ufoz adlı üyeden alıntı
O "2 Afrika parası tazminat ödedim" mevzusunu bir önceki gönderide bulunan
"Valla biz işçimizi her yıl çıkartıp eline de kıdem tazminatını veriyoruz, yerine yenisini alıyoruz, başka çözümü yok." cümlesine cevap olarak yazmıştım.
Özetle, elbette o kıdem tazminatı adamın hakkı, elbette ben ödemeliyim ve ödedimde.
Hatta bırakın lütfu o arkadaşa mahçupta oldum.
Normalde kıdem tazminatını tek seferde alması gerekirdi.
Ortada bir lütuf varsa eğer, aslen çalışanımın 2-3 taksitle ödememi kabul edip bana gösterdiği lütuftur.
Sanırım siz ilintili mesajları okumayınca benim lütufta bulunduğum gibi bir kanaate kapıldınız.
Ama hakikaten lütufta bulunduğum çok oldu.
Şimdi tam hatırlamamakla birlikte, kanuna göre bir adam 15 yıl sigortalı çalıştıktan sonra (bir iki şart daha var ama hatırlamıyorum)
"Ben prim günümü doldurdum, kıdem tazminatımı alıp, emeklilik günümü bekleyeceğim ve artık çalışmayacağım" diyerek iş yerinden ayrılabiliyor.
Burada kanunun tanıdığı istisna "emeklilik yaşın gelene kadar çalışmamak kaydıyla kıdem tazminatını alır yaşını beklersin" şeklinde.
Yıllarca eğittiğim, sonra kanundaki bu maddeyi kullanıp kıdem tazminatı ödediğim, sonrada gidip rakip firmada çalışmaya başlayan çok kişi oldu.
Yine kanunen hepsine dava açıp ödediğim kıdem tazminatlarını çatır çatır geriye alabilirdim.
Yinede yapmadım.
İşte bakın bu vicdanen değil ama hukuken sağladığım lütuf...
---------- Mesajlar birleştirildi - 10:12 ---------- bir önceki mesaj zamanı 09:54 ----------
.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.
Aslen bu kıdem tazminatı yıllardır çözülemeyen ve hem işçi hem de işveren için ciddi bir yük olan ayak bağıdır.
İşveren her yıl bir brüt maaş tutarında meblağı kıdem olarak ayırmak zorunda.
Peki işveren bankanın mevduata %20 faiz verdiği dönemde geçmiş 20 yılın kıdemine enflasyon oranında kıdemi nasıl verecek?
Ne böyle bir kar var ne böyle bir faiz.
Diğer açıdan bakınca genel olarak şirketlerin sermaye yapısı kötü.
Kıdem tazminatı için ayrılması gereken parayı sermaye olarak kullanır.
Hatta düşük sigortadan gösterme sebebide yine yukarıda saudıklarım sebebiyledir.
Çözümü basit. Öncelikle çıkarırsınız bir kanun.
Kaçak, hele hele yabancı kaçak işçi çalıştırana vergi açırmaktan öyle bir ceza verirsinizki bir daha belini doğrultamaz.
Bunuda yaparsınız ve gazetelerde adıyla sanıyla ilan edersiniz.
Kıdem tazminatı zart zurt diye birşey olmaz kaldırırsınız. Maaşları kıdemli hale getirirsiniz.
İşveren işçiye her ay brüt olarak ödenmesi gereken ücreti öder.
Bundan sonra o ücretten vergisini, sgk sını, işsizlik primini ödemek işçinin sorumluluğunda olur.
Kıdemi dilediği gibi kullanmak veya tasarruf etmekte işçinin sorumluluğunda.
Zaten zorunlu BES sisteminin bir ayağıda buna yönelik değilmiydi.
Yıllar evvel bir mühendis alımı için iş ilanı vermiştim.
Amerikada okumuş bir genç geldi. Başvuru formunda inanılmaz bir ücret yazılıydı.
Rakkam inanılmaz. Dalga geçiyor bu adam herhalde dedim.
Doğal olarak sordum tabi.
Arkadaş bir yıllık brüt olarak işyerine olacağı maliyeti yazdığını söyledi.
Buna sigorta, vergi, kıdem, maaş, yemek, yol herşey dahil.
Olması gereken bence budur.
Yakın bir gelecekte bu kıdem tazminatından dolayı gazetelerde çok haberler görürsek şaşırmayın.
Yanlış hatırlamıyorsam eskiden kıdem tazminatından şirket kapansa bile şirket ortakları sorumlu oluyordu.
Şimdi şirket kapandımı iş bitti (ki olması gerekende budur aslında ama kıdemin her ay verilmesi kaydıyla).
Neyse, uzun oldu. Yine pek okuyan çıkmayacak...