Anket: Ömrümüzü sadece yaratıcıya itaat edip etmediğimizin sınanması için mi yaşıyoruz?
- Katılımcı sayısı
- 35. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor
-
evet, sadece bunun için yaratıldık.
-
hayır, yaratılma sebebimiz bu değil.
-
biz yaratılmadık ki, evren kendi kendine bir oluşum içerisinde.
-
kararsızım
Varlığın sebebini hiç düşündünüz mü? yada merak ediyor musunuz?
Reklamlar
-
The Dude adlı üyeden alıntı
ilker canikligil hakkında henüz net bir fikre varamadım. (film konusunda biraz ters düşüyoruz)
ömer aygün, hakkında bilgi sahibi olduğum bir karakter değildi. bu video serisi sayesinde biraz bilgi sahibi olduğumuzu düşünüyorum. (yalın alpay'ı da tavsiye ederim, yalağuz o biraz siyaset işine meyletti.)
buradaki problem;
ömer aygün batı felsefesi üzerine bilgi sahibi ve doğal olarak her şeyi onun üzerinden anlatıyor.
batı felsefesi size wu wei ya da wabi sabi gibi görüşleri açıklamakta yetersiz kalıyor.
kabaca wu wei bir anlamda miskinlik,
wabi sabi ise estetik kavramına farklı bir bakış olarak açıklanabilir.
bunun yanında budizm, taoizm gibi fikirlerin kirlenmemiş özlerine dokunma lüksünden bizi alıkoyuyor.
bu da (gotama buddha değil) doğal olarak insanlığın fikir mirasından tam olarak faydalanmamızı engelliyor.
bu coğrafyada, maalesef doğu dediğimiz zaten akla gelen ortadoğu yani bereketli hilal içerisinde yeşermiş olan fikirleri görüyoruz. bunlar da genel olarak ibrahimi dinler olarak kendisini aşikar ediyor.
misal;
mavzeri kendi hayat görüşünü açıklamaya çalışırken bundan ötesine geçmekte zorlanıyor, bu oldukça doğal.
aradaki farkı şöyle açıklamaya çalışayım.
leon filmini seyretmeyen azdır.
matilda, leon'a çiçeğini çok sevseydin onu rahat edeceği bir yere ekerdin diyor.
doğu (uzakdoğu) ile batı medeniyeti arasındaki temel fark burada kendini gösteriyor.
çiçeği masanızda görmek ya da çiçeği dalında sevmek.
bu konuları ve daha fazlasını ilahiyat kürsüsünde islamdan bağımsız olarak konuştuk, bu aralar burası biraz ıssızdı.
esasında haşmetin temas ettiği konu oldukça mühim.
"similis simili gaudet" yani benzer benzeri bulur.
bir anlamda hoca hocayı tekkede deli deliyi dakkada bulur.
ve insan kendisi gibi olanlar ile rahat eder, farklı fikirlere tahammül etmekte zorlanır.
"homo homini lupus" kabaca insan insanın kurdudur.
"et nihil humanum" insana aykırı değil. ne varsa bu göğün altında hepsi doğaldır.
ve bütün bunların üzerinde "nosce te ipsum" kendini bil.
belirttiğim gibi felsefi bakış açımızı zenginleştirme işini ilahiyat kürsüsünde sürdürme gayretindeyiz, katılım maalesef az. sanırım konuların ağırlığı biraz ürkütücü.
bilemiyorum.
sizlerin ne konuştuğunuzu ben anlamıyorum ki dede? bizim zekamızın üstünlüğü doğaçlama kapasitemizle sınırlıdır, çok entel dantel kelimiler kullanıyorsunuz ve anlaşılması zor oluyor. sizi efesnen kınıyorum ve sözlerime ünlü fizikçi Alber Einstein'nin bir özlü sözüyle son vermek istiyorum;
"ne kadar anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız sadece karşıdakinin anladığı kadardır."
tamam, biraz daha yazmak istiyorum; bakın şimdi;
1- gerçek
2- hakikat
3- doğru
bu 3 kelimeyi yukarıda FluTV videosunda adam açıklıyor başlarda; bunu o kadar dallandırıp budaklandırırız ve geveleriz ki karşımızdaki bir şey anlamaz ama başı ağrır. bizim amacımız o kadar sade bir dil kullanmak ki sanki 5 yaşında çocuk anlayacakmış gibi anlatmamız lazım.. yani kendinizi ifade etmek için en basit yolu seçin, anlaşılması zor olandan ve uzun yoldan kaçının, en basit kelimeler ile ve en basit anlatım şekliyle görüşlerinizi ifade edin.
yani yukarıda ki 3 kelime bildiğiniz isimdir, isim isim? isim! biz insanlar aralarında anlaşabilmeleri için olgulara isimler takarlar, gerçek nedir? "gerçek" bir isimdir, mecaz olarak kullanırız, argo olarak yada kendi anlamıyla fark etmez, gerçeğin ne olduğunun da önemi yok!
önemli olan şey "gerçek" ismini biz ne için taktık? bir şeyi ifade etmek için, peki "gerçek" kelimesini kullanarak ifade etmek istediğimiz şeyi ifade edebiliyor muyuz? -evet.
bu kadar abi, bitti! daha dallandırıp budaklandırma, altını kazıyıp üstüne kum serme, milletin aklını bulandırma, onların aklını berrak hale getir... bakın bende;
"sahte iphone 6 var"
"çakma iphone 6 var"
"gerçek iphone 6 var"
bakın gördünüz mü, kendimi nasıl da kola ifade ediyorum, amacımız beyin bulandırmak olmasın, ha bunu zevk için yapanlar tabi onlara saygım var ama hani milletin beynini bulandırmak bizi daha zeki yapmaz.
yani yukarıda FluTV videosunda "gerçek, doğru, hakikat" tercümesini dinler iken aklınız karışabilir, işte ben anlatır isem karışmaz, anlarsınız, mesele bu.. yani belki de anlamazsınız ben iyi öğretemeyebilirim ama amacımız bu olmalı onu demek istiyorum, öyle bir anlatın ki bilal bile şıp diye anlasın
hakikat daha çok maneviyatı ifade etme amacıyla taktığımız bir isim, biz taktık o ismi, kafanız karışmasın, başka isimde takabiliriz, doğru" kelimesi de bir isim, onu da biz taktık ve eş anlamlı bir kelimedir..
mesela senin burnun eğri duruyor benim burnum doğru duruyor
isimlere farklı anlamlar yüklemekten hoşlananlara saygım var ama kafa karıştırmayı sevmem.
Reklamlar
-
Ama efenim Kuran yanlış tercüme ediliyor , işte Arapça bilmezseniz onu anlayamazsınız , değil mi ki Araplar bile anlayamıyor? O yüzden Türkçe Kuran okumayınız. Anlamlar değişiyor.
-
fatih,
mesele varmak değil yol'dur.
Var mıdır dünyaya gelip de kalan,
Gülüp baştan başa muradın alan hey
Muradı maksudu hepisi yalan
Ölümü dünyada hakikat gördüm hey
gurcanozturk adlı üyeden alıntı
Lafi gelmisken;
Ilker Canikligil'i takip ediyorum, genel olarak soylemek istedigini soyluyor ve bu hosuma gidiyor. Insanlarin tepkisinden korkupta yalan soylemiyor. Sinema konusunda ben de ters dusuyorum bazen.
Yalin Alpay'i ise netligi sebebiyle seviyorum, dinliyorum. Siyaset kisminda sizinle ayni fikirdeyim, gerek varmiydi bence yoktu.
ilker'in işleri güzel işler, doğal olarak tabanı genişletmeye ve farklı gruplara hitap etmeye çalışıyor.
konuşan kişilerin çoğu kendi alanlarında uzman sayılabilecek kişiler.
z kuşağı içeren bölümlere adapte olamadım. benim dünyam ile ilgili değiller.
yalın alpay'ın anlattıklarından mütevellit dünya görüşünü kendime yakın buldum.
(bir octoberfest yapmışım, breh breh breh)
can't be worried about that shit. life goes on man.
-
Şu konuyu her gördüğümde aklıma "varlık fonu" geliyor. Resmen psikolojim bozuldu.
Varlıgınızın sebebini sorgulamak istiyorsanız yaşantınızda doyuma ulaşmayan noktalar var demektir. Cünkü bir sebep arıyorsanız bunun sebebi dünyadaki varlıgınız sona erdiğinde yok olmaktan korkuyor olmanız ve bu sebebin bir sonucu olmasını istemenizdir.
İlkel ve modern dinlerin tamamı bu nedenle ortaya çıkmıştır. Varlıklarının bir sebebinin olmaması ve hayatın sona erecek olmasından korkuyorlar.
Gerçek anlamda varlığımızın bir sebebi olmak zorunda değil, doğdugumuzdan öncesi bizim için karanlık oldugu gibi ölüm sonrası da karanlık olacak. Bunun farkında olan insanlar genel olarak sebep aramak yerine "nasıl" sorusunu düşünüyorlar.
Nasıl var olduk sorusu ile evrimi, bigbang i , karanlık maddeyi araştırıyorlar. Bunların cevapları da bize "varlıgın sebebi olmalı" sorusunun gereksizliğini gösteriyor.
-
The Dude adlı üyeden alıntı
ilker'in işleri güzel işler, doğal olarak tabanı genişletmeye ve farklı gruplara hitap etmeye çalışıyor.
konuşan kişilerin çoğu kendi alanlarında uzman sayılabilecek kişiler.
z kuşağı içeren bölümlere adapte olamadım. benim dünyam ile ilgili değiller.
Ben de aksine Z Kusagi'ni ilk kez programa cikan akademisyen sayesinde biraz anladim ama kendime yakin buldum mu, haliyle hayir. Cocuklugumuzun gectigi donemler, kultur degisimi, maruz kalinan olaylar, travmalar itibariyle cok farkli bir gelisimimiz oldu.
-
Çok da şey yapmayın. Bizim kuşağın bu ülkede elde ettiği sonuç ortada , tam bir hayal kırıklığı. Bırakalım belki onlar doğrusunu yapar ?
-
gurcanozturk adlı üyeden alıntı
Ben de aksine Z Kusagi'ni ilk kez programa cikan akademisyen sayesinde biraz anladim ama kendime yakin buldum mu, haliyle hayir. Cocuklugumuzun gectigi donemler, kultur degisimi, maruz kalinan olaylar, travmalar itibariyle cok farkli bir gelisimimiz oldu.
lafı dolandırma boşuna, yaşlıyım, yaşlısın, yaşlı.
bu kadar ivme ve hızın olduğu bir dünyada erken de olsa yaşlanıyoruz.
doktor,
ömrümüzün büyük kısmı demirin tuncu ile geçti.
esir düştük ama teslim olmadık. (ahahahahah, iyi halt yedik)
can't be worried about that shit. life goes on man.
-
The Dude adlı üyeden alıntı
lafı dolandırma boşuna, yaşlıyım, yaşlısın, yaşlı.
bu kadar ivme ve hızın olduğu bir dünyada erken de olsa yaşlanıyoruz.
https://www.denofgeek.com/wp-content...?fit=620%2C349
doktor,
ömrümüzün büyük kısmı demirin tuncu ile geçti.
esir düştük ama teslim olmadık. (ahahahahah, iyi halt yedik)
Haklısın hocam ne diyem Mahmut mu diyem.
-
Varlığa bir sebep arayacak kadar kendimi önemli görmüyorum. Bir şekilde rastgele bir araya gelmiş moleküllerden ibaretiz, ölünce de rastgele dağılacağız. zaten evrenin büyüklüğü yanında toz tanesi kadar bile değiliz bu kadar kendimizi önemseyecek bir durum yok.
-
espresso adlı üyeden alıntı
Varlığa bir sebep arayacak kadar kendimi önemli görmüyorum. Bir şekilde rastgele bir araya gelmiş moleküllerden ibaretiz, ölünce de rastgele dağılacağız. zaten evrenin büyüklüğü yanında toz tanesi kadar bile değiliz bu kadar kendimizi önemseyecek bir durum yok.
Epicuros baba'dan gelsin; "Ölüm anlamsızdır; ben varken ölüm yoktur, ölüm varken de ben yokum." Dolayısıyla gerilmeyin, güzel yaşayın, cennet de cehennem de bu dünyadadır. Anlam da varlığınız zaten.
-
Yok öyle değil. Teknoloji yeni yeni gelişiyor , zamanla 1-2 temel matematik ve fizik kavramını yerine oturtacağız ve ondan sonra ister yeni bir gezegen yapacağız , ister yerlerini değiştireceğiz , örneğin Mars üzerine ufak bir su gezegeni düşürüp yeniden yaşam başlatacağız , istersek sıfırdan yeni bir evren yaratacağız. Yeni canlılar yaratmaya zaten başladık. Önemliyiz aslında.
-
espresso adlı üyeden alıntı
Varlığa bir sebep arayacak kadar kendimi önemli görmüyorum. Bir şekilde rastgele bir araya gelmiş moleküllerden ibaretiz, ölünce de rastgele dağılacağız. zaten evrenin büyüklüğü yanında toz tanesi kadar bile değiliz bu kadar kendimizi önemseyecek bir durum yok.
Rastgele mi ?
Bak espresso,yazilimcimisin sen.
Oyle bir yazilim dusun ki,sifir noktasindan marsa gidecek,notronla protonu carpistiracak,evreni anlayabilecek(nerdeyse) bir varlik olusuyor.
İleride bir bilinc kazanabilecek bir
yazilim dusun,bunun kendini surekli gelistirmesi gerekir haliyle.Bu yetkinlige sahip bir yazilim icin basta minimum kac milyon satir kod gerekir ?
Daha o kodun yazildigi ortamların hazirlanma asamalari icin gecen binlerce yillik bilgi birikimini soylemiyorum bile.
İlk hucre cok cok ilkelmiss..yav nasil ilkel olabilir,oyle veya boyle o ilkel dedigin hucre bugun insan haline gelmis.Kolay bir is mi la bu.
Bence cok ilginc olaylar donuyor..
-
espresso adlı üyeden alıntı
Varlığa bir sebep arayacak kadar kendimi önemli görmüyorum. Bir şekilde rastgele bir araya gelmiş moleküllerden ibaretiz, ölünce de rastgele dağılacağız. zaten evrenin büyüklüğü yanında toz tanesi kadar bile değiliz bu kadar kendimizi önemseyecek bir durum yok.
Espresso ile aynı fikirdeyim.Akıl almayacak kadar büyük ve 13 14 milyar yaşında olan evrenin içinde biz neyizde kendimize bir anlam yüklemeye çalışıyoruz.Dünya yokken bu evren ne anlam ifade ediyordu.
---------- Mesajlar birleştirildi - 16:43 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:38 ----------
Hırbonen adlı üyeden alıntı
Rastgele mi ?
Bak espresso,yazilimcimisin sen.
Oyle bir yazilim dusun ki,sifir noktasindan marsa gidecek,notronla protonu carpistiracak,evreni anlayabilecek(nerdeyse) bir varlik olusuyor.
İleride bir bilinc kazanabilecek bir
yazilim dusun,bunun kendini surekli gelistirmesi gerekir haliyle.Bu yetkinlige sahip bir yazilim icin basta minimum kac milyon satir kod gerekir ?
Daha o kodun yazildigi ortamların hazirlanma asamalari icin gecen binlerce yillik bilgi birikimini soylemiyorum bile.
İlk hucre cok cok ilkelmiss..yav nasil ilkel olabilir,oyle veya boyle o ilkel dedigin hucre bugun insan haline gelmis.Kolay bir is mi la bu.
Bence cok ilginc olaylar donuyor..
Çokta öyle özel bir kod değil aslında.Dünyadaki yaşamın kodu birbirine çok yakın.Çok küçük farklar bizi bir domuzdan yada kertenkeleden ayırmaya sebep oluyor.Kodun temelide karbon bazlı evrende en çok bulunan materyallerden oluşuyor.
Kodumuz ve yapımız gerçekten özel olsaydı belki kibirlenmemeiz bir anlam ifade ederdi.
-
arndiol adlı üyeden alıntı
Şu konuyu her gördüğümde aklıma "varlık fonu" geliyor. Resmen psikolojim bozuldu.
Varlıgınızın sebebini sorgulamak istiyorsanız yaşantınızda doyuma ulaşmayan noktalar var demektir. Cünkü bir sebep arıyorsanız bunun sebebi dünyadaki varlıgınız sona erdiğinde yok olmaktan korkuyor olmanız ve bu sebebin bir sonucu olmasını istemenizdir.
İlkel ve modern dinlerin tamamı bu nedenle ortaya çıkmıştır. Varlıklarının bir sebebinin olmaması ve hayatın sona erecek olmasından korkuyorlar.
Gerçek anlamda varlığımızın bir sebebi olmak zorunda değil, doğdugumuzdan öncesi bizim için karanlık oldugu gibi ölüm sonrası da karanlık olacak. Bunun farkında olan insanlar genel olarak sebep aramak yerine "nasıl" sorusunu düşünüyorlar.
Nasıl var olduk sorusu ile evrimi, bigbang i , karanlık maddeyi araştırıyorlar. Bunların cevapları da bize "varlıgın sebebi olmalı" sorusunun gereksizliğini gösteriyor.
varlık fonunun var olma sebebi nedir? yanlış soruyu sorum... faiz enflasyonun sebebi midir sonucu mudur? pardon yanlış oldu varlığı sorgulamamızın sebebi sence yaşantımızda doyuma ulaşamamak mı yoksa doyuma ulaşıp da bıkma kısmına gelmek mi?
yıllar öncesinde de belirtmiştim, mesajım duruyordur; oto yıkamamıza ara sıra zengin kel bir abi geliyordu arabasını yıkatmaya ve sıkılmış görünüyordu; her geldiğinde bir çuval köpek maması bırakıyor ve sokak hayvanlarına yedirin diyordu... sohbet ederken de hayattan sıkıldığını söylüyordu, hayatın boş geldiğini söylüyordu..
dedim ya ben beyin fırtınası yapar iken de dünya zevklerini de unutmuyorum, bugün bıkarım ama yarın tekrar canım ister, fakat bir sebep üzerine mi var edildik yada dediğin gibi gerçekten de varlığımızın bir sebebi yok, mevcut enerjiler bu oluşuma yol açtı yoksa diye kimi zaman merak ediyorum.
ben niye varız diye merak ederken sen ise nasıl var olduk diye merak ediyorsun, bir diğeri de gelecek oda; "aslında biz yokuz" diyecek.
espresso adlı üyeden alıntı
Varlığa bir sebep arayacak kadar kendimi önemli görmüyorum. Bir şekilde rastgele bir araya gelmiş moleküllerden ibaretiz, ölünce de rastgele dağılacağız. zaten evrenin büyüklüğü yanında toz tanesi kadar bile değiliz bu kadar kendimizi önemseyecek bir durum yok.
dur tahmin edeyim, dünyada bizlerin göremediği varlıklara inanmıyorsun ve hiç denk gelmedin, senin için ruhlar alemi diye bir şey yok, ama yadırgamıyorum çünkü ben de dahil bir çok insan görmeden inanmıyor,
ruhani varlıklar insan formunda karşımıza çıkabiliyorlar ve bir anda yok oluyorlar, hele şu fal baktırma olayları ise işi iyicene bulanıklaştırıyor; neden bulanıklaştırıyor derseniz şöyle; biz geçmiş zaman ve gelecek zaman diye konuşurken konunun başında videosunu paylaştığım adam(haktan akdoğan) "öldükten sonra kaynağa yaklaşacağız ve kaynakta zaman yoktur, anda sındır, gelecek yok geçmiş yok, kaynağın kendisinde sindir" diyor..
bunu düşünürken aklıma pek sevmediğim ama saygı duyduğum(çok güzel yemekler, yapar, aşçılığından ötürü saygı duyuyorum) bir akraba geliyor ve kadının baktığı kahve falları çıkıyor, ona fal baktırıyorlar ama ben geleceği bilmek istemediğim için hiç ona fal baktırmadım.. yani gelecekten haber alabiliyor isek o zaman gelecek zaten yaşanmış..
durum böyle ise o zaman özgür irade nasıl oluyor der iken beynim sulanıyor işte; ortada çok garip ve bizim algılarımızın ötesinde bir sistem olduğu garanti, çünkü dediğim gibi bazı ruhani aracılar sayesinde gelecekten haber alınabildiğine ben inanıyorum.
benim büyük abim 25 yaşında evlendi, hanımının ismi S ile başlıyor ve memleketinin baş harfi S. bizim akraba bunu bildi, ama bildiği zamanlarda benim abim "öznur" isminde bir kız ile ilişkisi vardı hemde 6 yıllık falan, yani 24 lü yaşlardaydı abim ve ne oldu ise çok kısa bir süre içerisinde Öznur isimli kızın arkadaşı olan adı S ile başlayan bir kız ile evlendi...
Bu gerçek ama acaba tesadüf mü diyorum ben,
yani akrabamız babama fal bakıyor ve "ailenden cenaze var diyor", aradan 2 hafta geçmeden amcam kanserden bir anda eriyip gidiyor.
birde kadının böyle fal bakmasını seviyorum, yani alışılagelmişin ötesinde, "kurba görüyorum, ev alacaksınız... balına görüyorum elinize para geçecek.... şurada güvercin var, yeni bir işe atılacaksınız" gibi şeyler söylemiyor...
hırsızlık olayı olacak diyor malımız çalınıyor, cenaze var diyor ve hakikaten yakınımız vefat ediyor, abimin evleneceği kadının adını ve memleketini söylüyor falda ve çıkıyor...
bakalım baktığı son fal tutacak mı, son fala "şu an oturduğunuz evden kendi sahibi olduğunuz eve çıkacaksınız" demişti ve 2010 yılından beri biz o evde oturuyoruz, henüz ev değiştirmedik ve yeni bir ev yapmak yada satın almak için paramız yok, muhtemelen son söylediği tutmayacak.
belki de ev sahibi vasiyetinde evini bize bırakır
ruhlara inanmıyor musunuz? ruhani varlık görmediniz mi hiç? inanmak için illa görmeniz mi lazım birde?
-
yeaah aga ne gerek var böyle şeylere yaşa gitsin işte zaten hepi topu 60 70 sene takılacaksın sonra basacaklar silikonu
-
okanbagiscan adlı üyeden alıntı
Çokta öyle özel bir kod değil aslında.Dünyadaki yaşamın kodu birbirine çok yakın.Çok küçük farklar bizi bir domuzdan yada kertenkeleden ayırmaya sebep oluyor.Kodun temelide karbon bazlı evrende en çok bulunan materyallerden oluşuyor.
Kodumuz ve yapımız gerçekten özel olsaydı belki kibirlenmemeiz bir anlam ifade ederdi.
Farkin kucuk olmasi basit olmasini gerektirmiyor ama. Nasil basit bir sey ki hala bunca teknolojiye ve bilgi birikimine ragmen ogrendikce bilmediklerimiz azalmiyor, tam aksine artiyor; cunku ogrendikce, bilmedigimiz ne kadar cok seyin oldugunu anliyoruz. Yasam cok ozel bir sey. Suur daha da ozel bir sey. Bunu kibir sebebi yapmak ise psikolojik bir problem bence.
Insanla havyana %99 ayni demek genetik acidan mumkun ama zeka ve davranis acisindan mumkun mu? Aradaki ucurumu gormemek icin kor olmak lazim. Alet kullanabilen, empati gosterebilen kac havyan turu var? En zeki havyan bile gerizekali cocuk seviyesinde.
Kaynağını isterseniz milyonlarca yıldır işleyen evrime, isterseniz de bir dine verin, ancak ne hayat basit bir şey, ne de insan basit bir canlı.
-
@fatih hocam
konu kişiden kişiye göre değişir.
Kimisi sadece enerji oldugumuzu savunabilir, simülasyon evrenini savunabilir ve fiziken olmadıgımızı da iddia edebilir.
Ben yaratılışa inanmadıgım için nasıl hayat buldugumuzu dusunuyorum
baskası varlıgının amacını arıyor bunu da metafizik unsurlara bağlıyor.
Uzar da uzar secenekler :D
-
Teknolojide son yüz yılda kat ettiğimiz mesafe varolduğumuz süre ile kıyaslarsak farklı.
Bu günkü halimize bakıp yorum yapıyoruz ama ilk halimizde çok zeki değildi.Farkımızı ortaya koyduğumuzda ise tüm diğer türlere baskı oluşturup başka türlerin gelişmesinide önlemiş olabiliriz.Biz kendi alt türümüz içinde bile diğer türleri yok etmişiz.
-
hasmet adlı üyeden alıntı
Farkin kucuk olmasi basit olmasini gerektirmiyor ama. Nasil basit bir sey ki hala bunca teknolojiye ve bilgi birikimine ragmen ogrendikce bilmediklerimiz azalmiyor, tam aksine artiyor; cunku ogrendikce, bilmedigimiz ne kadar cok seyin oldugunu anliyoruz. Yasam cok ozel bir sey. Suur daha da ozel bir sey. Bunu kibir sebebi yapmak ise psikolojik bir problem bence.
Insanla havyana %99 ayni demek genetik acidan mumkun ama zeka ve davranis acisindan mumkun mu? Aradaki ucurumu gormemek icin kor olmak lazim. Alet kullanabilen, empati gosterebilen kac havyan turu var? En zeki havyan bile gerizekali cocuk seviyesinde.
Kaynağını isterseniz milyonlarca yıldır işleyen evrime, isterseniz de bir dine verin, ancak ne hayat basit bir şey, ne de insan basit bir canlı.
Şöyle düşünelim:
Mevcut teknoloji 2 harfli bir alfabe üzerine kurulu ve neler yaptığımızı görüyoruz , ki daha çok başındayız. (1 ve 0)
Oysa doğanın 4 harfli bir alfabesi var ve inanılmaz uzun bir süresi de vardı , sonuçlar bence çok başarısız. ( İnsan canlısının doktorlar ve hastane önlerindeki kuyruklarına bakmanız yeter, sürekli tamir gerektiren hatalı bir üretim ) Zamanla bunu göreceğiz , aradaki fark kapanacak ve diğeri lehine açılıp uçurum oluşacak.
-
drtayfun adlı üyeden alıntı
Şöyle düşünelim:
Mevcut teknoloji 2 harfli bir alfabe üzerine kurulu ve neler yaptığımızı görüyoruz , ki daha çok başındayız. (1 ve 0)
Oysa doğanın 4 harfli bir alfabesi var ve inanılmaz uzun bir süresi de vardı , sonuçlar bence çok başarısız. ( İnsan canlısının doktorlar ve hastane önlerindeki kuyruklarına bakmanız yeter, sürekli tamir gerektiren hatalı bir üretim ) Zamanla bunu göreceğiz , aradaki fark kapanacak ve diğeri lehine açılıp uçurum oluşacak.
Konuyu bu kadar basite indirgeminiz cok ilginc.
insanin cok ozel olmadigi dogru.Sonucta ruh denen birsey olmadigina gore yeterli sayida ve ozelikte noronlarin bilinc dedigimiz kavrami olusturmasi normal sayilabilir.
Benim kafamin basmadigi nokta su;
2 milyar yil oncesine gidelim.Abicim o ilk ilkel hucre bir sekilde kendisini kopyaliyor yavv,sebebi nedir ? Amacin ne senin ?(amaci belli tabikii)
Yani 4 molekul dogada olustu diye,ortaya canli dedigimiz,var olmak isteyen bir sey ortaya cikmasi
kabul edin cok ilginc bir durum.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)