http://www.quest-m.com/mb/
adresindeki 2 dakikalık soru formunu doldurun, adınıza Umut Çocukları Derneği'ne 1 YTL bağış yapılsın.
üye olduğunuz diğer sitelere de başlık ve link'i aktarırsanız, katılım daha fazla olur.
http://www.quest-m.com/mb/
adresindeki 2 dakikalık soru formunu doldurun, adınıza Umut Çocukları Derneği'ne 1 YTL bağış yapılsın.
üye olduğunuz diğer sitelere de başlık ve link'i aktarırsanız, katılım daha fazla olur.
Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.
ben ad soyad yazdım,mail adresi verdim.diğer kutucukları doldurmaya kalmadan sayfa teşekkür ederiz dedi ve kapandı
şimdi ok.valla castrole iyi yalakalık yaptık,ufakta olsa bi faydamız olduysa ne mutlu.
bu arada arabam yok şıkkını seçince direk anket kapanıyo.bende oyüzden kapanmış.arabanız olmasada var şıkkını seçinki ankete katılıp faydanız olsun.gerisini sallasanızda olur
Resmi siteleri hata veriyor. Anketi cevapladım bir nebze katkımız olacaksa ne güzel.
Umut Çocukları adlı STK’nın yöneticisi Yusuf Kulca çocuk yurdunda büyümüştür. Yetişkinlik döneminin ilk üç yılını sokaklarda geçiren Kulca önce pedagoji eğitimi gördü. Gazeteci olarak çalıştıktan sonra 1992’de Umut Çocukları’nı kurdu. Umut Çocukları Derneği’nin amacı, sokaklarda yaşayan çocukları aileleriyle ve toplumla yeniden bütünleştirmeyi hedeflemektedir.
Eldeki istatistikler kabaca 15 milyon ailenin yoksulluk sınırında yaşadığını ve risk altındaki ailelere mensup 9 milyon çocuk olduğunu gösterirken, Türkiye’de sokak çocuklarının sayısının bu düzeylere çıkması hiç de şaşırtıcı sayılmamalıdır. Aile biriminin genel olarak zayıflaması ve bunun sonucunda boşanma oranlarının artmasıyla birlikte, bütün bu etmenler doğrudan doğruya sokak çocuklarının sayısının artmasına yol açmaktadır.
Mahkemeler bu durumda çocukların velayetini genellikle annelerine vermektedir. Ne var ki, pek çok anne evi kendi başına geçindirebilecek durumda değildir. Özellikle kırsal alanlarda kadınların eğitim düzeyi düşüktür, becerileri yoktur ve birçok açıdan yoksun durumdadır. Böylece kadınlar, boşandıkları eşlerinden alabildikleri nafakalar yetmeyeceğinden düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Kuşkusuz, bu konumdaki annelerin çocuklarına gereğince bakabilme kapasiteleri sınırlıdır. Yeniden evlenen kadınların eski eşlerinden olan çocuklarının ise yeni aile ortamında şiddet, taciz ve istismara maruz kalma olasılığı ciddidir. Bütün bunlar, çocukları doğrudan sokaklara yönelten etmenler arasındadır.
Çocukların okullarında tutulamamaları da sorunu ağırlaştırmaktadır. Her çocuğun sekiz yıllık zorunlu eğitimi tamamlaması sorunun çözümü açısından önemli bir katkı sağlayabilirdi; ancak henüz bu yasanın tam olarak uygulanmasını beklemek zorundayız.
Sokaklardaki çocuk sayısının artmasını ‘tetikleyen’ bir başka etmen de kent ve kasabalara yönelik ‘kontrolsüz’ göç olgusudur. Geçmişte, göç eden aileler yeni geldikleri yerlere akrabalarının ve dostlarının yardımlarıyla yerleşebilirlerdi; ancak son dönemdeki göç örüntüsünde bu geleneğin artık eskisi kadar geçerli olmadığı görülmektedir. Kentlerdeki ve kasabalardaki çok sayıda sokak çocuğu, göçün sarstığı ailelere mensup çocuklardır. Bu çocuklar, kendilerine yardımcı olabilecek ara kişilerden de yoksun, potansiyel olarak zarar verici her tür dış etkiye açık durumdadırlar.
Çağdaş yaşamın bir özelliği olarak televizyonun rolü, özellikle eğlence ve boş zaman değerlendirme imkanlarının çok kısıtlı olduğu yoksul toplum kesimleri açısından iyi bilinmektedir ve bu durum tüm dünya ölçeğinde belgelenmiştir. Yoksul ailelerin çocukları, televizyonun, film ve müzik kasetlerinin sansasyonel etkilerine varlıklı ailelere mensup yaşıtları kadar açık durumdadırlar. Gençlik çağındaki kişilerin beklentileri de yüksek olduğundan ve yoksulluk içindeki gençler bu döngüden çıkmak için pek çok şey yapabileceklerinden, yasa dışı işlerle uğraşan çeteler tarafından kolaylıkla sömürülebilmekte ve suça itilebilmektedirler.
Oysa medya aileler üzerinde çok daha olumlu etkiler yapan bir kanal olabilir, insanlarla özlemleri arasında köprü kurabilir. Ne var ki, medya bu alanda genellikle başarısız kalmaktadır. Filmlerde, basında ve müzikte savaş, cinayet, suç, uyuşturucu ve çarpık ilişkilerin gelişigüzel belgelenmesi ve canlandırılması, insanlığın en kötü yanlarını gündelik, olağan durumlara indirgemektedir. Sonuçta ortaya çıkan ‘normallik’ anlayışı yüzünden en fazla sorgulanması gereken durumlar bile ‘kabullenilebilir davranış’ sayılarak geçiştirilmektedir.
Ailelerin eğitilmesi ve desteklenmesi, çocukları sokaktan uzak tutmada çocukların kendilerinin eğitilmesi kadar önemlidir. Sosyal hizmetler ailede neler olup bittiğine odaklanmalı, aileleri aile planlamasının yanı sıra çocuklarını en iyi biçimde nasıl eğitip yetiştirebilecekleri konusunda bilgilendirmelidir.
http://www.unicef.org/turkey/sy14/_cp19.html
Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
Mustafa Kemal ATATÜRK
eyvallah BIYIKLI dostum. yukarıdaki bilgi iyi oldu.
Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.
peki merak ediyorum bu herifler biz adımızı soyadımız yazmasak ta buraya bağış yapamazmıydı veya bizim adımızı soyadımızı yazıp kaydettirmemizin bunlara ne tür bir kar'ı oluyor
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)