Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax
3. sayfa BirinciBirinci 1234513 ... SonuncuSonuncu

Atatürk Köşesi

    REKLAM ALANI
  1. #41
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Kurtuluş Savaşı yılları ve Atatürk İzmir'i ziyarete gelir.Atatürk ve silah arkadaşları,başkumandanlar hepsi beraber yemek yenilecek odaya geçerler.Sonra bir başkumandan dayanamayıp konuyu açar: "Musrafa Kemal Paşam, bizim ordu da bir asker var, bir oturuşta 1 kazan ayranı bitiriyor!!" Atatürk ise: "Yaa..Çağırın gelsin bakalım görelim marifetini.."

    Askeri çağırırlar.Utangaç bir şekilde içeri girer asker.Atatürk'ün karşısına geçer. " Beni çağırmışsınız Paşam.." Atatürk: "Evet ya, seni çağırdım Mehmetçik.., Duyduğuma göre sen bir öğünde hiç bırakmadan 1 kazan ayranı bitiriyormuşsun.." Mehmetçik: "Evet Paşam,doğru duymuşsunuz.." Atatürk: "Hadi o zaman yapta görelim.."Mehmetçik: "Tamam yapayım Paşam ama bana 5 dk izin verin ben bi dışarı çıkıyım, sonra gelir yaparım, olur mu?" Paşa: " Olur bakalım.."

    Mehmetçik dışarı çıkar 5 dk sonra içeri girer..Onun için hazırlanmış bir kazan ayranın başına gelir.."Ya Bismillah!!" deyip başlar içmeye..Ayran biter..Paşa: "Aferin oğlum.." Mehmetçik: "Sağolun Paşam" Atatürk: " Yaptın gördük, ama sana bir sualde bulunacağım, 5dk dışarı çıkmıştın, o sırada ne diye dışarı çıktın?" Mehmetçik:" Size mahçup olmamak için denedim Paşam!!"

    İşte arkadaşlar gördüğümüz gibi eskiden Türkler böyle bir yapıya sahipmiş..Eskiden onların kaldırdığı kılıçları, şimdi bizler iki elimizle kaldıramıyoruz..


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #42
    Arthur75 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    19 Mart 2006
    Şehir
    Antalya
    Motosikleti
    Yamaha YBR 125
    öncelikle herkeze selamlar. Dedem beni her gördüğünde anlatırdı. Küçükken bir kere Atatürk'ü görmüş. Dedemin sözleriyle "Bir kalabalık gördüm hemen koştum, Atatürk ve arkadaşları bir kahvede oturuyordu. Bir ara göz göze geldik ve bana gülümsedi." diyordu bunu beni her gördüğünde anlatırdı ve her anlattıktan sonra o anı yaşar ve gözleri dolardı. Dede aynı aşk hikayesi gibi derdim. "Evet" dedi. "Bu bir aşk". ozamanlar bu aşkı anlayamamıştım ama yaşım ilerledikçe bu aşkın nasıl birşey olduğunu anladım ve şu anda bile dedemin Atatürk'ü gördüğü anı anlatırkenki hali gözümün önüne gelince tüylerim diken diken oluyor. Atatürk'ün ne fedakarlıklarla, çabalarla, acılarla kurduğu Cumhuriyetimizi Türkiyemizi böyle insanların eline bıraktığımız ve hiç birşey yapamadığımız için içimdeki suçluluk duygusunu asla silemeyeceğim.
    Yollar Beni Bekler
    ybr 125 (kırmızı) 35 HLV 28

  3. #43
    kuvva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Aralık 2005
    Şehir
    Karşıyaka/İZMİR
    harikulade bir topik ve harikulade yazılar,katılımlar.
    dedem hala sağ ve tek başına eskişehir de yaşıyor TCDD den müfettiş olarak emekli oldu, kendisi atatürk ün makinistiydi özel ve hemen gitmesi gereken yerlere dedemle giderdi bu konuda çok şanslıyım çünkü okadar çok anısı ve muhabbeti varki atatürk le, ayrıca askerliğimi ANITKABİR ÖZEL MUHAFIZ BİRLİĞİ nde yaptım sanırım duygularımı anlayabiliyorsunuz.
    ve şunu söylemek isterim (ki o kadar çok söylenecek söz varki...........! anlarsınız siz.)
    PAŞAM, KOMUTANIM, ULU ÖNDERİM, KURTARICIMIZ, SAYENDE BU CENNET VATANDA HÜR VE ÖZGÜRCE YAŞIYORSAK.
    ATAM İZİNDEYİZ DİYEREK,İZİNDEN GELMİYORSAK BİLİYORUM KIRGINSIN BİZE VE BENİ RAHAT BIRAKIN DİYORSUN BIRAKIN ARTIK BIRAKTIĞIM TÜRKİYE BU DEĞİLDİ, ŞEHİT KANLARIYLA SULANMIŞ BU ÜLKENİN TOPRAKLARINI PARSEL PARSEL SATIYORSUNUZ HAKLISIN AMA YİNE DE RAHAT UYU BİZE HERŞEYİ ÖĞRETTİN AMA UŞAK OLMAYI ÖĞRETEMEDİĞİN İÇİN TÜM ŞEREFİM VE NAMUSUMLA KANIMIN SON DAMLASINA KADAR İZİNDEYİZ, LÜTFEN RAHAT UYU.

  4. #44
    clint - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2006
    Şehir
    İstanbul
    "ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR." Gazi Mustafa Kemal.

    Buna benzer sözü gönülden edebilen ve uygulayan siyasetçi bu memleketi kurtarır beyler. Ama ortada görünmüyor maalesef. Biz Atatürk gibi adam gelsin demiyoruz, Atatürk'ün politikasını uygulayan adam gelsin diyoruz. Bizim kurtuluşumuz budur.
    "Bir adamın makosenleriyle bir kilometre yürümeden onun hakkında karar verme." (Kızılderili Atasözü) - (Clint is Cloud)

  5. #45
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Atamızın Sevdiği Şarkılar



    1. Yemen Türküsü

    2. Vardar Ovası

    3. Çanakkale İçinde

    4. Yanık Ömer

    5. Kırmızı Gülün Alı Var

    6. Alişimin Kaşlari Kara

    7. Cana Rakibi Handan Edersin

    8. Mani Oluyor Halimi Takrire Hicabım

    9. Nihansın Dideden Ey Mest-i Nazım

    10. Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme

    11. Atladım Bahçene Girdim

    12. Dayler Dayler, Viran Dayler

    13. Esiri Zülfünün Ey Yüzü Mahım

    14. Gitti de Gelmeyi Verdi

    15. Hab-gah-ı Yare Girdim Arz İçin Ahvalimi

    16. Köşküm Var Deryaya Karşı

    17. Şahane Gözler Şahane
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  6. #46
    Moderatör (forrap) Tuncer Sezen - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Mayıs 2005
    Şehir
    İzmir
    Arkadaşlar bu topice de bakın lütfen,Atatürk ile ilgili bir düşüncem var;
    http://www.motosiklet.net/forum/showthread.php?t=19356

  7. #47
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Büyük Atatürk'ün ufulünden dolayı teessürümüz o derece derin ve sonsuzdur ki, bunu ifade etmek için kelime bulamıyorum. Çünkü Atatürk, yalnız Türkiye'nin değil, bütün şarkın Ata'sı idi.

    Emanullah HAN
    Afgan Kralı

    Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk' ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar."

    "O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle, bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir."

    "Atatürk tarihten hakiki dersler almış nadir büyüklerden biridir. Bütün çaba ve uğraşmaları yalnız kendi ulusu içindir."

    Prof. Herbert MELZIG
    Tarihçi


    Asker, devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi.
    Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine
    güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.

    General Mc ARTHUR


    Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
    Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye' nin doğması, yeni Türkiye' nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.

    John F. KENNEDY
    A.B.D Başkanı


    Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.

    "Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa' nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa' nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. "

    Franklin D. ROOSEVELT
    A.B.D Başkanı


    Mustafa Kemal yeni Türkiye' nin kalbidir. Eski, yıpranmış bir toplumdan yepyeni, güçlü bir millet yaratmış, eşsiz kişiliğiyle kendini herkese saydırmış, enerjisiyle herkesi kendine inandırmıştır.

    Ma Shao-Cheng
    Yazar


    Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması' nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap:
    Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O' nun tüm askerleri burada olsalardı teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921)

    BRIAND
    Fransa Başbakanı


    Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O' nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.

    Sucheta KRIPALANI
    Hint Parlamento Heyeti Başkanı


    Savaşta Türkiye' yi kurtaran, Savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk' ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O' nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata' sına değer bir görünümden başka bir şey değildir.(1938)

    Winston CHURCHILL
    İngiltere Başbakanı


    Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkilapcı olmuştur. (1963)

    Ben Gurion
    İsrail Başbakanı

    Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da, Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever.

    Eyüp Han
    Pakistan Cumhurbaşkanı

    tatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük barış adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır.

    General METAKSAS
    Yunanistan Başbakanı

    Atamızın Zübeyda Hanıma mektubu

    Ağustos 1335 (1919)
    Muhterem Valdeciğim,
    İstanbul'dan mufarakatımdan beri sizlere birkaç telgraftan başka bir şey yazmadım. Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum. Bilhassa hakkımda gerek ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz natamam haberler şüphesiz merakınızı tezyit etmiştir. Halbuki şimdi vereceğim izahatla mutmain olacağınız veçhile şayan-ı endişe hiçbir şey yoktur.

    Malumunuzdur ki, daha İstanbul'da iken ecnebi kuvvetlerin devleti, milleti fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa cümlesini hapis ve tevkif ve bir kısmını Malta'ya nefy ve tazip etmekte pek ileri gidiyorlardı. Bana nasılsa ilişememişlerdi. Fakat 3. Ordu müfettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler. Hükümete benim sebebi izamımı sordular. Nihayet İstanbul'a celbimi talep ve bunda ısrar ettiler. Hükümet beni iğfal ederek İstanbul'a

    celp ve İngilizlere teslim etmek istedi. Bunun derhal farkına vardım. Ve bittabi kendi ayağımla gidip esir olmak doğru değildi. Padişahımıza hakikat hali yazdım. Ve gelemeyeceğimi arz ettim. Zat-ı şahane de evvela buna muvafakat etti. Fakat daha sonra İngilizlerin tazyiki ziyadeleşti. Nihayet o da İstanbul'a avdetimi irade etti. Bu suretle artık resmî makamımda kalmaya imkân göremediğim gibi askerliğimi muhafaza ettikçe İngilizlerin ve hükümetin hakkımdaki ısrarına mukabele edilemeyecekti. Bir tarafında bütün Anadolu halkı tekmil millet hakkımda büyük bir muhabbet ve itimat gösterdi. 'Seni bırakmayız' dediler. Filhakika vatan ve milletimizi kurtarabilmek için yegâne çare askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti yekvücut bir hale getirmekle hâsıl olacak kudret ve hareket-i milliyeyi hüsn-i istimal eylemekten başka çare mutasavver değildi. Binaenaleyh ben de böyle yaptım. Elhamdülillah muvaffak da oluyorum.

    Pek yakında netice-i maddiyeyi bütün cihan görecektir. Ben bu suretle hareket edince İngilizler derhal yalvarmaya başladı. Ve beni kazanmaya çalıştı. Her şeyi inkâr ettiler. Ve bütün kabahati bizim hükümete attılar. Hakikaten hükümet de benimle uğraşmak istedi. Fakat kuvveti buna müsait gelmedi. Ve gelemez. Daha bir zaman bu suretle Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır. Kariben Meclis-i Mebusan toplanacak ve meşru bir hükümet mevki-i iktidara geçecektir. Ben de ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim. Sıhhat ve afiyetimi, katiyen hiç merak ve endişe etmeyiniz.

    Salih Bey Fuat Bey'den alacağını alabildi mi? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum. Yoksa her ne olursa olsun elhamdülillah hiç önemi yoktur. Siz müsterih olunuz. Ve bir sıkıntınız olursa derhal bana bildiriniz.

    Bu mektubumu getirecek olan (.....) size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gönderiniz...
    Hemşiremin sıhhati nasıldır? Eve herhangi bir

    taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hâlâ orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi?
    Salih Bey'le Madam Salih inşallah sıhhat ve afiyettedirler. Ben daima kendilerini yâd ediyorum. Madam'ın benim hakkımda bir rüyası vardı. Galiba o çıkacaktır. İnşallah yakında kemal-i meserretle görüşeceğiz.

    Ben birkaç güne kadar bir kongre için Sivas'a gideceğim. Tekrar Erzurum'a döneceğim. Tekrar ediyorum. Her işittiğinize önem vermeyiniz. Pekâlâ bilirsiniz ki ben yaptığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım.

    Saygıyla ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim.

    Salih'in gözlerinden öperim. Bana İstanbul havadisi vermeni beklerim.


  8. #48
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    ATATÜRK'TEN ÖZDEYİŞLER

    # Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.

    # Cumhuriyeti,ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız.Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız.

    # Bu memleket tarihte Türk 'tü, halde Türk 'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. 1923

    # Ben,Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum. 1937

    # Cumhuriyet ahlak üstünlüğüne dayanan bir ülküdür; Cumhuriyet erdemdir.

    # Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929

    # Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. 1923

    # Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir. Memleket dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir. 1925

    # Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır. 1924

    # Türk milleti kahramanlıkta olduğu kadar, istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölmez âbidesidir. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkumandanı olduğumdan daima mesut ve bahtiyarım. 1927

    # Hiçbir sözümde milletime karşı geri alma durumunda kalmadım. Onları söylerken bir hayal peşinde koşan gibi, hayal şakıyan bir şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi. 1923

    # Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez. 1919

    # Türk milletinin istidadı ve katî kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan, ilerlemektedir.

    # Türk köylüsünü 'Efendi' yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve bağımsızlığı temin edilemez. 1927

    # Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır. 1915

    # Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat doğan yegâne millet Türklerdir. 1937

    # Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır. Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim. 1937
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  9. #49
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
    - İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

    Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada

    Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
    - Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

    Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.


  10. #50
    YeK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Nisan 2006
    Şehir
    ankara-izmir
    Motosikleti
    Daelim History 125 fişne rengi
    ATATÜRK' ten büyük idolmu var be..
    Git afrikada bağımsızlık savaşı verenlerin cebinde kimin resmi ve söylevleri var..
    Sor insanlara..
    Tarih kitabı okuyun..
    Biyografi okuyun sonra tekrar düşünün...
    Kıyaslaması olmayan tek insan...

    Lord Kinross' un ATATÜRK kitabını okuyorum bu ara çok güzel bi kitap..
    Tavsiye ederim...
    musti81 elerine sağlık...

  11. #51
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Kronolojik Sırayla Hayatı


    1881 - Atatürk'ün doğumu

    1893 - Askeri rüştiyeye öğrenci oluşu

    1899 - Harbiye'ye geçişi

    1902 - Erkan-ı Harbiye'ye girişi

    1906 - Üç dört arkadaşıyla Şam'da gizli olarak "Vatan ve Hürriyet" adındaki cemiyeti kurması ve aynı yılda Selanik'e geçerek aynı cemiyetin şubesini açması

    1907 - Askeri rütbesi kolağası oluşu ve yine aynı yıl içinde görevinin Makedonya'daki 3. Orduya nakli, Cemiyetinin Merkezi Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmesi

    23 Temmuz 1908 - Yukarıdaki gizli ve siyasi faaliyetlerinin sonucu 2. Meşrutiyetin, padişah Abdulhamit'e kabul ve ilan ettirilmesi

    13 Nisan 1909 - İstibdat taraftarlarının yeni rejime karşı ayaklanmaları Rumeli'den bunları bastırmak için yola çıkan Hareket Ordusunun Kurmay Yüzbaşkanlığına deruhte etmesi ve bu ayaklanma da önemli bastırıcı rol oynaması


    1911 - Trablusgarb savaşına iştirak etmesi ve oradaki kuvvetlerimizin Kurmaylığını üzerine alması. Bu arada rütbesinin binbaşılığa yükseltilmesi

    24 Ekim 1912 - Balkan Savaşının başlaması üzerine İstanbul'a dönmesi ve Bolayır'da toplanmış olan kuvvetlerimizin hareket şubesi müdürlüğüne tayin edilmesi

    27 Ekim 1913 - Sofya Ataşelikleri görevlerinin uhdesinde toplanması bu arada rütbesinin yarbaylığa yükselmesi

    2 Şubat 1915 - Tekirdağ'da kurulması kararlaştırılan yeni bir tümenin komutanlığına tayini. Onun teşkil ettiği ve 19. Tümen adını alan bu tümen Çanakkale savaşlarında parlak başarılar göstermiştir

    1 Haziran 1915 - Çanakkale savaşlarında gösterdiği büyük başarılardan dolayı rütbesi albaylığa yükseldi

    1 Nisan 1916 - Çanakkale savaşları zaferlerimizle bittiğinden Diyarbakır'daki kolordunun komutanlığına tayin edilmiştir. Oraya giderken de rütbesi generalliğe yükseltildi

    6-7 Ağustos 1916 - Rusların Diyarbakır istikametindeki taarruzlarını kırarak Bitlis ve Muş'u düşman işgalinden kurtardı. Bu başarısı üzerine 2. Ordu komutanlığına atandı.

    31 Ekim 1918 - Mondros Mütarekesini müteakip Yıldırım Orduları Grubu Başkomutanlığını devir alması.

    16 Mayıs 1919 - Acı mütareke günlerinin bir kısmını çok üzgün olarak geçirdiği İstanbul'dan 3. Ordu Müfettişliği göreviyle Bandırma vapuruyla geçti.

    19 Mayıs 1919 - Kurtuluş Savaşının başlangıç noktası olan Samsun'a çıkmaları.

    21 Mayıs 1919 - Erzurum'daki 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas etmesi

    23 Mayıs 1919 - Ankara'daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile temas etmesi

    28 Mayıs 1919 - Türk Milletini işgallere protesto için mitingler yapmaya davet etmesi

    3 Haziran 1919 - Doğu vilayetlerinde bir Ermeni Hükümetinin kurulması ve İngiliz himayesi fikirlerine muarız olduğunu beyan etmesi

    21 Haziran 1919 - Yurdun bağımsızlığını kurmak için Türk Milletini kendisiyle birlikte çalışmaya davet eden tarihi beyannameyi yayınlaması

    8-9 Temmuz 1919 - Erzurum'dan askeri görev ve askerlik mesleğinden istifa ettiğini İstanbul Hükümetine bildirmesi

    23 Temmuz 1919 - Başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresinde millet iradesine dayanan bir millet meclisiyle kuvvetini, gene millet iradesiyle oluşan bir hükümetin kurulması lüzumunu ilk hedef olarak ilan etmesi.

    4 Eylül 1919 - Sivas Kongresinde yurdun muhtelif bölgelerinde kurulmuş olan müdafaa cemiyetlerini Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirip bütün millet kuvvetlerini bir elde idare etmek imkanını sağlaması

    11 Eylül 1919 - Çalışmalarını bitiren Sivas Kongresi delegeleri tarafından seçilen Temsil Heyeti Başkanlığına getirilmesi

    15 Eylül 1919 - Temsil Heyeti, Türk Milletinin yetkili makamı olarak ilan edildi

    7 Aralık 1920 - Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya yerleşmesi ve bu şehri milli harekatın merkezi yapması

    23 Nisan 1920 - Ankara'da Büyük Millet Meclisinin törenle açılması ve bu meclise başkan seçilmesi

    20 Ocak 1920 - "Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Milletindir" idare usulü halkın mukadderatını bilfiil elinde tutulması esasına dayanır, kayıtlarını taşıyan ilk demokratik Anayasayı Meclise kabul ettirmesi.

    5 Ağustos 1921 - İlerleyen Yunan Taarruzu karşısında T.B.M.M. O'na Başkumandanlık görevini verdi.

    19 Eylül 1921 - Sakarya Zaferinden altı gün sonra T.B.M. Meclisinin çıkardığı bir kanunla Mareşallik rütbesi ve Gazilik unvanı verildi.

    27-28 Eylül 1922 - Gecesi büyük taarruz savaşının planlarını hazırladı.

    26 Ağustos 1922 - Cumartesi sabahı Kocatepe'den büyük taarruz emrini verdi.

    30 Ağustos 1922 - Dumlupınar'da ateş hatları arasında idare ettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesini kazandı.

    1 Eylül 1922 - Muzaffer Türk Ordularına "İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ" emrini verdi

    10 Eylül 1922 - Halkın çılgınca alkışları arasında İzmir'e girdi

    2 Ekim 1922 - Ankara'ya dönüşlerinde eşsiz merasimle karşılanmışlardır

    1 Kasım 1922 - Saltanatın kaldırılmasını temin eden Kanunu Meclis karşısında müdafaa kabul ettirmiştir

    29 Ekim 1923 - 20:30 da "CUMHURİYET" ilan edilmiş ve Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir

    3 Mart 1924 - Cumhuriyet rejiminin Türkiye'de kökleşip yerleşmesi için şart olan hilafetin kaldırılmasını sağlamıştır. Aynı yıl içerisinde medreseleri kapattırarak milli eğitim alanındaki birliği sağlama yolunu açmıştı. Gene bu suretle laik ve modern esaslara göre eğitim ve öğretim yapan müesseselerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.

    1 Mayıs 1924 - Orta Çağın dini hukuk geleneklerine göre çalışan Şer'iye mahkemelerini kaldırdı

    26 Ağustos 1924 - Milli sermayeyi çoğaltmak özel teşebbüsleri teşvik ederek kurmak ve Türk bankacılığını geliştirmek amacıyla İş Bankasını kurdu.

    5 Mayıs 1925 - Memlekette modern çiftçiliği geliştirmek maksadıyla yapılacak teşebbüslere bir örnek olmak üzere kendi parasıyla bir Orman Çiftliğini kurdurdu

    1925 - Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ile ilgili kanun kabul edilerek batıl inanç ve taassup yatakları ortadan kaldırıldı

    25 Aralık 1925 - Medeni kıyafeti getirdi

    26 Aralık 1925 - Miladi takvim ve modern saat ölçüsünü değiştiren kanun kabul edildi

    17 Şubat 1926 - Türk Medeni Kanununun kabul edilmesiyle Türk milleti ümmet devrinden çağdaş medeniyete geçirildi

    1 Kasım 1928 - Çıkarılan bir kanunla Türk Milletinin kolayca okuyup yazmasını temin edecek olan yeni Türk alfabesi kabul edildi.

    12 Temmuz 1932 - Yüzyıllardan beri ihmal edilmiş olan Türk dilini geliştirmek ve bu gelişmeyi kolaylaştırmak için lüzumlu gördüğü Türk Dil Kurumunu meydana getirdi

    1934 - Yılının kasım ayında Türk kadınına siyasi hakları tanıyan yasa çıkarıldı.

    24 Kasım 1934 - Hayatı boyunca Türk Milletine yaptığı eşsiz hizmetler göz önüne alınarak her Türk vatandaşının bir soyadı aldığı sırada T.B.M.M. O'na ATATÜRK soyadını verdi.

    1934 - Avrupa'da baş gösteren siyasi buhran karşısında Balkan Antantının kurulmasında en önemli rolü oynadı.

    1936 - Montrö Antlaşması ile boğazların tahkiminin sağlanmasını temin etti.

    1936 - Sadabat Paktıyla memleketimiz için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasında nazım rol oynadı.

    4 Temmuz 1938 - Türkiye'nin ayrılmaz bir parçası olan Hatay'ın bağımsız bir Türk devleti olmasını sağlamıştı ki bu vatan parçası ölümlerinden sonra Anavatan'a katılmak imkanını bu sayede buldu.

    1938 - Yurt içinde her zaman yaptığı inceleme gezilerinin birinde hastalanmış bu rahatsızlığı Mayıs ayına kadar sürmüştü.


    5 Eylül 1938 - Saraya gizlice çağırttığı bir notere vasiyetnamesini yazıp vermişti.

    16 Ekim 1938 - Gittikçe ağırlaşan hastalığı karşısında günlük raporlar neşredilmesine başlanmıştı.

    8 Kasım 1938 - Günü durumu çok ağırlaşmış ve neşredilen rapor üzerine bütün yurdu ağır bir acı kaplamıştı.

    10 Kasım 1938 - Günü nihayet korkunç sonuç bütün acılığıyla gerçekleşmiş, Atatürk perşembe sabahı saat 9.05'te hayata gözlerini yummuştu.





  12. #52
    vada330ci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Temmuz 2006
    Şehir
    Afyon-Ankara
    Motosikleti
    RAMZEY 250 QM
    Arkadaşlar bu sitenin ne çok yayrarları olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlayabiliriz örneğin bu konu kim düşünmüşse teşekkür ederim ona. ve güncel olması sürekli yorum yapılması daha bir güzel bence. şu Çılgın Türkler adlı kitabın sonlarına gelmek üzereyim bitti bitecek yarına birgüne biter herhal. tüm medyada her türk gencinin okuması gerekli yapıtlardan biri olmalı sözleri biraz abartılı ve kitabı satmak için yazılan çizilen bir hareket gibi gelmişti bana. ancak kitabı okumaya başlayalı ne kadar haklı olduklarını anlamış bulunmaktayım yer yer ağladım ve tüylerim diken diken oldu çoğu zaman. Büyük Önderimiz Atatürk' çok fazla bahsedilmesede biraz arka planda da gözükse de ne kadar değerli ve ne kadar önemli olduğunu hissetiriyor herzamanki gibi. O nu saygıyla anmaktan daha ötesi anlamaya ve ne için savaştığını, nasıl duygular besleyerek bu dünya güzeli Vatanı bizlere kazandırdığını bilmek anlamak dileğiyle herkese selamlar...
    [CENTER][COLOR="DarkSlateGray"][SIZE="2"][FONT="Comic Sans MS"][I][B]Motorun varsa farklı olmanın hazzını yaşa...[/B][/I][/FONT][/SIZE][/COLOR][/CENTER] [COLOR="Red"][FONT="Arial"]Ramzey QM 250cc[/FONT][/COLOR]

  13. #53
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Atatürk'ten...Sakal üzerine...

    Atatürk Amasya ziyaretinde.

    Vali konağında yörenin ileri gelenleri ile sohbette. Bir ara tam karşısında oturan birine takılır gözleri.

    Yaşı ellinin üzerinde bu adam beline kadar inen sakalıyla Atatürk'ün
    dikkatini çeker. Ata, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar; Kimdir bu?

    Vali yanıt verir; Efendim kendisi şıhtır. Yörede çok hatırı vardır.
    Atatürk şıhı yanına çağırır ve; "Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir.

    şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan" der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir.

    Şıh "Emrin olur Paşam" diyerek yerine çekilir.

    Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya'daki şıhı hatırlar ve Valiyi telefonla arayıp durumu sorar.

    Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır.

    Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdyğı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister.

    Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki şıh Efendi Ata'yı görmek üzere Ankara'ya yola çıkmış..

    şıh gelir, Ata'nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka bir görünüme bürünülmüştür.

    Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata'ya sorarlar;
    "Aman Paşam, o şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? "

    Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; "Dün akşam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim" der.

    Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da şıh'a vermesini söyler.

    Yazıda söyle yazmaktadır; "inancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir.

    Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım.



  14. #54
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    TÜRK DİL ÇALIŞMALARI

    Bir milletin birlik ve varlığını sürdürebilmesinde dilin çok önemli bir yeri vardır. Bunu çok iyi bilen Atatürk, Türk Dili'nin zenginleşmesi ve sadeleşmesi için çalışmalar yaptı.

    Osmanlı Devleti'nin ilk zamanlarında, sade bir Türkçe kullanılıyordu. Zamanla Arapça ve Farsça'dan birçok kural ve kelime dilimize girdi. Böylece Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden oluşan Osmanlıca karma bir dil olarak ortaya çıktı. Yöneticiler ve aydınlar Osmanlıca'yı kullanırken, halk Türkçe konuşuyordu. Dildeki bu ayrılık Türkçe'nin gelişmesini ve mîllî bütünlüğün kurulmasını engelliyordu.

    On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren dilin sadeleşmesi ile ilgili çalışmalar yapıldı. Fakat olumlu bir sonuç alınamadı. Cumhuriyetin ilânından sonra, Türkçe'nin yabancı dillerin etkisinden kurtarılması çalışmalarına hız verildi. Türk dili ile ilgili çalışmalar yapmak üzere Atatürk'ün emriyle Türk Dilini Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu (1932). Bilim ve fikir adamlarının katıldığı bir dil kurultayı toplandı. Bu kurultayda, halkın anlamadığı özellikle Arapça ve Farsça'dan Türkçe'ye geçmiş olan kelime ve deyimlerin Türkçe karşılıklarını bulmak üzere çalışmalar yapılmasına karar verildi. Bu çalışmalar sayesinde yazı dili ile konuşma dili arasındaki fark
    ortadan kaldırıldı.

    Türk diline gereken önemin verilmesini Atatürk şu sözleriyle ifade etmiştir "Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması
    için, bütün devlet teşkilâtımızın dikkatli ve alâkalı olmasını isteriz." Türkçe'nin milletimiz için önemini de "... Türk Dili, Türk Milleti için kutsal bîr hazinedir... Türk Dili, Türk Milleti'nin kalbidir, zihnidir" diyerek belirtmiştir.





    MİLLİ KÜLTÜR

    Kültür kelimesi Türkçe'ye Fransızca'dan girmiştir. Toprağı sürmek, ürün elde etmek ve onları geliştirmek anlamındadır. Kelime daha sonra insan vücudunu ve ruhunu terbiye etme, sanat ve fikir eserlerini geliştirme anlamlarım da içine alan geniş bir mana kazanmıştır. Kültür maddî ve manevî her şeyi işlemek ve geliştirmek demektir.

    Millî kültür ise bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdür.

    Tarih bir milletin bütün fertlerinin bilmesi, benimsemesi koruması ve geliştirmesi gereken kültür hazinelerinden biridir. Tarih, milletin geçmişteki varlığı, onun mirası ve bugüne kalan hatırasıdır. Türk Milleti'nin bugün üzerinde yaşadığı topraklar, onu vatan yapmak için şehit olan, koruyan, işleyen atalarımızın, yani tarihindir. Bunların bilinmesi ve korunması her Türk için bir vazifedir.

    Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir ve bir milletin temelini oluşturur. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, duygu ve düşünce birliği dil ile gelişir. Kendi milletinin tarih ve kültürünü öğrenmek ve incelemek isteyen her Türk, dilini bilmek zorundadır. Türkiye'de Türkçe bilmeyen hiçbir vatandaş kalmamalıdır.

    Atatürk, Türkiye için ekonomik kalkınma yanında sosyal ve kültürel kalkınmaya da aynı ölçüde yer verilmesi gerektiğine inanmıştır. Bir milletin haysiyetli bir şekilde varlığını devam ettirmesinde, bir toplumun millî şuura erişmesinde en büyük rolü kültür oynar. Bunu çok iyi bilen Atatürk, "Millî şuurun ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz." diyerek millî şuur konusunda ne kadar duyarlı olduğunu ortaya koymuştur . Yine Atatürk, kültür birliğinin bir milleti millet yapan, ona yaşama gücü veren, diğer milletler arasında kişilik kazandıran başlıca unsur olduğunu çok iyi bilmekteydi. Bununla ilgili şu sözleri çok önemlidir: "Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel direği olarak temin edeceğiz".
    "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Türk kahramanlığı ve Türk kültürüdür."
    Bu sözler, Cumhuriyet Türkiye'sinin millî kültüre dayalı olarak yükselip gelişeceğinin bir ifadesidir.

    Atatürk, millî kültür konusunda hedeflerin neler olduğunu da şöyle belirtmiştir: "Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk Milleti'nin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

    Bunun içindir ki milletimin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaratıcı zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlar sevgisini ve millî birlik duygusunu sürekli ve her türlü incelemelerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür."





    MİLLİ TARİH

    Tarih, bir milletin birikim ve tecrübelerinin yeni nesillere aktarılmasını sağlayan bir bilimdir. Tarih bilimi, insanların zaman içinde geçirdikleri gelişmeleri, sebep sonuç ilişkileri kurarak araştırıp değerlendirir. Geçmişteki olaylardan ders almayan milletler kendilerini günün şartlarına uydurmakta zorluk çekerler. Bu nedenle tarih, bir millet için en faydalı bir kaynak, en sağlam bir hazinedir. Tarihi zengin bir millet, manevî miraslara sahip güçlü bir millettir.

    Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin birlikten yoksun oluşu , tarih alanında da farklı tarih anlayışları ortaya çıkarmıştı. Medreselerde genellikle İslâm tarihi okutulurken, diğer okullarda da yalnız Osmanlı Tarihi okutuluyordu. İslâmiyet öncesi Türk tarihine önem verilmiyordu. İnsanlık tarihi kadar eski olan Türk Milleti'nin tarihi ihmal ediliyordu. Ayrıca, Avrupalılar da Türk Tarihi hakkında asılsız iddialarda bulunuyorlardı.

    Atatürk haksız, düşmanca ve bilimsellikten uzak bu tarih iddialarının yanlış olduğuna inanıyordu. Bu konudaki yanlış görüşlerin düzeltilmesi gerekiyordu. Bu amaçla çalışmalar yapmak üzere bilim adamları görevlendirildi. Önce, Türk Tarihi'yle ilgili yabancı dillerde çıkan kitaplar Türkçe'ye çevrildi. 1930 yılında, Türk Milleti'nin dünya tarihindeki yerini ve rolünü kısaca belirten bir kitap yazıldı. Bir yıl sonra Türk Tarihi'ni her yönüyle araştırmak üzere, Atatürk'ün direktifleri ile Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kuruldu (1931). Bu cemiyetin çalışmalarıyla, Türk Tarihi, büyük ölçüde gün ışığına çıkarıldı. 1931 yılında okullar için dört ciltlik bir genel tarih kitabı çıkarıldı. 1932'de bilim adamları ve öğretmenlerin katılımıyla Türk Tarih Kongresi toplandı.

    Atatürk yeni bir görüş olarak Türk Tarih Tezi'ni ortaya koydu. Bu tezin özü şudur: "Türk Milleti'nin tarihi şimdiye kadar tanıtılmak istenildiği gibi yalnız Osmanlı Tarihi'nden ibaret değildir. Türk'ün tarihi çok daha eskidir ve bütün milletlere kültür ışığını saçmış olan millet, Türk Milleti'dir." Bu tezle, millî tarihimiz gerçek karakterini kazandı.

    Bir toplumun millet hâline gelmesinde ortak tarihin büyük bir yeri vardır. Türk Tarihi uzun bir geçmişe dayanır. Orta Asya'dan dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olan atalarımız gittikleri yerlerde birçok devlet kurup, yüksek bir medeniyet meydana getirdiler. Tarih boyunca Büyük Hun, Göktürk, Büyük Selçuklu ve Osmanlı Devleti gibi birçok devlet kurmuş olan Türk Milleti, köklü ve zengin bir tarihe sahiptir. Orta Doğu'da, Balkanlar'da ve Afrika'da, Türk kültürünün izleri hâlâ varlığını sürdürmektedir.
    Türkler'in en belirgin özelliği, hür ve bağımsız yaşama, dünyaya hâkim olma düşüncesidir. Türk tarihinde bunun pek çok örneği vardır. Fakat Türkler münasebette bulundukları veya idareleri altına aldıkları kavimlere saygılı ve adâletli davranmışlardır. Türk'ün bu başarısını sadece kaba kuvvetle izah etmek çok yanlış bir görüştür.

    Türkler Avrupalılar'ın iddia ettiği gibi, idare ettikleri milletlerin medeniyetlerini yok etmemişler, aksine onları koruyarak günümüze kadar ulaşmalarını sağlamışlardır. Türkler'in Anadolu'da ve Balkanlar'da meydana getirdikleri kültür ve medeniyet tarihin en güzel ve en üstün, en insanî ve en ince medeniyetlerinden biridir. Türk âdetleri, Türk yemekleri, giyim tarzı Balkan Milletleri'nin çoğunu etkilemiştir. Bugün dünyadaki devletlerin ordularında kullanılan onlu sistem (Askerî birliklerin 10, 100, 1000, 10.000 kişilik birlikler hâlinde teşkilâtlanması) Hun Türkleri'nin bulduğu bir sistemdi.

    Türk Milleti, dünya medeniyetine her alanda büyük katkılarda bulunmuş bir millettir. Bu gerçeklerin ortaya çıkarılması Atatürk'ün başlıca hedefi olmuştur. O, bu konuda şöyle demektedir: "Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve geniş kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizim için bir borçtur. Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."

    Bir milletin, gücünü tarihten aldığını çok iyi bilen büyük Önder, şu sözleriyle tarihin önemini dile getirir: "Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, bütün Türk Çocukları kendileri için gerekli atılım kaynağını o tarihte bulabilecektir. Bu tarihten, Türk Çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir."

    Atatürk'ün tarih görüşü medenî ve birleştiricidir. O, insanlığı geniş bir aile kabul eder. Aralarında anlaşarak mutluluk yolunda beraberce çalışmaları gerektiğini belirtir. Onun: "İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbirine yaklaştırmak, birbirlerini sevdirmek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını sağlamaya yarayan hareket ve enerjidir." sözü ile Türk Milleti'nin mutluluğuna verdiği değeri diğer milletler için de vermiş olduğu açıkça belirtilmektedir.

    Atatürk, Türk Tarihi'ne büyük önem verdi. O, Türk milliyetçiliği görüşüne dayanan bir millî tarih anlayışını benimsedi. Atatürk, bu görüşünü "büyük devletler kuran atalarımız büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur" ve "Türk Çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." sözleriyle dile getirmiştir.





    GÜZEL SANATLAR

    Sanat, kültürü meydana getiren unsurlardan biridir. Atatürk, Türk sanatının araştırılmasını, Türk toplumuna ve dünyaya tanıtılmasını istiyordu. Bunun için imkânlar sağladı, yol gösterdi, teşvik etti. Sanatı ve sanatçıyı övücü sözler söyledi. Bu sözlerinden bazıları şunlardır: "Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." "Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir."

    Güzel sanatlar, bir milletin duygu, düşünce, görgü ve zevkinin bir yansımasıdır. Bu nedenle güzel sanatlar, bir milletin tanınmasında önemli rol oynar. Sanat, milletleri birbirine yaklaştıran önemli bir kültürel etkinliktir. Bir milletin güzel sanatlarda ileri gitmesi, o milletin diğer milletler tarafından kolayca tanınmasını sağlar.

    Bir milletin kültür seviyesi, meydana getirdiği sanat eserleri ile ölçülür. Güzel sanatlara önem veren milletlerin dünya görüşleri de değişir. Güzel sanatlar alanında eserler veren milletler, diğer milletler karşısında saygınlık kazanırlar. Bu nedenle sanat alanındaki başarılar, millî kültürün yükselmesinde önemli rol oynar.

    Sanatkârlarına önem veren toplumlar her zaman gelişmişler ve yükselmişlerdir. Sanat ve sanatçıya çok önem veren Atatürk, "Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim." diyerek toplumların sanata ve sanatkârlara önem vermeleri gerektiğini vurgulamıştır.

    Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren güzel sanatların bütün dallarında gelişmeye önem verildi. İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi ile Devlet Resim ve Heykel Müzesi açıldı. Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için öğrenci gönderildi.

    1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı kuruldu. Tiyatro için yurt dışından uzmanlar getirildi. Böylece çağdaş Türk sanatının oluşması sağlandı.

    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  15. #55
    clint - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2006
    Şehir
    İstanbul
    Genç Arkadaşlar:
    Mustafa Kemal'i gönülden anlayabilmek, onun düşüncelerini ve bu memleket için ne istediğini iyi kavramak için lütfen hem burada yazılanları ve hem de Atatürk üzerine yazılan ciddi kitapları üşenmeden alın ve okuyun, özellikle arayış içinde olan genç arkadaşlara tavsiye ederim, hayata bakış açınız değişecek, Türkiye'de olup bitenleri daha iyi anlayacaksınız. Sadece resimle, vecizeyle değil, ciddi araştırma yapılarak yazılmış kitaplar ve Nutuk'la tanıyın Mustafa Kemal'i. Lütfen üşenmeyin ve okuyun!!!

    Birkaç tavsiye kitap:

    Özer Ozankaya - Cumhuriyet Çınarı
    Turgut Özakman - 19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da(Bu kurgusal fantastik bir roman, ama inanın içinde müthiş gerçekler var, ben okurken hem eğlenmiş, hem mutlu olmuştum)
    İlhan Selçuk - Yüzbaşı Selahattin'in Romanı
    Falih Rıfkı Atay - Çankaya

    Nutuk'u saymama gerek yok zaten herkesin mutlaka alıp okuması gerek. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun sadeleştirlmiş olarak hazırladığı metni tavsiye ederim, genç arkadaşlar daha kolay anlayabilirler. Velidedeoğlu'nun hazırladığı Nutuk'a Cumhuriyet Kitap Kulubünden ulaşabilirsiniz, zaten piyasada da mevcut.
    "Bir adamın makosenleriyle bir kilometre yürümeden onun hakkında karar verme." (Kızılderili Atasözü) - (Clint is Cloud)

  16. #56
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    PEYGAMBER

    « … Allah, Hazreti Âdem Aleyhisselâm'dan itibaren bilinen ve bilinmeyen sayılamayacak kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve medeni hakikatleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı kullanarak temasta bulunmağa lüzum görmemiştir… »

    01.11.1922, TBMM.

    « … Peygamberimiz efendimiz hazretleri, cenabı hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur… »

    07.02.1923, Balıkesir’de Halka Konuşma.


    « O, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür. »

    M.Kemal Atatürk


  17. #57

  18. #58
    Süper Moderatör (BBRR) Barış Şuşut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Haziran 2005
    Şehir
    marmaris
    Alıntı musti81 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu’sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir’e gidip annesini görecek. Ve Latife’yi.

    Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal’in ve bir türlü uyku tutturamıyor.

    Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış karanlığı seyreder ken bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.

    “Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.

    İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak, giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: ‘Anamız öldü paşam!’ diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam, ‘Paşam sen sağ ol’ desem ‘Eyvah demez mi?’ ‘Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"

    Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.

    Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:

    “Emret Paşam”.

    Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:

    “Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?”

    “Uyku tutturamadım da Paşam”

    “Annemden bir haber var mı?”

    “Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.”

    “Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.”

    Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:

    “Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah.”

    Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.

    “Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!..”

    Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:

    “Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!”

    Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı.

    “Ver onu” dedi. “Paşamız bekliyor.”

    Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: “Sen sağol paşam” dedi.

    “Millet sağ olsun.”

    Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş “Ağlama paşam” diye yalvardı.

    “Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da te selli bulurum. Benim için ikisi bir.”

    İşte ben bunun için:

    ‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ diye cevap vermedim mi Namık Kemal’e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı....

    Bu olayın devamında Etrafındakilerin hemen dönelim paşam teklifine karşı Atatürk geziye devam ediyor... yaveri ni gerekli işlemlerin yapılması için izmire yolluyor..ilerde eşi olacak olan Latife hanım ve ailesi cenazeyi İzmir lilerle kaldırıyor ...

    Ata cenazeden çok sonra gelip anasının mezarını ziyaret ediyor...
    [B][COLOR="DarkOliveGreen"]"İnanç, görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız kimsenin göremediğini görürsünüz"[/COLOR][/B] [B]A. Şerif İZGÖREN[/B]

  19. #59
    clint - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2006
    Şehir
    İstanbul
    "Ulusal kültürü uygar ilkelerle ve özgür düşüncelerle donatıp güçlendirebiliriz; korkutma temeline dayalı bir ahlakın ne bir erdem ne de güvenilebilir bir ahlak olamayacağını ancak laik eğitimle kavrayabiliriz."
    Kemal Atatürk.
    "Bir adamın makosenleriyle bir kilometre yürümeden onun hakkında karar verme." (Kızılderili Atasözü) - (Clint is Cloud)

  20. #60
    orveg - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    16 Haziran 2006
    Şehir
    Şimdilik Antalya
    Motosikleti
    Zealsun 200GY-A(Destina)
    Yıl 1923..İlk Meclis..
    Atatürk Cumhuriyet'in ilkelerini uzun uzun anlatıyor.
    Meclis' teki ulemadan, yani din bilginlerinden biri
    oturduğu yerden "Laikliğin ne manaya geldiğini bir
    türlü anlamadım" diye müdahale edince.
    Gazi Mustafa Kemal yumruğunu kürsüye
    vurarak yanıt verir.. "Adam olmak demektir,
    hocam.. Adam olmak!..."


3. sayfa BirinciBirinci 1234513 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler