Bütün çocukluğum süresince köpeklerim oldu. Kediler zaten evin doğal bireyleriydi...(Ege'nin kedisi ve delisi meşhurdur. Bizde ikisi de vardı).
Çocukluğumda kediler ve yavru köpekler için taştan, tahtadan da olsa derme çatma kulübeler yapardık. Evden oraya yiyecek su taşırdık. Tabii ne kulübelerin, ne de hayvanların ömrü çok uzun olmazdı. O dönemlerde (70-80'li yıllar), belediyeler alenen zehirlerdi hayvanları. Çok sevdiğim bir köpeğim de bundan nasibini almıştı. Sokaklarda dolaşırken, zehirli et yemiş, kucağımda ölmüştü. Günlerce ağladım...Keçilerimiz vardı. Özellikle doğum sonrası oğlaklarıyla oynamaya bayılırdım. Birebir aynı sesleri çıkarmayı beceriyordum. Dedem sütünü sağmasını öğretmişti. Katırlarımız vardı. Binmeye ve başını okşamaya doyamazdım. O dönem güvercin beslemek modaydı. Benim yoktu ama arkadaşlarımın güvercinlerini izlerdim. Çatılara çıkardık. Habire azar işitirdik. Yollarda kirpiler olurdu. Yaklaşınca dönüştüğü şekli izlemek için rahatsız ederdik onları. Ters dönen kaplumbağa görünce hemen düzeltir, güvenli bir yere bırakırdık.
Büyüdük, üniversiteye geldik Ankara'ya. Yurt vs. derken, ilk çıktığım evime kedi sahiplendim. 1990'ların başı. Hala belediyeler hayvan zehirliyor. Daha sonra kuş, balık, hatta bir ara yakın dostumum tarantulasına kadar (kısa süreliğine) vardı iş. Köpeğe hiç cesaret edemedim. Apartman dairesinde bana çok anlamlı gelmiyor. Ama yakında memlekete dönüş hazırlıkları yapıyorum. Şimdiden Aksaray Malaklısı araştırıyorum. Aksaray'a gittim baktım. En iyi yetiştiricilerden birisiyle iletişim halindeyim. Bakması zor ama 2 tane alacağım.
Kısaca bu işin mutfağında piştim. Acısı, tatlısıyla...bana hayvan düşmanı diyen adamın alnını karışlarım!
Geçelim...
Oğlumuzu hem insan, hem hayvan sevgisiyle büyüttük. Her gördüğü kedi köpeğe sarılır. Sokaklardakiler dahil. Defalarca eve köpek alalım diye yalvardı ama ben apartman dairesinin köpek için uygun olmadığı konusunda rijit bir tutum sergiledim. Kuzeninin kedisini seveceğim diye sürekli bahane üretip, oraya giderdi. Belki de hata yaptım bilemiyorum. Yuvadan ayrılıp, ilk yurtdışı deneyimi yaşadığı evde hemen köpek edinmiş tabii
Aferin ona...
Afsad üyesiyim. Dezavantajlı gruplar için onlarca proje ürettik. En son, merkezi Ankara'da bulunan Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı ile fotoğraf eğitimi projesi yürüttük. Onlarca sergi, atölye çalışması yaptık. Festivallere katıldık. Ödüller aldık. O çocukların dünyaya farklı bir gözle bakmasını sağladık.
https://www.zicev.org.tr/ Eşim, ekonomik durumu yetersiz bir çocuğun eğitim masraflarını üstlendi. Hala daha dezavantajlı gruplarla iletişim halindeyiz. Ara ara destek oluyoruz. Çocuklarla ilgili projelere hem maddi, hem emeğimizle katılmaya özen gösteriyoruz.
Kısaca bu işin mutfağında piştim. Acısı, tatlısıyla...bana çocuk demagogu diyen adama pabucu ters giydiririm!
Ama bu iş başka arkadaşlar...
Sokaklarda başıboş köpek varlığını, ucuz popülizme katık edecek kadar aklımızı yitirmedik. Buradaki devasa rantı görmemek için kör olmak gerek.
Ötelendikçe büyüyen ve herkesi derinden etkileyen bir problem bu. Buyurun son haberler...
https://www.sabah.com.tr/galeri/yasa...or-kurtardilar
https://www.ensonhaber.com/gundem/bi...din-kuduz-oldu
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/anka...alandi/3082251
Neredeyse günlük rutin oldu...
Milyonlarca hayvandan bahsediyoruz. Milyonlarca! Bu sayısı kısırlaştırarak veya barındırarak nasıl eriteceksiniz? Hangi bütçeyle eriteceksiniz? Hangi personelle eriteceksiniz? Ne kadar sürede eriteceksiniz? Kimsenin cevap verdiği yok, varsa yoksa hamaset, varsa yoksa ajitasyon...
Efendim, evet, başıboş köpek sorunumuz var ama bunu akılcı, insani ve medeni yollarla çözelim...
Tamam çözelim...
Nasıl arkadaş, nasıl? Yuvarlak laflarla yazmak kolay da, bunu nasıl yapacaksınız, söyleyen yok. Denediğiniz yöntemler işe yaramadı/yaramayacak/yaraması mümkün değil...kısırlaştırma ve barındırma ancak ve ancak makul sayıda hayvan popülasyonu ve ciddi bir seferberlik ile mümkün (dü). Artık değil. Yahu anlamıyor musunuz, milyonlarca hayvanı barındırmak veya kısırlaştırmak, ne ekonomik ne de fiziksel olarak mümkün değil. Bunu başaran ülke yok. Aradan kaçırdığınız veya tam olarak kısırlaştırmayı beceremediğiniz bir köpek, seneye 10 köpek, sonraki sene 1000 köpek...logaritmik olarak artar bu. Ülkede sosyal adalet yok, ama milyonlarca hayvanı yıllarca yaşatacak barınak yapmayı mı planlıyorsunuz? Buna kim inanır?
Bakın bu işi süründürdükçe hayvana daha çok zararınız oluyor, farkında değilsiniz. Buyurun Romanya örneği. Yıllarca kulak arkası ettikleri problem yüzünden sonunda milyonlarca hayvanı telef etmek zorunda kaldılar. 4 yaşındaki bir çocuğun ölümü üzerine akılları başına gelmiş. Bizde son iki yılda onlarca çocuk öldü/yaralandı, hala aynı hamaset, hala aynı ajitasyon...
https://epthinktank.eu/2014/01/13/stray-dogs-2/
Demem o ki, bu mesele ucuz kahramanlık veya hay huy derneklerin rant uğruna çözümsüzlüğü dayatması ile uzadıkça, ne insana ne hayvana hayrı olmayan deli saçması bir ezbere evriliyor. Ne kadar çabuk uyanırsak, o kadar iyi...