çağımızın problemleri ve modern insanın epistemolojik kopuşuna merhem olabilecek heterodoks yaklaşımları, her konuda zihinsel egzersiz yapabileceğimiz soru ve cevapları buradan dile getirip üzerine konuşalım derim.
temennim; konunun "fazla" siyasallaşmadan, akıl-bilgi-kültür ekseninde ilerlemesi...
"kaderde olan gelirmiş başa
yolumuz düştü hacı bektaş'a
can düşman olmuş, kardaş kardaşa
yetiş ya heidegger, yetiş ya nietzsche!.."
Tanri hakkinda (allah cc) bu kadar kotu konusan niçe denen adami biraz fazla sevmeniz allahin gucune gidebilir.KUVVETMİRA adlı üyeden alıntı
Gecen de bu allahsizdan alinti yaptiniz.Sizin gibi entellektuel bir mumine pek yakistiramiyorum.
Kuvvetmira hocam,ben bu aralar cok mutsuzum.kendimi dini videolara verdum,belki huzuru bulurum diye.
Sizce yukardaki video,gercek olabilir mi ? Tuylerim diken diken oldu,ama bir yanim bunlarin milletin dini duygularini somuren şarlatanlar olabilecegini soyluyor..Gerci kanalin 3.5 milyon abonesi var.yalan video yapmazlar bence.
Sizin fikirleriniz benim icin çok önemli.
Svg..
Öncelikle Kuran'da en çok yerilen insan grubu din adamlarıdır. Mezhepler kesin bir dille yasaklanır. ( Müslümanlar olarak bölünmeyin , biz yalnız müslümanız diyin gibi emirler varken ben "ocuyum, bucuyum" gibi söylemlere sahip ; "Kuran'ı yalnız okuyan yanılır, bizim hacı hocaların tefsirini okuyacaksınız, sizin erdeminiz yetmez" gibi telkinlerle insanları yanıltan bu tarz tarikat bağlantılı kanallara çok güvenilmemesi taraftayım ) Abone sayısı doğruluğa/yanlışlığa gram argüman sağlamaz. Kuran'da da çoğunluğun bi halt bilmediği, genelinin yanıldığı söylenmekte ; konuyu felsefeye de yaslayarak Sokrates'in ölümünün çoğunluğun yanlış kararı sonucu olmasını da göze alırsak ki bizde de "nerede çokluk, orada b..." şeklinde ifade edilen çok doğru bir söylem de var. Dini olarak da örnek vermek gerekirse Muaviye Hasan'a karşı çoğunluktu, Yezid Hüseyin'e karşı, buzağıya tapanlar Musa Peygambere, İsa Peygamberi çarmıha gerenler İsa'nın topluluğuna... Bu böyle uzar gider çünkü neredeyse bütün peygamber kıssaları içinde yaşadığı toplumun "çoğunluğuna" karşı bir mücadele , bir "siz yanlışsınız, hata yapıyorsunuz, doğruya inanın" serzenişidir. 3.5 milyon abonenin gram önemi yoktur o yüzden.
Mutsuzsanız ve dini bir arayışa yöneldiyseniz böyle aracılara yönelmektense direkt güncel türkçeyle yazılmış sade bir meal okumanızı öneririm. Çevresinden berisinden dolanmak yerine kaynağına inin konunun.
Felsefi açıdan çok yanlış bir ifade olarak gördüğüm "adam allahsız kardeşim ne alıntı yapıyorsun" muhabbetine. Bir insanı özellikle bir filozofu tartarken "tümden kabulleniş" veya " tümden reddediş" yapabileceğiniz en faydasız durum. (Ki bu ideolojiler için de geçerli) Bir insanın fikirleri size uymayabilir ancak tek bir sözüne denk gelirsiniz , "ya bende aynen böyle düşünüyorum" dersiniz. Bunu söylemek o adamı tümden savunmanız gerektiği anlamına gelmez. Misal benim dünya görüşümü %80 yansıtan filozof geri kalan %20'de benimle tamamen zıt düşen fikirler öne sürüyor. Bu benim geri kalan %80'i çöpe atmamı gerektirmez. Nietzsche'nin "übermensch" kavramının kısmen kabul etmekle beraber "sonsuz dönüş" fikrini ağza alınmayacak kadar değersiz buluyorum. Teizm konusunda da katılmasam da "allahsız" diyip adamı kenara atmak büyük haksızlıktır.
mırranın mesajındaki tekken saçlı dayı favorilerimdendir,
kendisi arthur schopenhauer olur ve ismini ezbere yazabiliyorum, bu bile yeterli bence (tabi doğru yazdıysam).
epeydir felsefi konuları kendi haline bıraktım ve fakat o konular beni bırakmadı.
ilgin bir şekilde öğrendiğimi düşündüğüm konuları farklı disiplinler ile birleştirmek farkındalığı anlamakta ve ifade etmekte oldukça işe yaramaya başladı.
her şey değişir.
siz yürüyün ben takip ediyorum.
can't be worried about that shit. life goes on man.
o zaman ilk taşı en günahsız olanınız (ki bu bensem siz yanmışsınız bilader) atsın
bilginin kaynağı nedir?
zamanında ilahiyat kürsüsünde bilgiyi kavramayı şöyle özetlemişim:Bilginin kaynağı ve insanın bilgiye ulaşma biçiminin nasıl olduğu sorusuna karşın birçok araştırma yapılarak farklı görüşler ortaya atılmıştır. Aynı zamanda bu soruya verilen yanıtlar ile felsefi sistemleri ve düşünce biçimlerini de ortaya çıkarmaktadır.
Bu görüşlerden ilki rasyonalizm görüşüdür. Rasyonalizme göre bilginin kaynağı akıldır. Duyu organları ile elde edilen bilgi kesin olmayıp değişken özellikte olması ile kesin bilgi sayılmamaktadır.
Rasyonalizme karşıt olarak Empirizm görüşü ortaya atılmıştır. Empirizme göre bilginin kaynağını deney ve gözlem oluşturmaktadır. Deney ve gözlem de ancak duygular ile yapılabilmektedir.
Bu görüşlerden farklı olarak ortaya konulan bir başka görüş ise Entüisyonizm yani sezicilik olmaktadır. Entüisyonizme göre bilginin kaynağı sezgi (gerçeğin dolaysız, içgüdüsel bir biçimde kavranması.) olmaktadır.
taa en başta, doğuştan, kernel kodumuzun içinde bir mantık örgüsü var, bir bilgiyi bu örgüyle örtüşme anında idrak ederiz
entüisyonist fazlasıyla artistik bir tabir olmuş, bana kalsa "faraza" koyardım bu yaklaşımın ismini.
madem ortada sezgisel bir teori var, dövüş nasıl olacak düşün dünyasının mike tyson'ı ile?
gölge boksu mu?
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:20 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:08 ----------
sartre ile tek yumurta ikizi olan ulus baker'dir.
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:23 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:20 ----------
güzel çalışma olmuş.
sanat, sanat için midir yoğusa toplum için mi tartışmasına yeni bir zaviye kattı nazarımda.
sanat, sanatçısı içindir en çok...
hayat, bir o tarafa bir bu tarafa götürüyor.
nasılsın okan?
konuya dair;
bir süre gezindikten sonra kendimi "kuşkucu" olarak nitelemenin daha yakın bir tabir olacağı kanaatine vardım.
tigercan,
ben felsefeci değilim, burada kimsenin de bu işler ile "ben biliyorum" diyecek kadar felsefeden anladığını sanmıyorum, zaten diyorsa kesin anlamıyordur, demiyorsa da bilemeyiz. (bkz. paradoks)
şöyle bir problem var,
birbirine karşıt görüşleri okuduğumda esasında kendi içlerinde hepsinin haklı tarafları olduğunu görmekle beraber anlaşamadıkları konunun ne olduğunu halen anlamış değilim.
iş bana kalırsa daldan dala gider.
bundan dolayı edinilmiş bir bilginin üzerinden edinme yöntemine bakma yöntemini ortaya koyuyorum.
edinilmiş bir bilgi olarak, kendi bakış açımda herhangi bir olguya salt yanlış demekten kaçınıyorum.
zira her olgunun, fikrin, insanın, eşyanın .... benim dünyamdaki tasarımımdan farklı bir anlam ihtiva etme olasılığının olma ihtimali dahi bu yaklaşıma yönlendiriyor beni.
bu bir bilgi ise buna ulaşma yöntemim deneyim oldu, yani senin dediğin gibi empirizm ile,
ve fakat empirizm'in tabula rasa konusunda yanıldığını düşünüyorum, boş levha - steven pinker.
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:06 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:04 ----------
yalağuz,
çok kaba ve saygısız bir yaklaşım ile şunu demekten kendimi alıkoyamıyorum;
"ben kendimi çirkin zannederdim, sartre'ı görene kadar, ve şu motorcu dayılardan insana benzeyen bir tek camus var"
kendimden utandım şimdi.
küsuratlı konuşuyorum ki salladığım anlaşılmasın
ama bak şurda demişim ya
tysonu, iron mike yapan, birkaç kilo protein, gliserin, kalsiyum vs midir?taa en başta, doğuştan, kernel kodumuzun içinde bir mantık örgüsü var, bir bilgiyi bu örgüyle örtüşme anında idrak ederiz
tartsak, aşağı yukarı senden de o malzeme çıkar. var mı ağırsiklet kemerin?
bunun arkasındaki fikir ne?
beymen kemer hesapta yoktu, bunu bir düşüneyim...
---------- Mesajlar birleştirildi - 20:22 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:10 ----------
allah ve peygamberleri konularına b blok ikinci kat, ilâhiyat kürsüsünden yrd.doç.dr tigermbz ve prof.dr. kaldera bakıyor.
geçmiş zaman; yeğenimle dondurma alıyoruz.
seç bi'tane dedim, gitti en pahalısını seçti.
dedim o olmaz, başka bak.
dolabın etrafında döndü dolaştı, karşı tarafına geçti, başka bi'tane gibi yine aynı dondurmayı gösterdi.
-o zaman aha bu olsun dayı!..
demem o ki; sen de dönüp dolaşıp hep dinden bahsetmek istiyor gibi görünüyorsun...
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
