Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

Hilale saygı isteyen haça saygı göstermeli

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #41
    Prometheus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Temmuz 2004
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    '14 BMW R1200GS
    Politika hayatın her yerindedir. Motosiklet denildiğinde neden o içi boş "özgürlük" kavramını kullanırsınız? Özgürlük nedir bilir misiniz? Yoksa "herkes motosiklet özgürlüktür diyor, bizce de öyle olsun" diye düşündüğünüzden mi?

    Şimdi hepinizi 1 dakika "düşünmeye" davet ediyorum. Düşünmediğiniz zamanlar içinde çok ufak bir süre bu emin olun...
    Onur Yollarda
    Facebook: http://www.facebook.com/OnurYollarda
    YouTube: https://www.youtube.com/channel/UC1TqEwgGS4AHvdmULc9qoIQ


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #42
    trenox - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Haziran 2005
    Şehir
    burkinefoso
    Motosikleti
    var işte...
    valla hepsi can dündar yüzünden. caarın gelsın duzeltsın bu kargasayı
    halbukı senın neyıne boyle seyler yazıyon. ha bak ask mesk cicek bocek bunları guzel yazıyo
    bi yerde dur deyıp de opusup barısabılıyorsanız daha fazla kırmadan ne mutlu sıze.
    Sözkonusu vatan ise gerisi teferruattır.

  3. #43

    Üyelik
    14 Mart 2006

    Yunus

    Yazı güzel..
    Tüm insanlar Tasavvufun peşinde koşsa bence gerçekleri daha iyi görebilirler..
    Ama Tasavvufu öz kaynaklarından.Osmanlıca öğrenmek daha iyidir önce..
    Yunus Emre'nin şiirlerinde gerçekleri görebiliriz.Lütfen beş dakikamızı ayırıp okuyalım.
    "Yaşamın sırlarını bileydin,
    Ölümün sırlarını da çözerdin.
    Bugün aklın var birşey bildiğin yok,
    Yarın akılsız neyi bileceksin?
    Bu dünyadan başka dünya yok, arama.
    Senden benden başka düşünen yok, arama.
    Vazgeç ötelerden, yorma kendini.
    O var sandığın şey yok mu, o yok, arama.
    Kimi dinde imanda buldu yolu,
    Kimi akıl, bilim yolunu tuttu.
    Derken bir ses geldi karanlıklardan;
    "Gafiller, doğru yol ne odur ne bu"...
    Hep arar dururdum dünyaya geleli,
    Alın yazısını, cenneti, cehennemi.
    Hocam kesti attı sağlam bilgisiyle;
    "Alın yazısı, cennet, cehennem sende" dedi.
    Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil,
    Cılız karıncalarız, Süleyman değil.
    Biz eskiler giyen benzi soluklarız,
    Pazarda sırma satan bezirgan değil.
    Ben kendiliğimden var değilim bu varlığımla,
    Kendim çıkmış değilim elbet bu karanlık yola.
    Bir başka varlıktan gelmiş bendeki varlık.
    Ben dediğin kim ola, nerede, ne zaman var ola?
    Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil,
    Erdiğim sırları söylemek elimde değil.
    Aklım düşüncenin derin denizlerinden,
    Bir inci çıkardı ki, delmek elimde değil.
    Yetmişiki millet, bir o kadar da din.
    Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin.
    Kafirlik, Müslümanlık neymiş, sevap, günah ne?
    Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.
    Dün özledim de seni coştum birden bire,
    Çıktım, senin yerin dedikleri göklere.
    Bir ses yükseldi ta yukardan, yıldızlardan;
    "Gafil" dedi, "Bizde sandığın Tanrı sende"."Yaşamın sırlarını bileydin,
    Ölümün sırlarını da çözerdin.
    Bugün aklın var birşey bildiğin yok,
    Yarın akılsız neyi bileceksin?
    Bu dünyadan başka dünya yok, arama.
    Senden benden başka düşünen yok, arama.
    Vazgeç ötelerden, yorma kendini.
    O var sandığın şey yok mu, o yok, arama.
    Kimi dinde imanda buldu yolu,
    Kimi akıl, bilim yolunu tuttu.
    Derken bir ses geldi karanlıklardan;
    "Gafiller, doğru yol ne odur ne bu"...
    Hep arar dururdum dünyaya geleli,
    Alın yazısını, cenneti, cehennemi.
    Hocam kesti attı sağlam bilgisiyle;
    "Alın yazısı, cennet, cehennem sende" dedi.
    Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil,
    Cılız karıncalarız, Süleyman değil.
    Biz eskiler giyen benzi soluklarız,
    Pazarda sırma satan bezirgan değil.
    Ben kendiliğimden var değilim bu varlığımla,
    Kendim çıkmış değilim elbet bu karanlık yola.
    Bir başka varlıktan gelmiş bendeki varlık.
    Ben dediğin kim ola, nerede, ne zaman var ola?
    Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil,
    Erdiğim sırları söylemek elimde değil.
    Aklım düşüncenin derin denizlerinden,
    Bir inci çıkardı ki, delmek elimde değil.
    Yetmişiki millet, bir o kadar da din.
    Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin.
    Kafirlik, Müslümanlık neymiş, sevap, günah ne?
    Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.
    Dün özledim de seni coştum birden bire,
    Çıktım, senin yerin dedikleri göklere.
    Bir ses yükseldi ta yukardan, yıldızlardan;
    "Gafil" dedi, "Bizde sandığın Tanrı sende".

  4. #44
    ledo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Nisan 2005
    Şehir
    İstanbul/Suadiye
    Motosikleti
    Piaggio Beverly , Hyosung GV 650
    Alıntı Prometheus adlı üyeden alıntı
    Politika hayatın her yerindedir. Motosiklet denildiğinde neden o içi boş "özgürlük" kavramını kullanırsınız? Özgürlük nedir bilir misiniz? Yoksa "herkes motosiklet özgürlüktür diyor, bizce de öyle olsun" diye düşündüğünüzden mi?

    Şimdi hepinizi 1 dakika "düşünmeye" davet ediyorum. Düşünmediğiniz zamanlar içinde çok ufak bir süre bu emin olun...
    Procuğum bırak felsefe yapmayı.
    O senin dediklerini ben çok iyi bilirim.
    Herşeyin bir yeri ve zamanı olduğunu da bilirim...
    Neyi kimle nerde ne zaman ve ne amaçla konuşacağımı da çok iyi bilirim.

    Tabii bir yerin içindeysem oranın kurallarını da bilirim.
    Sen bu sitede moderatörlük yaptın uzun süre, bak yukarıda kopyaladım.
    Kurallar çok açık.
    Önemli olan, sadece yazarken veya konuşurken değil, hergün hayatı yaşarken adam olabilmektir.

  5. #45

    Üyelik
    14 Mart 2006
    YUNUS EMRE
    Batıni doktrini halka kendi dilinde anlatan ve sevdiren, bu anlamda da Mevlana'nın gerçek varisi olduğu söylenebilecek kişi Yunus Emre oldu (37).
    Baba İlyas, Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evren, Celaleddin Rumi ve Yunus Emre'nin aynı dönemin, aynı koşulların insanları olmaları tesadüf değildir. Nitekim daha sonraki yüzyıllarda, ana kaynak değişmemesine rağmen düşünce yapısı değiştiği için Türkler arasından bu denli etkili düşünürler çıkmamıştır.
    Hacı Bektaş'ın Baba İlyas'ı tanıdığı bilinmektedir. Yine Hacı Bektaş, Mevlanayı yüz yüze tanımamış olmasına rağmen düşüncelerini dikkatle izlemiştir. Bazı kaynaklar, Şemsettin Tebrizi'nin Konya'ya gitmeden önce bir süre Hacı Bektaş'ın yanında kaldığını ve onun bir müridi olduğunu öne sürmektedirler. Bu kaynaklara göre Tebrizi, Mevlana'nın düşüncelerini etkilemek üzere Hacı Bektaş tarafından görevlendirilmiş ve Konya'ya gönderilmiştir.
    Aynı dönemin bir diğeri dehası Yunus Emre de, Mevlana'nın ölümünden kısa bir süre önce Konya'ya gelmiş ve ondan ders almıştır. Yunus Emre;
    "Mevlana sohbetinde,
    Saz ile işaret oldu.
    Arif maniye daldı,
    Çünbiledür ferişte" derken, Celaleddin Rumi'nin derslerine katıldığını belirtmektedir.
    Ayrıca Yunus,
    "Mevlana hüdavendigar bize nazar kılalı,
    Anın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır" diyerek, üstadına olan saygısını ve gönül birliğini dile getirmiştir.
    Yunus Emre 1245 yılında Ankara yakınlarındaki Sarıköy'de doğdu. Yunus Emre Horasan'da doğmamıştı ama doğduğu köyde yaşayanların hepsi, Horasan'dan göç eden, Yesevi tarikatına bağlı kişilerdi. Bazı kaynaklar bu köyün "Hacı İsmail Cemaati" olduğunu, dolayısıyla köylülerin Türkmen İsmailliler olduğunu öne sürmektedir. Yunus Emre'nin babasının ismi olarak yakıştırılan İsmail adı da, İsmaili inancına bir atıf olarak verilmiş olabilir (38).
    İsmaili olmasa dahi, Yesevi inançlarıyla büyüyen Yunus gençliğinde, tasavvuf ilmini öğrenmek amacıyla dönemin en ünlü sufi büyüğü Hacı Bektaş'ın yanına gitti. Ancak çok yaşlanmış olan Hacı Bektaş, Yunus'u, kendisi gibi bir Yesevi Babası ve Bektaşi olan "Baba Taptuk"un, diğer adıyla Taptuk Emre'nin yanına gönderdi.
    Baba Taptuk, Hacı Bektaş'ın halifesi Sarı Saltuk'tan el almıştır. Sarı Saltuk yandaşları ile birlikte, Dobruca'ya göç edince Anadolu'daki Bektaşi tekkelerinin şeyhliğine Barak Baba ve Taptuk Emre getirilmişlerdir. Taptuk'un yanında 30 yıl geçiren Yunus, Hakikat Kapısından aynı dergahta geçtiğini şöyle dile getirmektedir:
    "Vardığımız illere,
    Sol safa gönüllere,
    Baba Taptuk manasın,
    Saçtık Elhamdülillah.
    Taptuk'un tapısında,
    Kul olduk kapısında
    Yunus miskin çiğ idik,
    Pişdik Elhamdülillah"...
    Yunus'un büyüklüğü, diğer Bektaşi erenleri gibi şiirlerinde Türkçeyi kullanması ancak bunu son derece maharetle, halkın anlayacağı kadar basit bir dille gerçekleştirmesindedir. Yunus Emre, şiir dili kullanarak halka en derin felsefi konuları bile anlatabilmiş, felsefesinin yüzyıllar boyunca sevilmesini ve dilden dile söylenmesini sağlamış ve ayrıca, bu yolla ana dilinin, Türkçe'nin yok olup gitmesini engellemiştir. Onun şiiri Batini doktrinin Öztürkçe ile anlatımdır. Şiirleri ölümünden 70 yıl sonra derlenmiş ve "Divan" adı altında yayımlanmıştır. Ölümü konusunda bazı çelişkiler vardır. Kimileri onun doğal yoldan öldüğünü bildirirken, kimileri de, bir dini tartışma, hatta ayaklanma sırasında öldürüldüğünü iddia etmektedir.
    Yunus, Taptuk Emre'nin yanında dört kapıdan geçerek, Kamil bir İnsan haline geldi. Önce Şeriat kapısında tüm dinlerin içeriğini öğrendi. Yunus bunun, "Dört kitabın manasın, okudum hasıl ettim" şeklinde ifade eder.
    Mantık, felsefe, Yunan fizoloflarının yapıtları, Arapça ve Farsça, Taptuk tekkesinde öğrendiği diğer bilimlerdir. Yunus, devrinin mümkün olabilecek en iyi eğitimini almıştır. Onun, "ne elif okudum, ne cim" demesi. Batıni bilmin yanında zahiri olanlara değer vermemesinden kaynaklanmaktadır.

  6. #46

    Üyelik
    14 Mart 2006
    YUNUS EMRE
    Batıni doktrini halka kendi dilinde anlatan ve sevdiren, bu anlamda da Mevlana'nın gerçek varisi olduğu söylenebilecek kişi Yunus Emre oldu (37).
    Baba İlyas, Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evren, Celaleddin Rumi ve Yunus Emre'nin aynı dönemin, aynı koşulların insanları olmaları tesadüf değildir. Nitekim daha sonraki yüzyıllarda, ana kaynak değişmemesine rağmen düşünce yapısı değiştiği için Türkler arasından bu denli etkili düşünürler çıkmamıştır.
    Hacı Bektaş'ın Baba İlyas'ı tanıdığı bilinmektedir. Yine Hacı Bektaş, Mevlanayı yüz yüze tanımamış olmasına rağmen düşüncelerini dikkatle izlemiştir. Bazı kaynaklar, Şemsettin Tebrizi'nin Konya'ya gitmeden önce bir süre Hacı Bektaş'ın yanında kaldığını ve onun bir müridi olduğunu öne sürmektedirler. Bu kaynaklara göre Tebrizi, Mevlana'nın düşüncelerini etkilemek üzere Hacı Bektaş tarafından görevlendirilmiş ve Konya'ya gönderilmiştir.
    Aynı dönemin bir diğeri dehası Yunus Emre de, Mevlana'nın ölümünden kısa bir süre önce Konya'ya gelmiş ve ondan ders almıştır. Yunus Emre;
    "Mevlana sohbetinde,
    Saz ile işaret oldu.
    Arif maniye daldı,
    Çünbiledür ferişte" derken, Celaleddin Rumi'nin derslerine katıldığını belirtmektedir.
    Ayrıca Yunus,
    "Mevlana hüdavendigar bize nazar kılalı,
    Anın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır" diyerek, üstadına olan saygısını ve gönül birliğini dile getirmiştir.
    Yunus Emre 1245 yılında Ankara yakınlarındaki Sarıköy'de doğdu. Yunus Emre Horasan'da doğmamıştı ama doğduğu köyde yaşayanların hepsi, Horasan'dan göç eden, Yesevi tarikatına bağlı kişilerdi. Bazı kaynaklar bu köyün "Hacı İsmail Cemaati" olduğunu, dolayısıyla köylülerin Türkmen İsmailliler olduğunu öne sürmektedir. Yunus Emre'nin babasının ismi olarak yakıştırılan İsmail adı da, İsmaili inancına bir atıf olarak verilmiş olabilir (38).
    İsmaili olmasa dahi, Yesevi inançlarıyla büyüyen Yunus gençliğinde, tasavvuf ilmini öğrenmek amacıyla dönemin en ünlü sufi büyüğü Hacı Bektaş'ın yanına gitti. Ancak çok yaşlanmış olan Hacı Bektaş, Yunus'u, kendisi gibi bir Yesevi Babası ve Bektaşi olan "Baba Taptuk"un, diğer adıyla Taptuk Emre'nin yanına gönderdi.
    Baba Taptuk, Hacı Bektaş'ın halifesi Sarı Saltuk'tan el almıştır. Sarı Saltuk yandaşları ile birlikte, Dobruca'ya göç edince Anadolu'daki Bektaşi tekkelerinin şeyhliğine Barak Baba ve Taptuk Emre getirilmişlerdir. Taptuk'un yanında 30 yıl geçiren Yunus, Hakikat Kapısından aynı dergahta geçtiğini şöyle dile getirmektedir:
    "Vardığımız illere,
    Sol safa gönüllere,
    Baba Taptuk manasın,
    Saçtık Elhamdülillah.
    Taptuk'un tapısında,
    Kul olduk kapısında
    Yunus miskin çiğ idik,
    Pişdik Elhamdülillah"...
    Yunus'un büyüklüğü, diğer Bektaşi erenleri gibi şiirlerinde Türkçeyi kullanması ancak bunu son derece maharetle, halkın anlayacağı kadar basit bir dille gerçekleştirmesindedir. Yunus Emre, şiir dili kullanarak halka en derin felsefi konuları bile anlatabilmiş, felsefesinin yüzyıllar boyunca sevilmesini ve dilden dile söylenmesini sağlamış ve ayrıca, bu yolla ana dilinin, Türkçe'nin yok olup gitmesini engellemiştir. Onun şiiri Batini doktrinin Öztürkçe ile anlatımdır. Şiirleri ölümünden 70 yıl sonra derlenmiş ve "Divan" adı altında yayımlanmıştır. Ölümü konusunda bazı çelişkiler vardır. Kimileri onun doğal yoldan öldüğünü bildirirken, kimileri de, bir dini tartışma, hatta ayaklanma sırasında öldürüldüğünü iddia etmektedir.
    Yunus, Taptuk Emre'nin yanında dört kapıdan geçerek, Kamil bir İnsan haline geldi. Önce Şeriat kapısında tüm dinlerin içeriğini öğrendi. Yunus bunun, "Dört kitabın manasın, okudum hasıl ettim" şeklinde ifade eder.
    Mantık, felsefe, Yunan fizoloflarının yapıtları, Arapça ve Farsça, Taptuk tekkesinde öğrendiği diğer bilimlerdir. Yunus, devrinin mümkün olabilecek en iyi eğitimini almıştır. Onun, "ne elif okudum, ne cim" demesi. Batıni bilmin yanında zahiri olanlara değer vermemesinden kaynaklanmaktadır.

  7. #47

    Üyelik
    14 Mart 2006
    Yunus için Aşk, ya da onun tercih ettiği deyimle "Işk" herşeydir. Tanrı Işk'tır, Doğa Işk'tır. İnsan Işk'tır. Yaşam ve ölüm, yokluk ve varlık hep Işk'ın eserleridir (39).
    "Kitap hod Işk kitabıdır,
    Bu okunan varak nedir?" diye gerçek kitabın Işk olduğuna, diğer tüm kutsal kitapların önemsizliğine dikkat çeken Yunus, Tanrıyı hem seven, hem sevilen, hem de sevginin (Işk'ın) kendisi olarak görmektedir. Ona göre, kendisi Işk olan Tanrı, aşık ve maşuk olması sıfatıyla tüm varlıkları, evreni ortaya çıkarmıştır. Bütün varlıklar gibi, insan benliği de Tanrısal aşkın yansımasıdır. Varoluş, ilahi aşkın dalga dalga yayılıp, genişlemesinden başka birşey değildir ve sürgit devam etmektedir. Nitekim Astronomlar, evrenin devamlı büyümekte olduğunu günümüz teknolojisi ile de doğrulamaktadır.
    Diğer sufiler gibi Yunus da, gerçek aşk sayesinde insanın giderek Tanrıya yaklaştığını ve sonuçta Tanrıyı kendi içinde bulacağını savunmaktadır. İnsan, Tanrıyı kendi içinde görmesi ile tekamül etmiş olur. Ruhun ölmezliğine inanan Yunus, şu çok ünlü dizeleriyle ruhun daima çıktığı ana kaynağa dönmesi çabası içinde olduğunu dile getirmiştir.
    "Işkın aldı benden beni,
    Bana seni gerek seni.
    Ben yanarım dünü günü,
    Bana seni gerek seni.
    Ne varlığa sevinirim,
    Ne yokluğa yerinirim.
    Işkın ile avunurum.
    Bana seni gerek seni.
    Işkın aşıklar öldürür,
    Işk denize daldırır.
    Tecelliyle doldurur.
    Bana seni gerek seni.
    Işkın şarabından içem,
    Mecnun olup dağa düşem,
    Sensin dün ü gün endişem.
    Bana seni gerek seni.
    Eğer beni öldüreler,
    Külüm göğe savuralar,
    Toprağın anda çağıra,
    Bana seni gerek seni.
    Yunus durur benim adım,
    Gün geçtikçe artar odum.
    İki cihanda maksudum,
    Bana seni gerek seni."
    İnsan-evren-Tanrı birliğine inanan ve var olanın yalnızca Tanrı olduğunu söyleyen Yunus, çeşitliliğin sadece görüntüden ibaret olduğunu, Tanrısal sudur neticesinde ortaya çıkan evren ile insan'ın yapılarının, ilkelerinin özdeşliğini belirtir. Bu düşünce Yunus Emre'nin şu dizelerinde dile gelmiştir:
    "Ay oldum aleme doğdum,
    Bulut oldum göğe yağdım,
    Yağmur olup yere yağdım,
    Nur oldum güneşe geldim "...
    "Nur olup güneşe (Işka) ulaşmak"... İşte Yunus'un da gerçek hedefi budur. Ölüm yoktur, yüce kaynağa dönüş vardır. Onun deyişi ile,
    "İkiliğe terk et,
    Birlik makamı tut.
    Canlar canın bulursun,
    Birlik içinde"...
    Yunus Emre, yetiştiği tekkenin öğretilerine uyarak, Tanrısal imanda üç derece kabul eder. Bunlardan ilki ve en alt dereceli olanı "İlm-el Yakin İman"dır. Akıl ve ilim yoluyla oluşur. Bu tür imanın yeri akıldır ve alimlerin imanı bu türdendir. İkinci derece iman, "Ayn-el Yakin İman"dır. Yeri kalptir. Hakikatin Nurunu henüz görmemiş olan dervişler bu tür imana sahiptir.
    Üçüncü ve en yüksek dereceli iman ise, "Hakk-el Yakin İman"dır. Ruhsal sezgi gücüyle elde edilir. Sadece Kamil İnsanlara has imandır. Dinin imanla hiç ilgisi yoktur, Yunus için. O:
    "Din ü millet sorar isen,
    Aşıklara din ne hacet.
    Aşık kişi harap olur,
    Işk bilmez din, diyanet" der.
    Yunus için dinsel ibadetler gereksizdir. Hatta, Tanrıya ulaşmayı engelledikleri için zararlıdır bile;
    Oruç, namaz, gusülü hac hicap aşıklara,
    Aşık ondan münehhez halis heves içinde.
    Ey aşıklar, ey aşıklar Işk mezhebi dindir bana,
    Gördü gözüm dost yüzünü, yas kamu düğündür bana.
    Oruç, namaz, zekat, hacc cürmü cinayettir,
    Fakir bundan azaddır, hassı heves içinde"...
    Yunus Emre, gerçeğin dinde veya onun kurallarında değil insanın kendini bilmesinde yattığını savunur. O,
    "İlim, ilim bilmektir,
    İlim kendin bilmektir.
    Sen kendini bilmez isen,
    Ya nice okumaktır" diyerek, özellikle Kuran hıfzedenlere çatmıştır. Yunus,
    "Dört kitabın manasın,
    Okudum hasıl ettim.
    Işka gelince gördüm,
    Bir uzun hece imiş" diyerek, tüm dinlerin Batıni doktrin karşısında ne denli zayıf olduklarına işaret etmiştir.
    Yunus Emre sadece bağnazlığa ve yobazlara karşı çıkmakla yetinmemiştir. O, Tanrı tanımazları da Batıni doktrini öğrenmeye davet etmiştir:
    "İnanmayan gel sineme,
    Dost adım söyle, çağır.
    Kefen donum pare kılıp,
    Toprağından duru gelem" diyen Yunus, beden yok olsa dahi ruhun her seferinde geri geleceğini, doğru yoldaysa bu geri gelişlerin her seferinde ruhun daha da arınmış olacağını belirtmiştir

  8. #48
    Süper Moderatör (BBRR) Barış Şuşut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Haziran 2005
    Şehir
    marmaris
    tam bu konuya cevap olacak hatta kapak olacak bir mail geldi bunu mkuhakkak seyredin hatta kaydedin en sonunda nasıl kaydedeceğiniz hakkında bir yazı gelecek yüzyıllar boyu zaten haçada sinagokada saygı göstermiş bir toplumuz bu bugünde böyle değişen bişey yok biz o adı uygar kendi çifte standartçı avrupa karanlıklar içinde yaşarken azınlıklara eziyet ederkende kucak açtık ezilenlere. mutlaka seyredin mükemmel bi sunum

    http://www.goldenhorn-rotary.com/erc...FLASH_tur.html
    [B][COLOR="DarkOliveGreen"]"İnanç, görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız kimsenin göremediğini görürsünüz"[/COLOR][/B] [B]A. Şerif İZGÖREN[/B]

  9. #49
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat
    Ertuğrul_Öz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Ocak 2006
    Şehir
    Samsun
    Motosikleti
    Dışı büyük içi küçük sarı şey
    Sağolasın BBRR olayı bitirmşsin

  10. #50

    Üyelik
    14 Mart 2006

    rotary kulübler

    sunum güzeldi.ama rotary kulüplerin ne olduklarını ve ne amaçla kurulduğunu da bilmek gerekir.
    Yalçın Küçük'ün Tekelistan ve Tekelliyat kitapları Türkiye gerçeklerine ulaşmamızı salayabilir..

  11. #51
    ledo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Nisan 2005
    Şehir
    İstanbul/Suadiye
    Motosikleti
    Piaggio Beverly , Hyosung GV 650
    Alıntı aquasports adlı üyeden alıntı
    sunum güzeldi.ama rotary kulüplerin ne olduklarını ve ne amaçla kurulduğunu da bilmek gerekir.
    Yalçın Küçük'ün Tekelistan ve Tekelliyat kitapları Türkiye gerçeklerine ulaşmamızı salayabilir..
    aman kardeş, gözünü seveyim o ansiklopedi taramalarından bir "kes-yapıştır" daha yapmada, ne dersen de....
    Önemli olan, sadece yazarken veya konuşurken değil, hergün hayatı yaşarken adam olabilmektir.

  12. #52
    Khutuck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Aralık 2005
    Şehir
    Yollarda...
    Motosikleti
    2.5 yıl akbil, sonra CuBuF150, şimdi Fazer, az KTM
    +Gözünü seveyim kendisi hariç herkese Sabetayist ve Dönme diyen bir adamı bir daha anma.

  13. #53
    kikipaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Ocak 2006
    İslam dininde en büyük günah Allah'a baba demektir. Baba deyince birde ananın olması gerekir. Baba, karısı olup çocuğu doğurtan kimseye ve hayvana denir. Bu anlamda Allah'a baba demek en büyük günah ve küfürdür. Ülkemizde insanın babası olmayanlara da baba demesi alışkanlığı bulunmaktadır. Onlarda babadır, ama başkalarının babasıdır. Onların da karıları ve çocukları vardır. İnsanlar bir saygı ifadesi olarak onlara mecazi anlamda baba demektedir.

    Hristiyanlar, Hz.İsa'ya Allah'ın oğlu der. Hz.İsa oğul olunca, Allah'a da baba demeye başladılar. Oğul, bulununca bir baba ve baba olunca bir oğul olması birbirini gerektirir. Meryem'e İsa'nın anası derler. Öyleyse İsa'nın anası Allah'ın karısı mıdır? Buna cevap vermeleri gerekir?

    Bizim basın ve yayın organlarında, bazı insanların zaman zaman kullandığı "Allah baba" ifadesi tamamen Hristiyan kültüründen geçmedir.

    Kur'an-ı Kerim, allah'a baba demenin ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatır.

    "Pek merhametli olan Alalh'ın oğlu olduğu kötü sözü söylemelerinden dolayı az kaldı gökler paramparça olacak, yeryüzü yarılacak ve dağlar çökecekti. Oysa Allah'ın oğlu olmaz, göklerde ve yer yüzünde her şey onun mülkü ve herkes Onun kuludur."(Meryem Suresi 88 - 93)

    "Allah, çocuk edinmemiş ve hükümranlığında ortağı yoktur." (İsra Suresi :77)

    "Şüphesiz Allah tektir çocuğu olmaktan münezzeh ve yücedir" (Nisa Suresi : 171)

    "Gökleri ve yeri yaratan Allah'tır. Karısı olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir? Her şeyi O yaratmıştır"(Enam Suresi :101)

    "Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, karı da, çocuk da edinmemiştir." (Cin Suresi . 3)
    "Allah bir tektir, doğurmadı ve doğmadı. Hiç bir şey O'na denk değildir." (İhlas Suresi: 1-4)

  14. #54

    Üyelik
    20 Ocak 2006
    Şehir
    ANKARA
    Motosikleti
    KAWASAKI Z750 S / SUZUKI GS500
    arkadaşlar ,
    100 yıl burda yazı yazsak bi sonuca ulaşamayız , bu işler bizi aşar
    boşverin bunları ... benim bu konuda tek söyleyeceğim : ibadet Allah ile kul arasındadır .. kimsenin kimseyi eleştirmeye , yermeye , benim yolum doğru yoldur senin ki yanlıştır demeye hakkı yoktur ...
    sevgi ve hoşgörü bu dünyayı katlanılır kılar .. öfke ve bencillik çekilmez bir yere dönüştürür.. tercih sizin

    aquasports, verdiğin bilgiler için teşekkürler

  15. #55
    bozkurt26 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Şubat 2006
    arkadaslar motorsiklet sitesinde,hepimizin ortak noktasındayız . burada bunun için varız ama suyu bulandırmayalım burada konumuz genel olarak motorsiklet ve öyle kalsın diğer konular bizi aşar böyle yazmakla veya tartışmakla cözülmez burası TÜRKİYE kurallara örf ve adetlere saygılı olalım gerisi beni bağlamaz;;herkesin dini kendine ama konu TÜRKİYE olunca şartlar değişir!!!bu topiği kapatmanızı istiyorum.

  16. #56
    kikipaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Ocak 2006
    Alıntı bozkurt26 adlı üyeden alıntı
    arkadaslar motorsiklet sitesinde,hepimizin ortak noktasındayız . burada bunun için varız ama suyu bulandırmayalım burada konumuz genel olarak motorsiklet ve öyle kalsın diğer konular bizi aşar böyle yazmakla veya tartışmakla cözülmez burası TÜRKİYE kurallara örf ve adetlere saygılı olalım gerisi beni bağlamaz;;herkesin dini kendine ama konu TÜRKİYE olunca şartlar değişir!!!bu topiği kapatmanızı istiyorum.
    Aynen katılıyorum.Burada konu motosiklet olmalı bende motosiklet hakkında bilgi edeinmek birşeyler öğrenmek için girmiştim velakin konu dinim,örfüm, adetim kimliğim olunca ve benim inancımı eleştiren bir yazı görünce kendimi yukarıdaki yazıyı yazmak mecburiyetinde hissettim. Zaten site adminleride bu konuyu kapatacaklardır sanıyorum.

  17. #57
    mete_han - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Ağustos 2005
    Şehir
    4.LEVENT & SERENGETI
    Motosikleti
    Melmeket Uşak/Manisa.2020 NC 750 X DCT/2015 CBF150
    Alıntı Prometheus adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Hz. Muhammed karikatürleri haklı bir tepki yarattı. Hepimiz bu konuda reaksiyon gösterdik. Bugün de madalyonun öbür yüzüne bakalım: Acaba biz, diğer dinlerin kutsal simgelerine yeterince saygılı mıyız?

    Peygamberi aşağılayan Hz. Muhammed karikatürleri İslam dünyasında olduğu gibi Türkiye'de de haklı bir tepki yarattı. Müslümanlar kendi kutsallarına saygı gösterilmesini isteyen gösteriler yaptılar. Hepimiz bu konudaki tepkimizi gösterdik.
    Bugün de çuvaldızı kendimize batıralım:
    Acaba biz, diğer dinlerin kutsal simgelerine saygı gösteriyor muyuz?
    Sayfadaki büyük fotoğrafa bir bakın...
    Bayburt'un düşman işgalinden kurtuluşunun 88'inci yıldönümü törenlerinde çekilen bir fotoğraf bu.



    DHA Bayburt muhabiri Tekin Atay'ın haberine göre tören için vali başkanlığında bir Kurtuluş Komitesi oluşturulmuş.
    Programa her yıl olduğu gibi yine "milis kuvvetlerinin işgal güçlerine toplu taarruzu" sahnesi konmuş.
    Bunun için adam başı 50'şer YTL ödenerek 37'si Türk milisleri, 24'ü Ermeni işgalcileri temsil etmek üzere 61 işsiz genç toplanmış.
    Saat Kulesi meydanındaki törenlerde Türk milisleri canlandıranlar kendilerine ait av tüfeklerini kullanmışlar. Ermeni işgalcileri canlandıranlara ise tugay komutanlığından alınan M1 piyade tüfekleri zimmetle verilmiş, silahlara kurusıkı mermiler doldurulmuş.
    Ama temsili çatışma başlayınca bizimkiler gaza gelip ateş açmışlar.
    Halk paniklemiş. Çoluk çocuk kaçışmış.
    Başsavcı, tören alanını terk edip doğruca makamına gitmiş ve temsilde görev alan 24 kişi hakkında "halkta panik yaratacak şekilde ateş açmak" suçlamasıyla soruşturma başlatmış.

    Üniformadaki haçlar
    Bunlar bildik sahneler...
    Şimdilerde birçok kentte, çatışma kültürünü kışkırtan bu türden törenlerden vazgeçiliyor.
    Dilerim yakında Bayburt da onlara katılır, kentin kurtuluşu yeni düşmanlıklar körüklenerek değil, yurt sevgisi beslenerek anımsatılır.
    Burada asıl dikkat çekmek istediği ayrıntı, düşman kuvvetlerini temsil edenlerin giydiği üniformaların üzerine yapıştırılan haçlar...
    İşgalcilerin kostümlerini diken terzi elini korkak alıştırmayıp üniformalara boncuk dizer gibi omuzdan diz kapağına haçlar yapıştırmış.
    İşgalci rolü oynayan Bayburtlu gençlerin yüzlerindeki sırıtmayla birleşince haçlar tam "husumet simgesi"ne dönüşmüş.

    Taliban zihniyeti
    Oysa hepimizin bildiği gibi haç, bu toprakları paylaştığımız Hıristiyan yurttaşlarımızın kutsal bildiği bir simge...
    Zamanında o simgenin işgalcilerin elinde bir bayrak olarak taşınması, Türkiye cumhurbaşkanının Hıristiyan yurttaşlarının kutsal bayramlarını kutlamasına engel olmuyor.
    Ama son yıllarda kutsal bayramlarında denizden haç çıkaran Hıristiyan gençler sürekli saldırıya uğruyor.



    Biz, Hz. Muhammed'i karalayan şarlatanlar kadar, Afganistan'daki tarihi Buda heykellerini roketleyen Taliban'dan da nefret ediyoruz.
    Amerika'daki imama yapılan saldırıyı kınadığımız gibi, Karadeniz'deki papaza yapılanı da kınıyoruz.
    Irak hapishanelerinde tuvalete atılan Kuran'a nasıl sahip çıkıyorsak, gösterilerde yakılan İncil'e de öyle sahip çıkıyoruz.
    Hz. Muhammed'i alaya alan karikatürlerinin öcünün Hz. İsa'yı alçaltan karikatürlerle alınmasına karşı çıkıyoruz.
    Kendi kutsalımız için talep ettiğimiz saygıyı "öteki"nin kutsalına da göstermeyi görev sayıyoruz.
    Tahrik edilen medeniyetler çatışmasında figüran olmak istemiyorsak, bu saygıyı elden bırakmamamız lazım.

    İslam ve şiddet
    Batı, "İslam" ve "şiddet" sözcüklerini birlikte kullanmaya alıştı.
    Çünkü "Müslümanların hepsi terörist değilse de teröristlerin hepsi Müslüman" diyorlar.
    Bu suçlama karşısında İslam dünyasının, Hz. Muhammed karikatürlerinin yayımlanmasına izin veren ülkelerin elçiliklerini basıp yağmalaması, haklılığına zarar vermiş, İslam'ın bir şiddet dini olduğu yanılgısını perçinlemiştir.
    Sanıyorum İslam ve şiddet arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını dünyaya anlatabilmek için önce bizim ikna olmaya ihtiyacımız var.
    Geçenlerde bir grup müminle konuşurken aynı şeyden dert yandılar. Verdikleri örnek ilginçti:
    Hz. Peygamber'in hayatıyla ilgili kitapların hemen hepsinde en büyük bölüm, onun savaşlarına ayrılmıştır.
    Hz. Muhammed 40 yaşından, vefat ettiği 63 yaşına dek 23 yıl peygamberlik etmiştir. Savaşlar, bu 23 yılın sadece 53 gününe tekabül eder.
    Aramızda bulunanlardan biri sordu:
    "Neden bu kitaplarda mesela Peygamberimizin, dostlarıyla otururken kızı Hz. Fatma kapıdan içeri gelince kalkıp onu kapıda karşıladığı, yerini ona verdiği ve giderken de kapıya kadar uğurladığı anlatılmaz; merhamet, hoşgörü öngören mesajları öne çıkarılmaz da bütün ağırlık, hayatının çok küçük bir bölümünü oluşturan savaşlara verilir?"

    Allah'a baba dersek
    Konu açılmışken Prof. Dr. Hüseyin Atay'ın kitabından bir bölüm daha aktarmak ve dikkatinize sunmak istiyorum.
    Kitapta "İslam'ın Yasakları"ndan birinin de "Allah'a baba demek" olduğu vurgulanıyor.
    Prof. Atay, Hıristiyanların Hz. İsa'ya "Allah'ın oğlu" dediği için Allah'a "Baba" dediklerini hatırlatıyor. İslam'la Hıristiyanlık arasında iman bakımından en büyük farkın da bu olduğunu vurguluyor.
    O kadar ki, "Hıristiyanlar Allah'a 'baba' demekten vazgeçseler iki dinin birleşmesi imkanı doğabileceğini" söylüyor ve hükmü veriyor:
    "Allah'a baba demek en büyük küfür ve günahtır."
    Yine Allah'ın çocuğu olmadığına dair bazı sureler örnek verilmiş ve yine hiçbirinde Allah'a "Baba" demenin günah olduğuna dair bir hüküm yok.
    Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bir gece yarısı çaresizlik içinde çırpınırken pencere kenarına kurulup semaya ellerini açmış bir çocuk "Allah baba, yardım et" diye yakarıyorsa ona çok büyük bir günah işlediğini nasıl anlatırsınız?
    Geçen yüzyılda İstanbul'da çocukları terbiye için Dikilitaş'a götürüp "Bak, söz dinlemeyen çocuklar böyle taş olur" diye korkuturlarmış.
    Çoğumuz "Taş olursun", "Cayır cayır yanarsın" korkutmalarıyla tanıştık dinle, ibadetle...
    "Allah baba" yakarışı yasaklanırken "Taş eder" korkutmasının özendirilmesi dinine sevgiden çok korkuyla bağlı nesiller yetiştirmemize yol açmaz mı?
    Nefreti değil sevgiyi öne çıkaran bir yaklaşım için daha kaç asır beklememiz gerekecek?


    Can DÜNDAR 12.03.2006 Milliyet

    ah pro ahhh...sen yokmusun senn...Millete Konu Dışında kök söktürüp name yaparsın...Gereksiz...dini ve siyaset içerikli diye...çok değil MART ayında açtığında dini konunun babasını yaparsın...

    Alıntı Prometheus adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Politika hayatın her yerindedir. Motosiklet denildiğinde neden o içi boş "özgürlük" kavramını kullanırsınız? Özgürlük nedir bilir misiniz? Yoksa "herkes motosiklet özgürlüktür diyor, bizce de öyle olsun" diye düşündüğünüzden mi?

    Şimdi hepinizi 1 dakika "düşünmeye" davet ediyorum. Düşünmediğiniz zamanlar içinde çok ufak bir süre bu emin olun...
    bak bak neler bilirmiş benim prom...millete akıl ver sonra mod olunca 361 derec dön...


    Alıntı bozkurt26 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    arkadaslar motorsiklet sitesinde,hepimizin ortak noktasındayız . burada bunun için varız ama suyu bulandırmayalım burada konumuz genel olarak motorsiklet ve öyle kalsın diğer konular bizi aşar böyle yazmakla veya tartışmakla cözülmez burası TÜRKİYE kurallara örf ve adetlere saygılı olalım gerisi beni bağlamaz;;herkesin dini kendine ama konu TÜRKİYE olunca şartlar değişir!!!bu topiği kapatmanızı istiyorum.


    bak çarpmışlar seni zamanında...gül gül öll durumu ya...


    ama dün dündür bugün bugündür...

    Alıntı kikipaki adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Aynen katılıyorum.Burada konu motosiklet olmalı bende motosiklet hakkında bilgi edeinmek birşeyler öğrenmek için girmiştim velakin konu dinim,örfüm, adetim kimliğim olunca ve benim inancımı eleştiren bir yazı görünce kendimi yukarıdaki yazıyı yazmak mecburiyetinde hissettim. Zaten site adminleride bu konuyu kapatacaklardır sanıyorum.


    Bıyıklıyı tahrik edin...sonra atın...
    Gerçekler acıdır/Metehandro acıtır//Pinokyo/BMX/Star103/Cobra105/Dt125/İnnova125/Lıberty200/Ybr125/CBF150/PCX/Activa/Inazuma/NC700S/750S/750 X/750SDCT
    (1992/2020) Köftestar&Pandastar&Banstar

  18. #58
    watercolours - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Kasım 2005
    Şehir
    Coruscant
    Motosikleti
    speederbike
    Konu forum kurallarına aykırı. Kilitlenmesini talep ediyorum.
    May the Force be with McLaren Mercedes

  19. #59
    mete_han - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Ağustos 2005
    Şehir
    4.LEVENT & SERENGETI
    Motosikleti
    Melmeket Uşak/Manisa.2020 NC 750 X DCT/2015 CBF150
    Alıntı watercolours adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Konu forum kurallarına aykırı. Kilitlenmesini talep ediyorum.



    Ama pro kilitlesin...Kendi topiğini kilitlemek nasıl bir şey görsün...hatta tek ayak üzerinde bile durabilir...
    Gerçekler acıdır/Metehandro acıtır//Pinokyo/BMX/Star103/Cobra105/Dt125/İnnova125/Lıberty200/Ybr125/CBF150/PCX/Activa/Inazuma/NC700S/750S/750 X/750SDCT
    (1992/2020) Köftestar&Pandastar&Banstar

  20. #60
    Hammer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Mart 2006
    Şehir
    Istanbul
    Motosikleti
    CBF 250
    Alıntı mete_han adlı üyeden alıntı Mesajı göster



    Ama pro kilitlesin...Kendi topiğini kilitlemek nasıl bir şey görsün...hatta tek ayak üzerinde bile durabilir...

    Aga senden korkulur valla.

    Nereden bulup da çıkarttın bunu.
    "Efendiler, muhterem milletime tavsiye ederim ki; sinesinden yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanlarında ve vicdanlarındaki asil cevheri tahlil etmek dikkatinden bir an bile feragat etmesinler.”Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler