2013 yılında MT-03 ile başlamıştım motosiklet sürmeye. Bir sürü -belki de gereğinden fazla- eğitim ve tam ekipman ile sürüş yaptım. Galiba 50 bin km yolu iki yılda iki teker üstünde geçişmişim. Sadece iki yıl süren motosiklet hayatımda MT-03’ten sonra VStrom 650 sahibi oldum. Galiba 40 bin km’si onunla geçti. Daha sonra motoru şimdi satayım biraz kredi kartı botçu ödeyeyim diye düşündüm ve elden çıkardım. Bir kışı motorsuz geçirip yaz başında Versys almak niyetindeydim. Arada sırada o zamanki eşimin Duke 390’ı ile Ankara çevresinde sürüşler de yapmaya tek tük devam etmiştim. Sonra onlar da kesildi. Sonra ekonomik krizler alım gücümü iyice düşürdü. Anlayacağınız Bir kışı motorsuz geçirmek niyeti ile satınca yıllardır motorsuz kaldım. Zaten yavaş yavaş da -her ne kadar sürmek zevkli olsa da- keyif için hafta sonu çıkıp birkaç yüz km yol yapmak, lastik eskitmek, bensin yakmak benim için fazla lüks bir eğlence gibi gelmeye başladı. Yani sabah çık Ankara çevresinde dön baba dön sonra akşama geri gel. Bakıyorum, bu işi yapmaya parası yetenler çıkıyor Avrupa’da motorunu sürüp geliyor. Başlarında bir eğitmen, kocaman bir ekip falan… Güdül ile Beypazarı ile bir yerden sonra anlamsız bulmaya başlıyor insan. Motorsuz yaşadıkça iyice alıştım motorsuz hayata. Araba da yok, şehrin merkezine yakın bir yere taşındım. Pek çok yere yürümek mümkün gibi. Dolmuş, otobüs, işe gitmek gerekirse de iş yeri servisi… Yaşadım gitti sekiz yılı.
Motosiklet ustamın, eğitmenlerin, beraber motosiklet sürdüğüm insanların telefon numaralarını sildim rehberimden. Zaten motorculardan da sekiz yıl boyunca ya bir kere arayan olmuştu ya da iki. Bana o günleri hatırlatmasından hoşlanmıyordum. Sosyal medyalarda, YouTube’da motosiklet ile ilgili yerleri takipten çıktım.
Başka bir hayat kurdum ve motosiklet eskide kalmış bir anı, tenis gibi bir zengin oyuncağı olarak kaldı aklımda. Kasktan monta her ekipmanı sattım. Bir daha motosiklet alamayacağımı kabullendim. Yani ya pistte CSS eğitimleri ve pist günleri veya işte Avrupa sürüşleri falan yapacak para piyangodan çıksa yapılırdı da…
Sonra bir gün sevgilim motosiklet günlerimden bir bahis esnasında artçı olarak denemek istediğini söyledi. Al da binelim falan. Lan benim almak istediğim motor bir milyon olmuştur. Bunun kaskı, lastiği, benzini, ohoo. Ülke artık o durumda değil, daha ziyade Hindistan modeline doğru gidiyoruz. Belki ülkede daha iyiye giden vardır da benim içinde olduğum sınıf sürekli alım gücü kaybediyor. Ben de doğal olarak aynı durumdayım. Olacak iş değil yani. Yoksa isterdim bir R1200GS ile İtalya Alp’lerinde hatun arkamda sürüş yapmak.
O günlerde sahibinden’de motor modelleri neler olmuş, kaç lira olmuş falan diye bakındadım bir iki gün. Ardından bir arkadaşım 250 cc scooter ile şehir içi ulaşımı yaptığını anlattı. Keyif olsun diye virajlı dağ yollarına gitmeyi bırakmış. Sonra bir aydınlanma geldi bana. İlla büyük motor ile hafta sonu sürüşü yapmak zorunda değilim. Milyon lira sahibi olmam gerekmiyor yani. İşe güce ABS’li bir 250 cc scooter ile gidip gelebilirim. Sadece yazları kullanabilirim. Az yakar, ucuz olur, sadece yazlık kıyafet alsam yeter… Dolmuş parasından biraz fazlasına oraya buraya gider işimi görürken iki tekerin tadını da başka bir tarzda da olsa alırım diye düşünmeye başladım.
Eskiden yaptığım şeylerden farklı olacağını tahmin ediyorum. Bu seferki motorculuğum çok daha sulandırılmış, düşük yoğunluklu bir motorculuk olacak sanırım. Birçok konudaki mantalitem farklı olacak bu sefer. Sadece yazın kullanırım muhtemelen. Çok fazla eğitim almam. Başlarken bir kapalı alan, bir yol eğitimi tamam. Keyif için dağ bayır viraj kovalamam. İşimin gücümün gerektirdiği yerlere ve çoğunlukla şehir içi sürüş yaparım. Yılda bir kere falan şehir dışına memlekete falan gidip gelmek gerekirse yine motorla giderim sanıyorum. Onda da en kısa yoldan varacağım yere varmak derdinde olurum, en virajlı rotayı çizmeye uğraşmam. İnsanlarla bir araya gelip beraber motor sürmeye çok meylim vardı. Forumda da bu konuda çok başlık açmış, arkadaşlarla beraber sürüşler yapmıştık. Rotalarını falan hep paylaşmıştım. Artık o işlere pek gireceğimi sanmıyorum. Daha bireysel bir işine gidip gelen düz motorcu olmayı düşünüyorum.
Motora geri dönebilirsem, forumda da birçok şeyi artık farklı yapmak niyetindeyim. Sürüş eğitimlerinde öğrendiklerimi anlatmak, insanlarla tartışıp fikir ayrılıklarının üzerine gitmek gibi bir derdim vardı eskiden. Eğitim başlıkları, sürüş videoları üzerine linkler, düşünceler, yazılar… Kendim bloğumu falan açmış bir kitap dolusu yazı yazmıştım oraya. (Şimdi bakıyorum da ulan iki yıllık tecrübeyle ancak kuramsal olursun ve zaten bunu çok iyi anlatan eğitmenlerin tekrarından ibaretsin. Gerçi eğitmenler o zamanlar bunları bedavaya internette yayınlamıyordu. Şimdi durum nasıl bilmiyorum. Uğur Ertekin’in videoları güzele benziyor.) Forumun işleyişiyle moderasyonla vesaireyle, ismini hatırladığım ve hatırlamadığım kullanıcılarla çok tartıştığımı, didiştiğimi hatırlıyorum. Ne gerek var diye düşünüyorum şimdi. Kalp kırdım lüzumsuz yere, kendim üzüldüm, gerildim. Şimdi suya sabuna dokunmayan, cevap vermek yerine soru sorup öğreneceğini aldıktan sonra kenarda efendi efendi oturan uslu bir kullanıcı olmayı hedefliyorum. Kimseyle de herhangi bir fikir ayrılığının peşine düşmemek niyetindeyim. Dert edecek başka şeyler var. Son olarak, forumu kullanırken en çok eleştirildiğim şeylerden birisi de uzun yazmamdı. Bu mesajda olmadı ama onu da çözeceğim. Bir daha lafı uzatırsam iki olsun.
Eski yazdıklarımın fotoğraflarını dış sitelere linklemişim, hepsi kaybolup gitmiş. Galiba en çok buna üzüldüm. Allah’ından bul lan tinypic.
Önce yaklaşık dört ay daha sürecek sıkı bir diyet ve spor programı ile zayıflama sürecimi devam edip hedef kiloma ulaşmak istiyorum. Sonra kıyafet, ekonomimi motor almaya hazırlama falan fişman. Umarım becerebilirim aklımdakileri. Seneye havalar düzelirken belki iki teker üzerinde Ankara yollarında denk geliriz.
Selamlar,