Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
Evet ya haklısınız,şairler karışmış,kusura bakmayın Cahit Sıtkı'nın şiiri tabii.
Bizim burda evden 2 km uzaktaki metro inşaatındaki göçük sokaktan geçen adamı yuttu ölüsünü bile bulamadılar, çok medeniyiz vesselam.
Orhan Veli de çukura Ankara'da düşmüş,1 ya da 2 gün sonra İstanbul'a geldiğinde ölmüş.Beyin kanaması.
Konu gene uçtu.
Cem arkadasimiz emek verip biseyler paylasmis.
Ben izninizle bir kaç noktaya deginmek isterim.
Insallah Cem arkadasimiza da bakarken neleri görmek gerektigi hakkinda faydasi olur.
Bundan sonraki gezilerini daha farkli bir bilinçle yapar.
Bugüne kadar, gerek Kenan'in pesinden, gerekse avrupada yasayan degerli arkadaslarimizla bulusup dünyanin bir çok ülkesini gezdik.
Ilk defa gittigimiz ve hatta bir daha hiç gitmedigimiz ülkeler oldu.
Hiç bir ülkeye ön yargi ile gitmedim.
Almanya hariç.
Bir tek oraya ilk giderken enteresan önyargilarim vardi.
Negatif degil yanlis anlasilmasin.
Neyse sadede geleyim.
Bir ülke hakkinda fikir edinmek pek kolay degil.
Bizim bir sansimiz vardi.
Gittigimiz her ülkede, orada yasayan yerlesik bir ya da daha fazla dostumuz vardi.
Bu mutlaka olmasi gereken bir sey.
Yoksa gördügünüz sey sizi yaniltiyor.
Bir ülkeyi degerlendirirken, o ülkede yasayan insanlari daha dogrusu toplum psikolojisini, sosyolojisini falan algilamak gerekiyor.
Yoksa mesela en basitinden Cem arkadasimiz gibi yemek servisinin neden yavas oldugunu veya insanlarin neden duvara isedigini falan sorgularsiniz.
Ben sadece örnek kabilinden birseyi paylasayim.
siz karninizi doyurmak için yemek yersiniz.
Fransiz zevk için yer.
Yani eger Fransa'da bir restorana gittiyseniz,orada zevk için bulunuyorsunuz.
Bunun acelesi yoktur.
Hatta sevgili Cem sikayet ediyor ama onun sikayet ettigi sürede bir Fransiza yemek dayatilsa, noluyor, bir yeremi yetisiyoruz diye sorardi.
Fransizin acelesi varsa restorana gitmez.
Ya da rapid dedigimiz restoranlari tercih eder.
Eger Fransa'da yemek yiyecekseniz ve o restoranin tabelasinda,
"resto rapid"
yazmiyorsa, beklersiniz.
Eger ilk defa Fransa'ya gidiyorsaniz bunu tabi ki bilemezsiniz.
Zaten bir ülkeye gidiyorsaniz, orada yerlesik tanidiklar bulun lafimi bunun için yazdim.
Simdi bir de et meselesi var.
Hani kanli oluyor falan.
Meslegim oldugu için daha ayrintili yazmak isterim.
Maalesef biz Türkler için et meselesi kiyma, kusbasi ve büftekten ibarettir.
Eti çok pismis severiz.
Bu nedenle kayis gibi et yeriz.
Et zevkimiz yoktur.
Memlekette pahali oldugundan ve nadiren yenildiginden yine de lezzetli gelir.
Elin gevuru bolluk içinde yasadigindan et zevki gelismistir.
Eti nasil yemesi gerektigini bilir.
Bu konu daha detayli aslinda ve girmek istemiyorum.
Daha dogrusu sonra detaylandiririz.
Anlatmak istedigim mevzu bu degil.
Bir ülkeyi ve insanlari anlamak istiyorsaniz,
orada yasayan tarafsiz tanidiklariniz olmali.
O zaman meseleye yaklasiminiz daha farkli olacaktir.
Ama bu topic,
disaridan bakan bir insanin, bir memleketi nasil gördügüne iyi bir örnektir.
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
Avrupa insanı yalnız yaşıyor arkadaşlar o yüzden çok motosiklet var... Bizdeki gibi aile kavramı, aile hayatları yok ki tabi ki binlerce motosiklet olacak şehirlerinde... Biz haftasonu olunca ailemizle çoluk çocuğumuzla bir yerlere gideriz, bişey yapacaksak ailemizle yaparız adamların öyle bir derdi yok ki...
Aile kavramımın olmaması, bireysel olarak yaşadıkları için de mecburen kendilerini her yönden çok geliştiriyorlar çünkü yeterince güçlü olamazlarsa sokaklara düşüp evsiz kalıyorlar...
Bireysel olarak gelişen avrupa insanı da maneviyat duygusu olmadığı için, artık tatmin olacak birşeyi kalmadığı için kendini alkole, uyuşturucuya vs. veriyor ve sarhoşların sokaklara çiş yapması problemi ortaya çıkıyor...
Peki bizde maneviyat, iman, Allah inancı vs. var da ne oluyor:
- Evlerimiz, odalarımız, tabak, çatallarımız tertemiz ama nasılsa caddelerimiz sokaklarımız yol kenarlarımız vs. çöp içinde,
- Her türlü aracın son modeli, en yenisi bizde ama ufak bi arıza da çöpe atma, satma israf bizde (neymiş efendim arabada gram boya olmayacakmış, takıntısı varmış... Ey Türk: avrupalı hala 3310 cep telefonu kullanıyo,r asla birşeyi ihtiyacı değilse satın almıyor ve elli kere bozulsa elli kere tamir ettiriyor...)
- En serbest, herkesin kafasına göre takıldığı trafik bizde eee tabiki trafikte en ufak tartışmada adam öldürmek veya öldüresiye dayak da bizde,
- Her türlü inşaat, tünel, metro, yol vs çağdaş proje bizde ama bunların yapımında hırsızlık, üçkağıtçılık, yandaşa peşgeş bizde,
- Yemeğin emvai çeşidi bizde ve avrupaya göre çok ucuzu, damak tadı, lezzet vs. bizde ama israfın en büyüğü bizde,
- Hizmetin en iyisi, en güler yüzlüsü bizde ama gel gör ki asgari ücrete çalışan o insanımızı açlığa mahkum etme bizde,
- Tarihi eserlerin en değerlileri bizde ama en kıymet bilmeyen vefasız insanlar, nesiller bizde,
- Ciğeri beş para etmez pis avrupalıyı el üstünde tutmak ve ona en ucuz hizmeti sunmak ama Türk insanına gelince kazıklamak, hor görmek bizde,
VS. VS. bunun gibi daha birçok şey... Hangisini sayalım...
Sonuç olarak o avrupa gibi olmak için önce duyarlı vatandaş olacağız, kendimizi her yönden geliştireceğiz, önce kendimize saygımız olacak, insanımızı seveceğiz, hizmet üreteceğiz, çalıp çırpmayacağız, en önemlisi vatandaş inlerken duyarsız sonra kendi canımız yandığında feryatkar olmayacağız...
Saygılarımla....
Bu konu Ahmet Kaya'ya oradan da Kürt sorununa bağlanır
Gezilerinin daim olması dileğiyle
Motosikletli Kaplumbağa...
coq + 1
paylaşımınız için çok teşekkür ederiz. Diğer ülkeleri de duymak isteriz
Eksisiyle artısıyla güzel anlatımın için teşekkür ederiz.
►Forum Kuralları◄ ►Moto Aktuel◄ ►Türk Dil Kurumu◄
Herkes düşüncelerinde yanılabilir. Ama aptallar bir türlü yanıldıklarını anlayamazlar. Cicero
ya kusura bakma da tespitine üfüreyim..dediğin tarz sık karşılaşılsa da bunu avrupa insanı diye genelleyemezsin...bilmiyorum nerde yaşıyosun ama orada yaşasan bile at gözlüğüyle yaşadığını göstriyo...adam bisikletinin arkasaına bebek selesi yaptırıp geziyo, çocuğunu kreşe bırakıyo...
ek olarak da bütün avrupa yı keş ilan ettin ya daha ne diyeyim, pes...avrupa da yaşıyosan da muhitini değiştir. Bu dediğin işleri yapanlar da genellikle yozlaşmış göçmenler...
İstanbul, Ankara, İzmir'de falan heryer tertemiz, insanlar mis kokulu, hayat standartları aşmış olduğu için "Temizlik imandan gelir" şeklinde özetlemiş bazı arkadaşlar durumu. Takdir ettim.
Yazınıza gelince, keyifle okudum. Nişanlım 2 yıl kadar Paris'te yaşadı. Teyzem ve kuzenlerim hala Paris'te yaşıyorlar.
Anlatılanlar hemen hemen aynı. Ama sizin yazdıklarınıza ek olarak; Paris için "Ruhu olan bir şehir! Tıpkı İstanbul gibi.." diyenlerde fazlaca var çevremde.
~ Bütün mesele yolda olmak... ~
Öncelikle Bulgaristan'ı da sayarsak gittiğim ülke sayısı 7. Yani ilk yurt dışı seyahatim ve gözlemim değil. Yemek kültürü Türkiye kadar gelişmiş başka ülke mutfağı kesinlikle yok. Bunu çok net gördüm. Dünyanın en objektif insanıyımdır diyebilirim. Mesela Paris'in soğan çorbası harika ama 4 kere yediğimden 1 tanesi böyle idi. Bulursanız doğru yeri muhteşem. Ayrıca Macaristan'ın Gulaş çorbası tam bir saçmalık ama Ceylan çorbaları var. İnsan ölmeden 1 kere olsun o çorbayı içmeli kesinlikle. Ördek, hindi ve etleri de muhteşem Macarlar'ın.
Neyse! Nasıl ki muhteşem metro ve trafik yazmışsam bunu da tüm objektifliğimle yazdım.
Öncelikle Almanya'da da kanlı et yemiştim ancak onlar bile çok kızart deyince bir şekilde bizim ağız tadımıza yakın bir seviyeye getiriyorlardı. Ama 2. uyarıdan sonra
Bulgaristan bizim yemek kültürümüzü oldukça kopyalamış. Cacığımıza kadar. Orada sorun yoktu.
Avrupalı önce boğduğundan sonra kesip kan akıttığından mıdır nedir tavuk tadı korkunç. Suni bir et tadı var.
Etleri ise çok kalın kesip az kızartıp önüne getiriyor. Siz demişsiniz ki biz çok pişiriyoruz kayış gibi oluyor. Tam tersine. Kıvamında pişirilen etlerimiz ağzımızda dağılıyor. Ama adamlar 7 cm kalınlığındaki eti çok kızartsa ancak çevresi kararıyor içi yine kanlı ve kayış gibinin ötesinde. Ben 8 ay önce tel tedavisine başladım, dişlerim tedavi başlangıç sürecinin dışında ilk kez sızladı. Ha restauranta suç atamayız bunu 7 gün boyunca farklı restaurantlarda yaşadım. Kanatlılara da örnek verirsek 3 kere ördek yedim 2 sinde kayış gibiydi mesela. Tavuk yemedim. Fiziksel ve kimyasal bir gerçek kalın ve az pişmiş et kayış gibi olur çiğe yakın çünkü. Nasıl bunun tersini savunuyorsunuz , Türk etleri çok piştiğinden kayış gibi diyorsunuz anlamadım.İtalya bile %40 kadar daha iyi idi. Kaldı ki İtalya'nın yemeklerini de beğenmemiştim. Hatta pizzası bile Venedik'in kötüydü. Ama İtalyan'ı koruyan bir arkadaşım pizza Napoli de yenir deyince kalakaldım. O zaman biz de Adana kebap yemek için Adana'ya gitmeliyiz sanırım. Aynı savunma mekanizması bu yorumunuzda da yaşanmış.
Öncelikle abartılan Avrupa eskiden sadece zenginlerin gittiği ve abarta abarta anlattığı yarısından çoğu balon olan bir yer. Doğrular, muazzam korunmuş tarihi doku, harika trafik, mükemmel kanunlar. Diğer gerçekler, küstahlar, turiste kabalar, hizmette iğrençler. Bu turist s.s. buraya gelecek mi kardeşim gelecek. O zaman neden daha kibar davranayım ki diyor.
Restaurantlarda bekletilme konusundaki örneğiniz komik olmuş. Hippopotamus Rest. zincirleri var. İlk gittiğimiz de 40 dakika bekledik ve 2 uyarımıza rağmen ancak menü bırakıldı. Sonrasında yine gelinmeyince yanımıza kalktık. Tekstil fuarına gittik. Fuar merkezinde de aynı Rest. vardı. Girdik. Yine geç gelindi ama burada herkes hızlı yemek zorundaydı çünkü fuarda zaman çok değerliydi. Pek keyfini çıkartmaya gelen insan yoktu. Buna rağmen bir türlü yanımıza gelemediler. Fransızca konuşunca sorunlar halloluyor demişsiniz. Baldızım Fransızca konuştu tüm tatil. Ama ben de ingilizcemle çok şeyi hallettim bence dille ilgili sıkıntımız çok olmadı. Ama ben Türkçe konuşurken, baldızımla Fransızca konuşan kişi tamam dedi beni duyunca. Bir bayan garson.Türk'müş . Konuşmaya başladık. Neden bu kadar yavaş rest. dedim. Eleman az tutuluyor dedi. Mesela burada bu hengamede 3 kişi sipariş topluyoruz 2 kişi dağıtıyor. Yani kriz de çok kazanmak için elemanı az tutuyorlar. İnanın bizim Kırıntı rest. bünyesinde aynı büyüklükte atıyorum 15 garson ve mutfakta 10 kişi varsa bunlarda 3 te 1 i kadar. İsteselerde hızlanamazlar. O keyif için yavaş olayı da tamamen hikaye. Yemeğinizi söylersiniz gelir keyfinize bakarsınız. Yok açsan hızl ırest. git gibi bir mentalite sadece komik kalır. Acıkmayan adamın Rest. işi ne. Ay çok acıktın o zaman buraya gelme mantığı çok garip olmuş sizin için.
Anvers bölgesinde gezemiyorsunuz. Türk büfe sahibi olmasa kendimi 2 bayanla ateşe atacaktım. E dedim hani Fransa, hani AB ülkesi, hani kanunlar neden bıçak dayıyorlar, soygun, uyuşturucu bu bölgede nasıl izin veriyorlar. Burayı Fransa gibi düşünme buraya karışamıyorlar dedi. Çok gelişmiş Fransa değil mi? Valla dedi burada 21:00 den sonra gezilmez o kadar. Eyvallah dedik döndük.
Avrupa'lı kolay paraya alışmış.Yunanistan, İtalya gibi Fransız esnafı da aynı kafada olduğundan krize girmişler. Hadi İtalya ve Fransa sanayisi iyi. Yunanistan o yüzden bitikleri oynuyor. Adamlar 10 da işe gidip 16 da çıkıyorlarmış. O saatten sonra uyku vakitleriymiş. Yunan vatandaşı olan bir Türk arkadaşımla 10 yıldır konuşuyoruz. O demişti gerçek oldu krize girdi.
Aynı rehavet Fransız esnafında da var. Pis olduklarını kimse tartışmıyor bile. Ama orada yaşamak subjektif olmanızı gerektirmez. Objektif olunuz. Bir arkadaşım 1 yıldır orada. Benim tüm dediklerimi onayladı.
bir yeri anlayabilmek için turistik gezi çok yetersiz, orada yaşamak, gettolarını gezmek gerekli, turistik restoranlarda değil, yerel restoranlar daha fikir verici...
çok gelişmiş türk mutfağı dediğiniz şey esasında çok gelişmiş değil, komuşularıyla çok etkileşmiş bir mutfaktır, Özgün olan sadece osmanlı mutfağıdır. Bizim mutfağımız diye sayılan bi çok şey, mısır, sureiye, iran ve kafkaslardan gelme...ege ile yunan zaten ortak...adı da akdeniz mutfağı...cacığı bizden kopyaladı demek hata, tıpkı mısırdan gelen baklavayı sahiplenmek gibi..
et meselsine gelince müslüman toplumlar, hayvanı islami usüllere göre kestikleri için kanı kanı akıtırlar..gavurda bu olmadığı için eti ne kadar pişirirsiz pişirin içinde bir miktar kan olacaktır.
hasılı demem odur ki turistik gezilerle o ülkenin felsefesini anlamak biraz güç...yaşamak, hissetmek gerekli...o da bir müddet orda kalmakla oluyo...
Paylaşım için teşekkürler. Oldukça güzel bir dille anlatmışsınız.
Restoran meselesine kafam takıldı.
Servisin kötü olmasına karşın birilerinin çıkıp bunun Fransızlar için bir zevk olduğunu söylemesi üzerine konuşulması gerek diye düşünüyorum.
Siparişinizin önünüze atılmasından duyduğunuz rahatsızlık anormalmiş !
Ha bi de, Zaten Türkler etten anlamıyormuş !
Bu ördek hikayesini anımsattı bana. "Yüzmeyi annesinden henüz öğrenen yavru ördek ertesi gün annesinin yanına yaklaşmış ve -Anne sen yanlış yapıyorsun öyle yüzülmez diyip kendince nasıl yüzüleceğini göstermiş. Anne ördek de demiş ki Daha dün g.tümden çıktın şimdide bana yıllardır yüzdüğüm gölde nasıl yüzüleceğinimi öğretiyorsun.
...............
Türk mutfağını kebapçılardan ibaret sanan metropol çocuklarına tavsiyem içanodulu özelliklede Bolu-Mengen yöresinde yapılan yemekleri en kısa zamanda tadın.
Kuş olup uçmak isterken uzaklara, Ağaç olup kök salıyorum buralarda.........
Güzel paylaşım. Fotoğraflara bakarken bile heyecanlandım. Ne güzel yer gök motosiklet, ben 2 hafta sonra cbr 250r almayı düşünüyorum şimdiden sokakta bırakırsam çalınır mı diye kafayı yedim :D: pr:
Ayrıca Şanzelize'nin tam üzerinde lüks rest. ın bardak ve çatal kaşıkların lekeli olmasını, yerlerin toz içinde olmasını, pizzanın hem de kesilmeden , çorbadan önce gelmesini hiç bir mantık izah edemez.
---------- Post added at 12:09 ---------- Previous post was at 12:07 ----------
Kahvaltıda işkembe,paça ,pastırma yer kruvasana kahveye dudak bükeriz , Ankara'nın merkezinde balgamdan tükürükten yürüyemiyoruz varsın Paris metrosu da çiş koksun nolmuş =)
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)