MOTOSİKLET DEFTERLERİ 1 (Umuda Yolculuk)
Evden çıktım, nereye gitmeliydim… Hayat bunca üzerime üzerime gelirken beni avutacak tek şey yoldu galiba. Konuya çok hızlı girişim de tüm anafikir mantıklarını eritmişti daha yazının başında zaten. Dedim ki kendime, yol istiyor senin bünye. Yoldu istediğim, yolun ve yolculuğun kendisiydi asıl mesele, varılacak yer değil. Tüm bakış açılarını, tüm felsefe ve ideolojileri bir yana koyup yola koyuldum, motosikletimin heybesinde umutlarımdan ve gelecek kaygılarımdan başka hiçbir şey yoktu doğrusu. Nereye kadar gidebilirsem oraya gidecektim, aslında hiç olmayan, hiç varılamayan yerdi orası. Yani hiç bitmeyecek bir yoldu düşlediğim.
Atladım demir atımın üzerine, çıktım güneşin kavurup, erittiği, yamru yumru ettiği asvalt kalıntısı yola. Sıcaklık motosikletimin lastiklerini de umutlarım gibi eritir miydi acaba? Bilmiyordum, her zamanki gibi. Amaç yolculuğun içinde haşrolmaktı, hani çayda demlenmek, çayın kendisi olmak misali. Anlaşılmaz olmaya başladığında cümleler, aslında yol avutacaktı tüm okurları. Herkesin bir yol isteği vardı ya kafasında, yola çıkanlar şanslıydı aslında. Patır patır motor sesi arasında ufka baktığımda görebildiğim sadece geçmişimdi. İleriye doğru, bilinmeyen bir geleceğe doğru yol katetmeme rağmen aslında geçmişime doğru ilerlemekteydim. “Başka bir şehir bulamazsın, bu şehir arkandan gelecektir” diyen şaire hak vererek kendi içime doğru gaz açtım.
Yolda benim gibi birkaç motorcu daha vardı, kimileri beni hiç umursamadı, kimileri selam verdi. Selamları aldım, kabul ettim ve yine yapayalnız yoluma devam ettim. Demir at kişniyor, yol almaktan benden de büyük haz alıyordu belli ki. Sürdüm, sürdüm, Fonda ve Hopper’ı yakalamak istercesine sürdüm fondaki motorumun patırtılarıyla….
Günün birinde bitecek olsa da yolculuk, ben yolun hiç bitmemesini benden sonra da birilerinin yola devam etmesini diledim. Yolda gördüklerim bu konuda beni umutlandırmaktan ziyade korkutsa da, belki bulunurdu kurtaracak bahtı kara mağderini bu yolun.
İyi ki düşmüştüm bu motosiklet sevdasına, iyi ki icat edilmişti demir atlar, tüm teknolojik ucubelerin arasından bunca özgürlük ve kaçış vadeden belki de tek teknolojik alet olarak sıyrılan şeydi motosiklet. Her bir sevdalıya selam ederek devam etmeliydim yola, yalnız olmadığımı biliyordum. Kaçmak isteyenlerin en başında yer alsam da, tek kaçak ben değildim. Bir sürü Hells Angels vardı çete kuracak. Ve dünyanın farklı farklı pek çok köşesinde, farklı bir demir atın üstüne binmiş, farklı bir yalnız kovboy vardı. Bunu bilmek bile biraz olsun iç huzuru veriyordu insana. Bastım gaza, motosikletim şahlandı, devam ettim yol almaya, umuda…
(Devamı Gelecek... mi acaba?)