Benim gözlemim şöyle; genelde motosikleti ulaşım, evrak, pizza taşıma, vel hasılı iş için kullanma amacı taşıyan adam o motosiklete hobi olarak binen kadar kıymet vermez.
Ben iyi hatırlıyorum 10 yıl kadar önce ilk çıktığında Grande Punto araba almıştım, o ara bi kulübü vardı. Aynı model araçlar buluşuyor 100 araba pikniğe gidip otomobillerimizle ilgili sohbet ediyor, modifiye kitleri, chip tuningler vs. işlerle ilgili saatlerce laflıyorduk. Sonra bi arkadaşımı Punto ya binerken gördüm. başladık sohbete, ya böyle böyle biz kulüp işleri falan yapıyoruz diyince hiç anlam veremedi. Şirket arabasıydı altındaki. Ee normal araba aga bu ne kulübü, neyin kafasını yaşıyosunuz diyince ben de mevzuuya onun açısından bakmıştım. Adam haklı. Bizim o ara kendi aramızda ayrı bi diyalog ortamına vesile olan şey sadece bi seri üretim binek arabaydı. Bi sürü kullanıcı kontağı çevir işe götürsün getirsin diye bakıyordu. Tamam doğrusu da oydu zaten. Hani özel seri bi Camaro olsa, hadi onu da bırak temiz bi kaplumbağa olsa daha anlaşılır olacaktı. O ara ne zaman bi Punto görsem basardım kornayı. Sonradan geçti tabi hevesimiz. Şimdi trafikteki bütün puntolara korna çaldığınızı düşünsenize. Eliniz kornada gezmeniz lazım.
Vel hasılı bu mevzuyu niye anlattığımıza dönelim. İnsanlar kendilerine hobi edindikleri şeyle ilgilenen başka insanlar görünce sevinirler, saatlerce konuşacakları ortak bi mevzuları vardır artık. Düşünün, eşinizin zoruyla gittiğiniz bi davette düğünde falan masada bi başka motorcu denk gelirse, ortamın tüm sıkıcılığı gider bi anda. Başlarsınız yeni modeller, eğitim tüyoları, ekipman sohbetleri... İnsan kendine benzetiği için sempati duyuyor.
Genelde bu işe hobi amaçlı binen adam yol yaparken zevk almak ister, aynı mesafeye 150 CC bir motosikletle de gidebilecekken, daha çok zevk almak için CC yükseltir. Elinin altındaki hızlı tepki veren, yolla arasındaki bağı daha iyi ileten nispeten pahalı modellere heveslenir. Trafikte aynı şekilde yüksek CC bir motora binen adam görünce de ha evet bu motoru ulaşım amaçlı değil, keyif için almış belli, diye düşünür. Bu yüzden küçük CC motosiklete binen adamın işe gidip gelen o motora zorunlu olduğu için binen bi vatandaş olduğu ihtimali yüzünden genelde korna çalmaz. Selam verdiği herif benim şirket arabalı Puntocu hesabı çıkarsa, ne korna çalıyosun bilader diyebilir çünkü.
Özetle, ben genelde hafta içi istanbul sokaklarını arşınlarken pek selam, korna işlerine girmiyorum. Ne zamanki keyif için pazar sabahı full koruma Şile yollarına düşmüş motorcu görüyorum, istisnasız selam veriyorum. Küçük büyük motor farketmez. O gün keyfine çıkmış adam belli. Diğer türlü Barbaros'tan aşağı inerken durup dururken pek gülücük dağıtıp selam vermiyorum. Bu arada tabi kendi motorumun modelinden (markası değil) görürsem ufak bi dıt dıt yaparım. O da noluyo lan diye bakınca anlar anında durumu. Ha bu arada son 3 yıldır PT Cruiser kullanıyorum. Tahminen Türkiyede 100 tane anca vardır. Zor ama arada denk geliyor trafikte. Hemen suratta bi gülümseme, dıt dıt
Uzattık lafı. Bu işin özeti bu galiba. İnsan kendine benzeyene selam veriyor. Bazısı benim gibi sadece keyif sürüşü yaparken Polyanna oluverir, bazısı ayırd etmez, bazısının da burnu binbeşyüz metre irtifadadır 100 binlik motora biniyorum lan der kimseye selam vermez.Anlayacağınız bu işler narin bu gün olmaz ali belki yarin.