Çin ile Türkiye'yi karşılaştırmak ilginç bir bakış açısı olur.
Türkiye'nin en zengin adamlarının hiç birinin oraya yatırım yapacak parası bile yok.
Oha diyeceksiniz tabi ama pazardan pay kapma meselesi göz önüne alındığında ve en azından %5 bari payımız olsun ki risk aldığımıza deysin diye düşündüğünüzde işler dışarıdan göründüğü gibi olmuyor.
Türkiye pazarının %5'ini hedeflediğinde misal 100 milyon dolar yatırım yeterli oluyorsa, Çin pazarının %5'i dediğin zaman yatırım rakamı 2 milyar dolara çıkıyor.
Bu paraları basacak yiğit bizim memlekette yetişmiyor.
Zenginliği ile göz kamaştıran Ali Ağaoğlu görgüsüzünün bile serveti 2 milyar doların çok altında.
Daha doğrusu bizim Türkiye'nin en zengin 100 kişisinin toplam serveti 100 milyar doları biraz geçiyor.
Yani kişi başı 1 milyar dolar!
En zengininimizin serveti 5 milyar doları bulmuyor bile.
Ne anlatmaya çalışıyorum ben???
İhtiyarlayınca böyle oluyor.
Şunu demeye çalışıyorum.
Fakiriz abicim.
Paramız yok.
En zenginimiz bile global ölçekte ancak uvertür olur.
Çin'in başardığı şey sadece çalışmakla olan bir şey değil yani.
Adamların yaptıkları irili ufaklı işler için gerekli yatırım miktarına Türkiye'nin bütün geliri yetmez.
Honda Türkiye'nin en çok satan markası hepi topu 30.000 motor satmış.
Çin'de 30.000 motor satan markaları motosikletçiler bile bilmiyordur.
Sorsan;
- aaa! öyle bi marka mı var?
derler.
Zengini bile fakir bir ülkede yatırım yapmak bin kere düşünmeyi, kılı kırk yarmayı gerektirir.
Motosiklet ve otomobil her halde en son akla gelecek yatırımlar.
Çünkü bu malı sadece iç piyasaya satarak yaşayamazsın.
Dışarı satmaya mecbursun.
Ama dışarı satamazsın.
Dünyanın en iyi aracını da yapsan standartlarını onaylamazlar.
Uluslararası çevreyi buna zorlayacak ne maddi gücün ne de askeri gücün var.
Yıllardır eyyy eyyy diye bağıra bağıra dostunda kalmadı.
Nasıl yapacaksın?
Çoğu zaman tersini düşünsem de bizi yönetenler uzaydan gelmedi.
Yani Türkiye'de de zeki girişken insanlar olduğunu, istenirse teşvik edilirse başarılacağını onlarda biliyor.
Ama bunu yapmamak için söz verdikleri için başımızdalar.
Uslu çocuk oldukları için siyasetin keyfini sürebiliyorlar.
Bundan vaz geçerler mi?
Yoksa onlar da bir zamanlar gençti.
Onlar da beyin göçünden yakınıyordu. Hatta bazıları bizzat kendileri göçmüş, amerikada avrupada kariyer yapmışlardı.
Onlar da sanayisi gelişmiş ülkelere bakıp iç geçiriyordu.
Onlar da ülkeyi yönetenlere sövüp sayıyordu.
Yeter çok yazdım.
Yılbaşını Türkiye'de geçireyim diye bir planım var.
Önümüzdeki 30 seneyi içerde geçirmek zorunda kalmayayım.