Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax

az once gelen bı yazıda askın ne demek oldugunu anladım

    REKLAM ALANI
  1. #1
    Forumdan Uzaklaştırıldı _Si_BeMoL_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Temmuz 2005
    Şehir
    MT - Eskişehir
    Motosikleti
    '91 Mz 251 ETZ
    Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri
    tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere,
    bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse
    bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz
    zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte
    oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti
    otobüse, kız ise ablasında...Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden
    evlerinden çıkıp,şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini,
    gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
    Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de
    çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki
    yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de
    ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular.Zaman aşımına uğrayan,
    alışkanlıklara yenik düşen,banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine
    o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi
    onlarınki...Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü...
    Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman
    çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek,
    bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine,
    sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı
    sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi
    hep...Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Birtanem,
    kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu,
    "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan,
    salondaki dolaba sevgi dolu
    notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi
    zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı...
    Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten...
    Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun
    olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı
    yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam,
    hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı.
    Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev
    aldı.Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde
    dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan.
    "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız.
    Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz
    bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?"
    diye yanıt verdi adam.
    "Amerikadaki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun,
    burası bizimdir artık...."Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde,
    ayrılmaları zor oldu adam Amerikaya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla.
    Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün
    sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor,
    konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği
    projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor.
    Sen en iyisi o evi unut..."Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı,
    daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bubeklenmedik misafiri.Derdini söylemesi için
    yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere...
    Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya
    çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu
    yüreği...Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının
    birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek
    zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam
    karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen.
    Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum
    bu yalanları" diye bağırdı kadın.Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla
    suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve
    peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı
    genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını
    gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona
    sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.İnkar etmedi adam. Zamanla
    duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir
    şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez
    kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle... İlk celsede
    boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kims inanamadı.
    Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.Adamın, sevgilisiyle birlikte
    Amerikaya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince,
    ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan
    nefretin alması için dua ediyordu.Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu
    söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan
    zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen,
    buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.
    "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi
    genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:
    "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü.
    Geçen yıl Amerikadaki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık
    bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla
    birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için,benden
    sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber
    vermedi. Birlikte Amerikaya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk
    karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi
    görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış,
    bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...
    " Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta
    ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi.
    İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta,
    "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu;
    "Seni çok sevdim","Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin
    hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim"
    "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?"
    son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son
    kağıtta şunlar yazılıydı:"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım.
    Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."



    bu yazı az once maıl adresıme geldı. ben okuyunca gercek olamıcana karar verdım.ama yınede ınsanı duygulandıran bısey


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2

    Üyelik
    25 Eylül 2005
    Şehir
    Aydın
    Motosikleti
    '16 Z-One S Mondial
    zaten bu tür yazılar insanı duygılandırmak için sanırım
    Uzaklarda bir güneş doğuyor!..

  3. #3
    xxxxx - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    19 Kasım 2005
    Şehir
    izmir
    Motosikleti
    honda cbf 500
    çok güzel
    ben giderim adım kalır dostlar beni hatırlasın

  4. #4

    Üyelik
    21 Ekim 2005
    Hemşerim , yine duygusal mod a geçmiş...
    Walla ben de açıkçası hüzünlendim...

  5. #5
    LesPaul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Mart 2005
    Şehir
    İstanbul/Çamlıca
    Motosikleti
    -Ducati Monster 696
    ben okumuştum bunu daha önce, gerçek değildir ama insanı hüzünlendiriyo...

  6. #6
    watercolours - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Kasım 2005
    Şehir
    Coruscant
    Motosikleti
    speederbike
    okumamak lazım. okuyacağınıza gidin sevdiğinize sarılın. hem üzülmezsiniz, hem onu mutlu edersiniz. sevgiyi hatırlamak için böyle şeyleri okumak zorunda kalmak utanç verici.
    May the Force be with McLaren Mercedes


Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler