Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax
1. sayfa 123 ... SonuncuSonuncu

Atatürk'ün hayatı ve eserleri

    REKLAM ALANI
  1. #1
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Bugünkü Türkiye'yi borçlu olduğumuz Ata'mız ile ilgili bilgi paylaşımı için konu başlığı açmak istedim.
    Değerli paylaşımlarınız ile katkı sağlayacağınızı umarım.
    Bilmediklerimi öğreneyim, bilmeyenler öğrensin!

    ---------- Mesajlar birleştirildi - 00:54 ---------- bir önceki mesaj zamanı 00:44 ----------

    Tarih: 12 Mart 1997. Yer: Küba/Havana.
    Devlet Başkanı Fidel Castro'nun misafiriyiz. Bizlere tahsis ettiği özel malikanesinde uzun süre konakladıktan ve kendisiyle önemli istişarelerde bulunduktan sonra nihayet vedalaşmak üzere makamına gittik ve ayrılık sohbetimizi yaptık. Sohbet esnasında söz Atatürk'e geldi. Biran durakladı, duygulandı ve gözleri buğulandı. İşte o an ağzından o gurur verici tarihi sözler dökülüverdi. ‘Atatürk bir yıldızdı, kaydı ve tesadüfen ülkenize düştü. Bu yüzden çok şanslısınız. Yıllarca onu örnek almaya çalıştım maalesef çeyreği kadar olamadım. Meğerse ne zor şeymiş Atatürk olabilmek. Sakın unutmayın, o ölümünden sonra bile ülkesini yönetebilen tek liderdir. Ne üzücüdür ki Atatürk'ün yarattığı imkanlarla hür bir yaşam sürmesine rağmen halen onun önemini kavrayamamış bilinçsiz bir halk kitlesi var.' Ayrılırken bu duygu seli içinde kollarımdan tuttu, hüzünlü ifadeyle bir müddet yüzüme baktı, sarıldı ve buruk bir şekilde ayrıldık. O an Atatürkçü olmanın ve böylesi büyük bir Atatürkçü'ye sarılmanın tarihi onurunu yaşadım.”
    Vecdet Öz

    Öz, Atatürk'e tüm ülkeler hayran olmasına rağmen ‘düşmanlarının' bağrımızda yaşadığını söyledi. “Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür ve yaşanan tüm felaketlerin nedeni de budur” dedi. Hak, hukuk ve adaletin yeniden tesis edileceğini belirten Öz, “20 yılın hesabı tek tek sorulacaktır.” diye konuştu. Ardından 12 Mart 1997'de Küba'da Devlet Başkanı Fidel Castro ile yaptığı özel görüşmeyi anlattı.
    iskampavya, Voltaren, M.balibey ve 4 diğerleri bunu beğendiler..


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2

    Üyelik
    04 Temmuz 2019
    Bu paylasımı yapmak zorunda olmak ne kadar trajik .. Hem de herseyini borclu oldugun bir kahraman icin.. teşekkürler paylasımınız icin..
    -Black-, fatih.met ve holy_diver bunu beğendiler.

  3. #3
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Mustafa Kemal’in hem baba hem de anne tarafından soyu Rumeli’nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu’dan göç ettirilerek iskan edilen Yörük (Yürük) veya Türkmenlerden gelmektedir.

    Mustafa Kemal Atatürk’ün baba tarafından ataları, Karaman’dan gelerek Manastır Vilayetinin Debre-i Balâ Sancağına bağlı Kocacık’a yerleşmişlerdir. Kocacık, bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nde Arnavutluk sınırına yakın olan Debre şehrine bağlı bir nahiyedir. Aile sonradan (muhtemelen 1830’larda) Selanik’e göç etmiş; Ali Rıza Efendi de muhtemelen 1839’da Selanik’te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet Emin’in taşıdığı “Kızıl” lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan Kocacık’ın da gösterdiği üzere, Mustafa Kemal’in baba tarafından soyu, Anadolu’nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan Kızıl-Oğuz yahut Kocacık Yörüklerine/Türkmenlerine dayanmaktadır.

    --------------------------

    ATATÜRK'ÜN BABA SOYU (KIZIL OĞUZ veya KOCACIK YÖRÜKLERİ)

    Atatürk'ün soyu ile ilgili elimizdeki en sağlam bilgiler öncelikle kendisinin, annesinin, kardeşi Makbule Hanım'ın anlattkılarıdır. İkinci olarak kendisini ve ailesini tanıyan Hacı Mehmet Somer gibi, kimi çocukluk arkadaşlarının verdiği bilgilerdir. Mustafa Kemal dahil aile fertlerinde kuvvetli bir "Yörük, Türkmen olma" bilinci vardır: Makbule Hanım, E.B. Şapolyo'nun sorduğu "babanız nerelidir?" sorusuna şu cevabı vermiştir: "Babam Ali Rıza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Birgün Atatürk'e "Yörük nedir?" diye sordum. Ağabeyim de bana 'Yürüyen Türkler' dedi." Yine Şapolyo'nun Ruşen Eşref Ünaydın'dan naklettiğine göre, "Atatürk çok kere benim atalarım Anadolu'dan Rumeli'ye gelmiş Yörük Türkmenlerindendir" derlerdi.


    Atatürk'ün baba soyu ile ilgili önemli bilgileri verenlerden birisi de M. Kemal'in Selanik'te mahalle ve okul arkadaşı, eski milletvekillerinden Hacı Mehmet Somer Bey'dir. Somer'e göre; "Atatürk'ün ataları hakkında benim bildiğim şunlar: Atatürk'ün ataları Anadolu'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir. Bunları ben Selanik'in ihtiyarlarından duymuştum. Kocacıklıların hepsi öz Türkçe konuşurlar. İri yapılı adamlardır. Bunların hepsi yörüktür. Hayvancılıkla geçinirler, sürüleri vardır. Bir kısmı da kerestecilik ederler. Bunların kıyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaşayışları, hatta lehçeleri de aynıdır."


    Atatürk'ün babasını ve dedesi "Kızıl Hafız Ahmet" i tanıyan eski Aydın Milletvekili Tahsin San Bey ve Eski Umumi Müfettiş ve Milletvekili Tahsih Uzer'den Kılıç Ali'nin ve Tahsin San Bey'den E.B. Şapolyo'nun naklettiği bilgiler de, Atatürk'ün baba soyunun "Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş olan Yörüklerden" olduğunu göstermektedir.


    Yukarıda da denildiği gibi, Atatürk'ün baba soyu, Konya / Karaman'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bğlı Kocacık'a yerleşti. Aile sonradan Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan "Kocacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafından soyu Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl - Oğuz" yahut "Kocacık Yörükleri, Türkmenleri"nden gelmektedir.
    Voltaren bunu beğendi.

  4. #4
    Metehan07-70 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Mart 2016
    Şehir
    Antalya
    Alıntı -Black- adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Mustafa Kemal’in hem baba hem de anne tarafından soyu Rumeli’nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu’dan göç ettirilerek iskan edilen Yörük (Yürük) veya Türkmenlerden gelmektedir.

    Mustafa Kemal Atatürk’ün baba tarafından ataları, Karaman’dan gelerek Manastır Vilayetinin Debre-i Balâ Sancağına bağlı Kocacık’a yerleşmişlerdir. Kocacık, bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nde Arnavutluk sınırına yakın olan Debre şehrine bağlı bir nahiyedir. Aile sonradan (muhtemelen 1830’larda) Selanik’e göç etmiş; Ali Rıza Efendi de muhtemelen 1839’da Selanik’te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet Emin’in taşıdığı “Kızıl” lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan Kocacık’ın da gösterdiği üzere, Mustafa Kemal’in baba tarafından soyu, Anadolu’nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan Kızıl-Oğuz yahut Kocacık Yörüklerine/Türkmenlerine dayanmaktadır.

    --------------------------

    ATATÜRK'ÜN BABA SOYU (KIZIL OĞUZ veya KOCACIK YÖRÜKLERİ)

    Atatürk'ün soyu ile ilgili elimizdeki en sağlam bilgiler öncelikle kendisinin, annesinin, kardeşi Makbule Hanım'ın anlattkılarıdır. İkinci olarak kendisini ve ailesini tanıyan Hacı Mehmet Somer gibi, kimi çocukluk arkadaşlarının verdiği bilgilerdir. Mustafa Kemal dahil aile fertlerinde kuvvetli bir "Yörük, Türkmen olma" bilinci vardır: Makbule Hanım, E.B. Şapolyo'nun sorduğu "babanız nerelidir?" sorusuna şu cevabı vermiştir: "Babam Ali Rıza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Birgün Atatürk'e "Yörük nedir?" diye sordum. Ağabeyim de bana 'Yürüyen Türkler' dedi." Yine Şapolyo'nun Ruşen Eşref Ünaydın'dan naklettiğine göre, "Atatürk çok kere benim atalarım Anadolu'dan Rumeli'ye gelmiş Yörük Türkmenlerindendir" derlerdi.


    Atatürk'ün baba soyu ile ilgili önemli bilgileri verenlerden birisi de M. Kemal'in Selanik'te mahalle ve okul arkadaşı, eski milletvekillerinden Hacı Mehmet Somer Bey'dir. Somer'e göre; "Atatürk'ün ataları hakkında benim bildiğim şunlar: Atatürk'ün ataları Anadolu'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir. Bunları ben Selanik'in ihtiyarlarından duymuştum. Kocacıklıların hepsi öz Türkçe konuşurlar. İri yapılı adamlardır. Bunların hepsi yörüktür. Hayvancılıkla geçinirler, sürüleri vardır. Bir kısmı da kerestecilik ederler. Bunların kıyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaşayışları, hatta lehçeleri de aynıdır."


    Atatürk'ün babasını ve dedesi "Kızıl Hafız Ahmet" i tanıyan eski Aydın Milletvekili Tahsin San Bey ve Eski Umumi Müfettiş ve Milletvekili Tahsih Uzer'den Kılıç Ali'nin ve Tahsin San Bey'den E.B. Şapolyo'nun naklettiği bilgiler de, Atatürk'ün baba soyunun "Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş olan Yörüklerden" olduğunu göstermektedir.


    Yukarıda da denildiği gibi, Atatürk'ün baba soyu, Konya / Karaman'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bğlı Kocacık'a yerleşti. Aile sonradan Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan "Kocacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafından soyu Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl - Oğuz" yahut "Kocacık Yörükleri, Türkmenleri"nden gelmektedir.
    Tam olarak söyleyeyim, Karaman-Taşkale taraflarındandır ataları. Yani hemşehrim olması nedeni ile ayrıca gurur duyarım.
    Voltaren bunu beğendi.

  5. #5
    Voltaren - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    16 Şubat 2020
    Motosikleti
    Yoktur.
    M.balibey, -Black- ve fatih.met bunu beğendiler.

  6. #6
    AzÇok - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Ocak 2018
    Şehir
    İstanbul-İzmir
    Atatürk'ün savaş hakkında sözleri;

    "Devletlerarası savaşlar sadece acı, kan, gözyaşı ve felâketler getirir, kazananlar da pek çok şeylerini yitirmiş olurlar, öyleyse ancak ve ancak son çare olarak savaşa gidilmelidir. Esas olan savaş değil, barıştır."
    -Black-, espresso ve fatih.met bunu beğendiler.

  7. #7

    Üyelik
    18 Nisan 2021
    Şehir
    Bursa
    Savaşın sona ermesiyle Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934’te şu mektubu yazdı:

    “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar.
    Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
    Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
    Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.
    Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler.
    Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
    Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

    10 Kasım 1938 günü İtalyan radyosunun yaptığı anons: "Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın. Büyüğünüz geliyor!"

    İşte bu kadar büyük bir liderdi.
    -Black-, drtayfun ve fatih.met bunu beğendiler.

  8. #8
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Prof. Dr. İbrahim Bakırtaş yine çok anlamlı, belki de birçoğunuzun ilk kez okuyacağı tarihi bir olayı bizlerle paylaşınca bana da düşen görev bunu sizlerle paylaşmak oldu.

    Bir İngiliz binbaşı...

    Ve Mustafa Kemal.

    Çünkü çok anlamlı.

    Olayı Emekli Hava Albay Kemal İntepe, hatıralarında anlatıyor.

    Uzun, belki zamanımızı alacak ama tarihe ışık tutan böylesine önemli bir anıyı okumak ve gelecek nesillere taşımak görevimiz olsa gerek...

    ***

    1941 yılında İngiltere’ye uçuş eğitimi için gitmiştik. Londra’ya vardığımızda, yaşlı bir İngiliz hava binbaşısı, irtibat subayı olarak görevlendirilmişti.

    Adı Mr. Salter olan bu subay Türkçeyi bizlerden daha iyi konuşuyordu. Mr. Salter’i birkaç defa eşi ile birlikte ikindi çayına davet ettim. O da beni akşam yemeklerine evine çağırıyordu. Emekli Binbaşı Salter bir akşam bana şunları anlattı:

    “1919 yılında Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun’daki İngiliz İşgal Tabur Komutanı idim. 18 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan şifreli bir telsiz telgrafı aldım. Bu telgraf, ‘16 Mayıs 1919 tarihinde, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrıldığını, eğer Samsun’a inecek olursa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini’ istemekteydi.

    Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun’a indim. Şehir her zamankinden daha kalabalıktı. Bu kalabalık pazar kalabalığından farklı görünüyordu. Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluğu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduğunu öğrendim. Durum çok nazikti. Dört gün önce Yunanlılar İzmir’i işgal etmişler, Türkler buna çok sert bir tepki göstermişlerdi. Rum tercümanım çok korkuyordu. Bütün gece hiç uyuyamadım.”

    “19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim. Sabah namazından çıkan herkes sahile inmişti. Kurtarıcılarını bekliyorlardı. Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım. Denizde, batı tarafında bir duman göründü. Sahildeki kalabalık heyecanlıydı. Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor. Hepsinin silahlı olduğu muhakkak. Vapur iyice göründü. Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düşünerek motoruma atlayıp vapura doğru hareket ettim. Mustafa Kemal Paşa’yı orada tutuklayacaktım.

    Vapura ilk varan benim motorum oldu. Beraberimde getirdiğim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım. Güvertede beni selamlayan iki tayfaya: ‘Vapurdaki generali görmek istiyorum’ dedim. Bir tanesi önümüze düşerek bizi salonun kapısına kadar götürdü. Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı... Herkes ayakta idi...”

    “Ortada, mavi gözlü, sert bakışlı kişi ile göz göze gelince ne söyleyeceğimi şaşırdım. Sert bir asker selamı verirken ağzımdan şu sözler döküldü: ‘Taburum emrinizdedir!’

    Bunu nasıl söylemiştim? Daha önce hiç böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim. Rum tercümanım şaşırdı, bir an durakladı. Ben kendisine dönüp bakınca hemen toparlandı ve Türkçe olarak generale iletti.

    Mustafa Kemal Paşa’nın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, teşekkür etti ve beni de yanına alarak dışarıya çıktı. Sanıyorum, bakışlarından etkilenip bir anda teslim olma kararı vermiştim.

    Gözlerinin, inanılmaz bir etkileyici gücü vardı. Öteki sandallar da vapura ulaşmışlar, çevreyi doldurmuşlardı. Mustafa Kemal Paşa, gemiye çıkan birkaç kişiyle tokalaştıktan sonra, vapurdan benim motorumla ayrıldık.

    İskeleye vardığımızda muavinime, taburu safta toplayıp silah çattırmasını ve hepsinin Türk makamlarına teslim olmasını emrettim. Biraz durakladı, sonra asker selamı verip ayrıldı ve emrimi aynen yerine getirdi. Taburu o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişiler teslim almıştı...

    Bu yüzden, İngiltere’ye dönünce askeri mahkemede yargılandım. ‘Bir İngiliz subayı, nasıl olur da bir Türk generalin emrine girer? Bu vatan hainliğidir!’ diyorlardı.”

    Mr. Salter, olayın devamını şöyle anlatıyor: “Mustafa Kemal Paşa benim yanıma, o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişilerden birini vererek kendi makam otomobilimle ve kendi şoförümle birlikte, misafir edileceğimi söyledikleri Ankara’ya gönderdi.

    Taburumun tutuklu erlerinin de, Çorum, Çankırı ve Kastamonu’da kurulan esir kamplarına yerleştirildiğini öğrendim.

    Türklerin Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Ankara’da, Hacıbayram Camii’nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahşap evde kaldım. Hizmetimi göreceğini söyledikleri, fakat aslında gardiyanım olan ve sıksa suyumu çıkaracak kuvvetteki bir kadınla dört seneye yakın bu evde oturdum. Savaşın sonunda imzalanan anlaşma gereğince ben ve taburum, Malta’daki Türk esirlerle değiştirildik.

    İngiltere’ye döner dönmez tutuklandım ve vatana ihanet suçundan divanı harbe verildim. Hakkımda ağır hapis isteniyordu. Ben askeri hapishanede tutuklu iken ziyaretime gelen ailem ve ebeveynim, savunmamı yapabilmem için bana birçok gazete ve kitap getirmişlerdi.

    Onlardan yararlanarak, kısa fakat öz bir savunma hazırladım. Bana isnat edilen suç, taburumu hiç direnmeden teslim edişim idi. Savcı, teslimiyetimin vatana ihanetle eşdeğerde bir suç olduğunu iddia ediyor ve en ağır şekilde cezalandırılmamı istiyordu.

    Yüksek Askeri Mahkeme’nin önüne çıktığımda savunmamı büyük bir soğukkanlılıkla okudum ve şu cümlelerle bitirdim: Sayın hâkimler... Başbakanımız Lloyd George, Avam Kamarası’nda şöyle bir soruya muhatap olmuştur:

    ‘Yunanlıları silahlandırarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarttık... Ve o tarihten bu yana milyarlarca sterlini bulan masraflar yaptık. Sonuç ne oldu? Yunanlılar İzmir’de denize döküldüler.

    Ayrıca Anadolu’daki bütün Rumlar atıldılar veya göçe zorlandılar. Bu olayda bizim kazancımız nedir? Hiç... Bu akılsızca bir gaf, korkunç bir hata, büyük bir felaket değil midir?’ Bu sert ve suçlayıcı soruya karşılık Başbakanımız Lloyd George şu cevabı vermiştir: ‘Yüzyıllar bir veya iki dâhi yetiştirir. 20’nci yüzyılın dâhisinin Mustafa Kemal adıyla Türkiye’den çıkacağını ben nereden bilebilirdim?’

    Görüyorsunuz sayın hâkimler... Karşınızdaki bu subay, Başbakanımızın bahsettiği 20’nci yüzyılın dâhisi ile hiç beklemediği bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmişti. Ne yapabilirdi?

    Eğer ben o gün başka türlü hareket edecek olsa idim, bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını ziyarete gelecektiniz. Fakat şimdi, eceli ile ölmüş olan üç erimizin dışında hepimiz sağ salim yurdumuza dönmüş, ailelerimize kavuşmuş durumdayız. Karar yüksek adaletinizindir.’

    “Beraat ettim ve terhise tabi tutuldum. Ailemle birlikte Türkiye’ye gidip Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettim. Paşa beni muhteşem nezaketiyle karşıladı. Tekrar görevli olarak İngiltere’ye çağrılmasaydım, Türkiye’de kalacaktım...

    İngiltere’ye döndüğümde beni, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne aldılar ve... İstihbarat Başkanlığı’nda önemli bir görev verdiler. Türkiye ile İngiltere arasında irtibatı sağlayan grupta görev yapıyorum.”

    Emekli Hava Albayı Kemal İntepe anılarında Binbaşı Salter için “İki yıldan fazla bir süre birlikte olduk. Bu süre içinde her zaman bizleri savundu ve kendisini daima bizden biri saydı. Büyük bir Atatürk hayranıydı” diyor.

    ***

    Evet sevgili okurlar, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’da yaşanan olay ve sonrası böyle... Çok ama çok anlamlı değil mi?

    Bir düşünün Mustafa Kemal’i tutuklamaya giden bir İngiliz karşısına çıkınca bir anda “EMRİNİZDEYİZ” diyor.
    M.balibey, Motorumu ve sdemircan bunu beğendiler.
    Sentis ad medullis!
    Dengeliyorum.com
    youtube.com/we2strom

  9. #9
    F54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    25 Haziran 2010
    Şehir
    sakarya
    Motosikleti
    crf 1000L + dio
    ATAM a bütün dünya selam durmuş birkaç kendini bilmez molla boş yapıyor işte
    Voltaren bunu beğendi.

  10. #10

    Üyelik
    11 Eylül 2012
    Şehir
    Türkiye
    Motosikleti
    Yamaha X-Max 250
    "Eserleri" derken, ülkede Geometri kitabı yazmış ve okullarda okutulmuş bir liderdir, üçgen, dörtgen, dikdörtgen vs. geometri terimleri onun tarafından yazılmıştır.
    M.balibey ve espresso bunu beğendiler.

  11. #11
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Tiyatrodan, yarış atlarına, müzikten, tarihe,dilden, arkeolojiye, aklınıza gelebilecek her türlü sosyal ve kültürel konuya dahil olmuş.
    Hem de o günün şartlarında...

    100 sene sonra konuştuğumuz gündemlere bakın!
    Kerem34_, DickName, M.balibey ve 1 diğerleri bunu beğendiler..

  12. #12
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    "Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder."

    "En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır."

    "Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir; yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir."
    espresso bunu beğendi.
    Sentis ad medullis!
    Dengeliyorum.com
    youtube.com/we2strom

  13. #13
    ero__ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Mart 2005
    Alıntı xtrafrozen adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Bu paylasımı yapmak zorunda olmak ne kadar trajik .. Hem de herseyini borclu oldugun bir kahraman icin.. teşekkürler paylasımınız icin..
    Zorunda kalmak pek bir şey değiştirmiyor. Ampul kafalı beyinsiz ordusu böyle yazı ya da başlıkları görünce öcü görmüş gibi kaçarlar. Okumak işlerine gelmez. Beyinsizdirler zira. Okusa da anlayamaz. Anlasa idrak edemez. İdrak etse işine gelmez. İşine gelse ...

    Neyse işte sonuçta ampul kafalı beyinsizlerdir. Bütün deliklerine 40w ampul tıkmak gerekir.
    espresso bunu beğendi.

  14. #14

    Üyelik
    13 Haziran 2016
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    falcon flash 100
    Ey T.C. nereden nereye köylü milletin efendisidir den ananı da al gite.

  15. #15
    AzÇok - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Ocak 2018
    Şehir
    İstanbul-İzmir
    büyük bir devlet adamının konuşmalarından;
    https://www.youtube.com/watch?v=vEWMqKS_5mo&t=31s

  16. #16
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    'Aklıma ilk olarak Atatürk geliyor'
    "Türk dünyasından tarihi bir şahsiyeti oynamak isteseydiniz, kim olurdu?" sorusuna yanıt veren oyuncu şöyle konuştu:

    "Eminim ki tarihinizde canlandırmaktan çok büyük keyif alacağım birçok tarihi kişilik var. Ama elbette aklıma ilk olarak Atatürk geliyor. Ama şu an için böyle bir durum yok."

    Dünyaca ünlü oyuncu Robert De Niro Türkiye'ye geldi. Yatırım sebebiyle İstanbul'a gelen oyuncu, verdiği bir röportajda Türk dünyasından kimi canlandırmak isteyebileceğine yönelik soru üzerine aklına ilk Atatürk geldiğini söyledi.
    tommygun bunu beğendi.

  17. #17
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    TARİHİNİ BİLMEYEN MİLLETLER YOK OLMAYA MAHKUMDUR ...

    Yakın tarihimizden:

    espresso bunu beğendi.

  18. #18
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Bazen üzerinde düşünmediğimiz, ama karşımıza çıkınca şaşırdığımız gururlandığımız durumlar oluyor.

    Dün sohbeti izlerken denk geldi. Thk kurulduğunda ortada bugünün dev firmalarının (Air France, British Airways) adı bile yok.

    Güzel sohbet, izlememiş olanlar için, tavsiye ederim.

    Voltaren bunu beğendi.
    Sentis ad medullis!
    Dengeliyorum.com
    youtube.com/we2strom

  19. #19
    -Black- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2005
    Şehir
    Çanakkale
    Motosikleti
    Suzuki DL650 2014
    Pendik'te bir caddeye Sultan Vahdettin adı verilmiş.

    NUTUK'tan:

    1919 yılı Mayısı’nın 19. Günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüm

    Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, ağır şartları olan bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Dünya Savaşı’nın uzun yılları boyunca ulus yorgun ve fakir bir durumda… Ulusu ve ülkeyi Dünya Savaşı’na sokanlar, kendi hayatlarının derdine düşerek, ülkeden kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin soysuzlaşmış, kendini ve yalnızca tahtını güvenceye alabileceği alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet zavallı, beceriksiz, onursuz ve korkak; yalnızca padişahın buyruğuna bağlı ve onunla beraber kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma razı.

    Padişah Vahdettin’den kısaca bahsedelim:

    V1 Mehmed ya da bilinen adıyla Sultan Vahdettin, Osmanlı İmparatorluğu’nun 36. ve son sultanıdır. Sultan Reşat’ın ölümü üzerine 57 yaşında tahta çıkar. (3 Temmuz 1918) Tahta çıkar çıkmaz Mustafa Kemal Paşa’ yı Suriye Cephesi Komutanlığı’na atar. Amaç, İttihat ve Terakki’ye muhalefetiyle tanınan Mustafa Kemal’i Anadolu’dan uzaklaştırmaktır. Zayıf ve dirayetsiz bir sultan olan Vahdettin, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayarak Osmanlı topraklarının işgaline göz yummuştur. Ordunun silahsızlaştırılmasına ve teslim alınmasına karşı da sesini çıkarmamıştır. Vahdettin, Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının idam fermanını imzalamaktan çekinmeyecek, Mustafa Kemal’in rütbesini de yarbaylığa indirecektir. Türk ve İngiliz arşivlerinde Vahdettin’in ihanetlerinin açık belgelerinin yer aldığı bugün artık bilinmektedir. Vahdettin; İstiklâl Savaşı mücadelesi sürerken İngilizlerle gizli görüşmeler yapmış, Mustafa Kemal’in ve Yunanlıların Anadolu’dan “defedilmesi” karşılığında Türkiye’nin yönetimini 15 yıl boyunca İngilizlere bırakan bir anlaşmayı imzalamıştır.

    Vahdettin, İstanbul’dan kaçışı konusunda da İngilizlerden yardım ister. Müttefik işgal kuvvetleri komutanı General Harington’a bir mektup yazar ve “İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devlet-i fehimesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim.” diyerek kaçırılmasını talep eder. İstanbul’da bulunan İngiliz Malaya zırhlısına binerek ülkesinden kaçar. (17 Kasım 1922) İngilizlerin yardımı, Arapların da desteği ile halifeliğini sürdüreceğini düşünen Vahdettin; Kral Hüseyin’in çağrısı üzerine Mekke’ye gider. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aldığı hilafetle saltanatın ayrılması kararının şeriata aykırı olduğunu anlatan bir bildiri yayınlayarak kararı geçersiz kılmaya çalışır. Ancak beklediği sonucu elde edemez. Mekke’den ayrılarak İtalya’nın San Remo kentine yerleşir.

    Yeni Türk Devleti 1924’te hilafeti kaldırarak hanedan mensuplarını ülkeden çıkardığı zaman Vahdettin, bu kez San Remo’dan Amerika Başkanı’na bir mektup yazarak tepkisini dile getirir. Mektupta, Osmanlı Devleti’nin yıkıldığını kabul etmediğini, mevcut durumun geçici olduğunu, hilafet ve saltanatın varlığını sürdürdüğünü iddia ederek, hanedan mensuplarının sürgün edilip mal ve mülklerine el konulmasının haksızlık olduğunu, bu konuda yardımlarını istediğini belirtir.

    https://www.burasicanakkale.com/vahd...e-alcak-miydi/
    espresso ve Voltaren bunu beğendiler.
    Sentis ad medullis!
    Dengeliyorum.com
    youtube.com/we2strom

  20. #20

    Üyelik
    13 Haziran 2016
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    falcon flash 100
    Alıntı Eren_Alp adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Savaşın sona ermesiyle Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934’te şu mektubu yazdı:

    “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar.
    Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
    Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
    Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.
    Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler.
    Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
    Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

    10 Kasım 1938 günü İtalyan radyosunun yaptığı anons: "Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın. Büyüğünüz geliyor!"

    İşte bu kadar büyük bir liderdi.
    Bu mektup bile Atatürk'ün ne kadar büyük bir kişilik olduğunu gösterir.

    Başkası olsa kin ve intikam kusar sizin buralarda ne işiniz var oh iyi oldu gibisinden şeyler söylerdi en azından.
    espresso, Voltaren ve fatih.met bunu beğendiler.


1. sayfa 123 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)