bunun risk ile ilgisi yok.. bunun kaskdaki görüş açınlada ilgisi yok .. adam gelir göz göre göre sana vurur.. adam gelir seni göz göre göre sıkıştırır ve umrunda bile olmaz.. ben kaç tane minübüs taksici normal araç sahibiyle tartışdım kavga ettim haddi hesabı yok..
bu katılıp katılmıycağın bir şey değil çünkü senin elinde olan bir şey değil..
beni bir kere minübüs öyle bir sıkıştırdıki motorun ayaklığı kırıldı ve tam yanındaydım ve aynadan banada bakdı gördü beni ona rağmen müşteriyi indirmek için umrunda bile olmadım.. bir keresinde barbarosda taksici zaten trafik felç akmıyor tam yanındayım göz göre göre bana vurdu ve vurmayada devam etti şerit değiştirirken bir keresinde arkadan geldi araba yumuşak yumuşak tamponuyla benim motora vurdu yürüsene dedi önünde yer var yer var dediği 2 metre bir boşlukdan bahsediyor trafik felç.. yıllar önce ortaköyde akşam vakti trafik felç taksici göz göre göre geri vitese takdı arkadaşı az kalsın altına alıyordu onun yanındada ben vardım.. daha neler neler..
daha sana böyle yüzlerce şey yazarım.. ben 25 yıla yakın bu motorun üstündeyim yaşamadığım görmediğim çok az şey var.. herkes tecrübeleri ve gördükleri dahilinde konuşuyor tabiki.. benim 25 yıllık benim gibi çevremde motorcu arkadaşlarımda var tatlısu motorcusu olanda var toplasan 25 yılda motora 100 defa bile binmemişdir.. tam tersi kar olmadığı sürece motordan inmeyen dostlarımda var herkesin tecrübe yaşadıkları şeyler farklı..
bu arada yukarda taksici minübüscü örneği verdimde hepsini kapsamaz tabiki içlerinde çok iyileri anlayışlıları yol verenleri falanda var bu dediğim bu kesimin içinde ufak bir kesim..
Aynı şeyi konuşuyoruz...
Bunun adı ne derseniz deyin risktir...
Risk evinizde uyurkende vardır. Sokağa çıktığınızdaysa artmaya başlar. Sıfıra indiremezsiniz.
Bence şu ana kadar riski en güzel tanımlayan km başına yüzde cinsinden verilen oto/motor ölüm riski değerleri.
Elbette sizin yıl tecrübeniz daha fazla olduğu için daha çok tehlikeli durumlarla karşılaşmış olabilirsiniz.
Sizin tecrübeler, yıl kullanım/km bilgilelerini ve % risk bilgilerini daha gerçekçi kılıyor.
Sonuç olarak motorsiklette risk var ve buna itiraz eden olacağını sanmıyorum. Ama risk var diye bu keyif almamıza engel değil.
Hayatın her alanında risk var...
Sanırım asıl sorunsal, kontrolümüz dışındaki tehlikelerden ne oranda korunabileceğimiz...
---------- Mesajlar birleştirildi - 01:01 ---------- bir önceki mesaj zamanı 00:57 ----------
Konu dışı gibi görünse de tecrübe ve forumda daha uzun olmanıza istinaden yeri burası olmasa bile müssadenizle bir şey sormak istiyorum.
---------- Mesajlar birleştirildi - 01:05 ---------- bir önceki mesaj zamanı 01:01 ----------
Bu soruyu, ABS problemi okuduğum son başlık olduğu için bugün BN251 başlığına sormuştum ama başka motorlarda da olduğunu okuyorum. Benim açımdan tam da riskten konuşurken, üstelikte epeyce risk olduğunu düşündüğüm için abs yerine cbs frenli motor almaöa sebep olan bir durum...
Konu hakkında bilgisi olan?
Duymak istediğiniz cevap değil, ancak kontrolünüz dışındaki tehlikelerden korunmak için yapabileceğiniz en iyi şey, olay başınıza geldiği anda motosiklet üzerinde değil, güvenli bir araba içinde emniyet kemeri bağlı olarak oturuyor olmak.
ABS vs CBS olayına gelince, karşılaştırılabilir teknolojiler değil. Sadece isim benzerliği söz konusu. ABS varken CBS gereksiz bir saçmalık. Haybeye tesisat. İkisini de ayrı ayrı bir seneden fazla kullandım.
Bu konu panfobiye kadar gider.
ABS ve CBS konusunda istediğim karşılaştırma veya ne işe yaradığıyla ilgili bilgi değil.
İkisininde çalışma prensibini biliyorum.
ABS - CBS seçimi sizin için saçmalık olabilir.
Yukarıdaki sorumun cevabını alabilirsem benim seçim nedenimi açıklayacağım.
Ama sadece sorumun cevabı lütfen....
ABS - CBS karşılaştırması veya açıklaması benim sorumun içinde yok...
konu sanırım motosikletin içerdiği risk unsurunun diğer otomobil ve benzeri araçlardan daha fazla olmasına gelmiş.
risk, içerik itibari ile doğanın dengesi içerisinde yer alıyor.
risk oranının motosiklet üzerinde daha fazla olduğunu istatistiki bilgilerden ediniyoruz.
acaba motosiklet üzerinde risk bu kadar yüksek mi ?
yoksa motosiklet ile karışılan kazalarda hasar alma oranı mı yüksek ?
bu iki soru arasındaki farkı açıklamaya çalışırsam;
yaşadığım yerde gençlerin motorlu olan kısmı cg tayfası siyular , araba tayfası şahin çetesi apaçilerden teşkil oluyor.
motosiklet tayfası içerisindeki siyuların oranını %60 olarak alsam ve bu oran içerisindeki kaza oranını da %35 olarak alsak, elimize inceden bir istatistiki bilgi geçiyor.
yakın zamanda duyduğum iki motosiklet kazasında 4 kişi öldü,
iki motor da küçük hacimli.
ufak tefek bir çok trafik kazasına denk geldim,
10 tane kaza olsa en ağırı birinin anlattığı idi araçtakiler yaralı olarak atlatmış.
motosiklet kazalarından bir tanesi yol ayrımında duran direğe hızla çarpmak ve koruyucu ekipman kullanmamanın sonucu gelen ölümler.
diğeri iki siyunun hız sebebi ile motorun kontrolünü kaybetmeleri ve ekipmansız olmalarından dolayı hayatlarını kaybetmeleri, çocuklar 20 yaşını göremediler.
görüleceği üzere istatistiki kaba bilgi tam anlamı ile işimize yaramıyor.
detay ile de meşgul olmak lazım.
bir kaç gün önce 1000 km lik yol tamamladım (uzun yol olarak niteleyemiyorum, zira onlarca kez kat ettiğim yoldu. ),
aradığımız "smooth" sürüşü %90 oranında yakaladım.
kontrolümüzün dışındaki unsurlar ile ilgili ise fazla şansımız yok,
bu unsurları kontrol ettiğini düşündüğümüz üstün güçlerden medet ummaktan başka.
açıkçası bugüne kadar bu unsurlara çok fazla maruz kalmadım,
ara yoldan hızlı çıkan, sağ tarafta park halinde iken birden yola fırlayan araçların ilahi bir kuvvetten ziyade eğitimsizliğin ve cehaletin sonucu olarak görüyorum.
motosikletin otomobile nazaran daha riskli bir araç olduğu kesin,
yine de namı kadar tehlikeli bir araç olduğunu düşünmüyorum.
kullandığım motosiklet sınıfı da bu fikir üzerinde epey etkili.
Bir yere gitmek için motosiklet sürmeyin, motosiklet sürmek için bir yere gidin
Korumaları tam olarak giyiyorum bu bir.
Montun üzerine uzun yağmurluk giyiyorum. Yazlık eldiven üzerine eldiven yağmurluğu. Yazlık botum var üzerine bot kılıfı. Yandan fermuarlı kolay giyilen motorcu pantolonu. Kaskın içine kışlık balaklava. Üşümek ve ıslanmak imkansız. Vizöre 2-3 günde bir yağmur kaydırıcı sürüyorum. Motor çok kirlenirse benzincilerde bulunan bozuk parayla çalışan (1-2-3 lira gibi değişik fiyatlara) köpük+sularla uzaktan tutarak yıkıyorum.
Yağmurlu havalarda özellikle çakar ve reflektif yelek önemi daha da artıyor. Tabi ki abartmış olacağım ama kask takma ama çakar tak. Arabaların yağmurda camları kapalı ve kirli+buharlı oluyor. Motorlar ve ekipmanlar genelde hep mat renk.
Tekrar ediyorum. Reflektif yelek + çakar çok önemli kışın.
“Bir delil ile 40 alimi yendim; ama 40 delil ile bir cahili yenemedim.” Mevlana
Motosikletinizi çok fazla yıkamayın, kirlenince stres yapıyor insan
İstatistik ABD ve AB verilerinden. İnsanların genel olarak daha eğitimli olduğu, trafiğin daha düzenli ve kurallara bağlı işlediği, 250cc motosikletlerin çoğunlukla sadece eğitim amaçlı kullanıldığı memleketler. Yani bahsettiğiniz apaçi, eğitimsizlik ve ekipman yetersizliği faktörlerinin çok rol oynamadığı yerler.
Bu durumda oralarda 25 ve 35 olan tehlike katsayıları, ülkemizde siz deyin 50, ben diyeyim 100 olsun...
Ben izin verirseniz bir ekleme yapmak istiyorum. Yaşım 51. İşim gereği çok ülke gezdim. Yurt dışında otomobil testlerine davet edildim. Kendi başıma da bir çok ülkede otomobil kullandım. Buna Avrupa ve Kuzey Amerika dahil. Geçtiğimiz ay da motosikletimle iki ülke turu yaptım. Ülkemizle yurt dışındaki trafik kurallarını kıyaslarsanız hiç fark yok. Her ülkede kurallar aynı. Öyle olmak zorunda çünkü trafik işaretleri uluslararası. Öyle olmasaydı başka bir ülkede araç kullanmak mümkün olmazdı.
Ancak trafik kurallarını değil de sürücüleri kıyaslarsanız o zaman iş değişiyor. İşin içine ülkenin kültürü de dahil oluyor. Tam bu noktada da trafikteki istatiksel oranlar birden yukarı veya aşağı doğru grafik çiziyor. Her ne kadar karşısındakine saygılı bir millet olduğumuzu iddia etsek de durum maalesef tam tersi. Elbet bunu sadece plajlarda veya müzelerde yabancılarla karşılaşmış birine anlatmak çok zor.
Daha once de yazmistim, Turkiye'ye her geldigimde trafikte millet onume gecer, taciz eder, muhtemelen "Mal midir aptal midir, yoksa araba kullanmayi mi bilmiyordur" diye dusunur. Cevreme ve kendime tehlike olusturdugumun farkina varir, kisa sure sonra adapte olurum. Sonra geri dondugumde trafikte tum arabalar yayalar kacar onumden, kendime ozel bombos bir koridorda ilerlerim; muhtemelen "Bu adamin derdi ne yahu, acile birini mi yetistiriyor, yoksa psikolojik sorunlari mi var, canini seven kacsin" diye dusunur. Insanlarin beni canavar olarak gordugunun farkina varir, yine adapte olurum.
Ama artik aninda degisebiliyorum.
Trafikte gördüğünüz stresli motorcunun tam olarak motosiklet ile ilgisi yok. O sorunlu görünenin derdi İstanbul'da yaşarken çektiği ızdıraptır. O motorcu yaya iken de mutsuz arabada da... Bu şehir hergün binlerce ruh hastası yaratıyor. Siz daha yenisiniz. Birgün biri koca motorunuzu görmeyip arkadan çarptığında ya da daha kötüsü doğru dürüst fren yapamayan bir motorcunun size arkadan çarparak çalışan stop lambanızın çalışmadığını iddia ederek sebep olduğu hasarı gidermekten kaçtığına şahit olmadınız. Umarım bu kötü olayları hiç yaşamazsınız. Ama İstanbul gibi bir açık hava tımarhanesinde yaşamak zorunda olduğumuz için burdayız. Aynı parayı memleketin cennet köşelerinde kazansam arkama bakmam...
Yeni motosikletçi olabilirim ama 30 yıldan fazladır İstanbul trafiğinde otomobil kullanıyorum. Her türlü insanla karşılaştım. Motosiklet üstündeyken bana sıkışık trafikte yanaşıp tampon değdiren de oldu. Anlatmaya çalıştığım bunlardan biraz daha farklı bir şey.
Memleketin cennet köşelerine göçme hayali hep var. Ama kendi kendimize bahane üretiyoruz. İstanbul'un cazibesi her türlü cennete galip geliyor maalesef.
Çok tekerli araçlar birbirine saygı göstermezken bize saygılı olmalarını beklemek...
Ruh hastası yorumu bence kısmen doğru.
Hayat içinde ezilen trafiğe çıkınca yolların kralı olmak istiyor. Bunun için de normal bir insanın almayacağı riskleri alıp kendini ve çevresindekileri tehlikeye atabiliyor.
Hani kavşaklarda sağdan ilerleyip milletin önüne geçen tipler vardır ya..
Geçen bi tanesi bana denk geldi oto. kullanırken. Önümdeki kamyonet yer vermedi girsin diye, araçlarla epeyi hırlaştılar.
Bende dalaşmayı sevmem izin verdim. Geri zekalı ilerde beni bekledi eliyle "sağol" dedi yahu..
Hiç istifimi bozmadım.
Yok hayal değil ben cennette doğduğumu istanbul cehennemini gördüğümde anladım. Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği plaj mavi bayraklı.Bendeki hayal değil fırsat olduğu zaman kendi cennetime 3-5 saatlik gaz açmalya ulaşabiliyorum. 1 ay istanbul trafiğinden uzak kaldım. Hâlâ alışmaya çalışıyorum. İstanbul dan her uzaklaştığımda nasıl bir cehennem olduğunu daha iyi anlıyorum. Motosiklette yenisiniz ve hayatta kalabilmeniz için 4 tekerdeki bilgi ve tecrübelerinizin yarısını unutmanız lazım.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)