ŞU ANDA KENDİNİZİ NASIL HİSSEDİYORSUNUZ?
Reklamlar
-
15 Kasım 2005, 10:25
#141
Forumdan Uzaklaştırıldı
Reklamlar
-
15 Kasım 2005, 10:32
#142
Şu an kendimi nasıl hissediyorum: Bitkin, yorgun ve hayattan bezmiş, 2 gündür ağzımı açıp 1 kelime etmedim sadece sizlere yazıyorum. Çekip gitmek istiyorum bir balıkcı kasabasına yerleşip hayatımın geri kalanını orada geçirmek ama balık tutmayıda bilmem ki . İş gezilerim sırasında hep dağların tepelerine bakıyorum "şurada bir evim olsa hayatımın sonuna kadar herşeyden uzak yaşasam" diyorum kendi kendime ve sonra gerçeğe dönüyorum istemeden de olsa o güzel hayallerin içerisinden. Ölmeyi düşünüyorum 1 hafta öncesinde sigarayı bırakmayı düşünürken ve günde 1-2 tane içerken yine eskiye döndüm ve en az 1 paket içiyorum. Sürekli haksızlıklara uğradığımı düşünüyorum nedenini bilmediğim birçok şey var beni üzen ama bulamıyorum. Gece yatağıma yattığımda 2 saat dönüyorum yatakta uyku tutmuyor ve uymaya başladıktan 1-2 saat sonra uyanıyor ve "yine yarın uykusuz ve yorgun gideceğim işe, halbuki uyku ne kadar tatlı geliyor" diyorum sonra tekrar dalıyorum. Bir adım sonra ne olacağını bilmeden yaşamak inanın zor oluyor halbuki kısa bir dönem önce seneler sonranın hayallerini kurabiliyordum. Nişanlımla bile hergün en az 1-2 saat telefonda konuşurduk artık konuşmak istemiyorum mesela dün hiç konuşmadık bu günde konuşurmuyuz bilemem. Belkide bu karamsarlığım burcumdan kaynaklanıyordur bir dergide okumuştum balık burçları bazen hayata rengarenk bazende kapkara gözlüklerle bakarlarmış. İşte benden bu kadar ...
Eşini Seviyorsan, Onun (2 teker) Hayallerini de Seveceksin.
-
15 Kasım 2005, 10:36
#143
Forumdan Uzaklaştırıldı
Of of of metal kardesime bak..
Cok olur insanı bu tip durumlara sürükleyen süreçler hayatta..Bazı dilekleine katılmamak elde degil ama zpoint e dediğim gibi hayat coooook kısa..Ve unutmayın mutlaka sizden daha zor durumda olan ve ayaklarının üstünde durmaya calısan milyarlarca insan var.Şanssızlığına isyan eden.
Yada benim gibi tabiri caizse hayatta 180km. ile giderken aniden çıkan duvara toslayan..
Takıl ve yaşa ve sevdiklerini asla ihmal etme keza gün geldiğinde onlar senin her şeyin olurlar...
Yaw kusura bakmayın güzin abla gibi oldum bu sabah ama..
-
15 Kasım 2005, 10:51
#144
-
15 Kasım 2005, 10:54
#145
zuhtupasa, saolasın düşündüğün için ama malesef tam hakettiğim mutluluğu buldum derken onu da yaşayamazsan benim gibi ah ayrılık der durursun işte!
ahhh ayrılık!
bide doğum günüm yaklaşıyo ya yaşlanıyorum heralde beyin yorgunluğu yaşıyorum mutlu olacağıma daha durgun ve somurtkanım bu aralar.
cbr 600 kullanmadan ölürsem gözlerim açık gidecek....kullanırsam kapalı....
-
15 Kasım 2005, 11:09
#146
metal ben anlattıklarını depresyon belirtileri olarak görüyorum aşağıda bu belirtileri sıralıyorum bunların seni tarif ettiğini düşünüyorsan profesyonel destek almanı tavsiye ederim.çünkü ilk başta yoğun olarak etkisini hissetmediğin bu belirtiler işini ilişkilerini ve daha fazlasını etkilemeye başlar...
kendine iyi bak...
1. Neredeyse hergün, gün boyunca kendini boş ve üzgün hissetme.
2. Diyet yapmıyorken belirgin kilo kaybı veya kilo alma (Vücut ağırlığının %5'inden çoğunun bir ay içinde artması ya da uzaması.)
3. Geceleri uyuma güçlüğü çekmek ya da çok fazla uyumak.
4. Endişeli, heyecanlı, içi içine sığmama durumu olarak tanımlanan "Ajitasyon" içinde olmak ya da fiziksel olarak yorgun, dermansız hissetmek.
5. Belirgin olarak, yapılan aktivitelerde ilginin ya da tatminin kaybolması. (Hiç bir şeyden zevk almamak, yapmak istememek.)
6. Kendini haddinden fazla, yersiz olarak suçlamak ve kendini değersiz bulmak.
7. Düşünme ve konsantrasyon yeteneklerinde azalma, kararsızlık.
8. Sık sık ölümü düşünmek (sadece ölüm korkusu değil), intiharı planlamak veya intihara kalkışmak.
9.Diğer insanlardan uzaklaşma ve yalnız kalma isteği
10.Nedeni belli olmayan baş, boyun, sırt ağrısı gibi vücudun değişik yerlerinde sürekli ağrılar hissetme
11.Yeme bozukluğu (iştahta azalma veya artma)
12.Karar verme güçlüğü, konsantrasyon zorluğu, bellek bozukluğu
-
15 Kasım 2005, 11:17
#147
-
15 Kasım 2005, 11:20
#148
Kobayashi, saol kardeş ama ben dönem dönem aynı psikoloji içerisine giriyorum. Destek gerekir mi bilemeyeceğim ama gerektiğini düşündüğüm zaman önerilerini göz önünde bulunduracağım ...
Eşini Seviyorsan, Onun (2 teker) Hayallerini de Seveceksin.
-
15 Kasım 2005, 11:26
#149
Forumdan Uzaklaştırıldı
-
15 Kasım 2005, 11:37
#150
haaa ölemi diyosun ozaman metal kardeş al sana
MEVSİMSEL DEPRESYON
Bazı hastalarda depresyon mevsimsel bir seyir izler. Tekrarlayan depresyon atakları hep aynı mevsime denk gelir. Ataklar arası dönemde yılın diğer mevsimlerinde hastalar tamamiyle düzelir. Tüm depresyon belirtileri burada da geçerlidir. Tek farkı belli dönemlerde görülmesidir. Genelde havanın kapalı olduğu sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkar. Bu hastalarda özel lambalarla yapılan ışık tedavisinin önemi büyüktür.
-
15 Kasım 2005, 11:39
#151
Kobayashi, birazda yoğun duygular da buna sebep midir ?
Tribünlerde, Hep Dillerde Bu Sevda Bitmez Gönüllerde
Dar Ağacında Olsak Bile Son Sözümüz FENERBAHÇE !!!
-
15 Kasım 2005, 11:43
#152
Forumdan Uzaklaştırıldı
yaw federal kards kızıltoprakta nerdesin..bende oralardayım..
-
15 Kasım 2005, 11:48
#153
zuhtupasa, bp ye çok yakınım, bağdat cd 90 numara... sen de shell in ordaydın galiba..
Tribünlerde, Hep Dillerde Bu Sevda Bitmez Gönüllerde
Dar Ağacında Olsak Bile Son Sözümüz FENERBAHÇE !!!
-
15 Kasım 2005, 11:49
#154
Forumdan Uzaklaştırıldı
aynen doorudur..bp nin ne tarafında..
-
15 Kasım 2005, 11:50
#155
federal biraz açıklarmısın? kaza geçirme aileden birinin kaybı iş kaybı ani para kaybı yaşanan ortamın aniden ve uzun süreli değişmesi (askerlik taşınma gibi nedenlerle ) gibi şeyler bunları tetiklermi? mi demek istiyorsun?? eğer bunu kastediyorsan kesinlikle evet...
-
15 Kasım 2005, 11:51
#156
zuhtupasa, bağdat cd. üzeri 90 numara, 3k halı nın yanı...beklerimm... tabela da PRONTOTOUR yazıyor...
Tribünlerde, Hep Dillerde Bu Sevda Bitmez Gönüllerde
Dar Ağacında Olsak Bile Son Sözümüz FENERBAHÇE !!!
-
15 Kasım 2005, 11:51
#157
Forumdan Uzaklaştırıldı
altug walla dr. gibisin..bilion bende eczacı..kuralım bi klinik len surda..
-
15 Kasım 2005, 11:59
#158
Kobayashi, şimdi bu saydıklarının biriside olsa tetikler ama daha hafifleri aynı anda olabilir mesela iş yoğunluğu, sevgiliyle atışma ve kavga, hava nın bunaltması gibi vs. sebepler aynı anda yapar ama kısa olur çabuk toparlarsın...
Tribünlerde, Hep Dillerde Bu Sevda Bitmez Gönüllerde
Dar Ağacında Olsak Bile Son Sözümüz FENERBAHÇE !!!
-
15 Kasım 2005, 12:01
#159
Kobayashi, bakınırım bir ara ...
Eşini Seviyorsan, Onun (2 teker) Hayallerini de Seveceksin.
-
15 Kasım 2005, 12:26
#160
ARKADASLAR ASAGIDAKI YAZI BIRAZ UZUN OLABILIR AMA LUTFEN SABIRA OKUYUN. ISE YARIYCAK
LUTFEN ATLAMADAN OKUYUN, USENMEYIN EN FAZLA 5 DAKIKANIZI ALIR!
MUTSUZ INSANLAR KULUBU
YASAM KALITESI
Insanin yasam kalitesini kazandigi para mi belirler? Kucuklugunden beri ona asilanan hirslari mi? Sabahlari yeni yasam tarzinin yansimasi olan plazalara kosup aksam istiflendikleri servislerine yetisen insanlarin kredi karti limitleri mi? Kiskancligin ve anlamsiz rekabetin altinda ezilen kariyerleri mi? Suphesiz bunlarin hicbirisi yasamin gercek kalitesini tanimlayamiyor. Bunlar “sik rastlanan insan turu”nun yapay ve elden dusme dusunceleri, insanin eskimis paradigmalarinin sonucu olarak karsimiza cikiyor.
BASKALDIRI
Ruhumuzdan ayristirilarak kolelestirilmis bedenimiz birakin yasamin kalitesini hayatimizin amacini bizlere unutturmus, bizi kendimize yabancilastirmistir. Kariyer ugruna bitirilen okullar, para icin yapilan isler, kibirimiz icin takindigimiz sahtelikler her gecen gun bizi “sik rastlanan insan turu”ne yaklastirmis; mucadele gucumuzu elimizden almis, bizi Mutsuz Insanlar Kulubu’ne dahil etmistir. Dunyanin en buyuk kulubu olan kolelestirilerek yasam kalitesi dusurulen insanlarin olusturdugu Mutsuz Insanlar Kulubu’nden cikmak suphesiz gercek bir “baskaldiri” ile mumkun olacaktir.
Dunyada para, kariyer, hirs, kibir, gurur somut degerler olarak insana sunulmakta, gercek oldugu iddia edilen bu somut degerler papagan gibi tekrarlandikca insani kendisine “bagimli” hale getirmektedir. Oysa yasam “bagimli” olunamayacak kadar degerlidir.
Bagimli olmak insanlik icin bir zorunluluk degil insanin sadece kendi tercihidir. Bu tercihini degistirmenin tek yolu da insanin kendisini tanimasi, kendi ozune donmesi ve kendisine ozgurlugunu haykirmasidir. Diger yonden “bagimli” olmak insanin yasam kalitesini dusurdugu gibi icte bir dagilmanin, tutarsizligin dogal sonucudur.
“Bagimlilik”, hakimiyeti ve iradeyi ikinci el yargilara birakmak, ozgurlugu bir avuc “uydurma gerceklikle” takas etmektir.
ESARETIN YARATTIGI KAOS ve SUREKLI GECMISIN TEKRARLANMASI
Bugune kadar aldigimiz egitimde kafamizi tek yonlu bakis acisi ile kabul edilmis kesin yargilarla doldurduk, anlamsiz bagaj yukleri ile yuklendik; gerceklikten uzaklastik. Ruhumuzu erken yaslandirdik. Yaslanan ruhumuz bedenimizi curuttu, beden gencligini yasayamadi. Uzaklastigimiz her an olmek icin binlerce yol ogrendik. Nefes aldigimizi dusundugumuz her an gecmis ile “cezalandirip”, gelecegimiz ile “kolelestirildik”. Oysa gecmis, zaten gecmisti. Gelecek ise kacinilmaz olandi. Aslolan tek gerceklikte “simdi”ydi.
Insan bize gecmisi dusunmeyi emretti ve ona esir olduk. Insan bize gelecege hazirlanmayi buyurdu ve gelecegimize esir olduk. Biz her iki durumda da esarete alistik.
Sizin de yasantinizda hersey birbirini tekrar ediyor mu? Bundan sikayet etmiyor musunuz? Surekli birilerinin sizi incilttigini veya size felaket getirdigini mi dusunuyorsunuz? Evet hepsi ayniysa demek ki gercekten degismek istemiyorsunuz. Zamanin dongusunde sikisip kalmissiniz. Bu donguden kurtulamiyorsunuz. Sonucta gercek bir geleceginiz yok yalnizca tekrarlanan bir gecmisiniz var.
YASAM KALITESI ve AZLA YETINMEK
Birisine kizdiginizda sinirlenip, bagirirsiniz. Organlariniz asil islevlerini birakip sinirinize, sikintiniza uyum saglamaya, onlara verdiginiz emri uygulamaya gayret eder. Gereksiz itaatten yorulup, terler, kendi islevinden uzaklaslar. Tum bu eziyetin size ne katkisi olmustur? Koskoca bir hic… Tum siniriniz alninizdan damlayan bir kac damla tere donusmus, siktiginiz yumruklarinizda kasilmalar meydana gelmistir. Organlariniz delicesine sizin emrinize itaat etmis, kizdiginiz kisi ise coktan gitmistir. Ordan uzaklasmis belki de sizinle ilgilenmemistir bile … Oysa siz dis dunyaya o kadar odaklanmissinizdir ki, bedeninizin yipranmasina aldirmamissinizdir.
Ya yiyeceklerimiz?
Buyuk Iskender’in yanindaki tarihci Arrianus, Buyuk Iskender’in basarisinin ve tukenmek bilmeyen enerjisinin ardina “beslenme ilkesi” oldugunu belirtmistir. Arrianus der ki “O azla yetinmek icin egitilmisti: kahvalti olarak safak sokmeden bir yuruyus ve aksamlari hafif bir yemek… Cesaret ve gucun essiz ornekleri sayilan Makedon savascilarinin, dillere destan olan azla yetinmeleri de boyleydi. Onlar toprak uzerinde uyur, en asiri efor ve en cilginca girisimlerden sonra bile sadece bir avuc zeytin yerlerdi. Yine de asla yorgun dusmezler ve hasimlarin en tehlikelisi sayilirlardi; dusmanlari icin gercek bir kabus.”
Her gun olmek yerine nicin yeniden dogmayi denemiyoruz? Kendimizden, toksinlerimizden arinarak, azla yetinmeyi, ruhani degerleri kesfetmeyi ve arinarak yeniden dogmayi nicin tercih etmiyoruz.
Hep disaridan medet umuyoruz. Azla yetinmiyor, dogal olmayan herseyi bedenimize sokmaya calisiyor, sonra kendi yansimamizdan memnun olmuyor ve yuzlerce cesit kimyasali bedenimize surerek memnuniyetsizligimizi aynadaki yanilsamamiza ispat ediyoruz.
Guzelligimiz dogalligimizda, cirkinligimiz yapayligimizda degil mi? Aslinda disaridan hic bir seye ihtiyacimiz olmayacak kadar yeniden dogmaya haziriz. Icerisinde bulundugumuz totemlestirilmis Dunya “guzel insan olmayi” o kadar putlastirmis ki, biz o verili guzellige bedenimizi benzetmek icin inanilmaz caba sarfediyoruz. Basarinin kriterleri seytani papaganlar tarafindan o kadar cok haykirilmis ki daha fazla para kazanmanin, ozgecmisimizi doldurmanin en onemli yasam amaclari olduguna inanmis, buyuk is merkezlerinde yapay hava solumaya katlanir hale gelmisiz. Aslinda “guzel insan olmak” insanin ruhani dunyasi ile saglikli bedeninin birbiri ile tutarli olmasindan baska bir sey degil.
ARINMA ve YENIDEN DOGUS
Asla disaridan medet umma!
Dis dunyayi suclama!
“Kendine ne yaparsan bunu aslinda sen yapiyorsun.” Eger bu yaklasimi kabul edebilirseniz “degisime” ne kadar yatkin oldugunuzla yuzlesmis olursunuz. Insanin bedenini olusturan organlar “arinma” gorevini ustlenmek icin yaratilmadilar.
Peki siz organlarinizin urettiginiz yapay toksinlerden kurtulmasi icin mi calismasini tercih ediyorsunuz? Yoksa gercek gorevlerini icra etmelerini mi? Bu kritik soru sizin kendinizle hesaplasmanizi saglayacak, suphesiz azla yetinmeniz ile sonuclanacaktir. Eger degisime yatkin ve bunun kelime anlaminin otesini yasamaya hazirsaniz fiziksel ve zihinsel kotu aliskanliklarla mucade edebilirsiniz. Boylece daha az olerek, edebiyen yasayabilirsiniz.
Artik “arinmaya” ve “yeniden dogusa” hazirsiniz. Herseyi sorgulamanin tadina varabilirsiniz. Artik karsidan karsiya gecerken kirmizi isikta gecen insanlar daha cok gozunuze batacak, yere tukuren insanlar sizi daha cok rahatsiz edecek, sagda solda izmarit gordukce sasiracaksiniz. Azla yetindikce daha mutlu oldugunuzu hissedecek, bu hafifligi bedeninizde hissederek daha az uyuyup kendinize daha cok zaman ayirabildiginizi goreceksiniz. Aslinda yillardir ihtiyaciniz olduguna inandirdiginiz yemeklerin, iceceklerin, uykunun, hirslarinizin, ruhunuzun ihtilaflara acik savunmasina ihtiyaciniz olmadigini gorebilirsiniz.
Eger sevgiye hazirsaniz; hakikati kurcalamaya cesaretiniz varsa, eger “arinmaya” ve “yeniden dogmaya” kendinize hazir hissediyorsaniz sizi mukemmel bir dunya bekliyor:
”Bagimsizliginizi ilan edin!”
Direnecegiz, bize dikte edilen her turlu yanilsamayi sorgulayacagiz. Aynanin onunde neden ters gorundugumuzden aynanin arkasina bakacak kadar sorgulayacagiz. Degisimi icsellestirmeye calisan bizler asla bir kalibin icerisine hapsolmayacagiz. Mevlana’nin 800 yil once soyledigi gibi “su, atese galiptir. Ancak bir kaba girerse, ates o suyu kaynatir yok eder” Bugun gencligimiz bir kaliba hapsedilmis, ozgurlugu gasp edilmis, oz guveni yok edilmistir.
Bizim yeniden dogusa, zihinsel bir baskaldirisa ihtiyacimiz var.
Bu arayisimiz bir zafer ile sonuclanacaktir. Napoleon’un soyledigi “zafer iradedir” sozu bu yolda destek olacak kilici hatirlatmakta; Eflatun’un “insanin kendi kendisi fethetmesi, zaferlerin en buyugudur” sozu de yontemi ortaya koymaktadir.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
::pembe:: ::pembe:: ::pembe::
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)
Bu Konudaki Etiketler