Bundan 2 sene kadar önce şu anki motorumu satıp Vstrom-1000 almıştım.
Böyle bir sürüş konforu yaşamamıştım daha önce.
Oturuş pozisyonu, süspansiyonları, virajı anlatılmaz yaşanır.
Özellikle shadow'dan sonra frenin ne demek olduğunu anlattı bu motor bana.
Frene basınca durması çok ilginç gelmişti mesela.
Hele gazı açınca hızlanıyor olması çok başka bir duyguydu.
Kız arkadaşımla beraber shadow'la uzun yola çıktığımızda sık sık mola verirken, v-strom'la sadece 1 kere yemek molası vererek Çanakkale'ye gitmemiz çok garip olmuştu.
Kısacası yakıt haricinde her şey mükemmeldi (şehir içinde 7 litre yakıyordu namussuz)
Ama gel gelelim shadow'un ruhu yoktu bu motorda.
Selesine oturduğumda plajda güneşleniyormuş hissi vermiyordu mesela.
Yokuşları çıkarken helikopter sesini duyamıyordum.
Kulağıma müziği takıp etrafı seyrede seyrede gezmenin tadı bu motorda yoktu.
Motor bloklarının içindeki patlama depoyu keşkül gibi sallamıyordu.
Ne kadar yıkarsam yıkayayım, güneşte gözümü kısarak bakabildiğim bi krom parça yoktu üzerinde.
En sonunda dayanamadım; o rahat motoru, inince iki kişinin bütün üstünü başını çantasına koyabildiğim motoru, uzun yolda kız arkadaşımın gıkını çıkarmadığı motoru sattım. Ve o konforsuz shadow'umu sattığım arkadaştan geri almayı başardım.
13.000 km'de aldığım shadow'um 70.000'i geçti. Hala pırıl pırıl, hala gürül gürül.
Bu bahar kendisine pasta sürprizi de yapcam