Ben seni; senin olmadığın; ay gibi doğmadığın, gecelerde sevmeye talibim.
Yokluğunun göğsümde boydan boya açtığı yarayla yaşamaya talibim, senden bile saklayarak. Cümlelerimin fakirliğine bakma bir lahza gözlerime gece karanlığıyla bakan gözlerime bak.
Ben adını lügatıma kaydettiğim gün düşürdüm tekmil cümlelerimi, ben senin en gizli gecen ve dudağından düşmeyecek tek hecen olmak istiyorum.
Gecen olmak istiyorum; benden gizlediğin ne varsa hayallerinin, acılarının gizliden gizliye büyüttüğün tüm sırlarının ve sancılarının üzerine, boylu boyunca uzanmak istiyorum.
Sadece gecemin gülü ol.
Ben dünyanın geri kalanını seninle aldatmak istiyorum, açlık çekenleri, savaşlarda ölen bi-günahları öfkeyle bilenmiş sloganlarıyla meydanları hınca hınç dolduran kalabalıkları,
emekçileri aldatmak istiyorum seninle. Yalnızca geceye aç gözlerini.
Yalnız gecemin gülü ol...
Ama gücün yeterse ama aklın keserse değil.
Ben yanmak istiyorum,olmayan kokunla çıldırmak istiyorum sen hiçbir şey yapma;
Uçurumum ol yeter….
Yalnız benim günahım ol…
Yalnız
Benim
Cümlelerimi göz yaşına düşürdüm, kurudu gitti, kağıt mendillerle çöp köşelerinde. Kanımı gördüm bugün, bana hiç değerli gelmedi. Asık bir yüzün gülmesi belki dünyalara değerdi. Gittikçe sılıkleşen bir yara izi gibi, kendime amaç bildiğim zaferlerim. Çok uzağım neşeli zamanlarıma, Ah, yine mevsimden...
"Sonra farkettim ki
Su akıyor rüzgar esiyor
Yağmur yağıyor.
Herşey yine ve aynı şekilde oluyor.
Öyle bir yere geldim ki sıcak ve soğuk aşk ve nefret,
Savaş ve barış, üşümek ve sonra ısınmak gibi.
Gitsem ayrılık oluyor.
Kalsam çöl
Gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler
Ama anladım ki özlemden de hiç kimse ölmüyor
Ama ben ölüyorum.
Nefes alıyorum önemsiyorum ve gitmek istiyorum .
Anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor
Sevdiklerim ve beni sevenler bağışlayın
Su akıyor ve ben gidiyorum."
Pera'nın eski bir sokağında
kuşlar kalkıyor Aya İrini üstünden
bir sap ot kulaklarının arkasında
ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
burda eski bir atlasın kesiştiği yerde
bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor
ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa
ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın
ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu
önümden çerçiler askerler bıçak bileyiciler geçiyor
ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın
bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
ve yitiyor sonra Pera'nın eski bir sokağında
Pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
her akşam tabanımda senin çamurun.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.
Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.
Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?
Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.
Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz...
Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.
Sevmeye bile vaktimiz yok bizim.
Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor.
İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!
Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.
Milan Kundera "yavaşlık" adlı kitabında; "yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur" diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları,söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok.
Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık.
Aceleye ne gerek var?
Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş...
Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...
Can Dündar
Sarmaşik
Bir Gül Yapraği Değil Misin Sen ?
Sende Geçeceksin !
Bahar Yağmurlari Dökülecek Gözlerinden,
Dineceksin !
Kanatlarimdan Kopan Bir Tüy Gibi,
Yere Ineceksin !
Bir Gökkuşaği Uzanacak Benden,
Bineceksin !
Eteklerinde Yildizlar Olacak,
Yürüyeceksin !
Sorularinin Yaniti Olacak Bir Bakiş,
Seveceksin !
Yaklaş Diyeceğim Gecenin Bir Yerinde,
ürpereceksin !
Göz Kapaklari Açilacak Ağir Ağir Yüreğinin,
Yaklaş Diyeceğim Ta Derinden,
Gönlümün Koridorlarina Gireceksin !
Pencereler Olacak Taş Duvarlarda,
Herbirinde Değişik Manzaralar,
Hergün Başka Sen Değişik Durumlarda !
Yürü !
Sen Başkasin,
Oyalanma Küçük Mutluluklarla !
Yaklaş, Yaklaş Biraz Daha !
Bak Ne Söyleyeceğim Kulağina...
Konuşmasanda Olur
Bir Gül Yapraği Değil Misin Sen ?
İlhan İrem
Aşıksan Vur saza Şöför sen bas gaza
Zeynep'e
Zeynep Beni Bekle
zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
eski teşrin'lerden / kederli kırmızı
zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
söyle kim önleyebilir buluşmamızı
geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
pancurların çarpıldığı lodos geceleri
rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık
her akşam koridordaki ayak sesleri
yanlış çaldığını zannettiğin telefon
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son
pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi
sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
saatı durmamalı ufak sorumlulukların
resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
bak mektuplar birikmiş yine masamda
fakülteler açılacak bak bugün yarın
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
başladığımız filmi birlikte bitireceğiz
kim ne derse desin içimde delice bir his
Atilla İLHAN
cok seviyorum ben bu tür resimleri ya cok hoş ve anlatımları cok acıklı oluyo
Binlerce Kilometre Bile Tek Bir Adımla Başlar...
İşte Gidiyorum - Kazım Koyuncu
İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum
Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum
Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum
aşkı bilene derdi çekene sor !
( çiçek abbas )
Alışma bana! Ne yapacağım belli olmaz, bugün varım, yarın birden yok olurum...
Dokunma bana! Kapanmamış yaralarla doluyum, canımı acıtma bir yara da sen açma...
Sevme beni! Yoğun duygularımda kaybolursun, tutuştururum...
İsteme beni! Yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum...
Çözmeye çalışma sakın! Seninle karışır iyice kördüğüm olurum...
Anlama beni! Ben kendimi anlarım, ben böyle mutluyum...
Aşkı yaşatmamı isteme asla!!! ben aşka yıllardır inanmıyorum...
Güveniyorsan kendine, inandır beni aşkın varlığına!!!!!!!!! sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki, vazgeçemezsin, tutkun olurum...
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni,
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında, hala minik bir çocuğum, büyütemezsen kaybolurum...
Yazarı muamma
"Kelebeğin Şansı
18 Aralık 2004, Istanbul
Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş
Deniz gidip gelip eteğini öpüyor sahillerin
Uzaklardan, çok uzaklardan görmesi zor tekneler geçiyor
Hayallerim iç cebimde
Ağır ağır yola çıkarım ben de seninle
İsmin hece hece çınlar içimde
Seni her düşündüğümde
Güzel şeyler gelir aklıma her nedense
Süzülür uçurtmalar gibi hatıralar
Uçurtmanın ipi kaçar elimden
İpi kaçar uçurtmanın
Uçurumun kenarında bulurum kendimi birden
Uçurumun kenarında
Kelebeğin şansını seyrederken
Kelebeğin şansını
Yani kelebek istese de düşemez yükseklerden
Ben,
Yaşamak için sana tutunurum.
En yorgun halimle gülümserken o anda
Bir yudum su gibi içerim seni
Parmak uçlarımla dokunurum mutluluğa
Korkularım, mutluluğum ve uçurumun sonsuzluğunda
Gidip gelip etiğini öpüyor sahillerin deniz
Uzaklardan, çok uzaklardan görmesi zor tekneler geçiyor
Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş
Hayallerim iç cebimde
Ağır ağır yola çıkarım ben de seninle
Yine saçlarını toplamış gidiyor güneş"
Kayahan
[B]Başarı sevdiğiniz işleri ne kadar severek yaptığınıza değil, sevmediğiniz işleri nasıl bir bilinçle yaptığınıza bağlıdır.Rüzgarın nasıl estiği farketmez, farkı yaratan yelkenlerimizi nasıl açtığımızdır. Durmak zamanı geçti çalışmak zamanıdır.[/B]
Benzettiler
Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber avrupalı, tuz avrupalı.
Gülücükler sahte kirpikler takma
Dudak Avrupalı, göz Avrupalı.
Bebeklikte benliğini yitiren
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı, iz avrupalı.
Birisi diskoda içer kıvırır
Birisi kulüpte konken çevirir
Yapmasını bilmez ki yıkar devirir
Ana avrupalı, kız avrupalı.
Kalıba uydurdu uyduklarımız
Yazmakla bitmez ki duyduklarımız
Paris modasıdır giydiklerimiz
Astar avrupalı, yüz avrupalı
En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve avrupalı, naz avrupalı
İster sarı deyin isterse ırsi,
Büyük revaç buldu makbulün tersi
Duyduğumuz "okey, adiyös, mersi"
Ağız avrupalı, söz avrupalı
Her gün karşımıza on zıpır çıkar
Bağırır, çağırır, devirir yıkar
Dinler kulağımız gözümüz bakar
Şarkı avrupalı, saz avrupalı.
Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf, adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan
Bebek avrupalı, bez avrupalı
Sahnede ekranda hıyar dinleriz
Deliye, densize uyar dinleriz
Saçma çığlıkları duyar dinleriz
Şarkı avrupalı, saz avrupalı
Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gavurdan seçilmiyor ki
Şekil avrupalı, poz avrupalı
Türklük bu mu desem bu diyecekler
Şampanyayı sorsam su diyecekler
Bir gün kökümüze hu diyecekler
Kabuk avrupalı, öz avrupalı.
iki üç söz de ben ilave edeyim
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht
Rüzgârın kemanını çaldığı, damlaların cama vurduğu bir pencerede yatağına uzanıp ta keşke dediğin tüm güzellikler gerçek olsun.
kaynak: güzel sözler
way arkadaş adam 7 yıllık konuyu hortlattı ya la
Guzel seyleri yazmak degil yasamak taraftariyim edebi degil ebedi huzur arayanlardanim velhasıl selamlar efenim
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)