Sonunda sipariş ettiğim kitaplar elime ulaştı. Sonunda diyorum çünkü bu sipariş İdefix' den aldığım en yavaş hizmetti. " Hamur taş gibi olmuş, salamlar donmuş, Cola ısınmış" gibi kitaba pizza; idefix' e Dominos muamelesi yapacak halim yok ama, okur olarak kitap kargosu beklemekte; ailesinin yanından dönen eşini beklemekten daha heyecanlı bir süreç şüphesiz ( Bu cümleyi kimse ispiyonlamazsa eşimin haberi olmaz, zira blogumu takip etmiyor, aman diyim!).Seyahat sevenler, özellikle motosiklet ile seyahat meselesine bayılanlar mutlaka bu üç kitabı da biliyorlardır ama ben bilmiyordum, şimdi öğreniyorum öyleyse paylaşayım dedim.
Dizimden geçireceğim bir operasyon için aldım bu kitapları. Amacım anne karnındaki bebeğe kitap okuyan baba pozisyonunda; kopmuş ön çapraz bağlarıma kitap okuyarak; "hadi aslanlarım bir iyileşin size nereleri çiğneticem bak! Tebriz mi dersin, Delhi mi dersin, Katmandu mu dersin... " diye onları gazlamak niyetiyle alınmadı tabi. Ameliyat sonrası bir yatış sürecimiz olacak. Madem öyle yattığım yerden popoyu rahatsız etmeden geziyormuşum hissi uyandırması için zihni beslemektir mesele. Ancak iki gün sonra geçireceğim ameliyattan önce kitaplardan birisini okumaya başladım bile: "Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi". Yazan Ali Nasuh Mahruki.
Kapakla başlayalım. Nasuh Mahruki'nin elinden çıkmış hoş bir fotoğraf. Fotoğraftaki delikanlı ise Bmw R 80. Geziyi gerçekleştirdiği motor yani. Gezi ise kısaca şöyle özetlenebilir; 1 Ağustos 1997 de Etiler' de, motorla, bir artçıyla beraber başlayıp, İran, Pakistan, Hindistan ve Nepal'in Başkenti Katmandu da sonlanıyor ilk bölümü. Biliyorum Katmandu' ya gitmek için Etiler iyi bir start noktası değil, biliyorum seyyahların kaşlar çatıldı, homurdanmalar başladı falan ama adam orada oturuyor ne yapalım canım. Katmanduya vardıktan sonra ise artçısı Elif (Alphan) uçakla İstanbul'a geri dönüyor. Nasuh Mahruki ise motorunu Katmandu' da bırakarak Tibet' te bir ay süren ekspedisyonla, dünyanın altıncı yüksek dağı olan Cho Oyu' nun zirvesine solo tırmanış gerçekleştiriyor. ( Birazda magazin: Efendim Nasuh Mahruki' nin artçısı Elif Alphan o tarihlerde tahmin ettiğiniz gibi aynı zamanda sevgilisi de. Hatta sonraki bir kaç yılda evlendiler, evleniyorlar falan diye haberlerde çıkmış. Ancak evlenmemişler. Şimdi ise Nasuh Mahruki, Mine Mahruki' yle evli. Madem öyle hanımlara ders olsun; evliliğe giden yol artçı olmaktan geçmeyebilir. Binlerce kilometre sevdiğiniz adamla, kir pas içinde dolaşıyorsunuz, çok mutlusunuz falan ama unutmayın manikür, pedikür, ağda, Fransız makyajıda benim için icat olunmadı değil mi ? ) Yolculuğun üçüncü bölümü ise Nasuh Mahruki' nin bu kez tek başına dönüş yolculuğunu içeriyor. Kitabın dilinin ise çok yalın ve tek düze olduğunu söyleyebilirim. Neticede bu bir tercihte olabilir dili kullanma becerisi de ama nihayetinde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" indeki gibi bir edebiyatta bekliyor değiliz tabii ki. Gezi sırasında verilen detaylar ise çok güzel, çok önemli. Mahruki kendinden sonra bu rotayı geçeceklere hayat kurtarıcı tavsiyelerde bulunuyor. Bir gezi kitabından da ( YKY, yaşantı olarak sınıflamış kitabı) beklenen şeylerden biri de bu değil midir? İşte bu iş son derece iyi başarılmış. Ve birde söylemeden geçemeyeceğim, kitaptaki fotoğraflar başarılı, derdini anlatan işler. Kitabın baskısı ise Yapı Kredi Yayınlarının her zamanki kalitesinde, şahsen rahatsız edici hiçbir şey bulamadım.
Kitabı henüz bitirmedim, gezinin üçüncü bölümündeyim, yani Katmandu dan İstanbul' a dönüş yolculuğunda. Buna rağmen bu rotayı, motosikletle seyahati, hatta dağcılığı, kısacası gezmeyi sevenlere, dünyayı bilmek isteyenlere tavsiye edeceğim güzel bir yayın.
(Arka Kapaktan)
17 Mayıs 1995'te dünyanın en yüksek tepesi olan Everest Dağı'nın (Chomolungma) zirvesine (8848 m) tırmanarak, 'Everest zirvesine çıkan ilk Türk ve İlk Müslüman' unvanını alan dünyaca ünlü dağcı Nasuh Mahruki sayısız başarılı tırmanışa imza attı. Gezi ve tırmanışlarıyla ilgili gözlem ve anılarını da Bir Dağcının Güncesi, Everest'te İlk Türk - Chomolungma, Bir Hayalin Peşinde - Yedi Zirveler' adlı kitaplarda topladı. Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi, Mahruki'nin uzun yıllar hayalini kurduğu overland (karadan) Doğu yolculuğunun öyküsü.
Nasuh Mahruki, Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi'nde motosikletle İstanbul'dan yola çıkıp Katmandu'ya gidişini; Tibet'te bir ay süren ekspedisyonla, 28 Eylül (1997) günü, dünyanın altıncı yüksek dağı olan Cho Oyu'nun (8201 m.) zirvesine gerçekleştirdiği Türkiye'nin en yüksek solo tırmanışını; ve Nepal, Sıkkım, Hindistan, Pakistan ve İran'ı geride bırakarak tekrar İstanbul'a dönüşünü anlatıyor.
Efendim diğer kitapları okumamakla beraber ( "Ceviz Kabuğu" nda kendi yazdığı kitabı okumayan adam gördüm; o yüzden okumadığı kitabı tanıtan adam çokta rahatsız edici değil aslında) arka kapak yazıları ile de olsa bahsini etmek gerekir. Okumadan tanıtacağım kitaplardan ilki: "İki Teker Öyküleri". Yazan Turgay Avcı.
Kitaba şöyle bir göz attığımızda bir yayınevi tarafından değilde, bir matbaa vasıtası ile yayına hazırlandığı pek belli. Yani biraz "yerel imkanlar" meselesi fazlaca hissediliyor. Ancak kitaba reklam vermiş koca koca firmaları görünce anlıyorum ki mesele imkan meselesi değil. Seçimlerle alakalı. Örneğin kuşe sayfalar! Herhalde üçüncü üçüncü hamurdan daha ucuz değil. Ve kuşe kağıt bir kitap okurken hiç iyi hisler almıyorum ( dergiler, kataloglar dışında...), zira başka bir açığı kapatmak için göz boyamaymış gibi geliyor (şüphesiz hepsi öyle değildir). Ve birde satırların altını çizemiyor olmaktan çok rahatsız oluyorum. Neyse! İçeriğe göz attığımızda ise; Marmara'dan tutun Güneydoğu Anadoluya; Karadeniz' den tutun Balkanlara kadar çeşitli güzergahları içeriyor. Yani biraz derleme.Bana göre tek geziyi alan yayınlar çok iyi. Böylece hem o güzergahı daha iyi algılıyor hem de gezginin o gezi boyunca büründüğü ruh halini görüyorsunuz. Bu tip derleme kitaplarda ise kopukluk yaşıyorsunuz haliyle. Okur olarak Rize' den, Selanik'e geçmek zor tabii ki.
Ama tüm bunlar bir yana Turgay AVCI'nın o yolları katettikten sonra oturup kalem-kağıda sarılması taktir edilecek bir hadisedir zira gezer-yazarımız çok yok,o yüzden şimdiden eline sağlık demeyi görev biliyorum. Okuduktan sonra daha sağlıklı bir eleştiriyi blogda paylaşacağım.
(Tanıtım Bülteninden)
Motosikletle asfalttan ve anayollardan çıkarak, kıyıda köşede kalmış yolları izleyerek yapılan uzun yol gezilerinin müptelası, modern zaman seyyahı Turgay Avcı, İki Teker Öyküleri'nde alternatif rotalar izleyerek Marmara'dan Karadeniz'e; Doğu Anadolu'dan Balkanlar'a uzanıyor.
"Bu kitapta anlatılan notlar motosikletle yapılan gezilerde tutuldu. Geçilen yerlerdeki dağlar, taşlar, yollar aynıydı belki... Ama iki teker üzerinde olmanın verdiği farklı bakış açısıyla bütün bunlar bir anlamda ete kemiğe büründü. Sanki geçilen her kilometredeki, bahsedilen her coğrafyadaki dağlar, taşlar, otlar, çiçekler, hayvanlar, evler, anıtlar, harabeler ama en başta insan dile geldi, kendi hikayesini anlattı."
Vassilis Karachalios, Banu Sun Avcı, Görkem Özgelen, Kubilay Türkmen ve Turgay Avcı'nın çektiği birbirinden özel fotoğraflarla renklendirilen 313 sayfalık eser, kısa sürede yol tutkunlarının başucu kitabı olmaya aday...
Ve son kitabımız ise; nam-ı diğer "Motosiklet Günlükleri". Ernosto Che Guevara ! Kitabı okudunuz, filmini seyrettiniz, Che' nin yaşamını zaten ezbere biliyorsunuz ve blogumun başında ava yattınız dimi. Okumadığı bu kitap hakkında yorum yapsa da çiğ çiğ yesek, hiç değilse gülünmeyecek yerlerimizle gülüp madara etsek diye ama olmaz. Arka kapak bilgisini aktarmakla yetineceğim. Amma illa orijinal bir bilgi lazımsa, Everest Yayınlarından çıkan kitabın, çevirmenlerinden biri olan Osman Akınhan'ın kısa öz geçmişine bakmak yeterli olacaktır: "1960 Ödemiş doğumlu. Ankara SBF' yi bitiremeden hapishaneye girdi ve 11 yıl kaldı. İçeride çevirmenliğe başladı." Che' nin kitabını çeviren adam işletme doktoralı, evini arabasını almış, iki çocuklu, Garanti Bankası CEO luğundan emekli olup, yazlarını Bodrumdaki yatında geçiren bir adam olsaydı zaten... Neyse düşünmek bile istemiyorum. Davul bile dendi dengineyken, çevirmen yazara denk düşmeli arkadaş. Osman Akınhay'ın çevirisi ile bu kitabı okumak büyük zevk olacak eminim ki.
(Arka Kapak)
"Bizim gibi kâşifler burjuvalara otel parası ödemektense ölmeyi tercih ederler."
Bu kitap, Che'nin 23 yaşında Alberto Granado'yla birlikte bir motosikletle çıktığı ilk Güney Amerika yolculuğunda tuttuğu günlüklerden oluşmaktadır. Che'nin derdi Amerika'yı keşfetmekti bir bakıma. Nitekim içindeki çağrıya uymamazlık edemeyip, üniversite eğitimini, ailesini, hatta ilk aşkı Chicniya'yı geride bırakarak yollara vurmuştu kendini.
Çeşitli ülkeleri dolaştıkça ve özellikle cüzamlıların bulunduğu hastaneleri ziyaret ettikçe, gözlerinin önündeki tablo netleşmeye başlamıştı: Hem tüm insanlığı ikiye ayıran muazzam bölünme gerçekleştiğinde halkın yanında saf tutmaya karar veriyor, hem de tüm Amerika kıtasını Yankiler dışında bir melez ırka ait sayıyordu. Kadehini Birleşik Amerika için kaldıran bir Amerikalı!
'Lanetli' insanlar tüm burjuvalardan çok daha yakındı bu sergüzeşte. Cüzamlıların Cehe'yi ve Alberto'yu sevmelerinin nedeni, bu iki kafadarın onlarla çekinmeden sohbet etmeleri, dertlerini dinlemeleri ve futbol oynamalarıydı mesela. Biz de bu arada Che'nin Albert Camus'yle ortak bir noktasını da keşfediyorduk: ikisi de kaleciydi.
Dolayısıyla bu kitap, sonu bir gerilla mücadelesine varan ve Küba Devrimi'ne giden bir serüvencinin ağzından anlatılmış bir yol hikâyesidir aynı zamanda.
Evet şimdilik bu kadar! Gerçi Katmandu' dan sonra benim İznik gezisinin havası iyiden iyiye kaçtı farkındayım. Madem öyle sadece yurt içini, yakın yerler konseptiyle gezebiliyoruz öyleyse bundan sonra gittiğim yerlerin Türkçe isimlerini kullanmayacağım. Mesela; Neredeydin? - İznik. yerine Neredeydin? Nikea gibi. Gezimiz yerelse, ismi evrensel olsun hiç değilse.
Rıdvan Gölcük
Not: Bu yazı
www.ciplakayakla.com sitesinden alınmıştır.