Formula 1 bırak moto gp'ye bak...
Reklamlar
-
Formula'yı bırak motosikletlere bak
Son yıllarda Formula 1 eski gerilimini yitirdi ve bu spor tekdüze bir hal aldı. Seyirci ise çoşkuyu "Grand Prix" motosiklet yarışlarında arıyor.
Formula 1 yarışları, kuşkusuz mekanik sporlar içinde en "büyük yarış" unvanını hala koruyor. Ne var ki, son yıllarda birçok kişi, Formula yarışlarının eskisi kadar tat verip vermediğini sorgulamaya başladı. Gerçekten de, son zamanlarda yarışlarda birinciyi çıkış anındaki performans ve pistteki ustaların becerisi belirliyor. Bunun dışında Formula yarışları giderek tekdüzeleşti.
Yarış sırasında önündeki otomobili geçme, istisnai bir durum haline geldi. Bu da, yarışlardaki gerilimi, heyecanı iyice azaltıyor. Formula yarışlarına katılan otomobillerin her biri hala birer teknoloji şaheseri... İş gerilime, meydan okumaya, sollamaya, adrenalin yükselmesine gelince motosiklet dünyasının Formula yarışları olarak tanımlanan "Grand Prix" yarışları, Formula 1'in bir adım önüne geçiyor.
Öyle ki, son yıllarda televizyonlarda naklen yayınlanan Formula 1 yarışlarının kan kaybettiğini hemen herkes kabul ediyor. Buna karşılık, motosiklet "Grand Prix"leri her geçen gün daha fazla izleyici çekiyor. Motosiklet yarışlarının popülerleşmesinin bir nedeni de, fiyatlarının Formula 1 otomobillerine göre çok daha ucuz olması... Böylece daha geniş kitleler bu sporu yapabiliyor.
Motosiklet hız şampiyonası, üç ayrı kategoride üç ayrı yarış biçiminde yapılıyor. Bunlar, 125cm3, 250cm3 ve 500cm3(doğrusu 1000 cc olacak) hacimli motosiklet yarışları... Tıpkı Formula 1 yarışlarında olduğu gi.i, bu hız motosikletleri de tek tek ve sadece yarışmalar için üretiliyor. Bu motosikletler gerçek anlamda birer teknoloji harikası...
İki zamanlı güçlü motorları, bazı bölümleri karbon, bazıları titan ve bazıları da magnezyum metalinden üretilmiş bir drenaj içinde korunuyor. Motorların üretiminde en küçük bir ayrıntı bile titizlikle inceleniyor ve mükemmel bir kesinliğe ulaşılıyor. Ünlü İtalyan Aprilia markası dışında böyle mükemmel motosikletleri sadece Japon Honda, Yamaha ve Suzuki firmaları üretebiliyor. Formula 1 yarışlarına katılan otomobillerde olduğu gibi, bu motosikletlerde iki ana unsur söz konusu: motor ve şasi...
Bazı markalar birincilikte, ötekiler ise ikincilikte iddialılar. Honda ve Aplia, çok güçlü bir motora ve hıza sahip. Yamaha da, kendisine mükemmel bir denge sağlayan şasisiyle övünüyor. Suzuki'nin gücü ise homojen yapısından kaynaklanıyor. Bu markalardan her biri bir alanda güçlüyken, başka alanlar da da zayıf sayılamaz. Yani, kısaca hepsinin yarışları birinci bitirme şansı var.
Tabii, bu olasılık yarışlardaki heyecanı arttırıyor. Oysa Formula 1 yarışlarında, kapışma yıllardır Mclaren ve Ferrari'ler arasında geçiyor. Bu da, kuşkusuz iki markanın fanatiklerini çoşturup, ötekilerde büyük bir hayal kırıklığı ve yorgunluk yaratıyor.
Bir "Grand Prix" motosikletinin pilotluğunu yapmak, kuşkusuz tüm sporların, bu arada da mekanik sporların içinde en fazla fizik güç isteyen şey... Bir Formula 1 sürücüsü de adrenalin yükselmesi ve gerilim açısından çok büyük baskılar altında kalıyor. Ne var ki, motosiklet yarışçılarının, özellikle dönemeçlerde yaşadıkları gerçek anlamda bir işkence... Sürücünün tüm kasları ve boyun bölümü çok büyük bir gücün altında eziliyor.
İki tekerlekte, sürücünün kas sisteminin bütünü, bir dizi işlem nedeniyle sürekli harekete geçiyor. Dönemeçler ise başka bir sorun. Burada, sürücünün vücudu bir o yana bir öteki yana savruluyor. Motosikleti dengede tutmak için, tüm vücuduyla bu savurma gücüne direnmek durumunda kalıyor. Üstelik bütün bunları ayakta, stepin üzerinde gerçekleştirmek zorunda.
Bir motosiklet yarışçısının rahat ettiği süre, sadece düz yolda ilerlerken geçirdiği 5-6 saniye ile sınırlanıyor. Bu süre içinde de, selenin üstüne koyduğu kalçalarına büyük bir ağırlık biniyor. Üstelik sadece kasların çalışması değil, onların uyumlu bir şekilde koordine edilmesi de söz konusu... Örneğin gaz verme ve frenleme, parmaklarda bir piyanist duyarlılığı gerektiriyor. Bu dev motosikletlerde güce egemen olmak, insan ile makinenin mükemmel bir kaynaşmasından geçiyor.
Durumu bir organizmaya benzetirsek, insanı beyin, motosikleti vücut, tekerlekleri de duyu organları olarak kabul edebiliriz. Kısacası, bir motosiklet yarışçısı güçlü bacaklara, çabuk tepki veren bir beyne; asıl önemlisi koca bir yüreğe sahip olmak zorunda...
Yazı aylık bir dergiden alıntıdır...
Reklamlar
-
如果通过单击链接而到达了该网页,请与网站管理员联系,通知他们该链接的格式
valla ben motogp de 500cc lerinde yarıştığını bilmiyodum yanlışlık olmasın?
-
http://www.motogp.com
Benim bildiğim yarışlar 125-250-500 cc kategorisinde yapılır.
Nedense her zaman moto gp yi f1 den daha çok sevmişimdir.
Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
Mustafa Kemal ATATÜRK
-
Ehem, sataşma var, hemen cevap verelim.
Eskiden MotoGp diye birşey yoktu. GP125 (125cc), GP250 (250cc), GP500 (500cc) ve Superbike (750cc) serileri vardı. Superbike ayrı bir takvim izlerken Gp serileri aynı takvimi izlerlerdi. Şu an Superbike duruyor, GP serileri ise MotoGP adı altında yeniden düzenlendi. Şu an MotoGP'de 250cc, 500cc ve 990cc olmak üzere üç kategori var.
Gelelim F1'e. Benim izlemediğim önceki dönemlere göre heyecanın bir miktar azaldığı doğru. Ama bence son iki sene gayet renkli ve heyecanlı geçiyor. Ayrıca günümüz F1'inde geçiş yapmak ciddi ustalık istediği için her geçiş alkış topluyor. MotoGP izlemesi daha renkli, daha heyecanlı oluyor genelde. Ama ben Rossi'nin pekçok kez gerilere düştüğü yarışları birinicilikle bitirdiğini gördüm. Bu onun süper bir pilot olduğunu gösteriyor. İzlemesi de çok zevkli ama hiçbiri Suzuka 2005 gibi Kimi Raikkonen'in 17.likten 1.liğe yükselişi kadar heybetli olamıyor. F1'de son sıralardan birilerinin milleti geçerek yükselişini gördüğünüz zaman az rastlanır birşeyin şahidi olduğunuzu anlıyorsunuz. Hele de bu son sıradaki adam sizin favoriniz olan pilot ise süper oluyor.
MotoGP pilotlarının boyunlarına çok kuvvetli yük biniyor denilmiş. Yazıyı yazan kişinin F1'den bihaber olduğunu gösteriyor bu cümle. Bir F1 pilotunun maruz kaldığı G kuvveti 4,5G'ye dayanarak savaş uçağı pilotlarına yaklaşmış durumda. Bunun biraz daha üstüne çıkarlarsa özel kıyafet giymeleri gerekecek. Ek olarak, bizim gibi sıradan birinin bir F1 aracı ile viraj dönmeye kalksa boyun kaslarının dayanamayacağı ve boynun kırılabileceğinden bahsedilmektedir. Tabii F1 pilotlarının daracık ve 50 santigrad derecelik bir kokpitte 1,5 saat oturduklarını da unutmayalım.
May the Force be with McLaren Mercedes
-
acaba motogpyle ilgilenmeyen motorcular varmıdır.biz süremesekde kendimizi fazlasıyla tatmin ediyoruz pc oyunlarıyla
-
Seni unutmayacağız
Nur içinde yat
Walla ikisini de uzun süredir izlemiyorum
Çok eskiden babamla moto gp yi izlerdim. o zamanlar sigara reklamı serbestti. Motosikletler pistte Marlboro paketleri gibi dönerdi. Birde Kadalora mı kadavra mı ne bi pilot vardı. Babam her izlediğimizde " Nasıl yatıyorlar yahu" diyip dururdu.
E baba her seferinde aynı şey söylenmez ki geliştir biraz kendini.
Neyse sonra Ayrton Senna da ölünce f1 e de küstüm.
Formula o zaman güzeldi
http://video.google.com/videoplay?do...q=ayrton+senna
Hey gidi günler hey.
[COLOR="Blue"]Ne Kadar Yükseğe Çıkarsan, O kadar Yüksekten Düşersin. [/COLOR]
-
watercolours adlı üyeden alıntı
Ehem, sataşma var, hemen cevap verelim. Eskiden MotoGp diye birşey yoktu. 125cc, 250cc, 500cc grand prixleri ve 750cc'lik Superbike serisi vardı. Şu an Superbike duruyor, 125cc ve 250cc kategorileri de duruyor. MotoGp ise -yanlış bilmiyorsam- 1000cc motorlardan oluşuyor.
Gelelim F1'e. Benim izlemediğim önceki dönemlere göre heyecanın bir miktar azaldığı doğru. Ama bence son iki sene gayet renkli ve heyecanlı yapıyor. Ayrıca günümüz F1'inde geçiş yapmak ciddi ustalık istediği için her geçiş alkış topluyor. MotoGp izlemesi daha renkli, daha heyecanlı oluyor genelde. Ama ben Rossi'yi pekçok kez gerilere düştüğü yarışları birinicilikle bitirdiğini gördüm. Bu onun süper bir pilot olduğunu gösteriyor ama hiçbiri Suzuka 2005 gibi Kimi Raikkonen'in 17.likten 1.liğe yükselişi kadar heybetli olamıyor.
MotoGp pilotlarının boyunlarına çok kuvvetli yük biniyor demişsin. Bir F1 pilotunun maruz kaldığı G kuvveti 4,5G'ye dayanarak savaş uçağı pilotlarına yaklaşmış durumda. Bunun biraz daha üstüne çıkarlarsa özel kıyafet giymeleri gerekecektir. Ek olarak, senin benim gibi sıradan birinin bir F1 aracı ile viraj dönmeye kalksa boyun kaslarının dayanamayacağı ve boynun kırılabileceğinden bahsedilmektedir. Tabii F1 pilotlarının daracık ve 50 santigrad derecelik bir kokpitte 1,5 saat oturduklarını da unutmayalım.
Bu yazı alıntıdır arkadaşlar bir dergiden...altınada alıntıdır diye not düşmüştüm watercolours ben demedim yani .Ben F1 1990 yıllarından Nigel MANSEL dönemlerinden TRT 1 de start programı vardı o dönemlerden beri takip ediyorum gerek yazılı ve gerek görsel basından...yıllar geçtikçe motor güçleri geçişler plotaj mücadelesi düştükçe hız geniş katılım ve elektronik artıyor ancak heyecan azalıyor yazıya katılıyorum...
Ertuğrul o pilot Luca CADALORA idi sanıyorum...
-
Kanunisultan, imzan korkunç, hiç görmemeyi isterdim.
Aytsakal, sana hitap olan kısımları edilgen yaparak düzeltirim o zaman. Herkes F1'in eskisi gibi saf pilotaj olmasını istiyor ama o zaman da teknolojik olarak en üst noktada olunamıyor. Ama bence de sürücü yardımları azaltılmalı, teknoloji diğer yerlerde kullanılmalı. Bir de tüm yazımı alıntılamak (Türkçe'yi katlettim, biliyorum) yerine water, yazsaydın yeterdi .
May the Force be with McLaren Mercedes
-
watercolours adlı üyeden alıntı
Kanunisultan, imzan korkunç, hiç görmemeyi isterdim.
Aytsakal, sana hitap olan kısımları edilgen yaparak düzeltirim o zaman. Herkes F1'in eskisi gibi saf pilotaj olmasını istiyor ama o zaman da teknolojik olarak en üst noktada olunamıyor. Ama bence de sürücü yardımları azaltılmalı, teknoloji diğer yerlerde kullanılmalı. Bir de tüm yazımı alıntılamak (Türkçe'yi katlettim, biliyorum) yerine water, yazsaydın yeterdi
.
Tamam water fresh bir nick...
Fiziki mukavet konusunda F 1 pilotlarının çok daha zorlandığını kabul etmek lazım yarış başına üç dört kilo verdiklerini ve bir kaç litre su kaybettiklerini biliyorum...Ancak kabullenmelisin son elektronik sürüş kontrol sistemleri hatta kalkış kontrol ve aracın virajlarda açısını ayarlayan hatta yolda tutan elektronik sistemler dahası pitten aracın motoruna küçük çaplı ayarlamalar yapıp arızalara müdahale eden sistemler salt mücadeleyi plotajdan teknolojiye kaydırdı zaten aslında F 1 özüde bu galiba tekno show...Moto gp aracını kullanmak bana göre çok daha teknik beceri ve kabiliyet istiyor özelliklede pilotaj ben böyle düşünüyorum...Buda heyecanı arttırıyor...
-
Mücadelenin teknolojiye kaymasından tüm F1 severler şikayetçi. Ancak farklı teknolojiler kullanarak yaklaşık aynı güçte araçlar yapmayı başaran ferrari ve Renault arasındaki çekişme gayet heyecan verici. Araçlar yaklaşık aynı güçte olduğunda pilotaj çok öne çıkıyor.
F1'in şu anki en büyük sıkıntısı geçişlerdeki zorluk. Bunda da elektrok devrelerin değil, aerodinaminin etkisi var. Araçalar aerodinamik olarak mükemmel olduğundan öndeki bir aracın yarattığı türbülansa girdiğinde aerodinamik verimliliği büyük oranda azalıyor. Geçen sene şöyle bir yorum vardı. Öndeki bir aracı geçebilmek için aracınızın en az 2 saniye daha hızlı olması gerekiyordu.
Gelelim kullaılan yardımlara...
Otomatik vites, kaldırıldı. Artık vites yükseltmek otomatik, düşürmek manuel.
Kalkış kontrol... Yasaklandı.
Aracın virajlarda açısını ayarlayan birşey yok.
Çekiş kontrol, kullanımda. Üst sınıf binek otomobillerde de kullanılan viraj alırken daha fazla dönen tekere daha fazla güç gitmesini sağlayan sistem. Araçlar arasında çok fazla farka yol açtığı düşünülmüyor, ancak pilot hatalarını örtebilecek bir sistem.
Ayrıca F1'de zevk mutlaka birinci gelinende değildir. Bazen kameralar birincileri unutur, arkadaki süper heyecanlı çekişmelere döner. Tabii bu arkadaki çekişme nihayetinde birincilikle bitince çok daha güzel oluyor ama o nadiren.
May the Force be with McLaren Mercedes
-
watercolours adlı üyeden alıntı
Mücadelenin teknolojiye kaymasından tüm F1 severler şikayetçi. Ancak farklı teknolojiler kullanarak yaklaşık aynı güçte araçlar yapmayı başaran ferrari ve Renault arasındaki çekişme gayet heyecan verici. Araçlar yaklaşık aynı güçte olduğunda pilotaj çok öne çıkıyor.
F1'in şu anki en büyük sıkıntısı geçişlerdeki zorluk. Bunda da elektrok devrelerin değil, aerodinaminin etkisi var. Araçalar aerodinamik olarak mükemmel olduğundan öndeki bir aracın yarattığı türbülansa girdiğinde aerodinamik verimliliği büyük oranda azalıyor. Geçen sene şöyle bir yorum vardı. Öndeki bir aracı geçebilmek için aracınızın en az 2 saniye daha hızlı olması gerekiyordu.
Gelelim kullaılan yardımlara...
Otomatik vites, kaldırıldı. Artık vites yükseltmek otomatik, düşürmek manuel.
Kalkış kontrol... Yasaklandı.
Aracın virajlarda açısını ayarlayan birşey yok.
Çekiş kontrol, kullanımda. Üst sınıf binek otomobillerde de kullanılan viraj alırken daha fazla dönen tekere daha fazla güç gitmesini sağlayan sistem. Araçlar arasında çok fazla farka yol açtığı düşünülmüyor, ancak pilot hatalarını örtebilecek bir sistem.
Ayrıca F1'de zevk mutlaka birinci gelinende değildir. Bazen kameralar birincileri unutur, arkadaki süper heyecanlı çekişmelere döner. Tabii bu arkadaki çekişme nihayetinde birincilikle bitince çok daha güzel oluyor ama o nadiren.
Viraj açısı derken direksiyon hareketine göre amortisör üzerindeki harekete göre üzerlerinde sensörler olduğunu okumuştum açı arttıkça amortisör yüksekliğine müdahale edip dik açıda tutarak viraj içi yatmayı dolayısıyla çıkış açısını düzenleyerek zaman kazandıran bir sistem kullanıyorlarmış..Biliyorsun araç ne kadar yatar amortisör ne kadar yumuşak olursa o kadar yol dışına kayar araç kastettiğim sistem buydu...
Bildiğim kadarıyla Renault motor gücü Ferrariye oranla daha düşük dolayısıyla son hızıda öyle ancak Renault nun üstünlüğü şasesindeki başarısından ve virajlardaki kabiliyetinden ileri geliyor diye defalarca yarış izlerken belirtiliyor...Ferrarinin geçen sene yeterince geliştirilemeyişinin sonucu ortada...
-
Anladığım kadarıyla bahsettiğin sistem mass dampers denilen, ilk kez geçen sene kullanılmaya başlanan, lastiklerdeki salınımı elektronik olarak dengelemeye yarayan bir sistem. Ve 3-4 hafta önce yasaklandı.
Renault'nun motoru Ferrari'den geri ama çok geri değil. Ama senin de dediğin gibi F1'de aero paket motorun açığını kapatabilir. Nitekim Toyota 2-3 yıl boyunca en güçlü motoru yapmasına rağmen şasi nedeniyle orta sıralardan yukarı çıkamadı.
Ama elektronik yardımdan daha kötü olan şey şampiyonları artık lastiklerin belirlemesi. Milyon dolarlık arabaya binlerce dolarlık yatırım yapıp 0,1 sn kazanırken yanlış lastik seçimi yüzünden 1 sn kaybedebiliyorsunuz. Gerçi lastik savaları lastik ar-ge'sine büyük katkı sağladı. Ama seneye Bridgestone tek lastik sağlayıcı olacak, Ferrari'yi tutacak (ne menfaati varsa), ona göre lastik dizayn edecek ve Ferrari şampiyon olacak.
May the Force be with McLaren Mercedes
-
sana katılıyorum arkadaşım çok haklısın artık f1 de zevk be heyecan bulamıyorum ama yıllardır izlediğim moto gp de ise her yarışta daha yarış başlamadan önce heyecanlanıyorum...
-
F1 zirvedir, sevin veya sevmeyin .
May the Force be with McLaren Mercedes
-
watercolours adlı üyeden alıntı
F1 zirvedir, sevin veya sevmeyin
.
İşte bu senin görüşün burda bahsedilen kitlelerin daha çok izlemeye ve beğenmeye başlamasıdır
bende motoGP yi sevenler içerisinden olduğumu belirtmek isterim ama F1'de izlerim sırf arabaların sesi için
İyi kötü kazanırım para ama kaltptir asıl kumabara bi sevgilim yoksa kollarımda napiim Mondiali altımda :P
-
Benim görüşüm tabii ki de. Kitlelerin adına konuşmam ben.
En üstteki yazıda sadece iki satırda sevme, sevilmemeden bahsedilmiş, gerisi yanlı olarak MotoGP lehine yazılmış teknik detay (MotoGP hakkındaki bilgiler de yanlış).. Sevilip sevilmemesi ayrı bir olay. F1 tabii ki kan kaybediyor, FIA-Max Mosley işbirliği sağolsun. Ama hala MotoGP'den üstün.
May the Force be with McLaren Mercedes
-
Bu linktende anlaşılacağı üzere 2000-2003 yılları arası izlenme oranlarında düşüş yaşandı...Ardından sıralama turları ve lastik değişimi gibi noktalarda yapılan düzenlemeler hep bu heyecanı geri getirmek Ferrarinin hegamonyasını yıkmak içindi nispeten başarılı olduda...2000 li yıllara kadar izlediğimiz araç geçişleri zevkli heyecanlı mücadeleler yerini Ferrarinin Scum'i nin kazandığı yarışlara bırakmıştı...
Daha önceki dönemlerdeki Prost Senna mücadelesi kadar zevk veriyormu Scum'i Alonso mücadelesi ben hiç sanmıyorum...
http://www.padokf1.com/haber/10143
-
Senna Prost mücadelesi kadar tabii ki zevk vermiyor, veremez. Çünkü efsanevi 1988 yılında McLaren Honda rakipsizdi, ama kuzu kuzu her yarışı risksiz bitirmek yerine iki pilotunu da mücadelede serbest bıraktı. Ve o sezonu izleyen herkes çok güzel bir sezon olduğundan bahseder. 2002'de Ferrari rakipsizdi. Rubens ve Schumi'yi rahatça mücadele ettirerek (kim kazanırsa kazansın yine Ferrari kazanacaktı) seyircilere enfes bir yıl yaşatacağına 17 tane önde Schumi, peşinde Rubens yarışı izledik. Rubens Schumi'den iyi mi? Hayır ama en azından bir mücadele etmek var, bir de kuzu kuzu peşinden gitmek var. Ferrari McLaren gibi sportmen olamadığı için bir daha böyle sıkıcı sezon geçirilmemesi için değişiklikler yapıldı. 2002 Avusturya da sezonun tuzu biberi oldu zaten.
Neyse, bol geçişli yarış izlemek isteyenler GP2'yi de izleyebilir. İzleyenler F1'den daha eğlenceli buluyor. Ama F1'in yeri hep ayrıdır.
May the Force be with McLaren Mercedes
-
Hala MCLaren takımında pilotlara müdahale yok yarışmak ve mücadele etmek serbest Montoya geldi mücadeleci bir adam bir şeyler olur dedik oda kayboldu gitti ortak dileğimiz elbette zevkli mücadeci yarışlar izlemek Türkiye İstanbul Parktaki son 15 tur bir şeylerin geri geldiğini gösterdi yeri başka olabilir ama Moto gp yarışlarının çok daha heyecanlı ve zevkli olduğu gerçeğini değiştirmiyor çok daha zevk veriyor...GP 2 de Petrol Ofisi Pantano ve Tahincioğlu gerçekliği var bakalım Motor sporları federasyonu başkanımızın oğlu ne zaman önlerde bir yarış bitirecek ilgiyle takip ediyoruz...
-
Bana F1 daha zevkli geliyor. MotoGP izlemesi rahat, akıcı, aksiyon filmi gibi. O aksiyon belli süre sonra akıldan çıkar. F1 ise klasik film gibidir. Bir yarış izlersiniz, yıllarca tadı damağınızda kalır. Her yarış öyle değil tabii ki. Ne de olsa klasikler öyle kolay ortaya çıkmaz.
Not 1: McLaren olacak. Extream nedir? İngilizce desen değil, Türkçe desen, o da değil.
Not 2: Kötümser olmak istemiyorum ama Jason'ın çok başarılı olacağını sanmıyorum. Ama yaptığını gözardı etmeli miyiz? Hayır. Sonuçta Türkiye'nin uluslararası arenadaki ilk pilotları ve birden büyük bir yetenek ortaya çıkarmak hayal olurdu. Ama bu yolları açmaya çalıştıkları için yine de takdiri hakediyorlar.
May the Force be with McLaren Mercedes
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler