Gökyüzü karanlık bulutlarla kaplanmış,bulutların ötesinde ki mavi görünmüyor.Hava sıkıntılı,yağmur ise yorulmadı yağmaktan.Bi dinlen be kardeşim.Yerler ıslak ,yollar çamur, üzerimizde ise lahana gibi kat kat hırkalar montlar…Kışmış Karmış…Pehh güneşin yanında karda neymiş…Soğukk…. Bunları düşünürken fark etmeden elime aldığım kalem kağıt ile çizdiğim yüksek dağlarda bir şelalenin yanında gördüm kendimi bir an. Bir dağ,Çadırım,motorum ve ben…
Yaz gelsin de atlayım motoruma açayım vizörümü “işte bu! Seni bekliyordum yaz ! “ diye bağırarak ve kendi kendime gülerek vurayım gazın dibine istiyorum … Öyle denize havuza değil,otobanda hız denemeye hiç değil… Stabilize dağ yollarına,köylere,ormanlara…Yol olmayan orman içlerinde kaybolmaya…Yeni doğa harikaları keşfetmeye…Yeni yollar,yeni mağaralar,yeni dereler yeni ormanlar ,yeni yaylalar,yeni köyler ve daha nice yeniler…Yazın buram buram sıcağında ,hiç şikayet etmeden sürüp,bir ağacın gölgesinde esen rüzgarla serinlemek istiyorum olmaz mı ?Az dinlenip hemen bir sucuk çevirmek açlığımı geçiştirmek…Bir ağaç altında ,dere kenarında birazda şekerleme yapmak ne kadarda dinlendirirdi değil mi…
Günün akşamında,ay ışığında manzarası güzel kampa uygun bir yere çadırımı atıp,ateşimi yakıp çayımı demleyip Sıfır düzeyindeki sessizliği ve hafif rüzgarın mırıldanmasını dinlemeyi özledim…Ormanda çadırımın içinde bol oksijenle misss gibi uyuyup sabahın 6sında o çok kızdığım ağaçkakanların sesi ile uyanmayı ama yinede dinç olmayı özledim…
Temmuzun güneş sarısını,parlaklığını ,sıcağını,geceleri yıldızlarla dolu gökyüzünü seyretmeyi özledim…
Yazı Özleyen Adam
Burak...