Kıza bir partide rastlamıştı...Çok güzel bir kızdı.Partinin sonunda onu kahve içmeye davet etti.Kız, parti boyunca dikkatini çekmeyen delikanlının davetine şaşırdı ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti.
Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.Tam "ben artık gideyim"demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.
"Bana biraz tuz getirir misiniz"dedi."Kahveme koyacağımda.."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı.
"Kahveye Tuz?"
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan:ama, tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.Kız merakla "garip bir ağız tadınız var" dedi.
Delikanlı nedenini anlatmaya başladı.
"Çocukken deniz kenarında yaşardık.Hep denizde oynardım.Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi.Bu tadla büyüdüm ben. Kahveme tuz koymam bu sebepten.Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem,çocukluğumu,deniz kenarındaki evimi ve mutlu ailemi hatırlarım.Onları ve evimi öyle özlüyorum ki..."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti.Kız çok duygulanmıştı.İçini dökmekte bu kadar samimi olan, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, eşinede bağlı bir insan olabilirdi.
Kız da konuşmaya başladı.Onun da evi uzaklardaydı..O da ailesini anlattı.Böylece, konunun başındaki o sıkıcı ortam, yerini çok tatlı bir sohbete bırakmıştı. Buluşmaya bundan sonrada devam ettiler ve sonunda evlendiler.
Genç kız, ne zaman kahve yapsa eşine, içine bir kaşıkta tuz koydu,tam kırk yıl bu şekilde geçtikten sonra adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı karısına. Şöyle diyordu satırlarında:
"Sevgilim,bir tanem...
Lütfen beni affet.Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet.Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim...Tuzlu kahvede...İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki,şeker diyecekken tuz sözcüğü çıktı ağzımdan.Sen ve herkes bana bakarken değiştirmeye o kadar utandım ki yalana devam ettim.Bu yalanın, bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti.Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm, ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için bir sebep yok...İşte gerçek...Ben tuzlu kahveyi hiç sevmem.Kim sever ki? Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.Hem de pişmanlık duymadan.Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem,herşeyi yeniden yaşamak,seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı seninle yeniden geçirmek isterdim, ikinci hayatım boyunca yine tuzlu kahve içmek zorunda kalsam bile.."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı.
Lafı açıldığında birgün biri, kadına"tuzlu kahve nasıl birşey" diye soracak oldu
Gözleri nemlendi kadının "çok tatlı"diyebildi.