Arkadaşlar,
Türkçe nick, türkçeyi doğru kullanmak diyoruz ama kaçımız gerçekten ne olduğumuzu biliyor diye düşünerek bu konu altında bazı bilgileri paylaşmak istedim. Tabi ki benim sığ bilgime düşmez ama ne yazık ki, bendeki sığ bilgi bile bazılarına gölet gibi gelebiliyor.
TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
Türk Adının anlamı:
Güçlü, kuvvetli, kudretli,
Doğan, türeyen, çoğalan, artan anlamlarına gelmektedir.
Türk” kelimesi ilk defa siyasi ad olarak, Göktürk Devleti tarafından kullanılmıştır. Daha sonra Türk soyuna ait olan bütün toplulukları ifade eden milli bir ad olmuştur.
Coğrafi bir ad olarak, ilk defa Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılmıştır. Anadolu ise XII yüzyıldan itibaren Avrupalılarca Türkiye olarak anılmıştır
TÜRKLERİN ANAYURDU
Türklerin ana yurdu Orta Asya'dır. Orta Asya; Altay-Sayan Dağları’nın kuzeybatısı, Tanrı Dağları’nın kuzeyi, Sibirya steplerinin güneyi ve Hazar Denizi’nin doğusu ile çevrili olan bölgedir.
ANAYURTTA KURULAN UYGARLIKLAR
* Anav Kültürü: MÖ 4500–1000 arası Türkistan’ın Başkenti Aşkabat yakınlarında ortaya çıkarılmıştır. Yapılan kazılarda dokuma parçaları, seramik ve süs eşyaları bulunmuştur.
* Afanasyevo Kültürü: MÖ 3000–1700 de Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında bulunmuştur. Türklerin en eski kültürüdür. Afanasyevo tolumu, avcı ve savaşçı bir toplumdu. Bu toplumun koyun ve at gibi hayvanları besledikleri bilinmektedir. Bu kültür Orta Asya uygarlığının temelini oluşturmuştur.
* Andronova Kültürü: MÖ 1700–1200 yıllarında Altay-Tanrı dağları, Güney Sibirya ve Hazar Denizi’nin doğusuna kadar olan bölgede oluşmuş bir kültürdür. Orta Asya kültürleri içinde yayılma alanı en geniş olanıdır. Afanasyevo Kültürünün gelişmiş bir şekli olarak karşımıza çıkar. Bakırdan yapılanların yanında ilk defa tunçtan ve altından yapılmış eşyalara bu kültürde rastlanır.
* Karasuk Kültürü: MÖ 1200–700 yılları arasında Yenisey’de bulunmuştur. Orta Asya uygarlığında demir, ilk olarak bu kültürde işlenmiştir. Karasuk kültürü mensupları yünlü dokumayı ve keçeden çadır yapmayı öğrenmişler ve üzeri çadırla örtülü, dört tekerlekli arabalar kullanmışlardır.
* Tagar Kültürü: M.Ö.700–100 arası Abakan bölgesinde görülmüştür. Bu kültüre ait çok sayıda keskin ahançer, ok uçları vb. eşyalar bulunmuştur.
TOPLUM YAPISI
Aile sosyal hayatın ve toplumun en küçük birimidir.
Ailelerin birleşmesiyle urug (aileler birliği), urugların birleşmesiyle boy, boyların birleşmesiyle budun ( millet ), budunların birleşmesiyle il ( devlet ) meydana gelir.
Aile = Oğuş denmiştir. Aile kalabalık değildir, küçük aileler şeklindedir. Bunu sağlayan göçebe hayattır. Anne – baba – çocuklar vardır. Evlenenler ayrılır, en küçük erkek çocuk baba ocağını devam ettirir. Kadın erkekle genelde eşit haklara sahiptir. Tek kadınla evlenme yaygındır. Aile, düğün töreniyle yapılan evlenme ile kurulur, kız evi oğlan evinden kalıng denilen bir başlık alırdı.
Urug = Ailelerin birleşmesiyle oluşur. Bağımsız bir yapı değildir. Siyasi yönden bir boyun parçasıdır.
Boy = Urugların birleşmesiyle oluşur. Başlarında boy beyi denilen kişiler vardır. Boyun çıkarlarını korumak, adaleti ve dayanışmayı sağlamak görevidir. Her boyun belli toprağı ve askeri gücü vardır.
Budun = Boyların birleşmesiyle oluşur. Başında Han bulunur. Han’ın başkanlığında bir merkezden idare edilir. Siyasi yönden bağımsız olduğu gibi, il’e de bağlı olabilir.
İl ( el ) – Devlet = Budunlar birleşerek il’i meydana getirir. Belli toprağı, halkı, hukuki düzeni olan siyasi bir topluluktur. il dağıldığında onu oluşturan alt birlikler aynen özelliklerini korur. Böylece yıkılan bir Türk devletinin yerine yenisi kolaylıkla kurulur. Bu sosyal teşkilat tarih sahnesinden silinmemelerinde önemli rol oynamıştır.
SOSYAL HAYAT
Bozkır yaşantısı mücadeleci ve pratik olmalarını sağlamıştır.
Halk sınıflara ayrılmaz, toplumda eşitlik esastır.
Ekonomik ve dini özgürlük vardır. Kölelik ve soyluluk kavramları yoktur. Din adamları ayrıcalıklı bir sınıf değildir.
Hayvancılık yaygındır. Atı evcilleştirmişlerdir. Göçleri kolaylaştırmıştır.
Yazın yaşadıkları yerler yaylak, kışın ise kışlak olarak ifade edilmiştir.
Avcılık yaygındır. Aynı zamanda avcılık önemli bir savaş eğitimi görevine sahiptir.
Sosyal hayat yerleşik hayata geçmeleriyle beraber değişikliğe uğramıştır.
Göktürkler döneminde şehirler kurmuşlardır fakat yaygın olarak ilk kez Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir.
Uygurlar evlerini tuğladan yaparlardı, şehirlerine balık demişlerdir. Ordu balık önemli ticaret merkezi olmuştur. Uygurlar bataklıkları kurutup tarlalar açmış, sulama kanalları yapmışlardır.
Genellikle at ve koyun eti yenirdi. Sütlü darı, peynir ve yoğurt yaygındır. İçki olarak kımız, kısrak sütünün mayasından yapılırdı.
İpek, pamuk, devetüyü ve yünden elbiseler giyilir, Turfan’da dokunan çiçekli Uygur kumaşları ünlüdür.
Dini ve ulusal törenlere bütün millet katılırdı. Baharda büyük şölenler düzenlenirdi. Şölenlerin diğer adı toy’dur. Kurban kesilir, yarışlar yapılır, dans edilirdi. Kopuz çalınırdı. Halkın ihtiyaçları karşılanırdı. Sürek avları, at yarışları, okçuluk, güreş, kılıç oyunu ve çevgen adı verilen atlı top oyunu sportif faaliyetlerdendir.
DEVLET YÖNETİMİ
Teşkilatçı olmaları çok devlet kurmalarına sebep olmuştur. Bağımsızlık duygusu gelişmiştir.
Toplumun siyasi teşkilatlanmasının en üst basamağı il (devlet) olmuştur. Ülke sınırlarını koruyan ve halkı belli kurallara göre yöneten siyasi kuruluşa devlet denmiştir. Başında hakan bulunur.
Hükümdar ( ilig )
Egemenliğin ve siyasi iktidarın en başta gelen unsurudur.
Kağan, hakan, han, şanyü, yabgu, tanhu, ilteber, idikut, erkin hükümdarın unvanlarıdır.
Hükümdarlığın kaynağı ilahidir. Kutlu hanedan soyundan olanlar hükümdar olabilir. Göktanrı yetkiyi verir, buna kut denir. Kan yoluyla babadan oğla geçer.
Ülke töre ( türe )’ye göre yönetilir. Devlet ve topum yaşamını düzenleyen kurallardır.
Kağan resmi törenlerle tahta çıkar.
Hükümdarlık Sembolleri; Otağ ( hakan çadırı ), örgin (taht), kotuz ( sorguç ), tuğ ( sancak ), yay ve davul.
Hakan çadırı kubbelidir, kapısı doğuya açılır. Rengi ve şekliyle sahiplerinin konumunu belirtir.
Hükümdar alp ( cesur ve kahraman ), bilge ( akıllı ), adil ve erdemli olması gerekir.
Görevi orduya komuta etmek, töre hükümlerini uygulamak, ülkede birliği, dirliği, adaleti sağlamak, dağınık Türk boylarını toplayarak, halkı doyurmak ve giydirmektir.
Eşlerine katun ( hatun ) denilir. Söz sahibidirler, gerekirse naip ( vekil ) olarak devlet başkanlığı yapar, elçileri kabul eder, devlet meclisine katılır.
Veraset Sistemi
Türk devletlerinin en zayıf yönü tahta geçme konusunun belli kurala bağlanmamış olmasıdır.
Töreye göre hükümdar öldüğünde oğullarının hepsi tahta geçme hakkına sahiptir. Bu durum taht kavgalarına sebep olmuştur.
Turfan Uygurlarında tahta geçme hukukunun yazılı belgeler ve senetlere dayandırıldığı bilinmektedir. Tahta geçme baş hatunun çocuklarının hakkıdır. Türk kağanlarında siyasi amaçla başka ülke prensesleriyle evlenme de olmuştur.
Çocuklar küçükse, amcaları tahta geçer. Zaman zaman kurultay seçmiştir. Bazen yaşı en büyük ve bilgili olan tahta geçmiştir.( Ekberiyet Sistemi ).
En çok karşılaşılan durum hanedan üyelerinin mücadelesi olmuştur.
Kurultay – Hükümet
Devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı büyük meclise kurultay – toy - kengeş denmiştir.
Belli zamanlarda toplanır, önemli konular görüşülür, karara bağlanır.
Asker ve sivil tüm yöneticilerle boy beyleri, bağlı kavimlerin yöneticileri katılır. Toygun; meclise katılma hakkına sahip olanlara denir.
Hakan meclisin doğal başkanıdır. Ekonomik, siyasi, sosyal, dini, askeri konular görüşülür ve karara bağlanır.
Her yılın dokuzuncu ayında genel toplantı yapılırdı. Hayvanların sayım sonuçları, ordunun durumu, genel sorunlar görüşülür.
Ayukı ( hükümet ): Siyasi örgütlenmenin kurumlarından biridir. Hakanın ve meclisin emirlerini uygulardı.
Ayguci ( başbakan ): Hükümetin başında bulunur.
Buyruk ( bakan ): Hükümet üyeleridir.
Bitikçi ve tamgacı; Yazışmaları yapar ve dış politikayı yürütür.
Tarkan, Apa; Saray görevlilerindendir. Askeri ve sivil yönetimden sorumludur.
Tudun: Denetim ve vergi işleriyle ilgilenir. Vali.
Ordu; Hükümet konağının bulunduğu şehre denilir.
İl ( el ) – örgin ( saray ) devlet başkanının oturduğu yer.
Ebi ( hükümet konağı )
Bitigciler: Kâtip
Agı (Agılıg) : Hazine
Agıcı: Hazinedar
Kenetçi: Danışman
Subaşı: Ordu Komutanı
Tigin: Hükümdar Çocukları (Tekin)
Şad: Diğer Hanedan Mensupları
Tamgacı: Dış siyaset işlerini yürüten görevliler
Kımız: Kısrak Sütünden Elde Edilen Türklerim Milli İçkisi
Balık: ygurların Şehirlerine Verdikleri Ad (Beşbalık Ve Ordubalık Gibi).
Bitik Taş: Kitabe, Yazılı Taş
Börk: Genellikle Hayvan Postundan Yapılan Başlık
Kült: Tapma, Tapınma. Din.
Minyatür: çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmayan küçük renkli resim tekniği.
Mani Dini (MANİHEİZM) : Hıristiyanlık, Budizm ve Zerdüştlük dinlerinin karışımı bir din.
İkili Teşkilat
Türklerde ilk devlet teşkilatı Mete Han tarafından kurulmuştur.
Ülke sağ – sol ( doğu – batı ) şeklinde ikiye ayrılarak yönetilir.
Doğu batıya göre üstündür. Güneşin doğduğu yer olduğu için. Hakan doğuda oturur, batıyı yabgu unvanıyla kardeşi yönetir. Yabgu iç işlerinde serbest, dış işlerde büyük hakana bağlıdır.
Tigin hükümdarın çocuklarıdır. Şad unvanıyla çeşitli yerlere tecrübe kazanmaları için gönderilir. Selçuklu ve Osmanlı’da da görülür.
ORDU ( SÜ )
Kadın erkek her Türk savaşa hazırdır ( Ordu millet anlayışı )
Ücretli değildir.
Her Türk bir asker sayılır.
Ordunun temeli süvarilere dayanır.
Boy beyi, han, şad, tigin gibi yöneticiler savaşa hazır bir komutandır.
İlk düzenli Türk ordusu Mete Han tarafından kurulmuştur. Mete Han’ın başa geçtiği M.Ö.209 yılı Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kutlanmaktadır.
Onlu sistem vardır. En küçük on, en büyük onbin kişilik birlikler vardır. Onbin kişilik birimlere tümen denir. Ordu 24 tümenden oluşur.
Avrupa bu sistemden etkilenmiştir. Romalılar, Ruslar, Moğollar, Çinliler vb. devletler taklit etmişlerdir.
Bugünkü flama ve sancak yerine tuğlar kullanılmıştır.
Genellikle hafif silahlar; ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, mızrak, süngü ve hançer kullanılmıştır. Düşman ve araziye göre taktik vardır. Keşif, yıpratma, ani baskın ve Turan Taktiği ( kurt oyunu ) savaş taktikleridir. ( Malazgirt, Niğbolu, Mohaç)
DİN VE İNANIŞ
Türkler dini bir toplum değildir. Daha çok siyasi bir karaktere sahiptir.
Din adamları ayrı bir sınıf değildir.
Türklerde şamanizm’den etkilenme vardır fakat din değildir, büyü ve gizli güçlere inanma vardır. Temsilcilerine şaman denir. Şifa vericilik esastır.
Eski Türklerde dini inanç üç noktada toplanmıştır;
Tabiat Kuvvetlerine İnanma
Atalar Kültü
Gök Tanrı İnancı
Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ, tepe, kaya, ırmak, vadi, ağaç, orman, güneş, ay ve yıldız gibi varlıklarda bir takım gizli güçlerin var olduğuna inanılır.
Ruhlar, iyilik seven ve kötülük getiren olarak ikiye ayrılır.
Doğadaki bu ruhlara iduk yer- su ( kutsal yer su ) denir.
Umay tanrıça adıdır.
Yada taşı; yağmur yağdırmak ve rüzgar estirmek için sihrine başvurulan kutsal taştır.
İlkbaharda ve sonbaharda at ve koyun kurban edilir. İlkbaharda törenler yapılır ( Nevruz: Yenigün )
Atalar Kültü: Ölen kişilere ve atalara ait hatıralar kutsaldır. Ataların ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır ve kurban kesilir. Mezarlara yapılan saldırı savaş nedeni olabilir.
Gök Tanrı İnancı: Türklerin asıl dinidir. Bütün kâinatı yaratan Göktanrı’dır.
Bugünkü Tanrı sözcüğü, Orhun yazıtlarında Tengri veya Tengiri biçimindedir.
Göktanrı can veren yaşatan ve öldürendir. Yol gösterir, hükmeder, cezalandırır ve mükâfatlandırır.
Türklerin devlet kurması Göktanrı’nın isteği ile olmuş ve hakana verilmiştir. Tanrı tarafından verilen devleti yönetme yetkisine kut denir.
Ölenlerin ardından yas tutulur ve yuğ adı verilen törenler yapılır. Bu törenlerde ziyafet verilir, at yarışları yapılır.
Ölüler kurgan adı verilen mezarlara gömülür.
Ölümden sonraki hayata inanç vardır. Eşyalar da gömülür. Mezarlara balbal adını verdiğimiz taşlar dikilir.
Gök kutsaldır, gök ve yer yedi kattan yaratılmıştır.
Uçmağ; Cennet, Tamu; Cehennem olarak ifade edilmiştir, öldükten sonra dirilişe inanılmıştır.
Din adamlarına kam denilmiştir.
Türk topluluklarının asıl dini Gök Tanrı dini olmasına rağmen, bazı topluluklarda değişik dinlerin yayıldığı da görülmektedir.
Uygurlar arasında Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık ve İslamiyet yayılmıştır. Hazarlar da Museviliği kabul etmişlerdir. Macarlar, Kumanlar, Peçenekler, Tuna Bulgarları Hıristiyanlığı kabul etmiş, itil Bulgarları ise İslamiyet’i seçmişlerdi.
Hazarlar ve Uygurlar din konusunda daha çok hoşgörülü olmuşlardır.
İslamiyet dışındaki dinler genellikle Türklerin milli benliklerini kaybetmelerine ve diğer milletlerin arasında yok olmalarına sebep olmuştur.
HUKUK
Siyasi ve sosyal hayatı düzenleyen kurallara töre ( türe ) denir.
Adalet, iyilik, eşitlik değişmeyen hükümlerdir.
Töreye uymamak en büyük suç sayılmıştır.
Sosyal düzeni sağlamak için mahkemeler vardır. Mahkemelerin başında bulunan kişilere yargan denir. Kağanın başkanlık ettiği mahkemeye yargu denmiştir. Yüksek mahkemelerdir ve siyasi suçlara bakar.
Törelerin sert ve kesin hükümleri vardır. Hafif suçlar için hapis cezası vardır.
Tek eşlilik vardır. Miras hukukuna göre topraklar en küçük oğla taşınabilir mallar ise diğer oğullara verilir.
Türk hukuku ilk kez Uygurlar tarafından yazılı hale getirilmiştir.
Medeni hukuk, ticaret hukuku, borçlar hukuku ve vergi hukukuna ilişkindir.
YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Yazı: Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleri kullanılmıştır.
Göktürk ve Uygur alfabeleri milli alfabelerdir.
Göktürk alfabesi, en eski milli alfabemizdir.38 harf bulunur. Dördü sesli otuz dördü sessizdir. Sağdan sola yazılır, Orhun Alfabesi de denilmiştir. En güzel örneği Orhun Kitabeleridir.
Orhun Kitabeleri-Yazıtları ( Göktürk Kitabeleri ) : Kutluk devleti döneminde ilki Vezir Tonyukuk adına 727’de, ikincisi Kültigin adına 732’de Bilge Kağan tarafından, üçüncüsü Bilge Kağan adına 735’de oğlu tarafından dikilmiştir.
Türk tarihinin ve edebiyatının ilk yazılı belgeleridir.
Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.
Türklerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatları hakkında bilgi verir. Ayrıca kitabeler gelecekteki Türk Milleti içinde çarpıcı öğütler vermesi bakımından önemlidirler.
Tonyukuk kitabesini kendi yazmış, Küligin ve Bilge Kağan’a ait olanları Yollug Tigin yazmıştır.1893’de Danimarkalı Thomsen okumuştur.
Kırgızlar, Bulgarlar, Hazarlar ve Peçenekler 10. yy’a kadar Göktürk Alfabesini kullanmışlardır.
Esik Kurganı’nda M.Ö. 5. ve 6. yy’a ait yazı bulunmuştur.
Uygur Alfabesi; Soğd alfabesinden alınıp geliştirilmiştir.18 harfli olup, üçü sesli on beşi sessizdir. Sağdan sola yazılır. Moğolların resmi yazısı olmuştur.
Uygurlar dönemine ait edebi eserler çoktur.
Uygurlar kâğıt yapımını ve hareketli matbaa tekniğini uygulamışlardır.
Dil ve Edebiyat:
Ural – Altay dil grubunun Altay kolundandır.
İlk ürünler sözlüdür. Cenaze törenlerinde söylenen sagu, şölenlerde saz eşliğinde söylenen koşuk, atasözleri olan sav, bağımsızlık ve vatan kutsallığı – kahramanlık – birlik konularının işlendiği destanlar en güzel örneklerdir.
Adı bilinen en eski Türk şairi Aprın – çur Tigin’dir.
Türk edebiyatının bilinen ilk yazılı örnekleri Yenisey Kitabeleri ve Orhun Kitabeleri’dir.
Önemli Türk Destanları :
Oğuz Kağan Destanı : Hunlar
Alper Tunga Destanı : İskitler ( Sakalar )
Şu Destanı : İskitler
Manas Destanı : Kırgızlar
Bozkurt Destanı : Göktürkler
Ergenekon Destanı : Göktürkler
Türeyiş Destanı : Uygurlar
Göç Destanı : Uygurlar
Türk Yazıtları ( Kitabeleri ) :
Yenisey Yazıtları : Kırgızlar
Karabalgasun( Ordubalık ) Yazıtları : Uygurlar
Orhun ( Göktürk ) Yazıtları : Göktürkler
EKONOMİ
Hayvancılık
Ekonominin temeli hayvancılıktır. At ve koyun çoğunlukta olup deve ve sığır da yetiştirilmiştir.
Hayvan ürünlerinin ticareti yapılmıştır. Hunlarda canlı hayvan ihracatı ilk sırayı almıştır. Uygurlar hayvancılıkta gelişmemişlerdir.
Tarım
İklimin ve toprağın uygun olduğu yerlerde tarımla uğraşılmıştır. Hunlar buğday ve mısır yetiştirmişleridir. Göktürklerde her ailenin ekip biçtiği kendine ait topraklar vardır. Sulama kanallarının yapımına önem verilmiştir. Altay ve Selenga bölgelerinde kanallar açılmıştır. Hunların açtığı Göktürkler tarafından kullanılan Tötö kanalı örnek verilebilir.
Uygurlar yerleşik hayat geçtikten sonra tarıma önem verdiler. Her çeşit sebze yetiştirmişlerdir.
Türklerin yetiştirmiş olduğu ilk tarım ürünü hayvan yemi olan yonca, ilk tarımsal gıda ürünü buğday olmuştur.
Tarlaya tarıglag, çiftçiye tarıgçı denmiştir. Saban kelimesi Türkçe de biline eski kelimelerden biridir.
Ticaret
Hunlardan itibaren ticaretin önemi kavranılmıştır.
Çin, Sasani ve Bizans ile buna yönelik antlaşmalar yapılmıştır.
Tüccarlara kolaylık sağlanmış, ticaret yollarının güvenliği için seferler düzenlenmiştir.
İpek Yolu ve Kürk Yolu’nun Türklerin elinde bulunması diğer milletlere karşı üstünlük kurmalarında etkili olmuştur.
İpek Yolu : Çin’den başlayıp Akdeniz ve Karadeniz’de sona eren ticaret yoludur.Türkler bu yol için Çinlilerle mücadele etmişlerdir.
Kürk Yolu : Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlar, Altay ve Sayan dağlarından İpek Yolu’na paralel olarak uzanarak Çin’e ulaşan yoldur.Hazar, Sabir, Ogur ve Bulgar Türkleri genellikle ön plana çıkmıştır.
Madencilik
Madencilik gelişmiştir. Göktürkler demircilikle uğraşmışlardır. Hunlar demircilik, Hazarlar altın ve gümüş madenleri işlemişlerdir.
Devletin Gelirleri
Toprak ve hayvan vergileri, ganimetler, bağlı devletlerden alınan ve ticaretten sağlanan vergilerdir.
Gelirler daha çok ordu masraflarına ayrılmıştır.
İlk Türk devletlerinde hükümdarın resmi mührü vurulmuş ipekli bez parçalar para olarak kullanılmıştır.
İlk madeni para Türgişler ( Türgeşler ) döneminde kullanılmıştır. ( 630 – 766 )
BİLİM VE SANAT
Ayı’ın, güneşin ve yıldızların hareketleri hakkında bilgi sahibidirler.
Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, güneş yılı esasına göre hazırlanmıştır. Onili yıllık devrelere ayrılmış, her yıl bir hayvan ismiyle adlandırılmıştır.
Orta Asya Türk sanatının temeli göçebe hayata dayanır. Bu nedenle saraylar ve tapınaklar yapmamışlardır. Hunlar dönemine ait etrafı surlarla çevrili yerleşim merkezleri bulunmasına rağmen genellikle göçebe hayat uygun eşyalar Orta Asya Türk sanatının örnekleridir.
Göktürk Kitabeleri önemli bir sanat eseri olarak görülür.
Halk demircilik, dokumacılık, ahşap işlemeciliği, süslemecilik yapmıştır. Süslemede hayvan figürleri kullanılmıştır(hayvan üslubu)
Kurgan; tepe biçiminde mezarlardır. Kazakistan’ın Almatı şehrine yakın Esik Kurganı en ünlüsüdür. M.Ö. 5. – 4. yy’a aittir. Altın eşyalar, seramik küpeler, gümüş çanaklar bulunmuştur. Altın Adam adlı altından yapılmış bir zırh bulunmuştur.
Dokumacılık gelişmiş olup dünyanın en eski halısı Pazırık kurganında ortaya çıkarılmıştır. Halı ilk kez Hunlar tarafından koyunyününden dokunmuş ve kullanılmıştır.
Resim sanatında Hunlardan kalma insan ve hayvan figürleri bulunmuştur. Göktürk Kitabelerinde savaşları konu alan tasvirler vardır. Uygurlar döneminde gelişmiştir. Saraylara ait duvar kalıntılarında fresko örnekleri vardır. Fresk: yaş duvar sıvası üzerine kireç suyunda eritilmiş madeni boyalarla resim yapma yöntemidir.
Uygur şehirlerinin kalıntılarında minyatürler bulunmuştur. Bu minyatürler Türk resim sanatının ilk önemli örnekleridir. Moğollar aracılığıyla İslam dünyasına girmiş ve etkilemiştir.
Heykel: İlk heykel örnekleri Göktürkler dönemine ait balbal taşlarıdır.
Türkler, ölen kahramanları mezarları başlarına hayatta iken yendiği düşmanlarının heykellerini dikerlerdi. Bu heykellere balbal denmiştir. Yine Göktürk dönemine ait koç heykelleri geleneği daha sonraları Anadolu’da uzun yıllar devam etmiştir.
Uygurlarda heykel sanatı gelişmiştir. Daha çok hayvan üslubu görülür. At, deve, keçi, fil heykellerine rastlanır.
Mimarlık : Hun ve Göktürk dönemlerinde kalıcı sağlam yapılar yoktur.Zaman zaman kerpiçten evler yapmışlardır.
Uygurlar döneminde evler, tapınaklar ve şehirler yapmışlardır. Tek katlıdır. Mani ve Budizm’in etkisi ile mimari gelişmiştir. Şehirlere balık adını vermişlerdir. Beşbalık, Ordubalık, Turfan şehirleri Uygurlara aittir.
Şehirlerin çevresi surlarla çevrilidir. Çin’de Mani ve Buda dinine ait mabed yapımında çalışmışlardır.
Müzik :
İlk örnekler kopuz eşliğinde söylenen destanlar, kahramanlık hikâyeleri ve aşk türküleridir.
Kopuz Türklerle birlikte Mısır, Suriye, Balkanlar, Macaristan, Polonya, Rusya, Ukrayna ve Almanya’ya kadar yayılmıştır.
Söyledikleri besteye ır ( yır ), sazlarla çalınan melodiye küg denmiştir.
En gelişmiş sanatlardan biridir. Askeri bando yaygın olup ordugâhlarda ve hükümdarın huzurunda ır ve küglerden her gün dokuz parça çalınırdı. Bu durum hükümdarlık alametlerindendir.
Göktürk ve Uygurlarda nefesli çalgılar kullanılmıştır.
Türk ordularından Avrupa’ya geçen çalgılar kudüm ( timpani bas davul ), zurna ( obua ), çevgan ( çıngıraklı asa ), Türk kanunu ( kitara )dır.
Uygurlarda orta oyunu vardır.
Alıntıdır. Buna benzer aşağıdaki başlıklara da bakmak istersiniz belki daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
http://www.motosiklet.net/forum/konu...n-destani.html
http://www.motosiklet.net/forum/konu...istemleri.html
http://www.motosiklet.net/forum/moto...anri-dini.html