Merhaba herkese, motorumu bu gün hava şartlarından dolayı, zaten hava kötü, fırsattan istifade işe otobüsle gideyim, motorda bi yağ ıvır zıvır değiştirsin, bi bakıma girsin kendine gelsin deyip ustama emanet ettim.
Yazıyı yazdıktan sonra fark ettim ki, motor yerine otobüs kullansam, belkide kitap yazabilirmişim.
Motorun zararları +1 ekleyin bunu.
Can sıkıntısından nacizane, aşkımı tutkumu sizede aşılamak için, abandım harflere.
Umarım bir nebze merak uyandırır.
Önce şu MX (Motocross) ve Enduro olayını bi ayıralım , bunları aynı sanan arkadaşlar çok kalbimi kırıyor.
MX (MotoCross): Pistte parkurda yapılan bir spor. Piste rampa, yaslama denilen neredeyse 180 derece yatay girilen duvarda gidiyormuş misali alınan virajlar, arka arkaya dizilmiş kasis misali üzerinden geçmesi en kolay görünen ama pilotun bütün dengesini psikolojisini alt üst edebilen ondulalar ve hadi bi kaç saniye dinlenme molası niyetine verilen düzlüklerden oluşur.
Toprağın cinsine göre kum pist yada sert zemin pist olarak adlandırılırlar. MX te kullanılan motor tipi enduro motorlarla alakasızdır, tıpkı sport touring ve super sport gibiler.(Bana gore ayrı gezegenler)
Yani yapı-tasarım olarak farkları nedir dersek : amortisörler, tork-beygir çizgisi, vites oranlar ve görsel olarak far-stop, plakalık, ayna vs…
Enduro: Orman, arazi vs.. gibi yerlerde yapılır.
Ülkemizde bireysel genel olarak, "lan ne güzel hava var haydi bi belgrad atalım" şeklinde icra edilir, profesyonel yarışları tur üzerine değil, belli bir noktaya yardırma şeklindedir
Belli rotanız olsa dahi spontane takılıp yeri gelince kaybolup gezer-gazlarsınız, kafanızın dikine gidebilirsiniz (Cıvıtmadan).
Rota üzerinde sırasıyla çamur, kum, bayır, su geçişi, çakıl , kaya, kum , çöp , ot , b*k, hepsi olabilir. Hatta kış aylarında güzergah ve iklime göre kar ve buzda olur..
Enduro kavramı biraz karışık ve genelde yanlış bilinir.
Çoğumuz F650, Transalp, XT, KLR hatta DL gibi motoları enduro sanarız. Enduro denilen motorlar genelde tek silindir dehşet amortisörlere sahip max 110kg civarında makinalardır.
Ön lastikler 21 arkalar ise 18 olur. Üzerlerinde düşünce yuvarlanınca, yan yatınca kırılabilecek birşey yoktur (bu işte düşmek, yürürken adım atmak kadar olağan desek abartı olurmu).
Kilo inanılmaz önemlidir, saplandığınız kum yada çamurdan kuru ağırlığı 170kg olan motorunuzu 2 kişi çıkaramazken, bu aletlerde gazla bile tek başınıza çıkarabilirsiniz. Gene süper amortisörü olduğunu sandığımız 170 kiloluk motorlarımızda içler acısı amortisörler vardır. (Bu işe göre içler acısı , Bu iş için yapılmadılar çünki)
BMW F650 için Funduro tabirini kullanmış yıllar evvel. yakın geçmişte, tour endurosu denilmeye başlandı GS'lere. Bence konforlu yüksek touring motorlar bunlar.
Bu istatistik ve temel öğrenim konuları üzerine cilt cilt kitap yazılır, size burda sadece, katılmak çocukluk hayalim efsanevi "Dakar Rallisi" hakkında bile, abartısız 30 A4 kağıdı yazı yazabilirim inanın. Sayfalarca Redbull Freestyle turnuvalarından bahsedebilirim. Hayatımın hatunu Livia Lancelot hakkında şiirler yazabilirim. Ama şuan hedefim hiç cross denememiş kişileri gıdıklamak Onun için duygulara hitap edip, sinir sisteminize Hişt! Demek istiyorum.
Buraya kadar temel kısmı, çoğu alıntıları birleştirip kendi dilimde size nacizane açıklamaya çalıştığım kısımlardır.
Şimdi gelelim asıl meseleyee.
Birader neden cross ?
SuperSport, Cruiser, Scooter, Naked vs Bırakıp Cross geçmem için beni ikna et, hadi bana güzel şeyler fısılda...
Bi kere cross güzel şeyler fısıldamaz, Cross makina ne kadar güçlenirse, sesi elektrikli testereye o kadar daha yaklaşır.
Şahsen elektrikli testere sesi benim için Bir anne şevkati, bir Zeki Müren, bir Drowning Pool - let the bodies hit the floor .(Bu şarkıyı dinleyin efsanedir. Ama kiracıysanız sesi kısın)
Şimdi ülkemiz geneli çalışma ve yaşama standartlarına bakarsak bir çoğumuz işten güçten haftanın kaç günü araziye gitme fırsatı bulabiliyor kardeşim diyenleri göz önüne alalım.
Soru : Şehir içinde cross kullanılır mı ?
Cevap: Şehri nikahına bile alırsın.
Şehir içinde cross kullanmak kesinlikle ama kesinlikle neredeyse arazide kullanmak kadar keyifli (Bana göre).
Hemen kafamızda gündelik bir sahne yaratalım.
Mevsim yaz şehir İstanbul, semt lanet trafiği olan ümraniye olsun.
Hava cayır cayır yanıyor , günlerden hafta sonu.
(Bu kısım tamamen hayal ürünüdür, gerçek kişi ve kuruluşlarla kesinlikle alakası yoktur)
Trafikte arabaların kıpırdamasını geç yayalar bile aralardan zor geçiyor.
Kaskın içinde nefes almaktan bunaldın, kaslı grenajlı SS canavarın aralardan geçemiyor kaldırıma çıkman bi bela inmen bi bela..Uzun gidonlu, manevra kabiliyeti neredeyse sıfır olan O muhteşem nikelaj cruiserin bu kaldırıma çıkma aradan geçme fikrini düşünmüyor bile, hatta kontak kapatmayı düşünüyor.
Canımız ciğerimiz scooter bi çıksammı çıkmasam mı diyor, sonra kaldırım demirlerine grenajim sürter aksiyon bizim neyimize sittir et diyor.
Sonra arkadan sevmeyenler için iğrenç , ama sevenler için ninni gibi bi feryat kopuyor, Caaar. caaarrr ! Geliyor.
Kafayı ceviriyoruz agresif görüntülü, renkli gözlüklü, anteresan kasklı, kıyafeti festivali andıran birisi , cılııız , çirkiiin, uzun, acayip,bisikletten bozma, eşşek tipli, kiyafeti gibi rengarenk motoruyla, pençe gibi lastikleri asfaltta yanlaya yanlaya , bi kaldırıma bi yola girip girip çıkıyor, iki ayağı aynı anda peglere hiç basmıyor manevra yaparken, hep bi ayağı ilerde, acayip acayip kabile dansı yapar gibi çırpınıyor....
Çırpınıyor ama, sen sıcaktan mayışmış trafik beklerken, o yardırıp gidiyor, en kötüsüde ne kadar eğlendiğini hiç bilmiyorsun
Evet kaldırıma çıkmak kural çiğnemek demek, yayaları korkutmak demek, bayağı tepki görmek, hatta sağlam küfür yemek demek.
Ama hiç birimizde melek değiliz
Bazen hayatın bizim kurallarımıza uyması da fena değil..
Bunu hemen herkes en az bir defa yapmıştır..
Cennet vatanımızın , otobanlarında bile dünya kadar asfalt yaması , çukur delik varken, caddelerini sokaklarını, ara mahallelerini konuya katmıyorum bile.
Böyle yollara sahip bir ülkede, "ya şehir içi cross tehlikeli be, lastik yola uyumlu değil" demek ne kadar doğru siz karar verin.
Hatta ben işe gidip gelmek için kullandığım Extreme max'ıma, çakma Husaberg'ime, günlük gidip geldiğim ortalama 30km yolda, biraz daha güvenli gideyim diyip, asfalt lastiği taktım.
Markası bilindik bisey değildi ama orta hamurlu normal şartlarda gayet güzel idare edecek bi kalitede olmasına rağmen o gün işe nasıl gidip geldiğimi ben bilirim.
Dişli lastiklere alışkanlıktan mıdır bilemedim, ama ilk fırsatta dişli lastiklerimi geri taktım.
Size göre ne kadar doğrudur bilemem tabi ama benim söyle bi düşüncemde var, dişli lastik iyi kötü asfalta dayanır, ama bi SS lastiği orta derece mıcırlı yola bile dayanamaz
Cross motorlar sokakta caddede (SuperMoto'ya cevrilmedigi halde, ki SM çevirirseniz, caddeyi katleder bile) dişli lastiklerle her türlü hayatını sürdürebilirken, bide doğal ortamına salmak var.
Cross motoru toprak zemine sokmak, sanki hayvanat bahçesine tutsak edilmiş bi kaplanı, yağmur ormanlarına salmak gibidir.
Hatta yıllarca şehir içinde fıtı fıtı kullandığınız o gariban sessiz sakin Cross'unuz.
Toprağa girdiğinde öyle acayip davranırki, "Bu makina canlı kanlıymış, bu güne kadar ölü taklidi yapmış" dersiniz.
Toprağın kokusu, yeşillik , doğa, insanlardan, trafikten uzak, huzura yakın...
Çamur olmak sizin için kötü can sıkıcı birşey değil , tam tersine "Oh be kendime geldim" deme sebebiniz olur.
Yoğruldunuz zaman yoldaşınıza "Gel şu cafede bi 'Vayt çaklıt moka' içelim" demez, "La dur iki dakka, nefesim kesildi... Su yokmu sende su ?" Der çayır çimen uzanır, gebe manda gibi yatıp iç huzurunuzu bulursunuz...
Börtü böcek sever, hayvanlarla aranızı sıcak tutar, farkında olmadan çok sağlam bi hayvan sever olursunuz...
Söz meclisten dışarı ; "Güçlü makinalara meraklı, ilgili olan hanım kızlarımız" Cross görünce, SS motorlara baktıkları gibi bakmazlar, genel olarak özellikle kıyafet kask sebebiyle "Ay bu ne ayol" benzeri bakışlar atarlar.
Kimse size gelip kolay kolay "Ağbi kaç basıyo bu ?" demez... Gerçi "Ağbi hiç dağa çıktın mı ?" versiyonunu sorarlar ama olsun, hiç değilse alışılmışın dışında ...
Motorumun şurasına toz konmuşmu korkunuz olmaz, "ulan bu çamur nasıl temizlenir şimdi" derdiniz olur.
Arazide , "Ya yavaş giderim bi kask yeter." diyemezsiniz. Bot, dizlik, dirseklik, sizin için kasktan daha önemli olur hatta.
Arazide max. 50 km/h gidersiniz genel olarak.
Hız tehlikelidir, cesaret ister.
Cross ise tehlikeden çok yorucudur, güç ister.
Diğerleri hızlı yol müsait ise sizden hızlı gider ama sizin için müsait olmayan yol olmaz.
Enduro=Endurance.
Endurance=Dayanıklılık.
Neden bu kadar şeymi anlattım, canım sıkıldı, yazmayı severim, Cross kültürüne aşığım.
Günlük yaşantımda nerde olursa olsun gördüğüm konuştuğum herşeyin ucunu Cross'a bağlarım.
Aldığım nefes Cross..
Anlatıyorum, çünkü herkesin sabit bi yöne gitmesi üzücü, herkesin bir birini takip etmesi üzücü.
SS, cruiser, naked düşmanımıyım tabiki hayır, iki tekerli ise bizdendir.
Hatta bu efsane karizma Cruiserlar çocukluğumdan beri ilgimi çeker, nerde güzel parlak bir cruiser görsem, vaay çocuk yakışıklı derim.
Ama Cruiser geçmem için , tahminimce bi 15 yılım daha var
Abiler ablalar kardeşler , Cross deneyin, çevrenizde varsa 1 gün emanet alın hiç değilse bi toprakta sürün. İmkânınız varsa Enduro-Cross eğitimi veren kurslara 1 gün gidin devamı zaten gelecek.
Bir defa bu zehiri aldığınızda, ya bu zamana kadar niye hiç bakmamışım ben buna diyeceksiniz muhtemelen.
Bu kadar yazıyı yazdım çünkü sevdiğim tutkunu olduğum şeyleri başkalarıyla paylaşmayı seviyorum...
"Lan neymiş bu cross" diyecek kadar merak uyandıysa içinizde, benim için yeterli.
Mobilden yazdım imlâ hataları için özür dilerim..
Malesef biraz ağzı bozuk biriyim, farkında olmadan bir densizlik ettiysemde gençliğimize verin
Zevkler ve renkler tartışılmaz (600rr'ını pavyon turuncusuna boyayıp, göz tacevüzü yapan dayı hariç, onunki tartışılır.)
Her iki tekere saygım sonsuz.
Branş ayırt etmeden, "Motosiklet kültürünü" yaşamanız dileğiyle.
Tekerinize taş değmesin, hep düz bassın.
Motosikletinizle sağlıklı yaşlanmanızı dilerim.
Kontrollü gazlamalar.