https://www.youtube.com/watch?v=OFoUX8PT9Ck
Bu videonun çıkış noktası aslında biraz da Youtube’da ve/ya yazılı mecralarda gördüğüm inanılmaz bilgi kirliliklerine bir tepkiydi, bardağı taşıran damla ise bir Youtube kanalının inanılmaz şekilde yanlış bilgileri, kendisinden farklı şeyler söyleyenleri “cahiller” falan diye acayip şekilde aşağılayarak aktarmasıydı. Ben de bunun üstüne hem virajda ön fren yapılabileceği hem de trail braking’in sanıldığı ve maalesef çokça eğitmen tarafından anlatıldığı üzere bir pist tekniğinden ibaret olmadığını anlatan bir video ile başlamak istedim. Tabii ki bu motosiklet sürücüsü olma serüveninin başı değil, sadece ortasından bir tepkiyle başlamış oldum.
Virajda nasıl fren yapılabileceği konusu motosiklete tekrar ve temelli olarak başladığım 2016 yılında en çok kafamı kurcalayan soru olmuştu. Bu konuyla ilgili araştırmak yaptıkça da inanılmaz bir hayal kırıklığı yaşamaya başladım, zira her bu soruyu sorduğumda “virajda fren yapılmaz, frenleme düzlükte bitirilmelidir” şeklinde bir yanıt alıyordum. Frenlemenin viraj başlamadan bitirilmesi gerektiğini, bunun daha güvenli bir yol alma şekli olduğunu anladım da; x oldu y oldu z oldu, yan yattı taş battı ayı çıktı, bir şey oldu ve virajda fren yapmam lazım, o zaman ne olacak? Gelen yanıtlar hep “olmaz, o zaman bir hata yapmışsındır vs vs” diye uzayıp gidiyordu. En fazla bazı kaynaklarda özellikle ön frenin çok tehlikeli olduğu, gerekirse arka fren yapılabileceği söyleniyordu. Yahu tamam hata yapmışımdır da, oldu bu, ne yapayım yaradana mı sığınayım? Esc’ye basıp son save’den tekrar mı başlayayım? Ne yapayım? Cevap yok..
Yerli kaynaklardan umudumu kesip yurt dışı kaynaklara, bloglara, forum postlarına ve yabancı sürüş kitaplarına bakınca içim rahatladı. Virajda da ön fren pek ala kullanılabilirdi. Elbette bunu yaparken dikkat edilmesi gereken şeyler vardı, ancak sürüşü ve olan biteni fizik kurallarını referans alarak incelediği zaman insan anlıyor ki, bunlar virajda değil zaten her türlü frenlemede dikkat edilmesi gereken konular.
Neden virajda fren – ön fren- yapılabileceğini anlamak için öncelikle frenleme sırasında ne olduğuna bakmak, daha sonra motosikleti yere sabitleyen kuvvetleri anlamak gerekiyor. Motosiklet ile ön ya da arka fren yaptığınızda olan tek bir şey var. (
Youtube videosuna gelen bir mühendisin yorumunu çok beğendim, zira bir sonraki cümlem aslında bir fizikçi açısından bakacak olursak inanılmaz bir saçmalık, ama bunu fizik dersinde değil de sokaktaki sürücülere anlatmak istediğim için yine bu şekilde devam edeceğim.) Motosikletin ağırlığının öne gelmesi, bu kadar. Ön ya da arka freni sıktığınızda, motosikletiniz eylemsizlik prensibiyle öne doğru “
yığılır”. Bunun lastikler açısından tercümesi ise çok basittir: Ön lastiğin üzerindeki ağırlık artar, arka lastiğin üzerindeki ağırlık ise azalır. Bilimsel açıdan daha doğru bir cümle kurmak gerekirse,
zeminin ön lastiğe uyguladığı tepki kuvveti artar, arka lastiğe uyguladığı tepki kuvveti ise azalır. Bunu kenarda tutarak ikinci kısma geçelim.
Motosikletinizin zemine tutunmasını sağlayan şey sürtünme kuvvetidir. Sürtünme kuvveti ise söz konusu iki yüzey (asfalt ve lastik) arasındaki sürtünme sabitleri ve ağırlık gibi değişkenlere göre belirlenir. Sürtünme sabitlerini lastiğinizin hamurunun türü ve asfaltın türü gibi düşünebiliriz. Daha yumuşak hamurlu lastikler asfalta karşı
daha yüksek sürtünme katsayısına sahiptir, bu nedenle daha yüksek sürtünme kuvveti oluşur. Aynı şekilde bizlerin sevdiği dişli asfaltlar da yine daha yüksek sürtünme kuvveti oluşmasına sebebiyet verirler. Burada asfaltın dişli olmasının bir diğer faydası da pürüzlü zemin oluşturmakla birlikte aslında lastiğin asfalta kesintisiz düz bir çizgi ile temas etmek yerine, pürüzlü şekilde kesintili noktalardan temas etmesini sağlamaktır. Bu prensibi çok alakasız gibi gelse de Skate Banana snowboardlarda bulunan Magne Traction teknolojisinde de görebiliriz. Bu teknoloji sayesinde tutuşun çok çok düşük olduğu ve ben de dahil birçok snowboardcunun nefret ettiği buzlu zemin üzerinde çok daha iyi bir tutuş sağlamak mümkün. Açık konuşmak gerekirse başka birçok sebepten ötürü buzda kaymaktan hala nefret ediyorum ve hangi boardla çıkarsam çıkayım, buz görürsem kaymayı bırakıyorum, ancak teknoloji çalışıyor. Kabaca snowboardun zemine tutunan kenar çelikleri boyunca mümkün olduğunca düz ve düzgün bir kenar yerine, belirli aralıklarla oluşturulmuş girinti ve çıkıntılar bulunuyor. Bu sayede
kenar çeliğinin tamamı yerine bu çıkıntı noktaları buza temas ediyor. Bu sayede snowboard ve üzerindeki kişinin ağırlığı çok kaba bir tabirle 150cm’lik kenar çeliği hattının tamamından değil, toplamda 50cm olan çıkıntılı kısımlar ile zemine aktarılıyor. Bu da her bir temas alanındaki ağırlığı, dolayısıyla sürtünmeyi, dolayısıyla tutuşu artırıyor.
Tamam çok alakasız bir örnek olmuş olabilir, ama prensip aynı. Daha alakalı bir örnek vermek gerekirse, Dünya Ralli Şampiyonası’nda yarışan araçların karlı/buzlu zeminlerde kullandıkları lastikleri görmüşsünüzdür. Bu lastiklerde çivi bulunmasının dışında dikkat edilmesi gereken diğer özellik, asfaltta kullanılanlardan çok daha ince lastikler olması. Çünkü karlı buzlu yollarda zeminin uygulayabileceği sürtünme o kadar düşük ki, daha az temas alanı yaratarak her bir birim alandaki ağırlığı artırmak ve bu sayede sürtünmeyi yükseltmek hedefleniyor.
Bu uzun ve sıkıcı açıklamalardan sonra aklımızda kalması gereken basit çıkarım şu: Ağırlık, sürtünme kuvvetinin artmasına neden olur. Bu kadar uzun açıklamalar yerine şu basit fizik formülünü de kullanabiliriz:
Fk = μk * η
Fk = kinetik yani hareketli sürtünme kuvveti
μk = kinetik sürtünme katsayısı – lastiğiniz ve asfaltın türü tarafından belirlenen bir sabit
η = tepki kuvveti.
Yukarıda “zeminin ön lastiğe uyguladığı tepki kuvveti artar” cümlesinde kastettiğim tepki kuvveti bu kuvvettir. Ön lastiğiniz zemine ne kadar “basıyorsa” zeminin ön lastiğinize uyguladığı tepki kuvveti o kadar yüksektir. Formülden görebildiğimiz gibi bu olduğu zaman, sürtünme de artacaktır.
Aslında bu kadar dolambaçlı şekilde anlatmaya gerek olmadan, doğru yanlış bilgi veren her eğitmenin ya da motosiklet sürücüsünün artık kabul ettiği “
progresif fren” de bu fizik gerçeği nedeniyle mevcuttur. Frenlemeye başladığınız anda “
ağırlık öne doğru gider”, bu devam ettikçe zeminin ön tekerinize uyguladığı tepki kuvveti artar, bu kuvvet arttıkça sürtünme kuvveti artar, bu artan sürtünme sayesinde siz daha fazla frene basabilirsiniz, daha fazla frene bastıkça zeminin ön tekere uyguladığı tepki kuvveti artar, arttıkça daha fazla fren…. Zinciri gördünüz.. Şimdiki konu trail braking değil, ancak oraya geldiğimizde bu zinciri hatırlamamız gerekecek. Fazla uzatmadan kısaca cepte tutmamız gereken son bilgi ise, scooterlar ve cruiser’lar dışında hemen hemen tüm motosikletlerin ön frenleri ile çok daha güçlü şekilde yavaşlayabildikleri. Bunun sebebi ön fren disklerinin daha büyük olması değil, frenleme yaptıkça ön lastiğin artan bir "
ağırlığa” ve dolayısıyla tutuşa sahip olması, arka lastiğin ise neredeyse etkisiz noktasına kadar “
hafiflemesi.”
Sıkıcı yarım yamalak fizik açıklamalarını kenara bırakıp konumuza dönelim ve virajda yavaşlamak istersek ne olacağına bakalım. Frene bastığımızda ön lastiğimizdeki yük artıyor, dolayısıyla ön lastiğimizdeki tutuş artıyor. Arka lastiğimizdeki yük azalıyor ve dolayısıyla arka lastiğimizdeki tutuş azalıyor.
Şimdi bir bu kadar da virajdaki tutuşun ne olduğuna girersek hem kimse okumak istemeyecektir hem de ben yazmaktan vazgeçebilirim. Ancak basit bir şekilde virajda bizi kayıp gitmek yerine yattığımız tarafa doğru yönlendiren şey de yine lastiğimizle zemin arasındaki sürtünme kuvveti. Çok zor olsa da tamamen sıfır ivmeye sahipken yani sabit hızla viraj dönerken lastiğimizle zemin arasındaki sürtünme kuvvetinin tamamı virajın alınmasına harcanırken, hızlanmaya ya da yavaşlamaya çalıştığımızda bu sürtünmeyi yani elimizdeki tutuşu
paylaştırmaya başlıyoruz.
Daha basit örnekten başlayacak olursak, viraj dönerken gazı açtığımızda arka lastiğimiz kendisini (örneğin sola doğru dönüşte sağa doğru) iten hayali kuvvete, zeminle oluşturduğu sürtünme kuvveti ile karşı koyuyor. Burada paylaştırmaya çalıştığımız sürtünme kuvveti, ne kadar gaz açabileceğimizi belirliyor. Eğer yatış açımız çok fazla ise, yanal ivmemiz çok yüksek olduğu için bizi dışarı iten hayali kuvvet daha yüksek oluyor ve sürtünmenin daha büyük bir kısmı bu mücadelede harcanıyor. Eğer lastiği fazlaca hızlandırmaya çalışırsak, yani ileriye doğru gidebilmek için “zemini geriye itmesini” istediğimiz kuvveti artırırsak, yani gazı fazla açarsak, ihtiyaç duyduğumuz sürtünme kuvveti karşılanamadığı anda kaymaya başlıyoruz. Bu arada aslında bütün hızlanmaların kayma içerdiğini, siz hızlanmaya başladığınızda arka lastiğinizin “patinaj” çektiğini de söylemeden geçemeyeceğim, ancak bu şu anki konumuzu anlamaya etki etmeyen bir detay ve eğer kafanızı karıştırdıysa unutabilirsiniz.
Konuyu ön lastikle ilgili frenaja getirdiğimizde de ayn prensipler söz konusu. Paylaştırmamız gereken bir toplam tutuş var, ve motosiklet yatık iken fren yaptığımız zaman bu toplam tutuşu virajın dönülmesi ve ön tekerin yavaşlaması için gereken iki kuvvete paylaştırmamız gerekiyor. İşte virajda ön frenin daha da yumuşak sıkılmasının sebebi bu, çünkü fren için kullanacağımız sürtünme kuvvetini artırdıkça virajın dönülmesi için gerekli sürtünmenin payından çalacağız ve buna karşı elimizdeki en güçlü silah, pastayı büyütmek, toplam sürtünme kuvvetini artırmak. Bunun tek yolunun ön lastikteki ağırlığı artırmak olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Lastikteki ağırlığı artırmanın yolu nedir? O da fren yapmak =) Yani virajda fren yapabilmek için gerekli ön şart, fren yapmak. =) Kulağa çok saçma gelebilir, yukarıdaki zinciri hatırlama zamanı. Frenaj miktarı arttıkça zeminin ön lastiğe uyguladığı tepki kuvveti artacak, tepki kuvvetinin artması demek virajla frenaj arasında paylaştırmaya çalıştığımız pastanın artması demek ve viraj için harcadığımız sürtünmenin çok fazla değişmeyeceğini düşünürsek – ya da bunu sağlarsak – frenaj için kullanabileceğimiz sürtünme daha fazla artacak.
Yani viraj içinde de yine progresif şekilde fren yaparsak, videoda gördüğünüz üzere motor 24-25 derece gibi hatırı sayılır bir açıdayen 10 bar gibi aslında hiç de gerek olmayacak kadar yüksek fren basınçlarına ulaşmak mümkün olacaktır. Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Videolarda gösterdiğim virajda fren örneklerine bakıp “aman ne kadar yatıyor, aman ne kadar fren yapıyor” diyenler olabilir. Hemen öncesindeki örnekte gösterdiğim üzere İstanbul Park’ta çok agresif olmayan bir frenaj 4.5 bar seviyesinde gerçekleştirilebiliyor, yani bunun önemli bir fren gücü oluşturduğunu buradan görebiliriz, veya hemen sonraki görüntüde benzer freni Darlık’ta yapıyorum ve görebileceğiniz üzere motor ciddi şekilde yavaşlıyor. Elbette bu frenler limit veya acil durum freni değil. Pistte 15 bar dolaylarında frenler de yaptığımı biliyorum, ama bu arka düzlüğün sonunda motosikleti 215kmh’den 70kmh’ye en kısa sürede indirmek için yaptığım bir fren. Benzer şekilde açıyı da az bulanlar olursa, bazı videolarda eklediğim açı bilgisine bakarak 25-30 derecenin son derece hatırı sayılır bir dönüş sağladığını görebilirler. Bize cahiller diye söven cahilin Bebek sahilinde 50-55kmh ile yolda gezinirken yaptığından daha sert dönüşler olduğuna emin olabilirsiniz.
Bu konularla ilgili içeriklere bakarken en çok canımı sıkan şeylerden biri de, “olur da virajda yavaşlamanız gerekirse arka fren kullanın” şeklinde salık verilmesi. Uzun ve sıkıcı paragrafların sonunda öğreneceğimiz ilk şey virajda ön frenin düzgün şekilde uygulandığında çok yüksek frenleme kapasitesine sahip olduğuysa, ikinci şey de arka frenin de bir o kadar kırılgan olduğu gerçeği. Cahillerin piri arkadaş videosunda Keith Code’dan bahsedip duruyor, Keith Code ise kitabında “pist veya pist dışında kazaların büyük kısmı arka frenden kaynaklanmaktadır” diyor… =)
Koca bir kitabı burada bir cümleyle özetlemek mümkün değil, alın ve okuyun derim. Zaten problem de okunmaması, en fazla ezberlenmeye çalışılması. “Sistem Yetmez!” sitemimin bir kısmı da bu. Bir sistem ezberleyip, bunun arka planını anlamadan insanlara bir şey anlatmaya kalkınca böyle komik ezberler ile karşılaşıyoruz. Virajda arka fren kullanımı ön frenden çok daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Örneğin yukarıdaki videoda kullanmak üzere bir çekim sırasında viraja girip bilerek arka fren yapacaktım, şans ya o esnada karşıdan beklemediğim bir taşıt geldi ve ne kadar kendimi bu konuda eğitmeye çalışsam da, sağ elim sakinken sağ ayağım daha panik bir refleks gösterdi ve arka frene fazla bastım. Sonuç: Arka lastik kaydı, bu ilk etapta dönüş yarı çapını azaltacak olsa da ABS’nin de devreye girmesi ile kayma durdu ve motor tekrar viraj dışına yönlendi ve şerit bitiş çizgisinden 30cm dışarıda duran çalılıklara bakarken buldum kendimi.. Bir sıkıntı olmadan içeri dönüp devam ettim, ancak panikleyip dışarıya odaklansaydım olacakları biliyorsunuz. Bu kısmı videoya koymadım çünkü bahsettiğim etkiyi kask kamerasından anlamak pek mümkün değil – hiçbir şey anlatmayan boş bir sahne olacaktı. Benim arka frene amele gibi oturduğumu düşünebilirsiniz, 2.5 bar sabitle gelirken anlık 3.4 bar uyguladım ve bu arka lastiğin kaymasına yetti.
Üzerinde yük olan, yük geldikçe sürtünmesi artacak ve fren için ayıracağı pastası büyüyen ön lastiğe yüklenmek yerine, üzerinden yük kalkan ve yük kalktıkça bütün pastası sıfıra yaklaşacak olan arka frenin kullanılmasını önermek, nereden baksanız tutarsızlık, nereden baksanız ahmakça.
Bu demek değil ki bana seneler önce öğüt veren bir abimin dediği gibi “virajda arka freni unutacaksın”. Hayır. Hiçbir şey bu kadar siyah beyaz değil. Virajda özellikle virajın daha girişinde arka frenin inanılmaz büyük fayda göstereceği anlar da var. Önemli olan bunların hepsi öğrenilirken, acil bir durum olduğunda, etkili şekilde yavaşlamak en geçerli yöntem olduğunda bunu yapabilmek. Yoksa sokakta gördüğünüz ve farkında olduğunuzdan emin olduğum ön freni düzken bile doğru düzgün kullanamayan yığının bir parçası olmak mümkün.
İşte bu yüzden, sisteme güvenmeyin, sistem yetmez. Sistemli sürüş trafik içerisinde seyrederken karşılaşmanız muhtemel olan tehlikelerin, gerçekleşme olasılığı mümkün olduğunca aza indirmek için tasarlanmıştır. Farklı bir şey için de tasarlanamaz, zaten bu bir sistemdir, yetkinlik seti değil, alışkanlık setidir. Videoda bahsettiğim parantezi burada da açayım. Ben sistemle veya sistemi savunanlarla veya eğitmelerle falan kavgalı değilim. Supersport sürüyorum diye güvenli sürüşle alay etmiyorum. Darlık’taki diğer performans sürüşü videolarımı izlerken fark etmemek mümkün değil, ben genelde güvenli sürüş çizgisini kullanıyorum, sistemin önerdiği çizgiyi kullanıyorum, dış-iç-dış yarış çizgisini değil, dış-dış-iç sistem çizgisini. Çünkü karşımdan ne geleceğini bilmiyorum, bu kadar basit. Sistem yetmez dememin sebebi, tanımlarken söylediğim gibi bunun bir davranış seti olması. Sistem size limit noktasına bakarak konum ve hız belirlemenizi söyler, çünkü doğrusu budur, bu şekilde elinizde maksimum bilgi ile hareket edebilirsiniz. Bilgiyi aldıktan sonra yapılması gerekenleri de önemli bir noktaya kadar söyleyebilir çünkü bunları da davranış setleri ile belirleyebilirsiniz. Ancak unutulmaması gereken şey bunun yetkinlikler üzerine kurulu olmadığıdır. Limit noktasını takip ederken ve gayet yönetilebilir ve doğru bir hızda giderken olası bir ani viraj kapanması ya da bir anda yolun ortasında bir obje belirmesi ve kaçış manevralarının geçerli olmaması durumunda yavaşlamanız şart haline gelir ve o zaman işte sağ eliniz en büyük silahınızdır ve bu bir sistemle öğretilebilecek bir şey değildir. Bu yüzden diyorum ki ben sistemi eleştirmiyorum, yapısı değil doğası gereği anlatamayacağı şeyler vardır, bunları öğrenmelisiniz diyorum.
Aksi takdirde neyi neden yaptığını anlamayan ve youtube’da ona buna laf sokup aslında kendisine rezil eden ama ülkemizin cehalet partisinde yerlere göklere çıkartılan tiplerden olursunuz. Bu cahiller trail brakingi bilmiyorlar diye bağırırsınız, sonra hızınızı almayıp videoda bir trail braking tarifi yaparsınız, yanlış olduğunu bilmeden esip gürlersiniz. Böyle olmayın. Her disiplini öğrenin, her tekniğini merak edin.. Adventure veya tur motosikleti sürüyorum diye motorun içine sarkmayı öğrenmemezlik etmeyin, ekstra açıya ihtiyaç duyabileceğiniz an geldiğinde hayatınızı kurtarır.. Supersport sürüyorum diye counter-lean, motoru yatırıp kendiniz dik durarak dönmeyi öğrenmemezlik etmeyin, o bakışa ihtiyaç duyabileceğiniz an geldiğinde hayatınızı kurtarır. Fizik kanunları her yerde geçerlidir, bir teknik pistlerde doğdu diye onu yolda uygulanamaz zannetmeyin, yolda da aynı fizik kanunları geçerli. Limitlerin farklı olması kanunları geçersiz kılmıyor. Tıpkı Dünya’da yere bıraktığınız cismin de yere düşmesi gerçeğinin Ay’da da geçerli olduğu gibi.
Bahsettiğim cahil kişi bir YouTube kanalı sahibidir. Forumda konuştuğum/yazıştığım/tartıştığım bir kişi değildir ve yazdıklarımın tek bir kelimesi dahi forumda iletişim kurduğum kişilere yönelik cümleler değildir.