Yüksek Hacimli Motosiklet Hakkında
Reklamlar
-
Yazılanlara birebir katılıyorum. Gereksiz ve üzücü bir macera olabilir.
En önemli kısmı metal yorgunluğu. 99 Model yüz binlerce km yapmış bir motosikletin üzerindeki tüm parçalar artık servis limitlerinin çok altındadır. Bu ne demek dersen motor ekonomik ömrünü doldurmuş demek. Çöpe atılsa sırıtmaz demek. Motor şaseye kadar un ufak edilip sökülerek en ufak civatasından en ufak rulmanına kadar değişmeli, en ufak boya işine kadar baştan yenilenmeli. Türkiye'de bu işi kimseye yaptıramazsın. Kendin usta kıvamında bilgili biriysen anca o şekilde olur.
Motor kısmı ise muhtemelen hilkat garibesidir. Parçası zor bulunduğu için (yedek parça konusu için ekstra 2 sayfa yazı yazılır. Eski motorların ne yedek parçası ne sarf malzemesi bulunur. Yurtdışı sitelerde günlerce parça arar bulduğun zaman da aylarca gelmesini beklersin.) yapıldıysa bile yarım yamalak yapılıp daha kötü hale getirilmiştir. Muhtemelen blok kısmı ömrünü doldurduğu için komple sandık motor bile gerekebilir.
Tecrübe kısmına hiç girmiyorum. Sanırım tecrüben çok az veya yok. Bu tür makinelerin şakası olmaz. Yeni 1000cc motosikletlerde ABS, TCS, Cornering ABS gibi sürüş yardımcısı elektronikler var. Bunda ABS de sensin, TCS de sensin, sürüş modları da sensin. Ölürsün demiyorum, ufak bir hatanda kendini hiç ummadığın bir şekilde bulabilirsin. Tecrübesiz birisinin başına iş açacak motosikletler bunlar. Ne kendini, ne aileni, ne de sevdiklerini üzmeye değmez.
Reklamlar
-
Mersin İl Temsilcisi
sabit konu başlığını da iliştireyim.
2006 da, ilk bu yazıyı okuyup ğye oldum bu foruma..
https://www.motosiklet.net/forum/fay...a-hitaben.html
Duyarlı Olmak,
Tarih: 14.12.2003 Saat: 19:20
Konu: Her Turlu Duyurular
Sevgili Arkadaşlar,
Daha önceden de bu konu ile ilgili bir yazım olmuştu. Rahmetli Raif Ağabeyin vefaatinde içinde bulunduğum duyguların etkisiyle oldukça saldırgan bir yazı yazmıştım. O günden bugüne fikirlerim halen değişti mi, hayır.
Motosiklet, hepimizin hayatında oldukça önemli bir yere sahip ve hatta birçoğumuzun hayatının çoğunluğunu kapsayan bir hobby. Kimimiz için artık hobby den çok bir ulaşım aracı. Ancak gördüğüm o ki, genç yaşlı demeden bir çoğumuzu da aramızdan alıp götüren ve bizlere büyük acılar bırakan bir hobby olmaya başladı. Bunda suçlu, acaba motosiklet denilen araç mı, yoksa bizler mi? Evet motosiklet tehlikeli bir araç. Ancak içinde bulunduğumuz şu ortamda yürümek de, alışveriş mağazasından alışveriş yapmakta, bankaya gitmek de tehlikeli. Diğer seçenekler de alternatifler yaratabiliyoruz. Suçu, kana susamış canilere atabiliyoruz. Ölenlere rahmet ediyor, kalanlara başsağlığı diliyoruz. Aynı motosiklette olduğu gibi. Ama motosiklet kazalarında ne hikmetse hiç motosikletlere suç bulmuyoruz. Bu aletlerin suçu yok mu? Bence var. Ama onların suç teşkil ettiği konuyu aslında bizler yaratıyoruz. Nasıl mı?
Yeni bir motosiklet modeli çıkıyor. Çok hoş, çok güzel.
"İşte hayatımın motosikleti, bundan mutlaka edinmem lazım. Bu sayede hem kendi egomu tatmin eder, hemde çevreme bol bol hava atarım.."
Yada,
"İşte benim almam gereken, bana yakışan motor bu. Bundan başkasını alırsam, çevremdekiler ne der sonra? Klasıma yakışmaz diğerleri!"
Yada,
"Hayat tehlikelerle dolu zaten. Olacağı varsa olacak. O yüzden alayım anasını sattığımın motorunu. Hem bana birşey olmaz. Koca camiada beni mi bulacak kaza?"
Gibi birçok sebepler üretiyoruz kendi kendimize. Henüz yeni motorcular (lütfen kimse alınmasın yeni motorcu dediğim için ama biraz çuvaldızı kendimize batırmanın zamanı geldi.) ki bunlardan kastım sene itibarıyla değil, km itibarıyla söylüyorum, motosikletini hemen büyütmenin yollarını arar oldular. Soruyorsun,
- 10000 km yol yaptım. Artık motorumu büyütmenin zamanı geldi, hem diğerlerinde büyük motosikletler varken benim ki onların yanında oyuncak kaldı, diyerek savunmalarını baştan hazırlıyorlar.
Yada,
- 16000 km oldu, biliyorum daha erken motorumu büyütmek için ama aklım o motorda işte. Aklımda kalacağına altımda yol alsın. Hem ben hız yapmam.
Arkadaşlar, kabullenmesek de motosikletini büyütmenin en büyük sebeplerinden biri, çevremize atacağımız "HAVA" dır. Altımızdaki motosikleti de aynı otomobilimiz gibi gösterişlisinden, en pahalı olanından, en güçlü olanından seçiyoruz. Hadi otomobilde bir şansımız var. Peki motosiklette var mı?
Henüz yeni motosiklet sahibi olan arkadaşlarla tanışma fırsatım oluyorlar. İlk motosikletleri büyük hacime sahip motorlar oluyor.
- 600 cc lik aldım ama gidip 1000 cc lik almadım. Biraz tecrübelenince onlardan alacağım.
Savunmaya bak!!!! Size kısaca bir teknik açıklama yapayım.
600 cc lik bir Racing, Motor Gücü 100-125 hp arasında. Bu gücü 11500 rpm ile 13000 rpm (Rpm = Devir/dk.) da sağlıyor. Yani, krank dakikada 11500 rpm dönüyor. Saniyede 191 defa dönüyor. Biraz düşündürücü dimi? Ve bu motorların 0-100 km/h hızlanma değerleri ise 2,4 - 2,9 saniye gibi oluyor. Şimdi bu gücü kontrol etmek sizce kolay mı?
Peki Racing değil de Enduro'dan bahsedelim. Aşağı kalır yanı mı var? Hayır.
650 cc lik bir Enduro, Motor gücü 45-55 hp arasında. Bu gücü 7500 rpm - 8500 rpm de sağlıyor. Yani krank dakikada 7500 devir dönüyor. Saniyede 125 kez dönüyor. Ağırlıkları ise 180 kg civarında oynuyor. Bunlarında 0-100 km hızlanma değerleri 4,5 - 6 saniyeler arasında değişiyor. Yani yukarıdakilerden çok da aşağı kalır değil. Evet bu gücü kontrol etmek, yukarıdaki bir racing ten daha kolay. Ama yeni başlayan biri için mi? Değil... Yada henüz birkaç bin km yapmış insan için mi? Yine hayır. 1000 cc likleri söylemeye gerek görmüyorum bile.
Avrupa'da yeni başlayan bir motosiklet sürücüsü, ilk olarak 50 - 200 cc arasındaki motosikletleri en az 2 sene kullanmak zorunda. Ondan sonra yeniden sınava girip, yeterlilik sağladığı takdirde 2 sene de 200 - 400 cc arasındaki hacimli motosikletleri kullanıyorlar. Ondan sonra seneye göre motosikletlerini büyütüyorlar. Ancak her seferinde yeterlilik sınavına tabi tutuluyorlar. Eğer bu sınavlardan başarısız olurlarsa, küçük cc li motosikletleri kullanmaya devam ediyorlar. Taa ki eğitmenlerini ikna edene kadar. Ancak maalesef ki ülkemizde bizler kendi kendimize yeterlilik veriyor ve en kısa zamanda daha büyük motosikletleri almaya çalışıyoruz. Sonuç "GERİDE ACILI BİR AİLE, ARKADAŞLAR, TEHLİKELİ İMAJ"
Sevgili arkadaşlar, 10000 -15000 - 20000 km ler tecrübe kazandırmaz. Bu km'lerle sadece kullanmış olduğunuz motosiklete adapte olursunuz. Onunla bütünleşirsiniz. Ancak yeni bir motosiklete geçtiğinizde ki bu büyük bir motosikletse, siz çok acemisinizdir. Ne motorun özelliklerini, ne karakterini bilmiyorsunuzdur. O motosiklet, sizin için POTANSİYEL BİR TEHLİKE 'dir. Şunu sakın aklınızdan çıkarmayın, ister 4 teker, ister 2 teker olsun her aracın bir karakteristik sürüş tarzı vardır. Bu aynı marka, model olsun farketmez. Şöyle deneyin, aynı model, aynı km.lerde, aynı marka bir başka arkadaşınızın motosikletini kullanın, farklı gelecektir size. Yabancılık çekeceksiniz. Hareket ederken, viraja girerken, fren yaparken çok büyük farklılıklar hissedeceksiniz. İşte o size yabancı bir motosiklet. Ve siz ona alışıncaya kadar sizin katiliniz olmaya aday. O ana kadar yapmış olduğunuz km'ler, o an için tamamen resetlenmiş olacaktır. Siz artık acemi durumunda olacaksınız. Ne zaman ki yeni motosikletinizle birkaç bin km yaparsınız, o zaman alışacaksınız. Ha burda eğer sizin yapmış olduğunuz km, eğer 10 -15000 km değil de 25-30000 km olsaydı, alışma süreciniz daha kısa olurdu. Daha fazlası olsa çok daha kısa süreler olurdu. Dikkat edin, tehlikede olduğunuz süreden bahsediyorum.
Geçtiğimiz sene Yunanistan'dan gelen motosikletli dostlarımızla yapmış olduğumuz konuşmalarda, aynı motosikletle 100000 km ler yapanlar, bunu aşanlar vardı. Onlar bu işi gerçekten hobby amaçlı yaptıklarından altlarındaki motosikletlerin büyük yada küçük olması, onlar için birşey ifade etmiyordu. Sonuçta yine iki teker üstünde hareket ediyorlar ve hobby lerini gerçekleştiriyorlardı. Onlar bizden daha mı az tecrübelilerdi peki? Tabii ki hayır. Ama onlar bilinçli kullanıcılardı ve motosikletin onlar için tehlikelerini bertaraf etmenin yolunu biliyorlardı.
Şimdi büyük bir motosikletin tehlikesinden biraz bahsedelim.
Her insanın içinde adrenalin duygusunu yaşamak vardır. Bunun çeşitli yollarını arar. Elimin altında güç olsun ama ben bunu kullanmam diyen yalan söyler. Mutlaka o gücü kullanır.
- Ya, uzun yolda araç sollarken, düşük gücü olan bir motor beni tehlikeye sokuyor. Bastım mı geçmem lazım ki tehlikeden kaçayım.
Geçme o zaman kardeşim. Yol boşalınca geç sende. Niye riske atıyorsun ki kendini? Güç olduğu sürece risklerini de artırıyorsun. Nasıl olsa geçerim düşüncesi ile ona göre yol almaya başlıyorsun. Bunu bilinç altından yapıyorsun. Oysa gücünü bildiğin bir motosiklet olsa altında, risklerini en aza indirmeye çalışıyorsun. Yol boşsa geçiyorsun, daha düşük limitlerde gidiyorsun, daha yavaş virajlara giriyorsun. Yani tehlikeleri otomatikman minimuma indirgiyorsun. Gideceğin yere daha rahat gidiyorsun, yorulmuyorsun, etrafını görme fırsatlarını kaçırmıyorsun. Süre olarakta hızlı gidenden çok az bir farkla ulaşıyorsun gideceğin yere.
Bir diğer nokta ise tehlike anında, tehlikeden mi kaçayım, motorun gücünü mü kontrol edeyim derken kaza zaten oluşuyor. Sadece büyük hacimli motosiklet değil sorun, ebatsal olarak daha büyük, ağırlığı daha fazla motosikletler de tecrübesiz insanlar için büyük tehlike oluşturuyor. Altınızdaki kütle ne kadar büyük olursa, kontrol etmeniz de o kadar zorlaşıyor. Bunu en kolay kaygan bir yolda hissediyorsunuz. Kendi cüsseniz ile altınızdaki kütleyi kontrol etmenin ne denli zor olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Yarış amaçlı üretilen motosikletlere dikkat edelim. Genelde çok hafif olurlar. Bunun sebebi sadece daha az ağırlık, birim kütleye düşen daha yüksek beygir gücü değil, kontrolü daha kolay bir kütle, daha az harcanan enerji, daha az yorgunluk vs. vs... Görüyorum ki 50 kg. olan bir bayan, 180 kg lık kütleyi kontrol etmeye çalışıyor. Sizce ne derece başarılı olabilir? Yada 70 kg olan bir adam, 240 kg lık bir kütleyi kontrol etmeye çalışıyor. Şöyle bir hesap vardı yanlış hatırlamıyorsam, bir insan, ancak kendi ağırlığı kadar olan bir kütleyi zorlanmadan kaldırabilir. Bunun üstündeki ağırlıkları, insan üstü bir çaba ile yapar. Ancak limitlerdir ve çok çabuk yorulur. (Halterciler hariç)
Bir de diğer bir konu sele yükseklikleri. Bacak boyu 75 cm olan bir kişi, 85 cm sele yüksekliği olan motosiklet kullanıyor. Tecrübesi ise zayıf. Ayaklarını yere koyma isteği sürekli var. Yavaşlamalarda hemen ayaklar yere iniyor. Yere değecek mi? Belki parmak uçlarında. Peki o kütleyi parmak uçlarında nasıl taşıyacak? Hasbelkader taşıyor. Ama en ufacık zorlanmada motosiklet yerde. Şanslı ise ayakları altında kalmaktan kurtuluyor. Diyeceksiniz ki Cross motosikletlerinde adamların ayakları bile yere değmiyor ama bu adamlar yarışıyor. Sizde de o tecrübe olsa, sizde binin. Adamların işleri. Yada uzun yıllardır artık motosikletin üstünde olduklarından, ayaklarını yere indirme gereğini pek duymuyorlar.
İşte arkadaşlar, yukarıda saymış olduğum bir çok sebep, motosikletleri kana susamış katillerden farklı kılmıyor. Ama bu cansız kütleler mi suçlu? Hayır. Buna sebep veren insanlar, yani yine bizler suçluyuz. Bu masum hobby amaçlı araçlarımızı, kana susamış cani yapan bizleriz, onlar değil. 1992 yılından beri bu motosiklet kullanıyorum. Toplam yapmış olduğum km, 300.000'e merdiven dayadı. Ama halen 650 cc bir motosiklet kullanıyorum. Bundan sonra alacağım da 650 cc olacak. Lütfen bu duyarlılığı sizlerde gösterin. Gösterin ki, artık bu mail guruplarında kaza haberleri, kaza sonucu ölüm haberleri olmasın.
Biliyorum yazı çok uzun oldu. Belki çok ukalaca bir yazı oldu. Ama eminim ki bir çoğunuz okuduğunda bana hak verecektir.
KONTROL EDEBİLDİĞİN GÜÇ HER ZAMAN GÜLDÜRÜR, KONTROL EDEMEDİĞİN GÜÇ İSE BİRGÜN ÖLDÜRÜR.
ÖLMEK İÇİN DEĞİL, ÖLENE KADAR MOTOSİKLETE BİNMEYİ DENEYİN.
Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
Sevgiler
Zafer Yangın
Suzuki XF650 Freewind
İstanbul
-
yürekçe adlı üyeden alıntı
Sadece büyük hacimli motosiklet değil sorun, ebatsal olarak daha büyük, ağırlığı daha fazla motosikletler de tecrübesiz insanlar için büyük tehlike oluşturuyor. Altınızdaki kütle ne kadar büyük olursa, kontrol etmeniz de o kadar zorlaşıyor. Bunu en kolay kaygan bir yolda hissediyorsunuz. Kendi cüsseniz ile altınızdaki kütleyi kontrol etmenin ne denli zor olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Yarış amaçlı üretilen motosikletlere dikkat edelim. Genelde çok hafif olurlar. Bunun sebebi sadece daha az ağırlık, birim kütleye düşen daha yüksek beygir gücü değil, kontrolü daha kolay bir kütle, daha az harcanan enerji, daha az yorgunluk vs. vs... Görüyorum ki 50 kg. olan bir bayan, 180 kg lık kütleyi kontrol etmeye çalışıyor. Sizce ne derece başarılı olabilir? Yada 70 kg olan bir adam, 240 kg lık bir kütleyi kontrol etmeye çalışıyor. Şöyle bir hesap vardı yanlış hatırlamıyorsam, bir insan, ancak kendi ağırlığı kadar olan bir kütleyi zorlanmadan kaldırabilir. Bunun üstündeki ağırlıkları, insan üstü bir çaba ile yapar. Ancak limitlerdir ve çok çabuk yorulur. (Halterciler hariç) .
Bu kısım biraz tartışmalı. Bir motosikletin ağırlığının gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum şahsen.
Birincisi, motosikleti kaldırmıyorsunuz, kontrol ediyorsunuz. Bambaşka şeyler. 70kg bir insan 350 kiloluk Goldwing'i, kendine ve çevresine tehlike arzetmeden çok rahat kontrol eder. Burada yanlış olan, abuk subuk görünen hiç bir şey yok. Gerçi öyle görünüyor olabilir, ancak araştırdığınızda ya da tecrübe ettiğinizde öyle olmadığını görürsünüz.
İkincisi, motosikletin ağırlığı önemli bir güvenlik unsuru aslında. Çünkü gücün kontrolden çıktığı an, yola aktarılamadığı an oluyor genelde. Velhasıl asıl zorluk yüksek güçten ziyade, o gücü yola aktarabilmekte. SS'lerde bu bir sorun, çünkü hızlı viraj alabilmek için teker arası mesafeleri çok kısa, rake açıları çok dik. Aynı motoru bir cruiser ya da tourer şasesi içerisine gömseniz otomatik olarak kat kat daha güvenli (daha doğrusu teknik bilgi ve tecrübe yetersizliğinin başına iş açma olasılığı düşük) bir motosiklet elde etmiş olursunuz.
Bence asıl sorun insanların SS'in ne olduğunu bilmemelerinde... Tipine bakıp etkilenip alıyorlar gibime geliyor. Amacına uygun kullanıldığında yaptığı işi daha iyi yapacak bir şey yok, ama onun dışında komple derttir SS.
Bakın 1700cc, 200 beygir, 167 Nm tork, 275 kilo Vmax'in sigortası ve kaskosu, 600cc SS'ten çok daha düşüktür, çünkü kaza riski çok daha düşüktür.
-
Erenkc91 adlı üyeden alıntı
Özelleştirme olarak daha iyi fren sistemi gibi iyi özellikler katma fikrim vardı.
Anladığım kadarı ile meraklı ve eliniz anahtar tutmayı biliyor ama neyi elleyip, neyi ellemeyeceğinizi bilmiyorsunuz.
Bazı şeyler kurcalanmaz, kurcalatılmaz! Her adama, her ustaya yaptırılmaz. Bunlarında başında FREN SİSTEMİ gelir.
-
Bir arkadaşımız vardı, 600 RR la başlamıştı ve ona ABS takmıştı....
-
yaşlıveacemi adlı üyeden alıntı
Anladığım kadarı ile meraklı ve eliniz anahtar tutmayı biliyor ama neyi elleyip, neyi ellemeyeceğinizi bilmiyorsunuz.
Bazı şeyler kurcalanmaz, kurcalatılmaz! Her adama, her ustaya yaptırılmaz. Bunlarında başında FREN SİSTEMİ gelir.
Daha iyi fren silindirinin daha iyi kaliperlerin kötü olacağını ve çelik fren hortumları takmanın zararını olduğunu düşünmüyorum (izlemlerime göre).
-
Biryere kadar doğru olan gerçekleri çok abartıyorsunuz.
-
ABS ve TC, kolay entegre edilebilir şeyler değil. İlk örnekleri malum, firmalar bile zorlandı. Hele hele R1 gibi bir makinaya 7000 devirde kesici koymak çok aklı başında bir iş değil. Güç azaltma, ateşleme zamanlaması ve benzin hava karışımı oranı değiştirilerek yapılır. Güncel motosikletler yağmur modunda neredeyse yarı yarıya az güç üretir, ancak tüm devir aralığını kullanır.
-
2005 Honda 1000rr ve 2004 gsx r 1000 sahibi oldum,bu motorları toplam da 13 yıl kullandım.Kesici devirini 5000 rpm den başlayarak 13500 rpm e kadar ayarlayabiliyorsunuz.Bu motorlardan birini alip devir kesici ayarını yapabirsiniz.Honda da elektronik direksiyon amortisöründen başka sürücüye yardım cı olacak hiçbir elektronik yardımcı yok,gsx r 1000 desen tamamen vahşi bir hayvan gibi gider,gidişi hızlanması korkutucudur,hidrolik direksiyon amortisörün den başka güvenlik önlemi yoktur.Eski model litrelik motorlar yeni kullanıcılar için tehlikelidir bir arıza durumunda başa çıkamazsınız çok para harcarsınız genede istediğiniz gibi olmaz.Hiç bulaşmayın derim.Kendimce fikrim budur r25 yada cbr500 alabirsiniz bence.
-
Mersin İl Temsilcisi
hasmet adlı üyeden alıntı
Bu kısım biraz tartışmalı. Bir motosikletin ağırlığının gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum şahsen.
Birincisi, motosikleti kaldırmıyorsunuz, kontrol ediyorsunuz. Bambaşka şeyler. 70kg bir insan 350 kiloluk Goldwing'i, kendine ve çevresine tehlike arzetmeden çok rahat kontrol eder. Burada yanlış olan, abuk subuk görünen hiç bir şey yok. Gerçi öyle görünüyor olabilir, ancak araştırdığınızda ya da tecrübe ettiğinizde öyle olmadığını görürsünüz.
İkincisi, motosikletin ağırlığı önemli bir güvenlik unsuru aslında. Çünkü gücün kontrolden çıktığı an, yola aktarılamadığı an oluyor genelde. Velhasıl asıl zorluk yüksek güçten ziyade, o gücü yola aktarabilmekte. SS'lerde bu bir sorun, çünkü hızlı viraj alabilmek için teker arası mesafeleri çok kısa, rake açıları çok dik. Aynı motoru bir cruiser ya da tourer şasesi içerisine gömseniz otomatik olarak kat kat daha güvenli (daha doğrusu teknik bilgi ve tecrübe yetersizliğinin başına iş açma olasılığı düşük) bir motosiklet elde etmiş olursunuz.
Bence asıl sorun insanların SS'in ne olduğunu bilmemelerinde... Tipine bakıp etkilenip alıyorlar gibime geliyor. Amacına uygun kullanıldığında yaptığı işi daha iyi yapacak bir şey yok, ama onun dışında komple derttir SS.
Bakın 1700cc, 200 beygir, 167 Nm tork, 275 kilo Vmax'in sigortası ve kaskosu, 600cc SS'ten çok daha düşüktür, çünkü kaza riski çok daha düşüktür.
bu yazı forumda, sabit konu başlığıdır.
-
Senkron ayarı ile motorun gücünü dizginleyebileceğini düşündüğün için değil büyük hacimli 99 model hiçbir motoru alma biraderim üzülürsün , eski motoru yürütmek için kendin ustası olacaksın aksi halde usta usta dolaştırır sonunda benzin döker yakarsın aleti..
-
Nikkfurie adlı üyeden alıntı
Senkron ayarı ile motorun gücünü dizginleyebileceğini düşündüğün için değil büyük hacimli 99 model hiçbir motoru alma biraderim üzülürsün , eski motoru yürütmek için kendin ustası olacaksın aksi halde usta usta dolaştırır sonunda benzin döker yakarsın aleti..
Ne dertliymiş işmiş yahu bu siz değerli tecrübe sahiplerinin tavsiyelerini okudukca hayrete düşmüyor değilim.
-
Erenkc91 adlı üyeden alıntı
Ne dertliymiş işmiş yahu bu siz değerli tecrübe sahiplerinin tavsiyelerini okudukca hayrete düşmüyor değilim.
Bu yazdıklarımız sadece motosiklet için geçerli değil , eski model olup piyasada ustası vede en önemlisi yedek parçası bulunamayan otomobillerde arıza halinde üzer , bazı otomobillerin kıyamet gibi ucuz çıkma parçası vardır alır adam edersin , Amcamda 84 model 6 silindir dizel Mercedes var , geçen sene kırılan egzantrik milini ikinci el 300 liraya alıp değiştirdim , farı bile 500 liraya bulunuyor , TR de 99 model racing motosiklette böyle bir şansın ne derece var soru işareti , yurt dışından tedarik etmekde başka bir çözüm yolu olabilir ama sıkıntılı bir süreç yaşayacağın aşikar..
-
Nikkfurie adlı üyeden alıntı
Bu yazdıklarımız sadece motosiklet için geçerli değil , eski model olup piyasada ustası vede en önemlisi yedek parçası bulunamayan otomobillerde arıza halinde üzer , bazı otomobillerin kıyamet gibi ucuz çıkma parçası vardır alır adam edersin , Amcamda 84 model 6 silindir dizel Mercedes var , geçen sene kırılan egzantrik milini ikinci el 300 liraya alıp değiştirdim , farı bile 500 liraya bulunuyor , TR de 99 model racing motosiklette böyle bir şansın ne derece var soru işareti , yurt dışından tedarik etmekde başka bir çözüm yolu olabilir ama sıkıntılı bir süreç yaşayacağın aşikar..
Ben düşüncem şöyle 79 model anadolun parçasını çok rahat buluyorum yamahanınkini niye bulamıyım diye söylendim kendimce böyle hemen toplayıp gazlama gibi bir hevesim yok belki 3 sene belkide 4 senede toplayıp güzel bir makinem olsun diye düşünüyordum öyle gazlamak değilde bir nevi garahda yatıcak antika gibi düşünebiliriz hafta sonu ufak gezi yapıp koymak gibi düşünüyordum. Birazda uğraşmalık iş olsun diye istiyorum zaten onu kenara atıp 2. motosiklet alıp onla süre geçirirsem hem tecrübe hemde 4 silindirli el emeği motosikletim olur diye düşünüyorum birnevi yatırım yapılan ora gibi alıp kenara atıcam ama uzun sürsede toplamak istediğim birşey.
-
Erenkc91 adlı üyeden alıntı
Ben düşüncem şöyle 79 model anadolun parçasını çok rahat buluyorum yamahanınkini niye bulamıyım diye söylendim kendimce böyle hemen toplayıp gazlama gibi bir hevesim yok belki 3 sene belkide 4 senede toplayıp güzel bir makinem olsun diye düşünüyordum öyle gazlamak değilde bir nevi garahda yatıcak antika gibi düşünebiliriz hafta sonu ufak gezi yapıp koymak gibi düşünüyordum. Birazda uğraşmalık iş olsun diye istiyorum zaten onu kenara atıp 2. motosiklet alıp onla süre geçirirsem hem tecrübe hemde 4 silindirli el emeği motosikletim olur diye düşünüyorum birnevi yatırım yapılan ora gibi alıp kenara atıcam ama uzun sürsede toplamak istediğim birşey.
Anadol parçaları kuş serisine göre biraz zor bulunsa da neredeyse bakkalda, manavda satılacak kadar kolay bulunuyor. Bunu anadol toplamak gibi değil de SL Mercedes ya da 911 topluyormuş gibi düşünün. Adamlar böyle makinelere binme ihtiyacı duymadığı için artık sadece hobi olarak düşünüyorlar, malum parçalar da ucuz olmuyor 2020 R1 yedek parçasından yer yer daha pahalı parçalar denk gelecektir illa. Anadol Türk halkının gönül bağı kurduğu araçlardan. Fakat o dönem bile R1 birkaç düzine anca satmıştır bence, vardır aramızda yaşı yeten, hatırlayanlar. Yamaha olması büyük artı, illa bir şekilde parça bulunur ama bir tane uydurup yerine başka bir şey takamayacağınız 2 euroluk civataya 30 euro kargo parası verdiğiniz zaman anlarsınız, her şey toplu alınmıyor maalesef. Her projede onlarca sürpriz sıkıntı çıkıyor. Bir de siz bir yerini yapıp bitti diyeceksiniz, başka bir yeri bozulacak. Almayı düşündüğünüz alet benimle yaşıt ben bile dökülmeye başladım ufaktan
-
Çoğu insan parçasının bulunmadığını düşünüyor ancak bu yanlış. Kawasaki, honda, yamaha, suzuki markalarının hangi yıl üretilmiş olursa olsun yurtdışından orijinal sıfır parçalarını getirtebilirsin. Altın elbiseli adamda yayınlanan cbr 900r serisine bakarak anlayabilirsin. Tek sorun parçalar euro, dolarla geldiği için aşırı derecede pahalı oluyor. Şuan aklınıza ucuza alır bir güzel toplarım haftasonları keyifle binerim gibi geliyor olabilir. Ancak yurtdışında yaşamıyoruz. 30 bin liraya aldığınız motoru binilebilecek şekilde komple toplarsanız 20,25 bin lira masraf yapmanız gerekir. Ben r1'e binmeyi bu kadar istesem 80 bin civarına 2007, 2010 (en sağlam seri) motoru açılmamış, şasesi düzgün bir motor alırdım. Size tavsiye etmem. Bu motorlar kötü arkadaş gibidir. Yavaş gittiğinizde hararet yapar sürekli hızlı gitmeye teşvik eder.
-
Doğru. bike bandit.com'da 1970 model Honda'larin bile sıfır parçasını bulmak mümkün. Eminim 99 model R1'in her parçası mevcuttur.
Problem şu ki, motosikleti çalışır olarak tutmak için yapacağınız masraf, ederini geçtiği anda motosiklet çöp olacak. Bir araç o duruma yaklaştıkça da fiyatı ucuzlar. O yüzden eski Ducatiler, yüksek hacimli SS'lerin düşük ikinci el fiyatları insanları meraklandırıyor. Kimileri bu durumu "bilen az, adı çıkmış, vs." gibi yorumlasa da durum böyle... Hele hele eski Japon SS'ler ciddi dezavantajdalar, çünkü elektronik donanımları sıfır, ve çok miktarda üretildikleri için de klasik olma imkanları yok.
-
Akhneton adlı üyeden alıntı
Çoğu insan parçasının bulunmadığını düşünüyor ancak bu yanlış. Kawasaki, honda, yamaha, suzuki markalarının hangi yıl üretilmiş olursa olsun yurtdışından orijinal sıfır parçalarını getirtebilirsin. Altın elbiseli adamda yayınlanan cbr 900r serisine bakarak anlayabilirsin. Tek sorun parçalar euro, dolarla geldiği için aşırı derecede pahalı oluyor. Şuan aklınıza ucuza alır bir güzel toplarım haftasonları keyifle binerim gibi geliyor olabilir. Ancak yurtdışında yaşamıyoruz. 30 bin liraya aldığınız motoru binilebilecek şekilde komple toplarsanız 20,25 bin lira masraf yapmanız gerekir. Ben r1'e binmeyi bu kadar istesem 80 bin civarına 2007, 2010 (en sağlam seri) motoru açılmamış, şasesi düzgün bir motor alırdım. Size tavsiye etmem. Bu motorlar kötü arkadaş gibidir. Yavaş gittiğinizde hararet yapar sürekli hızlı gitmeye teşvik eder.
Motosikleti alsam masrafı uzun sürede yapacağım ama 80 binlaraya motor almam baya uzun sürücek ve fiyatlar durmadan artıcak ama 2000 model motoru almak daha yakın çünkü yarı fiyatı altımda motosikletim uzun sürede toplayacağım (her vidasına varana kadar) bunu yarışmak için değilde tasarımı ve uzun yok gibi yolllarda kullanmak istiyorum bir gün uludağa çıkmak bir gün istanbula gitmek gibi düşüncelerim var illa yanında ufak motosiklet almam gerekir.
-
Mevzu parça bulamamak değil, 80bin lirayı tak diye çıkartıp motosiklet alamayacak adamı parça parası da zorlar, gümrük de zorlar, usta parası da zorlar, binlik motorun sarf giderleri de zorlar, acemilik zaten ayrı zorlar. Yoksa parça zaten var partzilla benzeri sitelerde dedemle yaşıt motosikletlerin parçaları da var ama ekonomik değiller, hele şu kur seviyelerinde hiç ekonomik değiller.
İşin gümrük kısmı var, geçenlerde forumda başlık da açtım problemim için. Sadece Amerika'da satılan bir ilaca ihtiyacımız var, ortada bir sebep yokken gümrüğün keyfine ilaçlar ikidir geri dönüyor gümrükten. Ödediğimiz 30 40 dolar kargo parasıyla kalıyoruz, adamlar artık kendilerine de kargo masrafı olduğu için bir süreliğine Türkiye'ye kargoyu durdurdular gönderdiğimiz ürünler geri geliyor diyerek.
Parçaları sipariş edeceksin gümrükten geri dönecek ya da gümrük yüksek vergi kesecek bir de o bürokrasinin içine girip günlerce onu düzelttirmeye uğraş, yakın zamanlarda bu saydıklarımın hepsinin yaşadım. Takipli kargo değilse camda nöbet tut bir de, stres.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)