Benim hissem de yok fanatiği falan da değilim. Kaldı ki böyle bir açıklama yapmak zorunda da değilim ama madem sordun.
Peki empati denen şeyden yoksun arkadaşım, diyelim ki adamın evinde çoluğu var çocuğu var. Çocuk oldu travma geçirdi, korktu, ürktü. Çocuklar çok kolay bir şeylerden etkilenebilir ve bunu tüm yaşamı boyunca sürdürebilir. Vebailini kim üstlenecek?
Çok haklısınız. Şimdiki çocuklar çok zeki. Çocuklar işi anlayıp "Baba sen böyle bir insanmısın ya" derlerse ne olacak? Zavallı babaları bu travmayı nasıl atlatacak? Hem insanlar fazla alışmasınlar böyle şeylere. TÜİK gibi güzide kurumlarımıza da baskın yaparlar sonra
Yok be yaa... Onlara hiç bir şey olmaz. Onlar kolay kolay bir şeyden etkilenmez. Kelepçeymiş, tekmeymiş, hapismiş. Onlar travmadan anlamaz. Hani bir reklam vardı ya; "Esnektir, sağlamdır, darbelere aldırmaz" Güzide iş insanları gibi çoluk çocukları önemli değildir. Babalarının haklarını isterken kelepçelenmeleri onların çocuk zihninde fırtınalar yaratmaz.
Bir şey olsa da pek önemli değil. Çünkü, onlardan çok var. :(
Protesto etme hakkı anayasa ile güvence altına alınmıştır. Kim ki adabıyla protesto edeni engeller, kelepçeler, gözaltına aldırır, vs işte kanunu çiğneyen odur.
İşyerinin önünde de protesto yapılır, arabanın önü kesilerek de.
Hatta evinin önünde de.
Haneye tecavüz gibi bir saçmalık yapmadığın sürece istediğin yerde protesto yaparsın.
Babası hakkını istiyor diye elleri kelepçelenen ve muhtemelen akşam aç yatmak zorunda olan çocuğun travmasını değil de bilmem kaç bin liralık oyuncağı ile oynayan ve dışarda olanlardan muhtemelen haberi bile olmayan ve yine muhtemel umrunda olmayan çocuğun travmasını dert etmek de başka bir kafa!
Üstelik 74 yaşındaki adamın hala travma yaşayan çocuğu varsa (ki muhtemelen en az benle yaşıttır) başka psikolojik sorunları da vardır.
Altta gariban bir işçinin protestosu yüzünden travma yaşama ihtimali olan Tuncay Özilhan'ın oğlu;
Kızı
Bu da diğer kızı
Biri evlerinin önünde babalarını protesto ederse ne travma yaşarlar kimbilir?
Beraber bile yaşamıyorlar o başka.
Burada da bir çakallık dönüyor ama cambaza bak diyerek yine hedef saptırılıyor. Benim anlayabildiğim kadarıya rüzgarın ters esmeye başladığını hisseden Kayserili Özilhan gemiciği sakin bir limana çekmek istiyor. Ancak Denizler Tanrısı Poseidon "olm tuncay, benim haracımı vermeden nereye gidoorsun" diyerekten marabalarını üzerine salmak suretiyle racon kesiyor.
Hiç kimsenin işten cıkarılan işçilerin asıl patronu olan MİGROS'un taşeronu US-GRUP hakkında birşeyler yazıp çizdiğini görmedim, göremedim nedense. Varsa yoksa migros. Ayrıca kimsenin asıl sorumlu taşeron sistemine laf ettiği de yok.
Tamam, Özilhan denen yalakayı ben de sevmem. Efes içmem, neredeyse fanatik Tuborgcuyum ama ileride bu işin altından başka şeyler çıkacaktır.
Diz iz US-GRUP referans list. Sadece migrosa çalışan işçilerine mi madik atıyor bu şirket?
Bir an düşündüm de; 14 Temmuz sabahı Paris'te toplanan kalabalığın içerisinden bir sesin yükselip "Arkadaşlar Bastille'deki gardiyanların, hapishane müdürünün çocukları olabilir ve biliyorsunuz ki çocuklar bir şeylerden çok kolay etkilenebilir, boşverin basmayıverelim Bastille'i" deseydi nasıl bir Dünya'da yaşıyor olurduk acaba? Daha ponçik, tatlı ve barışçıl mı yoksa tam tersi mi?
İlla biri travma geçirecekse zenginin çocuğu geçirsin aga, parası var tamir ettirir bir psikologa götürüp. Yankı Yazgan vardı, bir iki seminerde denk gelmiştik. Kaşesi asgari ücret kadar olan ama işinde başarılı bir çocuk psikologu/psikiyatristiydi diye anımsıyorum. Çok zengin olup da çocuğu travma geçiren varsa öneririm kendisini, araştırsın.
Fakirin çocuğu 6 ay sonraya devlette psikologdan 10 dakikalık randevu bulabilirse iyi. Bebekliğindeki travmalara inene kadar emekliliği gelir çocuğun.
Zenginin çocuğu travma geçirmez agalar böyle basit şeylerden, fakirin çocuğu da kolay kolay geçirmez. Böyle basit olaylar orta hallinin çocuğuna travma geçirtir. Ki hayır neyin travması, gelip bizim evin önünde babamı yuhalasalar 10 yaşındayken bile balkondan çıkar pompalıyla ateş açardım üstlerine. Çocuk mu yetiştiriyorsunuz barbie bebek mi iyi seçin, bu kadar kırılgan el bebek gül bebek büyütmeyin biricik yavrularınızı, Türkiye şartlarında, Detroit'te gay zencilerin arasında hapishaneye düşmüş sarışın amerikalı oğlanlar gibi hisseder kendisini.
Bu arada protesto edilen dayının oğlan tam travma geçirecek yaştaymış, Orta yaş sendromu/travması falan.
Yazdığımı okuyup anlamaktan acizlerin olması ne acı. Bitmedi şu beyinsizler... O kapıda tutuklanan ev basanlar zaten adamın soy ağacına bakıp haaa tamaaaam küçük çocuk yok yardirin demişlerdir!ero__ adlı üyeden alıntı
Öyle bir ihtimali düşünmek zorunda değiller ki? Temelde yanlış bir varsayım var: Bahsedilen sorumluluk protesto edenlerde değil, protesto edilen her neyse onu yapan(lar)da. Neden tersinden düşünüyorsunuz ki? Etki tepkiyi doğurur, etki yoksa tepki de olmaz. İnsanlar manyak mı ki durup dururken protesto gösterisi yapıp haksız yere tutuklanma riskine girsinler?
Zaten evin içine de girmemişler, hatta bahçeye bile girmemişler, yolda yani kamusal alanda protesto yapmak anayasal bir haktır.
Anayasa bu konuda ne yazmış bakalım:
"34. Madde
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı
Madde 34. - Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."
Konu hakkında tartışan arkadaşlar aslında özünde benzer siyasi ve dünya görüşüne sahip arkadaşlar. Lakin yine de kavga çıkabiliyor.
Teşbihte hata olmaz, ben bu ayrışma olayını aynı din içinde mezhepleşmeye, zamanında 1000 fraksiyona bölünen Türkiye solu'na benzettim. Gerçi sağ, sol diye keskin hatlarla bir ayrım kalmadı ama "Ak Parti'ye karşı birleşelim" dedikçe fik fok konulardan bile kendi içimizde birbirimize giriyoruz ağalar.
Haklısınız. Bu konuda fıkralar bile var. Fakat, bu konu parti konusu vs. değil. Sahip olduğumuz kültür ile ilgili. Yarım asırdır Avrupa Birliği kapısında bekliyor olsak da aslında bir asya toplumuyuz. Çok farklı siyasi tercihi olan insanların ortak bir zihniyete sahip olduğunu görmek bizim toplumumuzda bir sürpriz değildir.
- Farklı fikirleri sevmeyiz. Biri bizimle aynı fikirde değilse ya geri zekalıdır. Yada mikropluk yapmayı sevmektedir. Aşağılanmalıdır. İzole edilmeli, mümkünse yok edilmelidir.
- Uzlaşmayı sevmeyiz. Ortak paydaları öne çıkarmak, uzlaşmak onurumuzu kıran bir durumdur. Gözünün üstünde kaşın var diyerek ayrıştırmaktan kendimizi alamayız.
- Eleştirdiğimiz-kınadığımız şeyleri yapmaktan kendimizi alamayız.
Çektiklerimizi hiç mi hak etmiyoruz?
Adamın evinin önüne gitmek nedir yahu?
İsteklerinde haklı olabilirsin eylem ( tabi kuralına göre ) yapabilirsin ama evinin önüne gidip huzurunu bozmak hakkın değil. Adamın çoluğu, çocuğu, eşi belki annesi babası, misafiri vardır. Onlar da rahatsız olmaz mı?
Şimdi sen iş yerinde bir huzursuzluk yaşasan karşı taraf haklıyım diye senin evinin önüne gelse hoş olur mu?
Objektif bir şekilde bakmak gerekirse,
Travma herkes için geçerli fakat psikolojik problemler ve intiharların bir çoğunun sebepleri ;
Toplum tarafından baskı görmek(LGBT,farklı ideoloji,azınlık içerisinde yer almak vs.)
Ekonomik problemler,hak ve özgürlükler( Gelir dağılımının uçurum haline gelmesi,insani şartlarda yaşayamamak,çalışamamak)
Sosyoloji bunu söylüyor. Sosyolog veya daha detaylı Sosyoloji gören varsa bizi aydinlatabilir. Benim gördüklerim bu kadar.
Kendi görüşüme gelecek olursak:
Bir Multimilyoner , çocuklarının yaşadığı problemlere daha hızlı aksiyon alabilir diye düşünüyorum.
Bir tarafta evinin önünde slogan atan işçilerin yarattığı travmalar,
Bir tarafta eve haddinden fazla düşük ücretle çalışan bir babanın geç saatte,yorgun gelmesi. Çocuğuna yeterli vakti ayiramamasi. Oturdukları semt yüzünden çocuğun kalitesiz bir çevreye sahip olması , babanın çocuğa karşı işte ezilmekten dolayı gelişen kompleksli tavırları.
Çocuğun parasızlıktan kendini soyutlamasi , gerekli kişisel bakımdan , aile içi eğitimden ve sosyal aktivitelerden yoksun kalması.
İkisi farklıdır fakat şunu unutmayalım,travmalar ve psikolojik sorunlar her kesimden insanın yaşayabileceği ve bizim kıyas yaparak işin içinden cikamayacagimiz bir durumdur bence.
Bir yönden bakınca , zor şartlarda büyümüş bir çok insanın daha mutlu,mücadeleci,mental olarak kuvvetli olması ve Henry Ford'un intihar eden oğlu...
Bence travma olaylarına girmemiz yanlış. Ne söylesek tam olarak doğru olmaz. Bilemeyiz çünkü neyin ne etki yaratacağını. Ama fikrim şu ki,
İşçi kesimi ve ailesinin yaşayacağı travma daha büyük.( En azından rakam olarak. Hikayede 3 patron çocuğu var. Belki canı sıkılınca psikologa gidebilen.)
Hikayede kim bilir kaç yüz tane işçi çocuğu var.
Birinin toplum için faydalı olup olmayacağına bazen oturduğu semt bile karar verebilir. Sınıf arkadaşları bile çok önemli.
( Çalışma Ekonomisi , bu konuya değinmiş.)
İşçiler ve evin önünde eylem yapma konusuna gelince,
Hak ve özgürlüklerinizi rica edemezsiniz. Söke söke alırsınız.
Çok ünlü MIT profesörü,iktisatçı Daron Acemoğlu , siyasi bilimler profesörü James Robertson ile yazdığı " Dar Koridor" isimli kitapta bu konulara yer vermiş.
Durumu " Kızıl Kraliçe Etkisi" olarak tanımlamış.
Kızıl Kraliçe Etkisi ; Halk veya İşçi sınıfın , hükümet veya işveren ile giriştiği rekabet koşusudur. Halk veya İşçi sınıfı ne kadar baskınsa, kurumlar o kadar denetlenebilir,şeffaf, hak ve özgürlükler konusunda cömerttir.
Domine eden,kazanır.
İşçi işverene değer katmalı,verimliliği sağlamalı fakat yeri geldiği zaman ona kafa tutabilmeli.
Halk, devletine ihtiyacı olan gücü ve yetkiyi vermeli. Yeri geldiğinde ağırlığını koymalı.
Siyasi algılamayın. Türkiye'de destekledigim bir siyasi parti bulunmamakta. Herhangi bir ideolojiye körü körüne bağlı değilim. Ama gerçeklerin bunlar olduğunu düşünüyorum.
Domine eden kazanır.
Evinin önü dediğiniz yer kamusal alan, şahsa ait değil.
"Evimin önünden tanımadığım insanların geçmesinden rahatsızım, yaya trafiğine yasaklansın" deseler hak vereceksiniz yani?
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)