Burasi Türkiye Dedirten Gerçekler....
Reklamlar
-
Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler.
Içenler, sigaralarini çakmak ya da kibritle yakarlar.
Ve bunlarin bir kismi da kanserden ölür.
Ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalisan hiçbir
isçinin, sigarasini yakmak amaciyla 600 tonluk pres makinesinin arasindan emekleyerek geçip 2450 santigrad
sicakligindaki firina ulasmaya çalisirken can verdigi görülmemistir.
Türkiye'de görülmüstür.
Karabük'te.
Bütün dünyada hasarat,özellikle sivrisinek vardir, buralarda da sinek ilaci kullanilir.
Ama, sivrisinek yutup da midesine kaçan sinegi öldürmek üzere agzina Shelltox sikmak suretiyle zehirlenip
ölen, Türkiye'dedir.
Istanbul, Sultanbeyli.
Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tiras olurlar ama, hiçbir berber, rahatlatmak amaciyla müsterinin kafasini saga sola kanirtirken adamin boynunu kirip onu öldürmemistir.
Türkiye'de öldürmüstür.
Erzurum'da.
Örnegin, bir bankamatikten para çekmek için dügmeye bastiginizda elektrik çarpmaz ve ölmezsiniz ...
Türkiye'de ölürsünüz.
Bozcaada
Örnegin, hiçbir yerde, otoyolda giderken radyoda duydugu göbek havasi esliginde göbek atmak için arabayi
'sag seride çeken' ve az sonra da arkadan gelen arabanin çarpmasi sonucu ölen bilinmez.
Türkiye'de bilinir.
Adapazari.
Nüfus sayim günü sokaga çikma yasagi nedeniyle bombos otoyolda
(Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sey yoktur ve olamaz)
sayim görevlisi 'bariyerlere' çarpip ölmez.
Burada ölür.
Gebze.
Ayni isyerinde biri gece, biri de gündüz vardiyasinda çalismakta olan ve
her ikisi de 'mobilet' kullanan bir baba-ogul, birisi isten çikip eve gider, öteki evden ise gelirken bir
kavsakta karsilasmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini kaldirinca çarpisip her ikisi de ölmezler.
Konya.
Marangoz atölyesinde çalisan isçiler paydosta üzerlerindeki talaslari temizlemek için birbirlerine 'kompresör'
tutarlarken, biri ötekine saka yapmak için kompresörü onun arkasina yöneltmez, öteki de 'saka öyle olmaz böyle olur' diye ayni kompresörü alip berikinin makadina sokmaz ve adam bagirsaklari patlayarak ölmez.
Istanbul, Ayazaga.
Gemi mühendisi kazani kontrol etmek için kazana girdiginde biri gelip kazanin kapagini kapatmaz ve
sonra da gemi yola çikmaz.
Kocaeli, Dilovasi.
Bir adam ayakkabisinin içine kaçan tastan kurtulmak için elektrik diregine yaslanip ayakkabisini çikarip
silkelediginde, yoldan geçen bir baskasi onu elektrik çarptigini sanmaz ve elektrikle baglantisini kesmek amaciyla
kafasina kürekle vurarak onu öldürmez.
Rize.
Çünkü dünyanın hiçbir sehrinde, 'Buralarda bir pideci varmis, ne tarafta acaba?' sorusuna
'Kiymali mi, peynirli mi?' diye cevap verilmez...
agrasifim,kompleksliyim,sinirliyim,ekşi sözlük yazarıyım...
Reklamlar
-
sen bunlar sadece türkiyedemi oluyor zannediyorsun yanılıyorsuninsanın olduğu heryerde bu tip şeyler oluyor ama adamlar kendilerini küçük düşürmemek için bizler gibi reklam yapmıyor.şimdi basit bir habervar kuş gribi baksan televizyona heryere yayılmış hepimiz ölümü bekliyoz sırf yaygara bu hastalık yıllardan beri var ilk defamı türkiyede görülüyor eskiden deli dana vardı ne oldu danalar tedavimi oldu hayır ama biz yaşamaya devam ediyoz tabiki doğada zayıf olanlar bu hastalıklardan etkilenecek bence
-
trafik kazası sonucu adam arabada sıkışmıştır, büyük bir yaralanma yoktur, sadece sıkışma. kurtarma ekipleri yoldadır. hayırsever vatandaşlar aadamı arabadan çıkarmak için bacaklarını testereyle keserler. adam kan kaybından ölür.
istanbul...
May the Force be with McLaren Mercedes
-
neler oluyor
ben giderim adım kalır dostlar beni hatırlasın
-
Honda the Best
CBR 1100 XX
-
güzel anektodlar. daha önce de okumuştum başka bir yerde ama hoş
-
Marangoz atölyesinde çalisan isçiler paydosta üzerlerindeki talaslari temizlemek için birbirlerine 'kompresör'
tutarlarken, biri ötekine saka yapmak için kompresörü onun arkasina yöneltmez, öteki de 'saka öyle olmaz böyle olur' diye ayni kompresörü alip berikinin makadina sokmaz ve adam bagirsaklari patlayarak ölmez.
Istanbul, Ayazaga.
puahahhahahahahahhahahahaahaha
en azından bizde abd deki gibi öldüğü kadınları yiyen seri katiller falan yok.
-
-
O şekilde bu şekilde insanlar ölmüş,bizlerde hohoho ,puahpuah vs nidalarıyla
gülüyor kopuyoruz,o ölen insanlardan birinin bir yakını bu forumun üyesi arkadaşlarımızdan birisi olsa ne düşünürdü acaba?
Bizler motorsiklet tutkunlarıyız.Neticesinde trafikte diğer araçlardan daha fazla risk alıyoruz.Bir gün bir forumda 'Adam motorlla tırın altına girmiş,tırın eksozuda adamın makatına girmiş' türündan bir yazı görsem üzülürüm doğrusu.
-
makat neresi acaba. ?
standartların üzerinde ....bilgini ben bu bölümün nere olduğunu çözemedim.
agrasifim,kompleksliyim,sinirliyim,ekşi sözlük yazarıyım...
-
sahiden ilginç olaylar ama bence başlığın:" burası türkiye dedirten gerçekler " olması yanlış dünyanın her yerinde oluyor böyle şeyler. hatta darwin ödülleride var böyle garip ölümlerle ilgili işte bazıları: (alıntıdır)
Darwin ödülü, olağanüstü ve en aptalca yolları bulup kendilerini öldüren kişilere verilen yıllık onur ödülüdür. Ödüle 1987 yılında başlanıldı.
1995 yılı Darwin Ödülü birincisi, kola makinasından bir soda almaya çalışırken üzerine düşen makina nedeniyle ölmüştü. 1996 birincisi arabasına JATO aygıtını (Uçaklara yol gösteren otomatik aygıt) monte eden ve yoldan çıkıp 30 m. aşağıdaki kayalıklara çarpan bir hava çavuşudur. Ve şimdi de 1997 yılı birincisi: Los Angles´den Larry Walters; Gerçekten çok başarılıydı; Larry´nin çocukluk rüyası, uçmaktı. Yüksek okuldan mezun olur olmaz pilot olma umuduyla Hava Kuvvetleri´ne müraacat etti. Ama ne yazık ki, gözleri yeterince sağlıklı olmadığı için reddedildi. Öylesine üzülmüştü ki, bütün gün evinin arka bahçesinde oturarak havadan geçen uçakları izliyordu, hava üssünün yakınındaki bir eve taşınmıştı. Ve birgün Larry karar verdi; uçacaktı. Yöredeki ikinci el ordu eşyalarını satan dükkana gitti ve iki hava balonu ile birkaç helyum gazı tankı satın aldı sonra evine döndü ve balonları kayışlarla bezden yapılmış demir sandalyesine bağladı ardından cipinin tamponuna sandalyeyi bir halatla bağladı ve balonları helyumla şişirdi. Balon yerden birkaç metre yükselince test etmek için üzerine tırmandı. Memnundu çünkü balon çalışıyordu. Yanına birkaç sandviç ve saçma atan bir tüfek koydu. Böylelikle iniş zamanı geldiğinde balonları patlatacaktı. Balonun ardından sürüklenen sandalyeye gitti. Larry´nin planı halatı kestikten sonra evinin arka bahçesinin üzerinden havalanıp, 900 m. kadar yükselerek uçmak ve birkaç saatlik bir uçuştan sonra yere inmekti. Balonları birer birer patlatarak alçalmayı düşünüyordu ama sonuç farklı olacaktı. Ve 10 Mart 1997´de cipe bağladığı sandalyesinin ipini kestiğinde, sandığı gibi sandalyeli balon araç yavaş yavaş yükselmedi. Bir top mermisi gibi Los Angeles göğüne fırladı, en fazla 900 metre yükseleceğini sanıyordu, oysa daha ilk anda yatay bir uçuşla 7.000 metreye ulaşmıştı. O yükseklikte Larry, balonlara ateş etme riskine giremedi, üstelik dengesini de bozulmuştu, kısacası başı iyice dertteydi. Böylece soğuktan donarak, korku ve dehşet içinde 14 saatten fazla havada kaldı, oradan oraya sürüklendi. Sonunda en kötü şey oldu, Los Angeles Uluslararası Havaalanı´nın üzerindeydi.
Pilotun dehşeti; "Havada sandalyede oturan bir adam var."
İlk kez Larry´i bir yolcu uçağının pilotu gördü, hemen kuleyle haberleşerek, elinde bir tüfekle, bezden sandalyede uçan bir adamı tarif etti. Havaalanın radarları, 7.000 m. yükseklikte uçan bir nesneyi belirledirler. Acil durum alarmı verilerek, hemen bir helikopter araştırma için havalandırıldı. Gece oluyordu ve deniz kıyısına doğru rüzgar esmeye başlamıştı, rüzgar Larry´i denize götürüyordu ve tabii ardından da helikopter geliyordu. Birkaç mil sonra helikopter Larry´e yetişti ve görevliler tehlikeli olmadığını anladılar, zaten yardım istiyordu. Kurtarmak için yaklaşmaya çalıştılar ama helikopter yaklaştıkça pervanesinin rüzgarı Larry´i uzağa itiyordu. Sonunda helikopter, Larry´den biraz yukarsıdaki bir noktada kalmayı başararak, çılgın uçucuya kurtarma halatını attı ve Larry halata tutunarak ve sahile kadar havada taşındı. Helikopter mürettebatı çok zor bir işi kusursuz bir şekilde başarmıştı. Larry dünyaya dönmüştü, yere indirildiği anda tutuklandı. Kelepçelenerek götürüldüğü sırada bir gazeteci, Larry´e neden bunu yaptığını sordu. Larry, bir an durdu, döndü ve soğukkanlılıkla cevap verdi; "Bir adam sadece oturama, birşeyler yapmalıdır." Ertesi gün basın Larry´den söz ediyordu; Los Angeles Times´da "Larry Walters, bezden sandalyede şöhrete doğru yükseldi ve 44 yaşında emeline ulaşmayı başardı." yazıyordu. California Haber Ajansı UPI "Gökyüzüne bakın. Bir kuş mu, bir uçak mı, yoksa bir uzay mekiği mi? Hayır. O, bezli sandalyede oturarak 7.000 metrede uçan Larry Walters. 44 yaşında bir kamyon şöförü. Cuma gününün yarısını helyumla dolu balonlara bağlı bir sandalyede geçirdi. Bu garip araç uçak pilotlarının ödünü patlattı. Long Beach polis örgütü olayı doğruluyor. Walters; ´Yeryüzünde oturuyordum ama bu aracın işlediğini kendime kanıtladım." dedi." Larry Walters 1996-97´nin Darwin Ödülü´nü almayı haketti çünkü geçtiğimiz yıl içinde bilindiği kadarıyla hiç kimse Larry kadar inanılmaz bir yöntem bularak, ölüm dans etmedi.
Son günlerin öyküleri;
* Tarih: 16/4/1997; ABD Connecticut´da başka yerlerde olduğu gibi enerji nakil kuleleri vardır. Bazen maceraperestler geceleri yüksekten kenti izlemek için kulelere tırmanırlar. Ama kömür olmamak için tellerden uzak dururlar; İşte bu çılgınlardan bir tanesi söylediğine göre kız arkadaşıyla bozuşmuş ve kafasını temizlemek için kuleye çıkmaya karar verdi. Hartford´un güneyindeki bir kuleye gitti ve tırmandı. Olayı daha sonra görevlileri anlattılar. Adam kulenin tepesinde yoldan 18-19 metre yukarıda oturdu, birasını içti ve kendisini teselli etti. İnsanlar genelde 5 kutu bira içtikten sonra ne yapmayı isterlerse adam da aynı şeyi yapma ihtiyacını hissetti. Pantolonunun fermuarını açtı ve kuleden aşağıya doğru işini yapmaya başladı. Elektrik, ilginç ve tabii öldürücü bir güçtür, 115.000 voltluk bir elektrik enerjisi bir insanı 2-3 metre uzağa atabilir ve aynı anda da tüm güç o insana yönelir. İşte o anda da, görevliler akımdaki düşüşü gözlemlediklerinden, hemen kuleye bir ekip yolladılar, Ekip kaza yerine ulaştıklarında yerde ölü bir insan gördüler. Cesedin pantolonunun önü açıktı ve oradan dumanlar çıkıyordu, kulenin tepesinde ise bira kutuları vardı, yerde ise gereken idrar birikintisi görülüyordu. Haydi şimdi söyleyin Allahaşkına böyle de ölünür mü?
* 14/03/1997 - James Redcock tehlikeli bir işte çalışıyordu ve bir sigorta poliçesi doldurarak şirkete müracaat etti, isteğini garip bulan şirket ise daha fazla bilgi almak istedi. Redcock´un cevabı şöyleydi; "Ek bilgi talebinizi yanıtlıyorum. Çünkü bu kazayı yaşadım, tekrarından korkuyorum. Ben amatör radyo teknisyenim ve kaza olduğu gün 20 metre yüksekliğindeki yeni kulenin tepesinde tek başıma çalışıyordum. İşimi bitirdiğimde kuleye birkaç kez inip çıkarak ağırlığı 150 kiloyu aşan alet ve hırdavat taşıdığımı farkettim. Bunları tek tek aşağıya taşımaktansa bir defada indirmeyi düşündüm. Yerde bir fıçı vardı, bir makara aracılığı ile fıçıyı kuleye çıkarttım ve tüm aletleri içine doldurdum. Ve tekrar yere inerek, makarayı boşalttım, halatı sıkı sıkı tutuyordum ama fıçı sandığımdan çok daha büyük bir hızla yere doğru inerken kendimi havada buldum. Elimi halattan kurtaramıyordum, on metre yükseklikte fıçıyla karşılaştım ve çarpıştık ve tekrar aşağıya düştük, fıçı ise içindekilerle birlikte üzerime düştü. Sonuçta kafatasım ve üç omurum çatladı, köprücük kemiğim, iki ayak bileğim kırıldı, bacaklarım ve belim incindi. İşte olay bu, bir daha olur diye korkuyorum." Sigorta şirketinin Redcock´a verdiği cevabı merak ediyor musunuz? Elbette ki, reddedildi, kendisini koruma güdüsünün yeterli olmadığına karar verilmişti.
1995 ikincisi
Bu olayı Darwin Ödülü´nü veren AAFS Derneği´nin Başkanı Don Wills, San Diego´da anlattı. 23 Mart 1994´de San Francisco Adli Tıp sorumlusu, Ronald Opus adlı bir adamın cesedini inceledikten sonra, adamın başından aldığı bir kurşun yarasıyla öldüğü sonucuna vardı. Ölen kişi on katlı bir binanın tepesinden atlamıştı, intiharı önceden tasarlamış ve ümitsizliğini anlatan bir de not bırakmıştı. Ama ölümüne neden olan yere düşmesi değildi, başına isabet eden av tüfeği saçmaları nedeniyle ölmüştü. Olay inanılmazdı; 8. katta pencere temizleyicilerini korumak için yerleştirilmiş güvenlik ağı vardı ve Opus´un bundan haberi yoktu ve 8. katta yaşlı bir çift kavga ediyorlardı, adam eşini av tüfeğiyle korkutuyordu öylesine sinirliydi ki kendisini kaybederek, tüfeğinin tetiğini çekti ama eşini ıskaladı ve saçmalar pencereyi delerek dışarı çıktılar. Ve tam o anda Opus oradaydı yani o kattaki ağın üzerine düşmüştü ve saçmaların doğrudan hedefi olarak yaşamını yitirdi. İstediği ölüme kavuşmuştu ama bir farkla; intihar edememiş, öldürülmüştü.
Dr. Mills, "İntihar etmeyi isteyen bir insan eninde sonunda başarır ama bu kişinin plandığı gibi olmayabilir. Opus´un kesin ölümü 8. katta gerçekleşti, ölüm biçimi intihardan öldürülme değişimine uğramıştı. Bir insan A´yı öldürmeye teşebbüs eder ama B´yi öldürdüğü için B´nin katili olarak suçlu bulunur. Bu durumla karşılaştıklarında yaşlı adam da eşin de tüfeğin dolu olduğundan habersizdiler. Yaşlı adam, eşini her zaman boş tüfekle korkuttuğunu ve böyle bir huyu olduğunu söyledi. Eşini öldürmek gibi bir niyeti yoktu. Bu yüzden Opus´un ölümü kaza gibi görünüyordu. Araştırma sürerken, bir tanık ortaya çıktı. Bu adam yaklaşık 6 hafta önce yaşlı çiftin oğlunu tüfeği doldururken görmüştü. Yaşlı kadın oğluna verdiği parayı kesmişti ve oğlu, babasının her zaman yaptığı gibi annesini korkutmak amacıyla tüfeği kullanacağını bildiği için annesinin öldürülmesi ümidiyle silahı doldurmuştu ve Ronald Opus´un ölümüyle yaşlı çiftin oğlu olayın odak noktası haline geldi. Şimdi düğüm noktasını açıklayalım; Ronald Opus kimdi, biliyor musunuz. Haftalarca bekleyip, babasının annesini öldürmesinden umudunu keserek, onuncu kattan aşağıya kendisini atan Ronald Opus, yaşlı çiftin oğullarının ta kendisiydi. Yani Opus, planladığı cinayetin kurbanı olmuştu ama intihar ederken... Gelin çıkın işin içinden bakalım... Kozmik Şakacı´nın bu kez epey uğraştığı anlaşılıyor ve polis dosyayı bir intihar olayı olarak kapattı.î
Diğer ilginç Darwinciler
* Eski kız arkadaşının evine gidip kapının camını kırmak için tüfeğini bir sopa gibi kullanan adı açıklanmayan bir adam tüfeğinin dipçiği ile cama vurunca, silahı patladı; Midesi delinen adam kazara kendi ölümüne neden oldu.
* Kötü diyet ve havasız bir oda, bir adamın ölümüne yol açtı. Bedeninde hiçbir iz yoktu fakat otopside adamın vücudunda çok büyük miktarda metan gazı bulunduğunu görüldü. Ölü adam diyet yapıyordu ve diyeti fasulye ile lahanadan ibaretti. Odaya girildiğinde çok yoğun bir gaz kokusu ile karşılaşılmıştı. Yani adam fasulye ile lahananın kurbanı olarak, hiç hava girmeyen kapalı bir odada kendi gazında boğularak ölmüştü. Bu arada odaya ilk giren kurtarıcıların üçü kokudan hastalandı ve birisi hastaneye kaldırıldı.
* UPI Ajansı; Toronto polisinin dediğine göre Toronto şehrinin merkezindeki bir gökdelende bir avukatın omuzu cama çarptı ve 24. kattan düşerek öldü. Polis sözcüsü 39 yaşındaki Garry Hoy´un, hukuk öğrencilerine binaların pencerelerinin dayanıklılığını anlatıyordu. Polis raporlarına göre Hoy, daha önceleri de dayanıklı pencere camlarını tanıtan sergiler açmıştı.
* AP Ajansı, Kahire, Mısır, 31 Ağustos 1995´de 6 insan pınara düşen bir tavuğu kurtarmaya çalışırlarken suya düştüler. İlk önce 18 yaşındaki çiftçi düştü ve akıntıya kapıldı. Kız kardeşi ve iki erkek kardeşi birer birer suya atlayıp yardım etmek istediler ama onlar da akıntıya kapıldılar. Olay yerine gelen daha yaşlı iki kişi de, göz açıp kapayıncaya kadar aynı akıntıya kapıldılar. Bu altı insanın cesetleri Kahire´nin 240 mil güneyinde Nazyat Imara´daki bir pınardan bulundu ve çıkarıldı. Ve tavuk da oradaydı ama tavuk yaşıyordu.
* Michigan´da inanılmaz bir olay geçen yıl yaşandı; Alamo Burns kamyonunu kullanmak için yanına bir arkadaşını aldı. Arkadaşı kamyonu kullanırken kendisi kamyonun altına asılacak ve böylece kamyondan gelen nedeni bulunamayan sesin kaynağını araştıracaktı. On km. sonra arkadaşı Burns´u kamyonun motor miline dolanarak parçalanmış olarak buldu. (Kalamazoo Gazetesi, 1/04/1995)
Daha ister misiniz? İnsanoğlu´nun garipliğinin ölçüsü yok. Doğal aptallık mı yoksa bilinmeyen bir güç mü insanları bu kadar aptallaştırıyor. Bunun cevabı henüz yok ama bu garip olayların süreceği kesin. Bakalım daha neler duyacağız.
ben giderim adım kalır dostlar beni hatırlasın
-
bunların hepsini okuyamadım ama çok ilginç
-
Marangoz atölyesinde çalisan isçiler paydosta üzerlerindeki talaslari temizlemek için birbirlerine 'kompresör'
tutarlarken, biri ötekine saka yapmak için kompresörü onun arkasina yöneltmez, öteki de 'saka öyle olmaz böyle olur' diye ayni kompresörü alip berikinin makadina sokmaz ve adam bagirsaklari patlayarak ölmez.
Istanbul, Ayazaga.
siz yazıp siz çözemiyorsunuz,valla bende çözemedim.neyse benim tepkim sizin
yazdıklarınıza değil verilen tepkilere idi ama illaki çözemedim diyorsanız bir aynadan yardım alabilirsiniz.
-
valla bende alıntı yaptım...
agrasifim,kompleksliyim,sinirliyim,ekşi sözlük yazarıyım...
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler