Videonun 6-8 saniyeleri arası seni görmesine imkan yok. Çünkü öyle bir ayna yok. Tabi yaptığı yanlış 2 şerit birden atlıyor. Geçmiş olsun.
Videonun 6-8 saniyeleri arası seni görmesine imkan yok. Çünkü öyle bir ayna yok. Tabi yaptığı yanlış 2 şerit birden atlıyor. Geçmiş olsun.
Hoka ben oynadım.Almanyadan gelen kuzende vardı.Oyunlarından bagsetmiyorum bir futbol oyunu vardı kutu kutu pense tadında.
Tommy bu arada aynı yollardan geçmişiz.Comodor 64 bende vardı önce kaset sonra disket sürücüsü.Amiga 500 sonra dx386 almıştım.
Biraraya gelsek sohpet edecek çok şey var Mavzeride çağrırız.
Benim Amiga'm halen çalışıyor Kullanmıyorum tabi; depoda duruyor - 1988'de aldırmıştım pedere, sayesinde meslek sahibi olduk. Benim için çok değerli...
en güzeli de yol bağlantısında gelen arabanın sinyal vermediğini görüp onu beklemek, "sinyal vermiyor, düz gidecek" diye düşünürsün ama adam yaklaştıkça hızı düşer ve sakin bir şekilde sapaktan ayrılır, sonra içinden "l.. a.. k.. madem dönecen niye sinyal vermiyorsun, ben burada enayi gibi neyi bekledim" şeklinde uzunca bir küfür ve moral bozukluğu yaşarsın..
yahu arkadaş madem bir manevra yapacaksın o zaman sinyal ver, ben büyücü falan değilim yani nerden bilecem senin nereye gideceğini...
bakın çocuğa "sobaya elleme elin yanar" dersiniz ama o eli yanana kadar bunu idrak edemez, eli yanacak ki sobadan uzak durması gerektiğini anlayacak... işte bizde bu aptalları(gerçekten aptallar) uyarmak ile hata ediyoruz, bunlarda bir şekilde bela almaları gerekiyor ki düzelsinler...
............
çözüm basit ama motosiklet ile olmuyor, geçen konuların bir tanesinde paylaşmıştım, araba olacak ve sağlam koruma demirleriye donatacaksın ve geniş lastik takacaksın... sonra çarpışan araba gibi istediğine ders ver, nede olsa arabana bir şey olmayacak..
-abim kamyoncudur, benzer durumda kamyonu ile biçtiği arabalar olmuştur, ama işte biz motosiklet ile bunu yapamayız.
Benimilk arabam 74 model voswos'du. Onların tamponları demir, zaten arabanın kaportası heryeri göçük çizik içindeydi, hızlı akmayan trafikte hiç korkum olmuyordu, bana dokunanın arabası daha fazla zarar görüyordu. Zaten ucuz araba, zaten varolan çizik ve göçüklere yenileri eklenince fazla dert etmiyordum.
O siz benden sonrasınız.
Bir tenis oynanan ve tabancası olan alet vardı, sonra monochorme yeşil amstrad, sonra zx spectrum 48k, 64, amiga 500, 286 ...... render farm imalatı, huge raidler. Lan açmayın oğlum şu konuları gene yaşımız ortaya çıkıyor. Dinazorlar çağını gördüm ben. Bebeykene Ibm bilgisayarlara kart delme yapan ablalar vardı. Onların kucağında başladım ben bu işe. Sonra o kartlardan paket taşıma demiri yaparlardı. 1975...
''Bir adam hangi yolda gidiyorsa, o yol onun kendi seçimidir.'' İp Man
Uzak olduğun toplum kesimi iseler eğer ondan sana öyle gelmiş olabilir mi acaba?
O değil de bu cemaatler 90'lı yıllarda acayip etkin idiler. Şu anda dünya malına meylettiler.
Gerçi 90'lar dediğin zamanları bilmem ben ama maalesef çok fazla tebliğ ve irşad peşinde koşan heyecanlı insanların kalmadığı gerçeğini sezebiliyorum.
Neyse bu konu tartışma meselesine dönebilir gibi.
Öyle yani, eski şevk yok gibi. O günleri yaşayan birisi olarak hissedebiliyorum. Paraya ulaşınca mı oldu, yoksa hedef kalmayınca bi rehavet mi çöktü nedir?
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:02 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:57 ----------
El atarisi, tetris dönemleri, daha sonra play station'un sahneye çıkması. Film şeridi gibi geçiyor hayat gözlerimizin önünden.
Oyun oynamayı tamamen bıraktım. Hiçbir zevk alamıyorum. Halısaha bile tat vermez oldu. Sanırım zırıl zırıl yaşlandık..
Çocukken şunu oynarken aldığım tadı hiçbir şeyden alamıyorum artık.
geçmiş olsun
Endişelenmeyin, hepiniz gençsiniz! On yıl kadar önce iş yerinde çalışan Amerikali bir abi (şimdi 89 yaşında) ofisini boşaltırken köşede bir yerden analog bilgisayar çıkmış... Öyle bir şey olduğundan bile habersizdim. Integral falan almaya yarıyormuş (opamplarla falan herhalde)
Geçenlerde de Fourier transform alabilen mekanik bir bilgisayar olduğunu öğrendim: Albert Michelson's Harmonic Analyzer*
Vay be...
Hedef neydi ki?
Niye paraya ulaştılar?
Hedef para mıydı yoksa?
Bence yaşanan süreçte en ciddi zararı dindar kesim aldı, ama durumun vehametinin farkında bile değiller sanki...
"Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar."
O zamanlar hedef iktidarı ele geçirmek idi. İktidar demek bizim gibi ülkelerde güç demek, para demektir. Şu anda güç, dolayısıyla paraya kavuşmuş durumdalar. Kolay paraya alıştılar. Lüks yaşamın tadına doya doya varıyorlar.
Ancak cemaatler üretim odaklı yapılar olmadıkları için katma değer üretemeden hormonlu bir şekilde büyüyorlar. Saadet zinciri gibi. Bu hormonlu büyüme, bu saadet zinciri katma değer üretemediği için sırtını her zaman üreten kesime yaslayıp öyle büyümüştür. Ancak sorun şu ki, üreten kesim de aptal değil. Olanların farkındalar. Eşek gibi sırtlarına atılan yük her geçen gün ağırlaşmakta.
Eşek çökerse sırtındaki cemaat de çöker anlayacağınız. Son İstanbul belediye seçimlerinde halk bir silkindi. Üzerindeki ağır yükü atmak istiyor insanlar. Bunalmış durumdalar.
Bu yüzden her zaman üreten, değer katan, hayal gücü geniş insanlar ile çalışmalıyız. Fikir hürriyeti, düşünce özgürlüğü toplumlara her zaman pozitif değer katar.
Bu arabalarla akan trafikte bu manevraları yapacak cesareti nereden buluyor bunlar aklım almıyor.
Çok geçmiş olsun,Allah'tan hızınız pek fazla değilmiş.
Abi çoğu meselede öyle değil mi ama? İnsanlar birbirine artık birbirine tavsiye vermekten, hata yapanı uyarmaktan genel olarak çekiniyor.
Ama tabi bu biraz bahane çünkü hataya sessiz kalmak istemeyen yine kalmaz. Korkaklık düşmüş içimize. Karşı taraftan gelecek yanıtan korkuyoruz.
Bir de güzeli yayma kısmı var. Yani oturduğun herhangi bir mecliste bildiğin güzellikleri anlatma, iki kelam etme. Bu biraz daha yapılıyor ama maalesef bu da az. Cihad(kılıçla olan değil) isteği ölmüş maalesef. Kısaca tembellik çökmüş.
Neyse benim senin dediğin olaya bakış açım şu şekilde; Dini konularda dışarıda birine bir tavsiye yada uyarıda bulunmanın sonucu nasıl olur kestirmek zor insanlar için. Fakat kendisi ile aynı meşrebe sahip, aynı sohbet meclisine girip çıkan kişinin tepkisini az çok tahmin edebiliyor. Bu yüzden irşad daha çok yine cemaat ehlinin kendi arasında kalıyor maalesef.
Birbirimizi eğitme huyumuz azalmış maalesef. Temelinde de tahminimce ilim öğrenme çabamızın pek olmaması, kitap okumamamız var gibi
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:03 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:58 ----------
Çocukken şunu oynarken aldığım tadı hiçbir şeyden alamıyorum artık.
https://i.hizliresim.com/cyB9oQ.jpg
Ben de bunun gibi bir şey hatırlıyorum. Sözde hayvan mı ne besliyorduk. Pek anlamıyordum ama vardı bir tane
Haklısınız. İnsanlar konfor alanlarından çıkmak istemiyorlar artık. Kimse kimseyle uğraşmak istemiyor. Bir anlamda iletişim anlamında doyuma ulaşmış bir toplum yapısı da diyebiliriz. Ayrıca sosyal medya faktörü ile insanlar daha içe dönük takılmaya başladılar. Her şey telefonda hallediliyor. Sosyalleşme, sohbet, tebliğ sosyal medya üzerinden yürümeye başladı.
Yeni jenerasyon 80-90 kuşağından daha farklı refleksler gösteriyor. Bu kuşak daha rahatına düşkün, daha bireysel yaşama uygun yetiştirildi. Birbirlerine daha sakin ve önyargısız yaklaşıyorlar.
Köyden kente göç tamamlandı. Türkiye Büyük oranda kasabalı kimliğinden sıyrılarak kentli kimliğine kavuştu diyebiliriz. Yeni nesil dünyaya daha geniş perspektiften bakma becerisi edindi. Kentli kimliğini de aşıp dünya vatandaşı olma yolunun başındayız. Başta bahsettiğimiz şevk bundan dolayı azalıyor.
*********
Hocam attığınız görseldeki elektronik bebek dönemini hatırlıyorum. Bir ara çok popüler olmuştur bu zımbırtılar. Bebek gibi saat başı altını değiştir, yemek ver, ilgilen; böyle garip bir akım vardı o zamanlar.
Biresel yaşam kısmına gerçekten katılıyorum. Nüfus arttı ama insanlar yalnızlaştı. Sosyal medya çoğu iş için yoğun kullanılıyor. Çekirdek ailelerin bile kendi aralarında WP(whatsapp) grupları var.
Hocam farkında olmasak da Amerika ve Avrupa'yı takip ediyoruz. Nasıl mi? Batı arabayi icat eder, bir süre sonra biz de kullanmaya başlarız. Telefonu, bilgisayarı, sosyal medyayı icat eder, hop biz de kullanmaya başlarız. Batı'da oluşan moda akımları, müzik, kültürel ve sosyal hayat bir süre bize de gelir.
Ne kadar kızsak, nefret etsek te onları takip ediyoruz.
Buradan yola çıkarsak, batıda süregelen bireysel yaşama bir süre sonra biz de adapte olacağız. Çünkü Batı'nın ortaya çıkardığı şeyler hep bireysel yaşama uygun, ihtiyaçtan dolayı icat edilmiştir. Bizi de bireysel yaşama doğru iten materyaller bunlar.
Bu sebepten dolayı yerel özelliklerimizi kaybediyoruz. Dünya küçülüyor, yerellik ölüyor. Bugün Peru'da yaşayan birisi ile Ukrayna'da yaşayan birisi aynı ortak özellikler üzerinde hareket ediyor.
Tabii burada vahşi kapitalizmin de büyük etkisi var. Vahşi kapitalizm senin elinden şalgamı alır, kola verir. Gözlemeyi alır, hamburger verir. Çarşıyı pazarı alır, avm verir. Seni tektip hale getirir. Tüketim makinasına döndürür.
Direnirsen uçak gemisiyle gelirler, silindir gibi üzerinden geçip giderler. (Burada kesiyorum, malum kış mevsimi yaklaşıyor. silivride hava sıcaklığı hissedilir derecede azalmıştır şimdi)
Eskiden muhtemelen sadece giyimine bakarak bir kişinin dahil olduğu etnik(doğru kelime bu sanırım) kesim anlaşılırdı. Şimdi pek mümkün değil maalesef. Müslümanların yöreden yöreye değişen takkeleri dahi vardı. Muhtemelen yabancı toplumlarda da böyleydi işler. Şimdi Batı, Doğu kalmadı. Dediğiniz gibi kapitalist sistemi ittirdiği şeyler konuşuluyor, yeniyor ve içiliyor.
Ama yine de toplumumuz belirli değerlerine sahip çıkacaktır diye umuyorum. Evet, mükemmelden çok uzağız ama bir çok güzel yönümüzü korumaya devam ediyoruz.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)