.“Kostantiniye elbet bir gün feth olunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askeri ne güzel askerdir."
(Hadis-i Şerif)
öle..
.“Kostantiniye elbet bir gün feth olunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askeri ne güzel askerdir."
(Hadis-i Şerif)
öle..
AsLaNLaR ve SıRTLaNLaR HiÇBiR ZaMaN DoST OLaMaZLaR..
Bu gidişle yeniden fethedilmesi gerekecek.Türkçe dükkan,mağaza ismi göremiyom yaw
fetih olayı neysede, şu kadırgaların tepeler aşırtılarak haliç'e indirilmesi hususunu hiç irdeleyen oldu mu? bırak kadırgayı irice bir sandal versen o tepeleri bugünün tekonojisi ile bile aşmak zor olur. bir kadırganın yaklaşık 40 metre boyu olduğunu düşünürsek varın ağırlığını siz hesaplayın. birde o zamanın imkanları bir araya geldiğinde bunun tamamen bir şehir efsanesi olduğunu anlamak çok zor olmaz. bir de işin şu yönü var tabi. bu kagırgaların yağlı kızaklarının üzerinden aşırtıldığı söylenir. öyle olduğunu varsaysak bile o kızak hattını yapmak ne kadar zaman almıştır acaba? ve bu çalışmayı bizans'lardan hiç bir allah'ın kulu görmedi mi onca zaman içinde. heralde bu fethin zapta alınması sırasında bir takım dalkavuklar padişaha yaranmak için sağlam uçmuşlar.
istanbulu kaybedeli çok oldu
lakin kolaylıkla geri de alabiliriz
şehir düştü mü yoksa haberimiz olmadan?
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:51 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:47 ----------
Sözlerinizin aksine, bilakis böyle birşeyin gerçekleşmeyeceği konusunda telkinleri olmuştur,
Bknz. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul'un_Fethi
Gemilerin Karadan Haliç'e İndirilmesi [değiştir]
Fausto Zonaro'nun "Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi" adlı tablosu. Günümüzde Dolmabahçe Sarayı'nda sergilenmektedir.II. Mehmed, donanmanın karadan yürütülüp Haliç'e indirilebileceğni belirtti. Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki göstererek:
Biz Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkansızı mümkün yaparız. Davranın, amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli.
dedi.[18]
Bunun üzerine 67 (veya 72) parçalık donanmanın Haliç'e indirilmesi kararlaştırıldı.[18] Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı. Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor, ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini belirterek:
Hünkarım, fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var.
dedi.
Bir gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da donanma Haliç'ten ateşe başladı. Bizans Başkumandanı olan Giovanni Giustiniani ise, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamıyordu. Ayrıca, bu sırada İstanbul'a padişahın emri ile Zağanos Paşa tarafından köprü yapıldı.
AsLaNLaR ve SıRTLaNLaR HiÇBiR ZaMaN DoST OLaMaZLaR..
Ayasofyada Cuma namazı kılmadan biraz buruk bir kutlama
hocam lafla peynir gemisi yürümez, hele osmanlı kadırgası yerinden kımıldamaz, seni bu konuda fiziksel ve mantıksal bazı hesaplamalara davet ediyorum, bir gecede 72 kadırga değil 72 tane sandalı alıp götürün bakalım o zamanın şartları ile .. bi görelim ... hadi polemik çıkmasın size bazı bilgiler aktarayım ;
Kadırgaların Teknik Özellikleri:
Osmanlı Kadırgaları gayet uzun ve dar, kısmen su seviyesinde denecek kadar alçak ve hareketleri çok seri gemilerdir. Limanlara giriş çıkışta ve düşmanlara saldırı esnasında kürekle harekete geçer, denize açıldıktan sonra veya rüzgarlı havalarda ise yelkenle yürürdü.
Bir Osmanlı Kadırgası'nın iki bodoslama arası boyu 17. yüzyılın ortalarına kadar 41,5 metre, eni 7 metre idi.
Kadırgaların hızı hakkında ise Katip Çelebi'nin verdiği bilgilere göre rüzgarın uygun olması halinde 500 mil olan Rodos-İskenderiye arasını 2 gecede katetmek mümkündür. Nitekim İstanbul'a doğru yola çıkan İskenderiye gemisindeki esir Heberer hatıralarında İskenderiye-Rodos arasını rüzgarlı havada 4 günde, İstanbul-İskenderiye arasını ise 12 günde geçtiklerini belirtmektedir.
Kadırgaların en sağlam yeri Pruva denilen baş kısımlarıydı. Pruva'nın iki yanında sivri çıkıntılar (mahmuzlar) kadırga hücuma geçtiğinde düşman gemisinin bordasını parçalamaya yarıyordu. Baş kovalama topları da burada bulunduğundan baş tarafın özellikle sağlam olması gerekiyordu. Kadırganın dengesinin sağlanabilmesi için ilk inşada ağırlıklar dikkate alınıyordu. Bunun için geminin yüksek seren ve yelkenlerini, pruvasını, arkadaki kaptan köşkünü dikkate almak suretiyle bir ayarlamaya gidilirdi.
Osmanlılar'ın hayat anlayışlarına uygun olarak kaptan köşkü ve diğer kamaraları sade ve gösterişten uzak olduğu gibi gereksiz havaleli eşyalarla da dolu değildi. Bununla beraber bütün gemilerde olduğu gibi Osmanlı Kadırgaları'nda da taş ve çakıldan oluşan bir miktar safra bulunurdu. Tahta dikmelerle kurulan bölme halindeki kalaslar sayesinde safranın ileri geri hareketi önlenir veya bunlar çıkarılarak safranın istenildiği şekilde yer değiştirmesine imkan sağlanırdı.
Genelde 25 oturak, her oturağın iki tarafında birer kürek olmak üzere 49 kürek bulunuyor, en arkadaki kürek yerine ise mutfak inşa ediliyordu. Kürekler güverte hizasını aşan kürek küpeştelerine takılıyordu. Bir küreği 4 kişinin çekmesi durumunda 196, 5 kişinin çekmesi durumunda ise 245 kürekçi bulunuyordu. Kürekçiler normal şartlarda nöbetleşe kürek çektiklerinden önce kadırganın baş tarafından birinci direğe kadar olan kürekçiler 2 saat boyunca kürek çekiyor, sonra onlar dinlenirken arka tarafa kadar olan forsalar aynı süreyle kürek çekiyorlardı. Kadırganın hızlanması gerektiğinde ise hep birlikte çalışıyorlardı. Kürekçilerin oturdukları oturaklar ise meşin ile kaplıydı.
Kadırga Personeli:
Bir kadırgada savaşçı olarak Tımarlı Sipahiler yanında Yeniçeriler, Cebeciler ve Topçular da yer alıyordu. 17. yüzyıldan itibaren kadırgalara Levendler katılmaya başladı. Savaşçılar iki küreğin arasındaki Manka denilen boşlukta duruyor ve her mankada ikisi tüfekli, biri oklu olmak üzere üç asker bulunuyordu. Mürettebatı arasında 1 Kadırga Reisi (Kaptan), 1 Porsun, 19 Armador, 2 Serdümen, 1 Yelkenci, 2 Vardiyan, 2 Kürek Yapıcı, 2 Kalafatçı ve 2 Marangoz bulunurdu.
Katip Çelebi 17. yüzyıldaki bir Kadırga mevcudunu şöyle belirtmiştir:
100 Savaşçı (Silahendaz)
196 Kürekçi
20 Halatçı
2 Dümenci
2 Neccar
1 Reis
Kadırganın İnşasında Kullanılan Malzemeler:
5640 kg Çivi
739 m Kalın Bez (Askeri yağmur, güneş ve soğuktan koruyan Tente için)
395-507 kg arası Gomana Halatı (Kadırgadaki 5 Lengere bağlamak için)
169 kg'lık 4 Kaynak Halatı
Herbiri 225,5 kg'lık 4 Halat (Gemiyi karaya bağlamak için)
400-1200 m'lik 3'ü üçgen 1'i dörtgen (Tirinket) Yelken
Muazzam miktarda Kereste
130-180 kg ağırlığında 6 Lenger (Demir)
Aslinda teknik olarak Istanbul degil Konstantiniye'nin fethi demek lazim.
Istanbul çok sonradan kullanilan isim ve daha sonra Istanbul'u da feth etmek zorunda kaldik ne yazik ki.
Fatih Sultan Mehmet ile Osmanki eline geçen bu guzeller guzeli sehir maalesef 1918 yilinda elimizden çikti ve ingiliz-fransiz hakimiyetine girdi.
Dogrusu ben gemilerin karadan yurutulmesi ile pek ilgilenmiyorum.
Asil konu bogaza demirlemis düsman gemilerine bakarak,
"geldikleri gibi giderler"
diyen Atatürk'ün o gemileri nasil göndermeyi basardigidir.
O deha olmasa bugün Istanbul'u elimizden kaybedisimizin 95. yil dönümünü kutlayacaktik.
fetih dediğiniz, yayılmadır. bunun bayramı mı olur? madem oluyor rusyanın kafkasyaya yayılmasını da kutlayalım? ayrıca ayasofya orijinali kilisedir, müzeye dönüştürülmesi tüm dünya insanlarının hayrınadır. ha illa ibadete açılacaksa da kilise oalrak açılsın ne dersin?
Belki de gün gelir.. 500 sene sonra, Atatürk'ün yaptıkları da palavra olur, aman canım mümkün mü, bir avuç askerle Cihan'a karşı durmak denir..
Kadırgaların taşınma konusuna gelince; şehir feth edilmiş mi edilmiş, bu su götürmez bir gerçek..
Kadırgayla ilgili yorumu ekleyen arkadaşımız; bu kadar büyük bir olayın yanında aman canım o tamam da bu da böyle diyerek bir yorum yapmış, o da onun kanaati,
ben de internet üzerinden bulmuş olduğum bir açıklama yazısını ekledim, bu olayın gerçek dışı olduğuna; kendi şahsi matematiksel kanaatleri dışında, bu olay tamamen uydurmadır
diyebilecekleri bir kaynak varsa yönlendirebilirlermi lütfen? Tskler,
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:40 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:36 ----------
Burda öyle bir ifadeye mi rastladınız? Ayasofya kelimesini hiç kullanmadım, çağ kapatıp çağ açan bir olayın kutlanması sizi rahatsız ediyor olsa da bana gurur veriyor, paskalya gibi yumurtadan ibaret bir kutlamaya da itirazımız yok.. isteyen istediğini kutlasın..mesela siz de ayasofyanın müze olmasını kutlayın, sizin tercihinizdir, yeter ki ortada kutlamaya değecek birşey olsun.. sizce olmayabilir.. bence var..
Rusya'nın Kafkasya'ya yayılmasına gelince..bu Rus Milleti ile ilgili bir durumdur.. Ruslar bu durumu kutlamak isterlerse kutlayabilirler, Kafkaslar açısından bakıldığında kutlanacak bir durum yoktur. Bakış açısı, Yani sadece fetihle ilgili bir durum yok, işyerinde birisi terfi etti diye kutlama yapılırken, başka birisi çıkıpda o göreve ben gelecektim, neden kutluyorsunuz diye sorması gibi.. abzurt yani,
AsLaNLaR ve SıRTLaNLaR HiÇBiR ZaMaN DoST OLaMaZLaR..
O zaman "Zincirler Kırılsın Ayasofya Cami Olarak Açılsın"diyorum.
---------- Post added at 15:14 ---------- Previous post was at 15:01 ----------
Fetih Arapça "Feteha" kökünden gelen bir kelimedir. Türkçesi "Açmak" anlamına gelmektedir. Dünyaya verdiği mesaj ise "Karanlıkları Aydınlığa Açmak" şeklindedir. Öyle ki bu fetih ile yeni bir çağ açılmış bunu tün alem kabul etmiştir. Fetih gerçekleştiğinde bunu müslüman ahali haricinde İstanbul'da ikamet eden gayri müslim ahali de kutlamış Sultan Fatih'in şehre girişini coşkuyla karşılamışlardır. Ezbere konuşmalar yerine biraz tarih kitaplarını okumalısın. İlk fermanında "Herkesin canı, malı, ırzı güvencem altındadır" şeklinde olmuştur. Dedesinin tarihte ne yaptığını anlamayan torun, gün gelir işte böyle Rus iktidarların Kafkasya'da yaptığı soykırımla aynı kefeye koyar dedesinin emanetini. İnsan bazen lâl olup ne diyeceğini bilemiyor böylesine. Yazık sadece yazık.
Fasulity
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)