Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax

02.06.2013 Bir İzmir Direnişi Hikayesi

    REKLAM ALANI
  1. #1
    Kaplanboğa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    16 Mayıs 2012
    Motosikleti
    SYM Wolf 250ni


    Uploaded with ImageShack.us



    Uploaded with ImageShack.us


    "..bandanamı doladım yüzüme ve aynaya baktım. korkma erdem dedim, tereddüt bile etmeyeceksin, birşeyler yapmalısın artık.. Beyaz kaskım, beyaz ayakkabılarım dışında simsiyah giyinmiştim ve kapıyı çarptım, çiseleyen yağmurda motorumu polislerin arasında sıkışmış olduğunu düşündüğüm öğrencilerime doğru sürdüm. Aradığımda güvenli bir yerde olduklarını öğrenince binlerce insanın toplandığı gündoğdu meydanına doğru yöneldim fakat montröyü yüzlerce çevik kuvvet polisinin kapattığını görünce ara sokaklardan alsancağa ulaştım. Motorcu olmak böyle anlarda baya bir avantajlı oluyor diye geçirdim kendi kendime, çok geçmeden genç, yaşlı, erkek çoğunlukla kız kalabalığın anarşinin tadına vardıklarına şahit oldum, yükselen kara bir dumanın etrafında bu hale gelmemizin nedeni olan insana atılan küfürden şarkılar.. bir market bulup uzun winston aldım, ve onu kalan tek soğuk bira ve son günlerdeki favorim olan efes maltla taçlandırdım. motorumun üzerinde yan oturup içerken karşımda oturan grubun içinde olduğumuz durumla alakalı muhabbetlerini dinledim, tek kelime etmedim, biramın yarısını çöpe attıktan sonra etrafı kolaçan etmeye ve şehrin karşıma hikeyeler çıkarmasını umarak kuzeye, limana doğru sürdüm, polisler orada yoktu güzel bir kaçış rotası olabilirdi.. yarı daire çizdikten sonra günlerdir görüntülerini izlediğim manzarayla karşılaştım. tek başına duran, etrafa su fırlatan bir toma. Motorumu kaçışımı kolaylaştırması için yolun ortasına açılı koydum, kontağı kapattım ve manzaranın tadını çıkardım. onlarca insan sokaklara bariyerler kurmaya çalışıyor, sulardan kaçışıyor, bazıları takibini hesaba katarak dibine kadar giriyor, o anda sinirli bir ejderha gibi beş bir yanından zehirli dumanlar çıkarıyordu. hep aynı insanların olduğu düşüncemin çürümesi iki metre öteme düşen suyun burnumu, gözlerimi yakmasıyla oldu, insanlar öğürüyor, boğuluyor bazıları inadına savaşıyordu. elimi cebimdeki limona attım fakat gerek olmadığını düşündüm, motorumu güvenli bir yere çektim, bir adam polislerin nerede olduğunu sordu, keşiflerimi onlara anlattım, hoşuma gitmişti bu iş. ceketimi çıkarmadım, bütün kış olduğu gibi beni sudan koruyabilirdi, eldivenlerimi de, biber bombalarını geri fırlatabilmek için tıpkı kışın ellerimi ısıtmak için motora dayadığım gibi, yüz korumamı taktım, bu sefer beni soğuktan değil üzerimde ne etkisi olacağını bilmediğim gazlardan korunmak için. ve sonra yürüyordum, ejderhaya doğru, şovalye gibiydim.. elime bir taş aldım ve hızımı alıp kolumu koparırcasına ona attım, askerde de el bombasını atamıyordum zaten 5 metre sağına düştü, başka bir taş ararken kızın birinin büyükçe bi taşı parçalamaya çalıştığını gördüm, yardım ettim ikimizin de taşı olduğunu düşünürken ayaklarımın dibinde suyun patladığını gördüm., ilk tepkim sokağa girmem gerektiği oldu, ilaçlı su burnumu kavuruyor, gözlerimi yakıyor, öğürürken bir arabanın bagajına tutunmama neden oluyordu. Derin nefesler almaya çalıştım, limonu kullanmadan geçti, gerçekten kafa yapıyordu. Bu sinirimi daha da arttırdı, panzerin önünde dikilen ve sürekli kornasıyla sloganlar atan kırmızı alfa romeo arabanın kalabalığa verdiği yüreklendirme, panzerin suyunun bitmesiyle birleşince havada kavis çizen onlarca taş tomanın üzerinde perküsyon yapmaya başlamıştı bile. Arkadaşını korumaya gelen başka bir tanesini görünce geri koşmaya başladım, zavallı yaralı hayvan elindeki her butona basmış olacak ki birden her yer gaz bombası oldu, işte o an geldi dedim kendi kendime, yakınım düşen bombaya doğru geriye koştum yoğun gaz arasından ilk tutma teşebbüsümde boşluğu tuttum, doğruldum, bir daha pofuduk dumanın içine elimi daldırdım, tutmayı başardığımda ömrünü doldurduğunu ufak öksürüklerle belli etti, elim yanıyordu. yere attım, ayaklarımla futbol oynar gibi aksi yöne koşmaya başladım, bu benim ganimetimdi, suya attığımda tava gibi dumanlar çıkardı, elimi yaktı gene suya, gene suya. motora koştum, bagajıma bi güzel koyuverdim ve tomaya saldıran insanların kaynağı olan yere sürdüm, yola doksan dereceyle yan ayağın üzerinde oturup etrafımdaki protest ruhun tadını bir sigarayla çıkardım, gruplar ıslıklar, sloganlar halinde tomaya gazaları mübarek olmasına gidiyorlardı, sırayla ilaçlı su yiyip dönüyorlardı. Ama çok mutlu görünüyorlar.. orda dikilmemin nedeni çok geçmeden biri kadın iki kişinin ayağından yaralanmış mavi tişörtlü ayağı kanlar içinde bandajlı bir adamı hastaneye götürebilir miyim diye sormasıyla belli oldu, yarası ağır değildi, bira şişesi patlamış ayağında, atla bakalım adamım biraz gezelim dedikten sonra usulca acile sürdüm, ani fren yapmak zorunda kaldığımda sarılmak zorunda kaldı, özür diledi, önemli olmadığını, artık kardeş sayıldığımızı söyledim. kolunun altına girip odada 2si doktor 5 kişiyle bıraktıktan sonra görüşürüz kardeşim diye bağırarak çıktım oradan, çok mutluydum, daha dik sürüyordum artık, biraz ilerdeki otobüsün akibetini sordum bir adama, yaktılar dedi, hassktir ya detip oraya vardım beş saniyede, üç marjinal arkadaşım bana şöförlerin kendisinin bıraktığını anlattı, onlar da yakmışlar, barikat işlevi görüyormuş ve arkasında 5 tane daha otobüsün üzerindeki spreyle yazılmış anarşi logoları, çük resimleri ve sloganlarına baktım, bunları yaparken 5 tane parke taşlarından kunduz becerisiyle yapılmış barikatı kaldırımlara çıkıp inerek geçebilmiştim. kordona çıkıp bir sigara daha içtim, önümden geçen orta yaşlı ablanın absolütümüzü de aldık çıktık bizde nidalarına kaskımla ayneen diyerek cevapladım, meydanın ortasında, en iyi arkadaşımın üzerinde otururken herkese selamlar veriyordum, bunu çok sevmiştim. Biraz daha yaşamalıyım.. barikatları, kaldırımları aşıp tekrar otobüslerin oraya gittim, bir otobüsün şöför kabinine doluşmuş insanlar gördüm. ve bana ters bakan bir çift göz, beni polis sandığını düşündüm, iki oğlana süreceklermi diye sordum, evet abi dedi, abi sen polis misin, kardeşim hangi polisin bu ortamın içine girmeye götü yer derkenki ses titremem işlerin ters gidebileceğini anlamama sebep oldu, devam ettim, bir barikat daha aştım, yüksek bir kaldırım, çık, erdem artık eve gitmelisindir belki, usulca ilerle, o kadının göğüslerine bakmamayı dene, in kaldırımdan sokağın ortasına gir ve insanlar aksi yöne koşmaya başlasın, geriye bak, dumanların yükseltiğini, koşuşan insanların giderek gökovadaki dalgalar gibi arttığını gör, motoru çevir, biber gazıyla tanışma vaktin. gözlerimi ilk bir iki kırmışımda motorumu hala kullanabileceğimi düşündüm, üç metre ileride giderek bıçaklar batmaya başlamıştı ki kunduz kardeşiliğinin barikatında ani fren yapmayı başarabildim. gözlerim.. gözlerim.. bağırdım fakat yanımdan barikatları aşıp koşturan insan sayısının azalmasının polislerin, dolayısıyla daha çok gazın geldiğine işaretti, karşımda aşamayacağım bir parkeden kavis ve aklımda aferin erdem bin ton insana bin ton söz verdin, şimdi çıkmalısın bu durumdan yankıları vardı, kaskımı sıyırdım depoya koydum, zorla açabildiğim gözlerimi acılarla boğuğup bir milim açabildim, haftalar önce kavramasını kolaylaştıması için eklediğim fermuarımı kavradım, indirdim sıkışmasına aldırmadan kolumu içimdeki kapşonlunun cebine sokmaya çalıştım, ikinci denememde yumuşacık limonumu eldivenlerimle kavrayabildim. o an aylar öncesindeki güzel bir tekila akşamından beri o anı beklediğini düşünmüyordum tabii ki. ağzıma soktum, dişledim gözlerime bastırdım, hiç gözünüze limon bastırmayı düşündün mü? ben de öyle. ölümcül acıtıyor ama gazdan daha fazla değil.. Sana yardım edeceğiz diye iki çocuk koşturdu, kaskımı al dedim, sağa doğru geriye açıladım motorumu, çalıştırdım, bire attım kaldırıma yaklaştığımda sadece bunu daha önce yüzlerce kere yaptım bir daha yapabilirsin dedim, çıktım, gözlerim, ciğerlerim kanamıyordu ama öyle hissettiriyordu, kordona çıkmalıyım, bütün gün insanlar güvenli olduğunu tweetleyip durmuştu geçitte motorumu bıraktım, insanlar hazırlıklı geliyordu, antiseptiğe ihtiyacım vardı ne olursa olsun, bir teyzeye elindeki şişenin ne olduğunu yakardım, talcid dedi ellerimle yüzüme bocaladım, acı ordaydı, gözlerim aralanabiliyordu tek aradığım kaskımı alan çocuktu, enim güzel beyaz kaskım, heryerdeki yüzlerce koşuşan insana bakabildim, motoruma dönüp bu siktiğim yerden gitmeliydim, kask umrumda değildi fakat ön tekerleğimin dibinde beni bekliyordu. o çocuk, ben körebe oynarken oracığa koymuştu, herşey başlayalı iki dakika olmuştu.. kaskımı arka bagajıma iliştirip gazdan en uzak yere, denizin yanı başına gitmeye çalıştım, çimlerden geçerken sağımdan insanlar bana doğru koşuyorlardı, ardından gelen bombaları farkedememiştim, oturakların yanıbaşında yan ayağımı indirdim, yardım istiyordum, eve gitmem için gözlerime ihtiyacım vardı, insanlar geçiyorlardı, birindeki şişeyi gördüm, süttü. ellerimle sürmemem gerektiğini söyledi, yüzüme kapağına açtığı delikten tazyikledi, rahatlamıştım fakat limon daha az acıtıyordu. Sonra insanlar geldiklerini bağırışmaya başladı, ejderhalar arnavut kaldırımlarındalar, kaçış rotamdan geliyorlar, buraya giremeyeceklerini bağırıyordu bir çocuk, antilop sürüsünün arasına motorumu sürdüm, binlerce insan, tomoların içeri girmesiyle bufalo gürüsüne karışmıştım, sağımdan solumdan sıkışmıştım, panik içinde koşuyorlardı, dengede kalabilmeye çalışıyordum, bu durumu atlatamam.. sonra köşeye sıkıştık, cumhuriyet meydanına doğu gitmem gerekiyordu, açımı dikleştirmemle insanlar çarpmaya başladı, önüme ve arkama, birisi abi benide al dedi, hayır dedim, dengemi bozacak birşeye ihtiyacım yoktu ama atla demem 1 saniye bile sürmedi, bindi. bir metre bile ilerlememşitim, ilk karşımdaki onlarca çevik polisi gördüm dibimdeydiler, köşeye sıkışmış cenin pozisyonu almış onlarca genci, copluyorlardı, köşeye sıkışmışlardı, sıkışıyorlardı, oraya doğru koşan yüzlercesi vardı, dövülüyorlardı, ağlıyorlardı, yüzündeki dehşeti farkedebildim ama ilerlemeye devam ettim. yavaş yavaş, ilk polisin bir kol boyu yanından geçtiğimde cop yememiştim, sonra diğerinin, sonra diğerinin, şiddet vardı, korku vardı, nefret vardı onlarca polis, cop kask, kalkan vardı, hepsi dirseğime değiyordu ama zaman yavaşladı ben, ve arkamdaki karma'm onların arasından usul usul, ilerliyorduk.. kutsanmış gibiydim..

    sonra seyrelince yeterince onlar, çevirdim sağ bileğimi, sonuna kadar. artık isteseler de tutamazlardı, iki, üç, sola kontra, sağa kontra, dengeli bir duruş, sağa yatış, vites küçült, bas, kavra, gene bas. güvenli olduğunu anla ve dur, arkamdaki üniversiteyi kazanıp onun yerine askere giden çocuğu indir, uçak kazasından birini kurtarmış gibi hisset, su iç ve kanlar içindeki vidalarını beyaza boyadığın bembeyaz kaskı gör.. içinden sıyrıldığım durumu başka bir nesne özetleyemezdi, kimin kanıydı ona ne olduğunu bilmiyorum ama umarım iyidir ve onu çok seviyorum, bu kanların boşa dökülmediğini bilsin istiyorum, bizi bastıramayacaklarını, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, babamın, babalarımızın hep korktuğu o ruhun yurdumun gençliğin ciğerlerine dolduğunu bilmesini istiyorum, bütün bu olanların bir anlamı olduğunu, bir amaç için olduğunu.."
    Mengu16, Uway, Darkfire ve 5 diğerleri bunu beğendiler..


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Motosiklet Eğitmeni COQ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Ocak 2008
    Şehir
    France
    Motosikleti
    Honda
    Hocam,
    Yilmaz Özdil tarzi yazsan iyi olacakmis.
    Ben ki okumaya bayilirim ama gözlerim karisti bu kadar paragrafsiz, duzensiz yazidan.

  3. #3
    lycantrophic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ağustos 2009
    Motosikleti
    GV 250
    Paragraf ve noktalama işaretleriyle düzeltip tekrar yayınlasan daha iyi olabilir, çok karman çorman. Bomba yaralı gibi kelimeleri seçebildim ancak. Gözü yoruyor fazlasıyla.

  4. #4
    Mengu16 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Aralık 2004
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    Bajaj 200NS, Mondial 210MX
    Arada bi enter'a bassaymışsın, okuyamadım

  5. #5
    alp_tunay - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Temmuz 2006
    Şehir
    iZMİR
    Motosikleti
    cbf1000-cygnus
    Tamamını okudum...
    Bir sürü hatanı gördüm de konu o değil...
    O kasktaki kan olayını yazıda göremedim...

  6. #6
    Deli Çerkes - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Mayıs 2007
    Şehir
    Dünya
    Alıntı Kaplanboğa adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    http://img834.imageshack.us/img834/4901/fotoraf1q.jpg

    Uploaded with ImageShack.us

    http://img542.imageshack.us/img542/986/fotoraf6j.jpg

    Uploaded with ImageShack.us


    "..bandanamı doladım yüzüme ve aynaya baktım. korkma erdem dedim, tereddüt bile etmeyeceksin, birşeyler yapmalısın artık..
    Beyaz kaskım, beyaz ayakkabılarım dışında simsiyah giyinmiştim ve kapıyı çarptım, çiseleyen yağmurda motorumu polislerin arasında sıkışmış olduğunu düşündüğüm öğrencilerime doğru sürdüm.

    Aradığımda güvenli bir yerde olduklarını öğrenince binlerce insanın toplandığı gündoğdu meydanına doğru yöneldim fakat montröyü yüzlerce çevik kuvvet polisinin kapattığını görünce ara sokaklardan alsancağa ulaştım. Motorcu olmak böyle anlarda baya bir avantajlı oluyor diye geçirdim kendi kendime, çok geçmeden genç, yaşlı, erkek çoğunlukla kız kalabalığın anarşinin tadına vardıklarına şahit oldum, yükselen kara bir dumanın etrafında bu hale gelmemizin nedeni olan insana atılan küfürden şarkılar..

    bir market bulup uzun winston aldım, ve onu kalan tek soğuk bira ve son günlerdeki favorim olan efes maltla taçlandırdım. motorumun üzerinde yan oturup içerken karşımda oturan grubun içinde olduğumuz durumla alakalı muhabbetlerini dinledim, tek kelime etmedim, biramın yarısını çöpe attıktan sonra etrafı kolaçan etmeye ve şehrin karşıma hikeyeler çıkarmasını umarak kuzeye, limana doğru sürdüm, polisler orada yoktu güzel bir kaçış rotası olabilirdi..

    yarı daire çizdikten sonra günlerdir görüntülerini izlediğim manzarayla karşılaştım. tek başına duran, etrafa su fırlatan muhtemelen içinde iki puştun pek eğlendiği bir toma. Motorumu kaçışımı kolaylaştırması için yolun ortasına açılı koydum, kontağı kapattım ve manzaranın tadını çıkardım. onlarca insan sokaklara bariyerler kurmaya çalışıyor, sulardan kaçışıyor, bazıları takibini hesaba katarak dibine kadar giriyor, o anda sinirli bir ejderha gibi beş bir yanından zehirli dumanlar çıkarıyordu. hep aynı insanların olduğu düşüncemin çürümesi iki metre öteme düşen suyun burnumu, gözlerimi yakmasıyla oldu, insanlar öğürüyor, boğuluyor bazıları inadına savaşıyordu.

    elimi cebimdeki limona attım fakat gerek olmadığını düşündüm, motorumu güvenli bir yere çektim, bir adam polislerin nerede olduğunu sordu, keşiflerimi onlara anlattım, hoşuma gitmişti bu iş. ceketimi çıkarmadım, bütün kış olduğu gibi beni sudan koruyabilirdi, eldivenlerimi de, biber bombalarını geri fırlatabilmek için tıpkı kışın ellerimi ısıtmak için motora dayadığım gibi, yüz korumamı taktım, bu sefer beni soğuktan değil üzerimde ne etkisi olacağını bilmediğim gazlardan korunmak için. ve sonra yürüyordum, ejderhaya doğru, şovalye gibiydim..

    elime bir taş aldım ve hızımı alıp kolumu koparırcasına ona attım, askerde de el bombasını atamıyordum zaten 5 metre sağına düştü, başka bir taş ararken kızın birinin büyükçe bi taşı parçalamaya çalıştığını gördüm, yardım ettim ikimizin de taşı olduğunu düşünürken ayaklarımın dibinde suyun patladığını gördüm., ilk tepkim sokağa girmem gerektiği oldu, ilaçlı su burnumu kavuruyor, gözlerimi yakıyor, öğürürken bir arabanın bagajına tutunmama neden oluyordu. Derin nefesler almaya çalıştım, limonu kullanmadan geçti, gerçekten kafa yapıyordu. Bu sinirimi daha da arttırdı, panzerin önünde dikilen ve sürekli kornasıyla sloganlar atan kırmızı alfa romeo arabanın kalabalığa verdiği yüreklendirme, panzerin suyunun bitmesiyle birleşince havada kavis çizen onlarca taş tomanın üzerinde perküsyon yapmaya başlamıştı bile.

    Arkadaşını korumaya gelen başka bir tanesini görünce geri koşmaya başladım, zavallı yaralı hayvan elindeki her butona basmış olacak ki birden her yer gaz bombası oldu, işte o an geldi dedim kendi kendime, yakınım düşen bombaya doğru geriye koştum yoğun gaz arasından ilk tutma teşebbüsümde boşluğu tuttum, doğruldum, bir daha pofuduk dumanın içine elimi daldırdım, tutmayı başardığımda ömrünü doldurduğunu ufak öksürüklerle belli etti, elim yanıyordu. yere attım, ayaklarımla futbol oynar gibi aksi yöne koşmaya başladım, bu benim ganimetimdi, suya attığımda tava gibi dumanlar çıkardı, elimi yaktı gene suya, gene suya. motora koştum, bagajıma bi güzel koyuverdim ve tomaya saldıran insanların kaynağı olan yere sürdüm, yola doksan dereceyle yan ayağın üzerinde oturup etrafımdaki protest ruhun tadını bir sigarayla çıkardım, gruplar ıslıklar, sloganlar halinde tomaya gazaları mübarek olmasına gidiyorlardı, sırayla ilaçlı su yiyip dönüyorlardı. Ama çok mutlu görünüyorlar.. orda dikilmemin nedeni çok geçmeden biri kadın iki kişinin ayağından yaralanmış mavi tişörtlü ayağı kanlar içinde bandajlı bir adamı hastaneye götürebilir miyim diye sormasıyla belli oldu, yarası ağır değildi, bira şişesi patlamış ayağında, atla bakalım adamım biraz gezelim dedikten sonra usulca acile sürdüm, ani fren yapmak zorunda kaldığımda sarılmak zorunda kaldı, özür diledi, önemli olmadığını, artık kardeş sayıldığımızı söyledim.

    kolunun altına girip odada 2si doktor 5 kişiyle bıraktıktan sonra görüşürüz kardeşim diye bağırarak çıktım oradan, çok mutluydum, daha dik sürüyordum artık, biraz ilerdeki otobüsün akibetini sordum bir adama, yaktılar dedi, hassktir ya detip oraya vardım beş saniyede, üç marjinal arkadaşım bana şöförlerin kendisinin bıraktığını anlattı, onlar da yakmışlar, barikat işlevi görüyormuş ve arkasında 5 tane daha otobüsün üzerindeki spreyle yazılmış anarşi logoları, çük resimleri ve sloganlarına baktım, bunları yaparken 5 tane parke taşlarından kunduz becerisiyle yapılmış barikatı kaldırımlara çıkıp inerek geçebilmiştim. kordona çıkıp bir sigara daha içtim, önümden geçen orta yaşlı ablanın absolütümüzü de aldık çıktık bizde nidalarına kaskımla ayneen diyerek cevapladım, meydanın ortasında, en iyi arkadaşımın üzerinde otururken herkese selamlar veriyordum, bunu çok sevmiştim. Biraz daha yaşamalıyım..

    barikatları, kaldırımları aşıp tekrar otobüslerin oraya gittim, bir otobüsün şöför kabinine doluşmuş insanlar gördüm. ve bana ters bakan bir çift göz, beni polis sandığını düşündüm, iki oğlana süreceklermi diye sordum, evet abi dedi, abi sen polis misin, kardeşim hangi polisin bu ortamın içine girmeye götü yer derkenki ses titremem işlerin ters gidebileceğini anlamama sebep oldu, devam ettim, bir barikat daha aştım, yüksek bir kaldırım, çık, erdem artık eve gitmelisindir belki, usulca ilerle, o kadının göğüslerine bakmamayı dene, in kaldırımdan sokağın ortasına gir ve insanlar aksi yöne koşmaya başlasın, geriye bak, dumanların yükseltiğini, koşuşan insanların giderek gökovadaki dalgalar gibi arttığını gör, motoru çevir, biber gazıyla tanışma vaktin.

    gözlerimi ilk bir iki kırmışımda motorumu hala kullanabileceğimi düşündüm, üç metre ileride giderek bıçaklar batmaya başlamıştı ki kunduz kardeşiliğinin barikatında ani fren yapmayı başarabildim. gözlerim.. gözlerim.. bağırdım fakat yanımdan barikatları aşıp koşturan insan sayısının azalmasının polislerin, dolayısıyla daha çok gazın geldiğine işaretti, karşımda aşamayacağım bir parkeden kavis ve aklımda aferin erdem bin ton insana bin ton söz verdin, şimdi çıkmalısın bu durumdan yankıları vardı, kaskımı sıyırdım depoya koydum, zorla açabildiğim gözlerimi acılarla boğuğup bir milim açabildim, haftalar önce kavramasını kolaylaştıması için eklediğim fermuarımı kavradım, indirdim sıkışmasına aldırmadan kolumu içimdeki kapşonlunun cebine sokmaya çalıştım, ikinci denememde yumuşacık limonumu eldivenlerimle kavrayabildim.

    o an aylar öncesindeki güzel bir tekila akşamından beri o anı beklediğini düşünmüyordum tabii ki. ağzıma soktum, dişledim gözlerime bastırdım, hiç gözünüze limon bastırmayı düşündün mü? ben de öyle. ölümcül acıtıyor ama gazdan daha fazla değil.. Sana yardım edeceğiz diye iki çocuk koşturdu, kaskımı al dedim, sağa doğru geriye açıladım motorumu, çalıştırdım, bire attım kaldırıma yaklaştığımda sadece bunu daha önce yüzlerce kere yaptım bir daha yapabilirsin dedim, çıktım, gözlerim, ciğerlerim kanamıyordu ama öyle hissettiriyordu, kordona çıkmalıyım,

    bütün gün insanlar güvenli olduğunu tweetleyip durmuştu geçitte motorumu bıraktım, insanlar hazırlıklı geliyordu, antiseptiğe ihtiyacım vardı ne olursa olsun, bir teyzeye elindeki şişenin ne olduğunu yakardım, talcid dedi ellerimle yüzüme bocaladım, acı ordaydı, gözlerim aralanabiliyordu tek aradığım kaskımı alan çocuktu, enim güzel beyaz kaskım, heryerdeki yüzlerce koşuşan insana bakabildim, motoruma dönüp bu siktiğim yerden gitmeliydim, kask umrumda değildi fakat ön tekerleğimin dibinde beni bekliyordu. o çocuk, ben körebe oynarken oracığa koymuştu, herşey başlayalı iki dakika olmuştu..

    kaskımı arka bagajıma iliştirip gazdan en uzak yere, denizin yanı başına gitmeye çalıştım, çimlerden geçerken sağımdan insanlar bana doğru koşuyorlardı, ardından gelen bombaları farkedememiştim, oturakların yanıbaşında yan ayağımı indirdim, yardım istiyordum, eve gitmem için gözlerime ihtiyacım vardı, insanlar geçiyorlardı, birindeki şişeyi gördüm, süttü. ellerimle sürmemem gerektiğini söyledi, yüzüme kapağına açtığı delikten tazyikledi, rahatlamıştım fakat limon daha az acıtıyordu.

    Sonra insanlar geldiklerini bağırışmaya başladı, ejderhalar arnavut kaldırımlarındalar, kaçış rotamdan geliyorlar, buraya giremeyeceklerini bağırıyordu bir çocuk, antilop sürüsünün arasına motorumu sürdüm, binlerce insan, tomoların içeri girmesiyle bufalo gürüsüne karışmıştım, sağımdan solumdan sıkışmıştım, panik içinde koşuyorlardı, dengede kalabilmeye çalışıyordum, bu durumu atlatamam.. sonra köşeye sıkıştık, cumhuriyet meydanına doğu gitmem gerekiyordu, açımı dikleştirmemle insanlar çarpmaya başladı, önüme ve arkama, birisi abi benide al dedi, hayır dedim, dengemi bozacak birşeye ihtiyacım yoktu ama atla demem 1 saniye bile sürmedi, bindi. bir metre bile ilerlememşitim, ilk karşımdaki onlarca çevik polisi gördüm dibimdeydiler, köşeye sıkışmış cenin pozisyonu almış onlarca genci, copluyorlardı, köşeye sıkışmışlardı, sıkışıyorlardı, oraya doğru koşan yüzlercesi vardı, dövülüyorlardı, ağlıyorlardı, yüzündeki dehşeti farkedebildim ama ilerlemeye devam ettim. yavaş yavaş, ilk polisin bir kol boyu yanından geçtiğimde cop yememiştim, sonra diğerinin, sonra diğerinin, şiddet vardı, korku vardı, nefret vardı onlarca polis, cop kask, kalkan vardı, hepsi dirseğime değiyordu ama zaman yavaşladı ben, ve arkamdaki karma'm onların arasından usul usul, ilerliyorduk.. kutsanmış gibiydim..

    sonra seyrelince yeterince onlar, çevirdim sağ bileğimi, sonuna kadar. artık isteseler de tutamazlardı, iki, üç, sola kontra, sağa kontra, dengeli bir duruş, sağa yatış, vites küçült, bas, kavra, gene bas. güvenli olduğunu anla ve dur, arkamdaki üniversiteyi kazanıp onun yerine askere giden çocuğu indir, uçak kazasından birini kurtarmış gibi hisset, su iç ve kanlar içindeki vidalarını beyaza boyadığın bembeyaz kaskı gör.. içinden sıyrıldığım durumu başka bir nesne özetleyemezdi,

    kimin kanıydı ona ne olduğunu bilmiyorum ama umarım iyidir ve onu çok seviyorum, bu kanların boşa dökülmediğini bilsin istiyorum, bizi bastıramayacaklarını, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, babamın, babalarımızın hep korktuğu o ruhun yurdumun gençliğin ciğerlerine dolduğunu bilmesini istiyorum, bütün bu olanların bir anlamı olduğunu, bir amaç için olduğunu.."

    Geçmiş olsun. beklenen gün gelecekse , çekilen çile kutsaldır.
    iptaluyelik02 bunu beğendi.
    "“Kişinin namazına, niyazına değil; dinar ve dirhemle olan arkadaşlığına bakın”. Hz Muhammed ( S.A.V)
    "İnsanların en cahili, ahiretini başkasının dünyası için satandır." Hz.Ömer

  7. #7
    Kaplanboğa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    16 Mayıs 2012
    Motosikleti
    SYM Wolf 250ni
    Ben de nasıl oldu bilmiyorum, topcase'ime bağlıydı kaskım, kaçan kalabalığın arasında ilerlerken biri tutmuş, olabilir ama ağır kanaması olduğu belli oluyor, hala kan kokuyor içi..

    Edite ihtiyacı olduğunu biliyorum arkadaşlar, vakit bulamadım, gelir gelmez yazdım, sizlerle hemen paylaşmak istedim, en kısa zamanda inşallah.
    mete_han bunu beğendi.

  8. #8
    Deli Çerkes - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Mayıs 2007
    Şehir
    Dünya
    İstanbulda günlerdir gaz yemekten bağışıklık kazandık.8 gündür başağrısından uyuyamaz olduk. Hatta gazkolik olmamız yakındır. Eğer gaz bulamazsak korkarım yakında yoksunluk krizine gireceğiz.

    Taksim parkı ve taksim gezi parkı genel protestolarının gayri resmi içeceği. İster sıcak , ister soğuk, nasıl içerseniz için , orasına karışmayız.



    Uploaded with ImageShack.us
    Kaplanboğa ve iptaluyelik02 bunu beğendiler.


Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)