Dün, bir süredir motosikletimi kullanmadığım ve iyice darlandığım için küçük bir gezi yapmaya karar verdim. İzmir'de, bilmediğim topraklarda olmanın verdiği ekstra macera hissiyle beraber motoru çalıştırdım. Rota? Belirsiz. Menzil Belirsiz...
İlk benzin istasyonuna uğrayıp depomu doldurdum. Lakin benzin istasyonlarından nefret ediyorum... Sebebi, yakıtın fiyatı değil. kalitesizliği... izmire geliş yolunda, tam 1 depo benzin yüzünden 200 km boyunca motosiklet tekleye tekleye gitti... Verdiğin para zaten ayrı mevzu.. bir de %60'ı su olan yakıt almak apayrı birşey...
Lastikleri daha önce sıcak havada şişrmek durumunda kalmıştım. dolayısı ile basınçları düşüktü muhtemelen. hava pompası çalışmıyor istasyonda... sonraki 10 kadar sitasyonda da çalışmıyordu... Lastikçiler vardı ama geneli kapalıydı... sanırım 11. istasyonda çalışan bir hava/su ünitesi vardı.
İzmir-Aydın yolunun ( otoyol değil ) herhangi bir noktasından yola dahil oldum...
Siyaseti sevmem ama, Akp'nin vergilerimizi değerlendirdiğini söylediği milyon kilometre yollar buralarda yok... Yol yüzeyinde göçükler ve aşırı tamirat olmasa da, asfalt çok kalitesiz. Lastiklerim yaşlı olsa da, yol tutuşu çok iyi olmasına rağmen ara sıra lastikle yolun anlaşamadığını hissetmek çok itici...
Yol boyunca tabelaları hiç takip etmedim. dönüş yolunu bulmak için gps'i olan bir telefonum vardı zaten.
Yıllardır özlemini çektiğim o " hedefi olmayan bir yol " keyfi ile çıkmıştım...
Genelde, kullanıcı adımın aksine agresif bir sürüş stilim olsa da, bu gün için amacım yalnızca gezmekti aheste aheste.. süratimi 90 km/s üstüne çıkarmama kararı aldım. Uyabildiğim sürece, hız sınırlarına dikkat ederek, gereksiz gazlamayarak hem dolu depomla daha uzun bir yol, hem de keyifli bir geziydi hedefim.
Seyir halinde olduğum yolların bir kısmı bölünmüş, bir kısmı bölünmemişti. her koşulda da, yoldaki en yavaş kişi neredeyse bendim. üstelik ortalama hızım 80 km/s altına düşmediği halde...
O hep savunulan, " sen dikkatli ve yavaş kullandığın sürece birşey olmaz " diyen arkadaşların sözlerine inanmak isterdim...
Lakin 90km/s hızla gittiğim ve virajın ilerisini göremediğim halde, arkamdaki kamyonun tacizi....
Sollarken, sol şerit tamamen boş ve risksiz olduğu halde, sağ tekerleri benim şerit alanıma soka soka sollayan otomobiller...
Aslında kendisinden hızlı gittiğim halde, " herhal de bir motosikletin arkasından gitmekten rahatsız olduğu için " hızlanarak beni geçmek isteyen, geçemeyen ve geçemediği halde geri de kalmayan otomobiller...
Birisi beni sollamakta iken, arkamdan birisinin iyice yanaşıp beni hızlı olmaya taciz ettiği durumlar...
Yo hayır... yolun tamamı böyle değildi... bolca keyifli virajlar, saygılı " traktör sürücüleri "... yol hakkı gözeten dolmuş sürücüleri ( istanbulda bunu söylesen yalancı diye döverler adamı... ) sollarken önce sellektör, sonra sinyal geçmekte iken korna yapıp yeterince geçtikten sonra sağa sinyal vererek şeride giren insanlar...
Anadolunun yollarında farkettiğim en güzel şey, geçiş hakkına olan saygı...
Ana yoldayım, yan yoldan ana yola gelen araç duruyor. kavşağa uzak ta olsam, yavaş da olsam geçiş hakkını bana tanıyor %95'i... elbette buna güvenmiyorum... geriye kalan %5'in de hala öldürücü etkisi sabit çünkü...
Başka işim de olmadığından, trafikteki densizleri etiketlemeye başladım.
1 - Kamyon sürücleri : Yol boyunca bir çok kamyon gördüm... Bir tanesinde trafiğe saygı görmedim. kafasına göre hızlanıyor... kafasına göre solluyor. kafasına göre duruyor. kafasına göre ışıktan geçiyorlar... Bölünmüş yoldaki geçiş güzergahından, yola sol şeritten bağlanırken bile yola bakmadan manevra yapıyorlar... ölümcül'ü geçtim. doğrudan cinayet..
2 - Lüks otomobil sürücüleri : Görece fakir bir ülke olmamıza rağmen yoldaki her 3 araçtan birisi 50.000 tl değerin üzerinde... Bununla beraber insanlıklarının ederi ise kuruşla ölçülebilecek kadar düşük... hani benim motosikletim de 200 üstü süratlere çıkabiliyor. hem de ortalama 100.000 liralık spor arabalara eşdeğer bir performansla... ama ilginç olan şu ki, sağ şeritteki birisini sağ şeridin içerisinde iken sollamıyorum...
yol boyunca dikkat ettiğim en önemli tespit bu... eğer bir otomobil belli bir gelir seviyesinin altındaki kişilerin alamayacağı otomobil ise, karakteri de öyle oluyor. bütün yol boyunca, bmw, mercedes, alfa gibi araçların tamamı ( özellikle dikkat ettiğim bir durum ) sağ şeritten ayrılmadan beni sollamak için elinden geleni yaptılar...
Dolayısı ile sürüş prensibi olarak lüks otomobil gördüğümde sağ şeridin orta-sol'una yanaşıp yavaşlıyorum. geçeceklerse, dosdoğru sol şeritten geçsinler...
Lüks otomobillerle ilgili en büyük ikinci tespitim = ilerisini göremedikleri virajlar... ilerisi görünmeyen virajlarda, lüks sayılmayacak otomobil sürücüleri neredeyse hiç şerit çizgilerinden taşmadan dönerken ( bölünmemiş, gidiş-geliş yol ) lüks otomobil sayılabilecek araç kullanıcılarının neredeyse tamamı, neredeyse karşı şeridin yarısına kadar taşarak dönüyorlar... Ama bu durumun hızları ile alakası yok...
Zaten sürüş prensibimdir. ilerisini görmediğim virajda, en dışardan girerek, ilerisini görebildiğim nokta ilerledikçe içeri doğru sürerim...
3 - Gençler... Çok hızlılar. özellikle motosikletli gençler. 15-30 yaş arası... ( evet 15 ) 70-80km ile rölantinin biraz üzerinde tın tın giderken, tam gaz yırtınarak beni geçmeye çalışan mobiletler... 125'lik motorlar... hiç birisinde kask yok. koruma eldiven dizlik yalan dünya ... daha ziyade oyun oynuyorlar... Heveslerini de kırmak istemiyorum ama, etraflarında olduğum sürece bu tehlikeli davranışları iyiye gitmeyecek.. comet'in güzel yanı, her vitesindeki hoş torku... 5. vitese atıp uzuyorum. Ama onlar yardırmaya devam.
motosiket kullanmaya ilk mobiletle başladım... muhtemelen 12 - 13 yaşlarındaydım. inanılmaz güzeldi.. 12 yaşında birisinin vücuduna binen o ivmeyi ufak bir gaz kolunu çevirerek elde etmesi inanılmaz bir güçtü... " Güç güzeldir ama, gücün karanlık tarafına geçme oğul " diye yazmak lazım sırt çantasına...
Bunlar dışında yolda rahatsız edici pek birşey söz konusu değil... İzmir / aydın sınırları içerisinde gezmekte olduğum halde, genelde yüksek hızlara çıkan araçların genelinin plakası 34 ile başlıyor. taciz ve sıkıştırma yapan araçlarında en az yarısı 34 ile başlıyor plakası...
Hatalı sollama yapan insan sayısı çok fazla yok.
Bölünmüş yollarda şerit ahlakı oldukça dikkat ediliyor. birisi yavaş ve sol şeritte ise, sizin geldiğinizi 500 metre önce farkedip sol şeridi boşaltmak için manevra yapıyor....
işte diğer güzel tespit... Buralarda insanlar aynaya çok sık bakıyor...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çok fazla ana yolları tercih etmeden rastgele gezdiğim bir gündü...
2 - 3 defa, Sözün bittiği yer olan, asfaltın bitip toprak yolun başladığı yerlere geldim. lastiklerim yaşlı olduğundan, asfalttan ayırıp emeklilik günlerine 5 kala onları yormak istemediğimden döndüm oralardan.
Saat epeyce ilerlemişti. yakıt yarım deponun altına düşmüştü.
Telefonumu gidona sabitleyip navigasyonu açarak ev'i işaretledim.... eh biraz da gücün karanlık tarafının tadını çıkarma vakti ( tabi saygı sevgi çerçevesinde ) ...
Eve döndüğümde ilk dikkatimi çeken, lastikteki " değiştir beni " izlerinin belirmesi... ikincisi ise yorulduğumu farketmem ... bir de gelirken ekmek al demişlerdi... bu yaşta babadan fırça yedik gene :D...
Zaten bildiğim ve bu gezide pekiştirdiğim en önemli şey ise... trafikte her ne kadar rahat yollar da olsa, sessiz kalmamanız... ortalığı yıkmak değil demek istediğim. o şerit sizin ise vermeyin. o geçiş hakkı sizin ise uyarın... siz hakkınızı vermeye müsade ettiğiniz sürece, diğer trafik canlıları sizi önemsememeye devam ediyor.