahat. en basitinde konaklamaları daha basit yerlerde ve oda paylaşarak yapsan €400 kadar düşer. yemek tercihleri daha sade böyle arada marketten sandwich falan basit yapılsa o da düşer. benzer şekilde uzun feribot daha önce atina-girit arasında kullanmıştım, orda da dedim valla aslında güvertede yatılır yani. ya da sabaha kadar uyunur, igoumenitsa'da bir otele girip 50eur'a sürüşe yetecek kadar uyku çekilir, yine daha uyguna gelir.
-
killingroad adlı üyeden alıntı
Neden 2011'den beri bodrum'a ayak basmadım =)
Tabii ki Türkiye'de öyle otelli güzel yemeli falan işe kalkışsak daha beter olabilirdi.
Bir de şu var, 14 gün boyunca kötü bir şey yemedik abi. Sıfır. Nada. =)
Biz güzel yerler seçtik rererörö anlamında demiyorum, kötü yemek yok ki =)
ama yok yani bu notlara bakıp planlama yapacak olan varsa kesinlikle bundan daha uyguna rahatlıkla yapılabilir böyle bir seyahat. en basitinde konaklamaları daha basit yerlerde ve oda paylaşarak yapsan €400 kadar düşer. yemek tercihleri daha sade böyle arada marketten sandwich falan basit yapılsa o da düşer. benzer şekilde uzun feribot daha önce atina-girit arasında kullanmıştım, orda da dedim valla aslında güvertede yatılır yani. ya da sabaha kadar uyunur, igoumenitsa'da bir otele girip 50eur'a sürüşe yetecek kadar uyku çekilir, yine daha uyguna gelir.
Biz uzun zamandır ailecek tatile hep yunanistan'a gidiyoruz, çünkü Türkiye'de tatil yapmak çok pahalıya geliyor.
Avrupa'da ayak üstü yemek bana pahalı gibi geliyor. minicik poğaça falan bile en az iki tane yersem doymam ama açlığım bastırılır belki denecek şeyler 5-6 euro olunca pahalı geliyor, bu yüzden bir restoranda oturalım doyunca yiyelim 4 kişi en fazla 50-60 euro öderiz diyorum hep.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)