Bilmediğinin gizli düşmanıdır insan.
Bazen de bildiğini sandığının kölesi...
Bu, insanın fıtratında olan bir özellik. Kimyasında, mayasında olan bir sır...
Bu sırrı anlayıp, yol gösteren, öğreten, yanında yürüyüp doğruyu işaret eden birileri gerektir insana...
Yoksa insan,
bilmediğinin gizli düşmanı, bildiğini sandığının da kölesidir artık...
TMF olarak Hakkari'deydik.
Orada başlattığımız "Motosikletle tanıştırma, tanışmış olanları yarıştırma" programımızın sistemini oturtup döndükten sonra hep aynı kısır çerçevede geçen sohbetlere şahit olduk yine...
... ee, siz neler yapıyorsunuz, nasıl gidiyor çalışmalar?
Gayet iyi çok şükür. Biz Hakkari'deydik, yeni döndük oradan.
Ciddi mi? Nasıl oralar var mı sıkıntı falan..?
"Hiçbir sıkıntı yok maşallah, ama benim anlatmamla olmaz bir dahaki sefere bizimle gelin siz kendiniz görün,"
... ve artık sıkıldık bu tarz muhabbetten. Çünkü Hakkari'de İstanbul'da olanın, Giresun'da olanın dışında bir şey yok.
"BEŞİKTAŞ FORMALI ÇOCUK"
Ne o okulun ne de hakkında yazdığım çocuğun adını vermeyeceğim.
Hakkari'de okulun bahçesine 10 motosiklet 2 atv onlarca TMF flaması, damalı bayrak ve tabi ki Ay-Yıldızlı bayraklarımızla giriş yaptık... Her yan kırmızı beyaz, bahçe şenlik alanı gibi...
Çocukların yüzlerindeki sevinci görüp coşmamak mutlu olmamak mümkün değil. Yüzlerce çocuk motosikletler ve atv'lere binmek için sabırsızlanıyordu.
Anadolu Ajansı'ndan arkadaşlar geldi yanıma.
Bekir Bey eğitim başlamadan önce birkaç fotoğraf alalım. dediler.
"Tabi ki" dedim ve motosikletleri dizdik yan yana. Her motosikletin arkasına bir flama veya bayrak gelecek şekilde çocuklar da dizildiler, hepsi kıpır kıpır.
Sıranın başında Türk Bayrağı olsa iyi olur diye düşündüm ve yanımda duran Beşiktaş formalı çocuğa seslendim,
"Koçum hadi koş şu kamyonetin orda duran bayrağı al gel de buraya koyalım onu...
" 9 ya da en fazla 10 yaşında olduğunu tahmin ettiğim Beşiktaş formalı çocuk yanımdan bir adım uzaklaşıp,
"Ben o bayrağa elimi sürmem" dedi.
Şok oldum, öylece kaldım. Hiç ama hiç beklemediği bir tepki görünce insan ne diyeceğini ne düşüneceğini bile bilemiyor.
Başımdan aşağı kaynar bir kazan su döküldü sanki. "Karşındaki çocuk Bekir Yunus" dedim kendi kendime. Beynimin içinde yankılanıp duruyordu o cümle.
Henüz karları erimemiş Sümbül Dağı'nın soğuk rüzgarına rağmen üzerinde incecik bir kazakla duran bir başka çocuğun ceketimi çekmesiyle geldim kendi kendime.
Hocam ben getireyim?
Evet anlamında başımı salladım sadece.
Uğruna bu topraklarda yaşayan her milletten, her mezhepten ve her dilden herkesin tereddütsüz şehid olduğu Bayrak geldi, fotoğraflar çekildi ve eğitim başladı.
Bir saate yakın zaman geçmişti ve çocuklar neşe içinde motora binmeye devam ediyordu. Gözüm Beşiktaş formalı çocuğa ilişti bir an. Sırası gelmiş motora biniyordu. Okulun etrafında tam bir tur atışını kesintisiz izledim. Bir daha döndü, sonra bir tur daha.
Sonra sıra bekleyen arkadaşlarının yanına gelince indi motordan ve sıranın sonuna geçip yine binmek için sıra beklemeye başladı.
Sonra birden sıradan ayrılıp koştu Beşiktaş formalı çocuk. Fotoğraf çektikten sonra okulun duvarına yasladığımız Türk Bayraklarından ikisi rüzgardan düşmüş yerde duruyordu. Hiç birimiz o ana kadar fark etmemiştik.
Beşiktaş formalı çocuk eğildi ve boyundan birkaç kat büyük şanlı bayrağımızı kaldırdı, güzelce diğerlerinin yanına yasladı yeniden, sonra da diğerini...
... ve koşup sırasına geçti yine. Kimse görmedi Beşiktaş formalı çocuğun bunu yaptığını ve kimse görsün diye de yapmadı...
Ben hayatımın en etkili derslerinden birini çıkardım buradan.
Bundan sonrası sizin ne hissettiğiniz, ne düşündüğünüz, ne bilip ne anladığınızla ilgili artık.
Alıntıdır: Bekir Yunus UÇAR http://www.tmf.org.tr/1_insan_1_bayrak_1_ders.asp
Rastgeldim okudum ve etkilendim. Sizinle paylaşmak istedim.