Okumayı sevmeyen arkadaşlar; Özet için renkli yazıları okuyunuz.
Motora ilk 125 cc bir motosikletle başlamıştım. Nam-ı diğer CBR 125.
İlk selesine oturduğum zaman ben bunu nasıl kullanacağım diye düşündüm. Sonrasında kontağı çevirdim ve ilk turumu attım. Hızlanmasına hayran kalmıştım adeta uçuyordu benim için. Ondan öncesinde sadece bisiklete binmiştim tecrübem sıfırdı.
O günden sonra benim bebeğim olmuştu sürekli internetten, yakın çevreden edindiğim bilgilere göre kullanım tarzımı şekillendirdim. Dağ tepe bayır her yeri geziyordum onla ne hararet sıkıntım vardı ne yakıt. 125cc 4 zamanlı bir motor ne yakabilir ki en fazla.
Yaklaşık 15 bin km kullandıktan sonra ara hızlanmaları, son sürati artık beni etkilememeye başladı ve içim buruk bir şekilde ilk bebeğimi sattım.
Artık 250 cc ye geçme zamanı gelmişti çok fazla heyecanlanıyordum. İvmelenmesi olsun son sürati olsun internetten 7/24 videolarını izliyordum, izledikçe kalbim daha da hızlı atıyordu.
-
Ve hyosung gt250R'da karar kıldım diğer bebeğimi.
Selesine oturdum 1. vitese taktım ve gazı açtım ve kaskın içinde kocaman bir gülümseme belirdi bir anda. İlk motora başladığım zaman aklıma geldi. Tam olarak aynı duygular olmasada ona benzer duyguları yine yaşadım.
125cc ile 250cc arasında çok abartılacak bir fark yok ama uzun süre 125cc kullanan insan için 250cc gayet tatminkar.
Bu bebeği de çok sevmiştim. Artık gönül rahatlığıyla otobana çıkabilirdim. 125 cc otobanda tehlikeli olabiliyordu benim için.
Yine gezmediğim yer kalmadı. Gerek şehir içi gerek şehir dışı dolu dolu 27 bin km devirdim. Hararet sorunu yok, yakıtta çok büyük bi fark yok.
Sonrasında bi değişiklik olsun diye chopper'la devam etmek istedim. Ve mct 250 aldım. (Aldığım günü bile hala hatırlamak istemediğimden onu yazmayacağım.)
Zor bela ite, kaka 10 bin km de onla yapıp hemen satıp kurtuldum.
Toplamda 52 bin km yi devirdikten sonra artık 600cc ye geçmeye karar verdim. Fakat gezmeyi çok sevdiğimden dolayı bu sefer ki terciğimi uzun yola elverişli bir motordan yana kullandım.
Ve Fz6 Fazer alarak ilk 600cc motoruma kavuştum.
Devir işlemlerini hallettik ve hemen koştum yeni aşkıma.(Bebeğim diyemiyorum artık. Kendisi büyüdü ve aşık etti beni kendine.) Selesine oturdum ve marşa bastım. O an motosiklete dair her şeyi bir anda unuttum. Yıllarca hayalini kurduğum o 4 silindir artık benim için çalışıyordu. O kadar çok heyecanlandım ki ne yapacağımı şaşırdım. Kendime gelip toparlandıktan sonra 1.vitese taktım ve ağır ağır yürümeye başladım. Hemen uygun bir düzlük aradım, o ivmelenmeyi, o gücü hissetmek istiyordum. Uygun bir düzlüğe geçtim ve ne olur ne olmaz diye 2. viteste açtım gazı. Kocaman bir hayal kırıklığı oldu bende. Bu ne dedim 250cc den biraz daha hallice. Meğerse 7 bin devirden sonra kendine geliyormuş bizimki. Devir saati 7 bini geçtikten sonra hiç beklemediğim bir anda geriye yapıştırdı beni. Kaskın içinde çığlık atıyorum zevkten. O an anladım neden küçük cc den başlayıp tecrübe kazanın dediklerini. Sıfır tecrübeyle Fazer'a binseydim başıma büyük dertler açabilirdim. 250cc den sonra resmen ilaç gibi geldi Fazer. Gideceğim yolları düşündüm hemen kısalmıştı benim için yollar. Hem oturuş pozisyonu rahat hemde yeterince güçlü. Fakat şehir içinde fazla trafik olan bölgelere girerken 2 kere düşünüyordum artık. İki bacağımın arasında cayır cayır yanan motor bloğu vardı. Alışık değildim hararete. Yoğun trafikte fan sürekli devreye giriyor, fan devreye girdikçe benim canım sıkılıyordu. Şehir içinde 125-250 cc yi özlüyordum zaman zaman. Sportif bir kullanım tarzım olduğu için de pompacıyla da samimiyeti ilerlettim.
Doya doya binerken Fazer'a bir gün hem benim dikkatsizliğim hem karşı tarafın dikkatsizliği sonucu çok düşük bir hızda (10 km/s) arabanın kapısına çarptım ve sol elimin parmakları kırıldı. Daha 15 bin km kullanabilmiştim halbuki. Elim alçıda kullanamadığım içinde satmak istedim ve 15 bin km lik maceradan sonra noktaladım Fazer'la aramdaki hukuku.
250 cc den 600cc ye geçtiğimde arasında ki büyük farkı öğrenmiş oldum. 250cc nin 3.viteste yaptığı hızı 600cc 1. viteste yapıyordu ve çok kısa sürüyordu bu hızlara ulaşması.
Çok dikkatli olunması gerekiyor. Şayet aradaki fark hiçte azımsanacak gibi değil.
Sonrasında elim iyileşti tekrar sağlıklı biçimde motosiklet kullanabileceğime kanaat getirdikten sonra 1000cc safkan bi super sport fikri aklımı çeldi.
Yamaha'nın da tadı hoşuma gittiği için tekrar Yamaha'yla devam etmek istedim ve R1 sahibi oldum.
Tekrar o 4 silindirin verdiği heyecan vardı içimde. Yine önce güvenlik diyerek 2. viteste uygun düzlükte açtım gazı ama hesaplamalarım yanlış çıktı. Motor bir anda şahlanıp tekere kalktı. Neyse ki güvenli bir şekilde tekrar indirdim önü ama bu sefer çığlık bile atamadım kaskın içinde. Nutkum tutuldu bu sefer. O ivmelenme, o ivmelenme hiç tahmin etmiyordum. Videolarda izliyordum çok çabuk hızlanıyordu ama gerçeği çok farklıymış. Bıraktığı o hissiyat çok ayrı çok farklı. Asfaltı ağlatmanın ne demek olduğunu öğrendim. Fakat fazlasıyla büyük bir sorun oldu. Şehir içine giremiyordum artık ilk ışıkta hararet 100 lere dayanıyor. 2. vitese atmak bile zor oluyor zaman zaman. Motosiklet üstünde sıkıntıya girmemeliyim, motosiklet sıkıntılarımı atmalı. Bu motorla sadece trafiğin çok olmadığı yerlerde o zevki tadıyorum. Ama o güç için sanırım değer. Aklını başından alan bir ivmelenmeye sahip bu sıpa.
Kısacası 250cc den 600cc geçtiğimde yaşadığım o büyük farkı 600cc den 1000cc ye geçtiğimde de yaşadım. 1000cc nin her yiğidin harcı olmadığını öğrendim, hele ki tecrübesi olmayanlara.
haa bu arada pompacıyla kanki olduk artık.
Okuyanlara teşekkür ederim. Cc büyütmek isteyip, aradaki farkı ufakta olsa hayalinde canlandırmak isteyen arkadaşların işine yaraması için yazdım. Eğer işe yararsa ne mutlu bana.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2016 Temmuz güncellemesi;
Aradan 2.5 sene geçmiş bu dönem içerisinde ara ara aile baskıları yüzünden motordan uzak kaldım.
R1'i tanımlamak gerekirse iflah olmaz bir hayvan diyebilirim. Hem yakıtı hem gidişi insanın aklını başından alıyordu. Biraz da apaçilik moduna girdim tek teker denemeleri, stopie denemeleri derken kendimden korkmaya başladım.
Ve R1'i de satmaya karar verdim. 1000 cc den sonra motora başladığımdan beri hayalim olan hayabusa'ya binmek vardı.
2007 model bir hayabusa'ya kavuştum. Hayabusa yüksek süratte ve ara hızlanmalarda güven hissiyatı veren bir motor, lakin iş durmaya gelince gerçekten koca bir enkaz diyebilirim.
Yakıt olarak da oturuş pozisyonu olarak da Fazer kadar rahat olduğunu söyleyebilirim. (Tabi bunu dediğime çok tepki gösteren oldu ama ben hiç bel ağrısı ve cüzdan hafifliği hissetmedim.[Elbette R1'den sonra ]). Eğer aile baskısı olmasaydı uzun süre binmeyi düşünüyordum fakat kadranı görünce zorla sattırdılar. (Önceki sahibi eski tip kadran takınca olanlar oldu tabi.)
Hayabusa'dan sonra 5-6 ay kadar motorsuz kaldım her geçen motora iç geçiriyordum. Motosiklet içimde çok büyük bir yer eden alet olmuş bu zaman içinde. Evdekilerle yavaş yavaş aram bozuldu, sırf motosiklet için küçük bir çocuk gibi davranmaya başladım. (bu davranışlarım sayesinde kısa zamanda olacak bir işi kendi ellerimle erteledim. Forumdaki yaşı benden küçük arkadaşlara küçük bir tavsiye; asla motor motor diye üstelemeyin. Ailelerimizin bir bildiği var imiş. )
En sonunda çabalarımın karşılığını aldım ve motor arayışlarına tekrar girdim.
Hayabusa'ya izin çıkmadığı için başka bir motor aradım kendime. Büyük kararsızlıklar sonucu tekrar Fazer'da karar kıldım ama bu sefer hacmi genişlettim birazcık.
Fz 1 Fazer Abs yeni motorum oldu.
Yollar yine kısaldı tabi benim için. Yaklaşık 4 ay kadar bir birlikteliğimiz oldu ve bu süre zarfı içerisinde 12 bin km kadar kullanıp satmak durumunda kaldım bazı nedenlerden ötürü.
Fz 1 Fazer bana çok balon bir alet geldi. 1000 cc gücünü hissedemedim. Elbette racing bir makine gibi olmayacağını bende biliyorum ama 150 hp güç değilde sanki 100 hp gibi hareket ediyordu ve 1000 cc nin hakkını verecek şekilde yakıyordu. Belki de benim alet ayarsızdı bilmiyorum ama ne yalan söyleyeyim Fz 6 Fazer'ın tadını başka hiç bir motordan alamadım.
Hayabusa'dan sonra yükseldiğim sırayı takip ederek tekrar düşmeye başladım.
Fazer 1'i satınca bir süre daha motorsuz kaldım ve elime geçen ilk fırsatta yeni makineme kavuştum.
Fz 6 Fazer alırken 600F le arasında ciddi git geller yaşadım. Hatta her iki motorun sahibini arayıp motoru getirmelerini istemiştim ve ikisi de karşımdayken bir karar verip fazer 6 almıştım.
Bu sefer yine aynı ikilemde kaldım ama farklı tatlar tatmak istediğimden kararımı 600F lehine kullandım.
600F efsaneleştiği kadar var. Giderken güven veren, frenleri başarılı, yakıtı az ve sağlam bir motor.
2 hafta kadar oldu alalı motorumu şu an için 2 bin km kullanabildim. Eğer bir sıkıntı yaşamazsam bu motorla uzun yıllar birlikteliğimi sürdüreceğim.
Buraya günlük tutarmış gibi oldum ama yeni başlayan arkadaşlara, merdivenleri yavaş yavaş çıkmanın, her çıkışın bir de inişinin olduğunun, önemli olanın kaç yaptığının değil, ne kadar çok km yaptığının bir nebze de olsa farkına vardırabilmek.
Kendi çapımda bir şeyler karaladım. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Birkaç tane de fotoğraf ekleyip zenginleştirelim.
Lastik için köpük taşımazsanız sizde otobanda mahsur kalabilirsiniz
Ve son motorum.