aynen kardeşim aynı senin gibiyim ama benim korkum ölmekten değil ki işlediğim amellerimden
aynen kardeşim aynı senin gibiyim ama benim korkum ölmekten değil ki işlediğim amellerimden
Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir.Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar.
Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır.
Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip, istediğin şeye ulaşmaktır. İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğreltiotununki kadar heyecanlı olabilir.
Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, Motosiklet tehlikelidir.
O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; "kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler".
Önce viraja girip de sonra nasıl çıkacağını düşünen aptallardan olma.
Tehlikeleri en küçüğüne kadar bertaraf et. Hep tam koruma kullan, bakımsız motorla yola çıkma, alkollü ya da yorgun binme, kafan bozukken taksi tut, bilmediğin yolda risk alma, diğer araç sürücülerinden köşe bucak kaç.
Tehlikeleri nasıl dibine kadar bertaraf edeceğini bilemiyorsan sakın motosiklete binme, çünkü o zaman bu işi beceremezsin demektir.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet aşktır. Sadece kızlardan bahsetmiyorum, motosiklet macerası yaşam aşkıyla doludur.
Güneşi batıracağın yeri bilmek, üzerinde yaşadığın toprakları karışı karışına gezmek, her yaş ve meslekten insanla yolunu paylaşmak ve bindiğin makinenin üzerinde sanki çığlık atarmış gibi kopup gitmek, hayatı dibine kadar yaşamak, ancak bu araçla mümkündür.
Motosiklet macerasının içinde yaşam aşkı olmayan insanların tek yaptığı ise teknik detayları birbirlerine anlatarak kocaman, yararlı ama sıkıcı bir ansiklopediyi yaşayıp gitmektir.
Aşkın ucunu bırakma, heyecanlı ve renkli ol, sıkıcı olma. Sıkıcı olacaksan arabaya binip, hafta sonları futbol, akşamları ana haber seyrederek yaşayabilirsin, motosiklete ihtiyacın yok.
Günü yakalamayı bil oğlum, motosiklet senin yaşama enstrümanındır.
Kızlardan bahsetmiyorum dediysem, o kadar da demedim tabi. Hani bazen pembe bir Vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden pembe pantolonlu bir kız görürsün ya? Git yanaş, merhaba de ona. Seni terslerse, kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın.
Ha hoşlandığın bir kız mı buldun? At motorunun arkasına, Datça'ya götür onu, Knidos'un sularıyla yıka. Can Yücel'in en sevdiğin şiirlerini okurken batan güneşi izlet ona, Domuzbükü'nde yıldızları ört üstüne uyusun. Sonra bu macera için bana teşekkür edeceksin.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet isyandır.
İnsanlık tarihi popüler kültürler ve onlara tepkiyle gelişen kültlerle doludur. Rock tarihi, 68 kuşağı, Avrupa bohemleri, Beatnick'ler hep aynı heyecanla tutuştular. Bugün bu ateş bir miktar sönmüş görünse de sen buna aldanma. İnsanoğlunun doğasında isyan vardır ve motosiklet bunun dışa vuruluş şekillerinin en güzellerinden biridir. Motosiklet bir ulaşım aracı değildir, bir isyan aracıdır, bunu kafandan çıkarma.
Hayatın rutinlerine dikkat et oğlum. Efendi ol ama içindeki serseriyi korumayı bil, akşam eve gelince takım elbiseni çıkarıp deri montunu giy.
Her zaman kravatın olabilir ama hiç yuların olmasın, her zaman bir patronun olabilir ama hiç efendin olmasın. Eğer seni zincirliyorlarsa o patronu, arkadaşı ya da sevgiliyi dehleyip, kravatı çöz, kol saatini fırlatıp at, gemileri yakmayı bil.
Hayatımda tanımaktan keyif aldığım insanların neredeyse hepsi, günü geldiğinde hayatında radikal değişiklikler yaparken gözünü kırpmamış insanlardır.
Ve bu insanların neredeyse hepsi motorcudur.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet dostluktur.
Bir motosiklet grubuna mutlaka gir. O Motosiklet grubunun içerisindeki bir kavgaya ise asla girme. Unutma ki insanın olduğu yerde sevgi de vardır, kavga da vardır. Toplumdan soyut yaşama, yolu paylaş. Ama kimliğini de kaybetme, yolunu şaşırma. Toplumun içinde dur, ama tek başına ayakta dur, sonuçta yol yalnız senin yolundur unutma.
Herkesle konuştuğun gibi, her tip motora da bin, tutucu olma. "Chopper gitmiyor, dönmüyor" diyenleri takma, altındaki V motorun ritmiyle dans etmeden isyanın ruhunu anlayamazsın. Sıkı bir enduroyla off-road yapmadan doğaya fazla kavuşamazsın. İbrende bir kez olsun 200'leri görmeden de adrenalin seni ilk defa içki içmiş 15 yaşındaki kız gibi sarhoş eder durur. Herkesi dinle ama hiç kimseye kulak asma. Motosiklet türlerinin her biri farklı amaçlarla üretilmiştir, birini seçeceksen seç, ama hepsiyle barışık ol, hiçbirinin fanatiği olma.
Motosiklete bin oğlum, çünkü ben hep motosiklete bindim.
Ve şu hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri bu. Tek bir dakikasından bile pişman değilim ve iyi kötü her maceramın kıymetini bildim.
Hayatta öğrendiğim birçok şeyi bu iki tekerlekli cansız makineden öğrendim.
Motosikletle yaşa oğlum ve aradan yıllar geçerse ve ben motosiklete binemeyecek durumda olursam, gel bana maceralarını anlat, nereleri keşfettiğini, kimlerle hırlaştığını, kimlerle dost olduğunu, hangi şarabı kiminle içip, hangi güneşi nerede batırdığını.
Eğer ben ölmüşsem de çok önemseme. Motor üzerinde ölmüşsem neden pişman olmadığımı anlayacak tek kişi sen olacaksın. Eğer ölmemişsem şu pembeli kıza sor bakalım ablası var mı?
Sana bırakacağım en büyük miras, işte bu hayat rehberi, motosikletli hayatın ta kendisidir.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayatın ta kendisidir.
Oriana Fallaci
Ölümün nereden geleceği belli değil, daha dün bir haber görmüştüm konuya da çok güzel bir örnek olur...
http://www.gazetea24.com/haber/temde..._23419919.html
Taziye bölümüne bakıyosan şunu görmen lazım orada vefat edenlerin %90'ı racing motor kullanıcıları.Senin motorun da racing'ten pek bi farkı yok.Herşey senin elinde.Motorunu satarsan motorculuktan terfi etmiş olmazsın.Biz endurocuyuz , biz de motorcuyuz.Motorlarımızın bizi götüremeyeceği yer yok.Ama taziye başlıklarında hiç ölen endurocu göremezsiniz.Seçim sizin.Türkiye yollarında 200 km hıza çıkmak akıl işi değil.Canınızı seviyosanız vazgeçin bu sevdadan.
Hem korkup hem de gelgitlerle 200lere çıktığından bahsetmek "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" dedirtir ister istemez. O hızla gitmek hangi yol olursa olsun hiç akıl karı değil, bir de türkiye gibi yolda her an önüne herşeyin çıkabileceği, bir anda üstüne kırabilecek öküzlerin olduğu bir ülkede. Onun dışında motosiklet demek tehlike demek, çok bilgi sahibi olmak da kurtarmıyor hatta gereksiz riskler almaya sebep olabiliyor. Bir abi bahsediyordu; Honda'da eğitim aldıkları gencecik bir çocuk ölmüş gitmiş yakınlarda. Burda da tanınıyordur tahminimce. Düşük cc, düşük hız en temizi, gerek yok o kadar basmaya, en ufak hata affetmez.
Önemli olan nereye varacağın değil, yaptığın yolculuktur.
Evet, Ölüm Allahın emri ama yaşamak insanın elindedir...
Aynı korku bende de var sanırım hepimizde de vardır.Bu biraz otomobilde yanda oturan insanın tedirgin olmasına ama kendisi aracı kullanırken son derece rahat olmasına da benziyor.Sorun bence sürat meselesi değil.Evet ara sıra scooter olmasına rağmen boş ve rampa aşağı bir yolda ben de limitleri zorlayabiliyorum.Normal şartlarda o hızda kendime dışardan bakan kişi ben olsam ölümüne susamış olmalı diye düşünürüm ama kullanan olarak durum değişebiliyor.Avrupanın bir çok otobanında hız limiti yoktur ama kaza oranı çok çok düşüktür.Çoğu zaman motor üzerindeyken şu an bişey olsa düşsem yere ilk temas eden yerim neresi olur, yerde ne kadar sürüklenirim, hangi kemiklerimin kırılma ihtimali var, yaralanma durumum ne olur ya da şöyle olsa kesin ölürüm çünkü hiç bir koruma öyle bir çarpmadan sağ çıkmamı sağlayamaz gibi düşünceler aklımda oluyor.Mesela yüksek hızdan çok beni en çok şehir içi trafiği ve dar ve çıkışı görünmeyen virajları olan köy yolları korkutur.Uzun yol yaptığımda bu tip yollardan çıkıp bölünmüş geniş yolllara ya da otobana girdiğimde daha yüksek sürate çıkacak olmama rağmen üzerimdeki gerilimin bir anda azaldığını ve müthiş rahatladığımı hissederim.Sonuç olarak bu düşüncelerin olması belki de iyi birşeydir ve bu sayede maksimum dikkatimizi yola ve trafiğe verebiliyoruzdur bilemiyorum tabi ki..
ölmekten değilde yaptığım günahların hesabı beni korkutuyor
Bilinmeyen herşey insanı korkutur. Ama Ölüm bir gerçek ve bu gerçeğin en iç rahatlatıcı tarafı istisnasız bütün insanların (canlıların) ölümü tadacağıdır. Yani ortada ilahi bir adalet var öyle yada böyle. Burada bizi ürküten o müthiş sonun ne zaman geleceği. Belki işi civcivli yapan hadisede bu olsa gerek.
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.
bir müsibet bin nasihattan iyidir kanunu geçerli oluyor maalesef bu psikoloji için. Önemli olan bu müsibeti nasıl atlattığımız. En son saçma sapan sorumsuz bir sürüşümde yüksek hızdayken önüme bir doblocunun kırması sonucu panik fren ve yana manevrayla ondan sıyrılmıştım ama neyseki beni gördüğü için şeridime tamamen geçmeden kalmıştı. O 1 saniye içinde bir taraftan manevra yaparken bir taraftan da daha da önüme kırmaması için dualar ediyordum, kornaya bile basamamıştım. Beni görmeseydi o hızda şansım hiç yoktu ya ona ya bariyere çarpacaktım. O musibetten sonra akıllandım diyebilirim.
Bir insanda ölum korkusu yoksa hayatinin degerini bilmez eyer olum korkusu varsa kendini ona gore ayarlar hepimizde olmasi gereken birsey aslinda
Cadde34 Motosiklet Tutkunlari
Cadde34MT
Bu konuyu okumadan 1-2 saat önce 'ilkkez' düşündüm bunu! Sır kapısı gibi oldu!
Çok ilginç birşey gerçekten..
~ Bütün mesele yolda olmak... ~
Aynı senin gibi bende yaşıyorum evet. Hatta bu aralar biraz fazla yaşıyorum nedeni sanırım
sıklıkla araba kullanmam. Arabanın verdiği güven ve az stres Motora bindiğimde tam tersi şekilde
artıyor
Yola alışana kadar
beni baya bir rahatsız ediyor. Bazen satıp 250cc bir scooter almayı bile düşünüyorum.
Ölmek değilde basitçe ölmek hakikaten korkutuyor. İstanbulda sadece bir geri zekalı sinyal kolunu ittirmeye üşendi diye ölmek istemem açıkcası.
Artık İstanbul trafiğinde motosiklet kullanmak çok yorucu ve stresli olmaya başladı.
Aldığım keyif girdiğim riske değiyor mu onu sorguluyorum son 2 senedir.
Ucuz motor olmaz , Sorunlu motor olur.
Bazen bende de oluyor. Motora binmeden önce korku ile karışık bir rahatsızlık çöküyor, kontağı çevirince geçiyor. İstanbul trafiğinden gerçekten de korkuyorum. Zaten korkmamak mantıksız. Eğer gerçekten de rahatsız ediyorsa o gün motora binme. Motor kullanmaya mecbur değiliz, keyif için biniyoruz nasıl olsa ( vf 800 ün keyif için alındığını varsayıyorum) . Keyfin geldiği zaman binersin. Kendini korkmamaya zorlama.
Ölmekden ziyade anne ve babayı üzmeye hakkı yok hiçbir evladın. 2 gün önce yaptığım kazada çok şükür sadece ayağımda ufak bir kırıkla atlatmama rağmen 2 gündür benimle konuşmayan babam ve başucumda ağlayan annem var. Şüphesiz hiçbir tutku onlardan üstün olamaz.
Motosiklete binmezsem ne olur? Hiç.
Sanırım motosiklet hayatıma son verebilirim.
ölümün seni nerde beklediğini bilemezsin..
insanın zaman zaman ölümü düşünmesi olağan bir durum ve biliyoruzki hepimiz er yada geç ölümle göz göze geleceğiz , bu işin genci yaşlısı yok , çoğu zaman benimde aklıma düşer özelliklede yastığa başımı koyduğumda ,
bakıyorumda , cem karaca yok, barış manço yok , hatta onca parasına servetine rağmen sabancı bile göçüp gitti , demekki maddi değerler ölümü ertelemiyor o zaman maneviyata yönelip iç huzurumuzu yüksek tutalımki bize moral olsun , her an hazırlıklı olalım , yoksa ölüm hiç aklıma gelmedi düşünmedim, düşünmeyeceğim , düşünmüyorum diyen adam yalan söylemiş olur
ama söylenecek en güzel söz allah ölümünde hayırlısını versin .
http://yenisafak.com.tr/gundem-haber...04.2013-513011
| ▌▌| ▌▌▌| ▌▌| ▌▌▌| ▌▌| ▌▌▌|
|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_| http://www.irfmotor.com/
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)