Kombu Çayı, su, çay ve şekerin fermantasyona uğratılmasıyla oluşturulan bir çeşit mantardır. Kimileri tarafından "çay şarabı" da denilmektedir. "Acetobacter xylinum" bakterisi ve "saccharomyces cerevisiae" mayasının simbiyontudur. Şekerli yeşil çay karışımını fermante ederek kombucha çayının üretilmesi sağlanır. Burada önce "saccharomyces cerevisiae" şekeri alkole dönüştürür, sonra da alkol "acetobacter xylinum" tarafından çayın içindeki terapötik etkili kimyasallara dönüştürülür. Bu kimyasalların arasında "usnik asit", glukonik" ve "glukuronik asit" ile "vitamin b" ve "vitamin c", antibiyotik etkili bazı maddeler bulunur. Kombucha çayı 1%'den az alkol içerir.
Kombu Çayının tanıtımlarında, ömrü uzattığı, tüm salgı bezlerini ve hormon savunmasını uyardığı, vücutta sağlıklı bir pH dengesi sağladığı, vücuttaki atık madde ve zehirli maddelerin suda çözülebilir hale gelerek atılmasını sağladığı, kan dolaşımını hızlandırdığı, metabolizmayı uyardığı, kalp atış ritmini düzenlediği, kanı temizlediği, sinir sistemini düzenlediği, yüksek tansiyonu düşürüp, huzursuzluğu yatıştırdığı, sindirim sisteminin daha rahat çalışmasını sağladığı ve mide düzensizliklerini giderdiği, astımı tedavi edip astım krizlerini giderdiği, kan şekeri seviyesini sabitleyerek şeker hastalığını tedavi ettiği, alerjileri hafifletip zamanla giderdiği, sertleşmiş karaciğeri yumuşatıp yenilediği, böbrek faaliyetlerini geliştirdiği, kanseri önleyip tedavi ettiği, antioksidant nedeniyle oluşan radyasyona karşı koruyup serbest radikallerle savaştığı, hücre duvarının yeniden oluşumunu sağladığı, doku sertleşmesini tedavi ettiği, damar sertliğini tedavi ettiği, elastikiyet sağlayıp gevşek eklemleri kuvvetlendirdiği, mafsal iltihabı ve romatizmaya iyi geldiği, gut hastalığına iyi geldiği, böbrekteki ve idrardaki kumu döktüğü, safra kesesi taşlarını düşürdüğü, vücuttaki ürik asit ve kolesterolü suda erir hale getirerek vücuttan atılmasına yardımcı olduğu, kabızlık problemini giderdiği, hemoroidi tedavi ettiği, yorgunluk,bitkinlik ve sinirliliği giderdiği, herpes virüsünün soğuk algınlığı ağrılarını ve uçuk oluşturmasını engellediği, siğil ve dysplastik lekeleri yok ettiği, anjine çare olduğu, epstein-barr virüsüne dayanan kronik yorgunluk hissini tedavi eder, öpüşme hastalığı (mononucleosis) iltihaplanmasını iyileştirdiği, kan sayımını normalize ettiği, akciğerlerdeki bronşiti, öksürük ve balgamı giderdiği, bademcikleri tedavi ettiği, kan damarlarını genişleterek ve kardiak kasını uyararak kalp problemlerini giderdiği, adale ağrılarını giderdiği, baş ağrılarını yok ettiği, uykusuzluğu giderdiği, mikrobik ishali durdurduğu, koliti tedavi ettiği, koruyucu bağırsak mikroplarını sağlayan sağlıklı bakteriler ve kolon oluşturduğu, saç uzamasına yardım edip kelliği engellediği, gri saçın rengini koyulaştırdığı, görüşü kuvvetlendirdiği, korneada oluşan formasyonları ve kataraktı giderdiği, vücut ağırlığını düzenlediği, yağları yok ettiği, susuzluğu giderip egzersiz sırasındaki performansı artırdığı, mantar türü enfeksiyonlara karşı savaştığı, kapsamındaki antivirütik ve antibiyotik özellikler sayesinde iltihabi durumları yok ettiği, cinsel potansiyeli canlandırdığı, menapoz rahatsızlıklarını düzene soktuğu, deri üzerindeki yaraları tedavi ettiği, ciltteki kırışıklıkları, çilleri ve kahverengi lekeleri yok ettiği, deri nemlendiricisi görevi gördüğü, deriye spreyle ya da sürülerek uygulandığında antibakteriyel asit tabakası görevi gördüğü, sirke formundaki haliyle sivrisinek ve pire ısırıklarından, egzamadan ve zehirli bitki dikenlerinden dolayı oluşan kabartıları yumuşatıp rahatlattığı, yine sirke formundaki haliyle saçlar şampuanladıktan sonra durulama suyu ile kullanılırsa çok güzel parlak saçlar oluşturduğu ve saç tellerini kalınlaştırdığı, sirkeleşmiş haliyle cam porselen ve plastik yüzeylerin temizliğinde de oldukça etkili olduğu, bebeklerin ateşlenmesini önlediği, bebek pişiklerine iyi geldiği T-hücreleri seviyesini yükseltip vücudun bağışıklık sistemine destek olduğu için son zamanlarda HIV virüsü ve AIDS'liler arasında da kullanıldığı, enerji seviyesini ifade edilmektedir.
Dikkat edilirse, öyle bir sunum yapılmaktadır ki, neredeyse Kombu Çayı'nın tedavi etmediği hastalık bırakılmamıştır. Bu abartılı tanıtımların hiçbiri, Kombucha içindeki alkol gerçeğini gizlemeye yetmez. Yine, böyle bir etkiye sahip bir içeceğin tıp otoriteleri tarafından neden ciddiye alınmadığını taktirlerinize bırakıyoruz.
Kombu Çayının oluşumu aşamasındaki fermantasyon süreci sırasında, karmaşık bir biokimyasal dönüşüm meydana gelir. Mikroorganizmalar tarafından üretilen enzimlerin sebep olduğu kimyasal bir değişimdir bu. Siyah çay ve şeker fermante edildiklerinde, sıvının yüzeyinde, suda yaşayabilen bir mantar belirecektir. Bu henüz zar şeklinde bir mantardır. Bu sembiyoz, maya hücrelerinden ve çeşitli, sağlıklı ve koruyucu bakterilerden oluşmaktadır. Bu mantar; "sirkenin anası", "Manchurya Mantarı" ya da "harika mantar" olarak bilinir. Mantar beyaz lastiğe veya pancake'e benzer. Bir tane oluşturmak ya da bir kültür elde etmek, tonik geliştirmede ilk adımdır. Fermantasyon ve oksidasyon süreci sırasında mantar, şeker ve çayla beslenir ve sonunda, sıvının içinde çok az miktar şeker kalır. İçilmeye hazır olan toniğin içinde % 1 oranına yakın miktarda alkol ve % 3 oranında şeker vardır. Fermantasyonun iki anahtar metabolizması, glükronik asit ve laktik asittir.
Bu çay insanı bir takım ameli işlerin de katkısıyla yapılan ve alkollendirmenin ara reaksiyonda da olsa kullanıldığı bir işlem sonucu son hale sokulma cihetine getirilmiş olmakla beraber, neticede az miktarda da olsa (%1'den az) ALKOL ihtiva eden bir mamul olarak hazırlanmaktadır. Şekerin bazı bakteri ve enzimler vasıtasıyla fermantasyona bırakılması, üzüm vb. şarap imalatında izlenen yönteme havi olmakla muvazi olması hasebiyle zihni hamr eden (zihni örten sarhoşluk veren) bir menfi hususiyete sahiptir.