Bazılarının tabirine göre "kolaya kaçılan bir başka olay" yaşandı. 2 çocuk babası olan X isimli kişi tefeciye olan borcu yüzünden intihar etmiş, tabi ailecek intihar etmişler.
intihar yönteminde bile kolaya kaçmışlar.
İntiharı desteklemiyorum, ancak her beğenmediğimiz yazının yok olmasını istemek te büyük bir sorun bence... Başkalarının beğenmediği düşüncelerimizi özgürce ifade etmek istiyorsak, başkalarınkinin de yok olmasını istemememiz lazım. İfadesini engelleyince düşünceler yok olmuyor çünkü...
Dediğinizde haklısınız. Bir şeyi engellemek onu yok etmez özellikle fikirleri. Belki onu daha cazip hale bile getirebilir.
İnancı olmayan yada zayıf olan insanların son çare olarak gördüğü yol. Dünyaya kendi isteğinle mi geldin ki kendi isteğinle gidiyorsun. Adı üstünde imtihan dünyası.
Gence üzüldüm, keşke birileri durumu fark edip yardımcı olabilseydi.
inanç olayının cılkını çıkardılar, modern putpereslik diyorum ben buna, bir bez parçası yada kağıt parçasına tapıyorlar, diyorlar ki onda ayetel kürsi yazıyor, yada "hilyei şerif" o..
ben de diyorum ki o sadece üzerinde arapça yazılar olan bir kağıt parçası ya da bez parçası, evin duvarlarını bunlarla doldurmanın hiç bir anlamı yok. o ayetler siz kağıda basıp duvara asın diye yazılmadı, o ayetleri uygulamanız gerek, o ayetleri yaşamanız için yazıldılar, saat süsü yapın diye yazılmadılar..
.....
hatta bir adım ileriye gidiyorum, bizim duvarda 2 tane bez tablo var ve üzerinde cami şeklinde arapça yazılar var, muhtemelen bir dua fakat tablonun alt sırasında 6 tane reklam içeriği var, tv kanalından radyosuna kadar web adresine kadar reklam içeriyor.. yani din ve inançlar kimsenin umurunda değil ve milletin inancı üzerinden kendi reklamlarını yapıyorlar... yani burada kapitalizme hizmet var...
reklam eşittir kapitalizm, bu kadar basit... reklam olayından iğreniyorum artık, kusucam.
Hz. Peygamber zamanından kalma herhangi bir yazılı belge yok biliyorsanız , sağlığında bunların yazılmasını ve kayda geçirilmesini istememiş. Neden ? Olayın bu hale geleceğini anladı muhtemelen, ahlaki kısmını aklınızda tutun , onu öğrenin diye düşünüyordu muhtemelen. Ölümünden çok sonra bazı kişiler birleşip akıllarında kalanları kağıda dökmüşler, bunlar arasında çelişkiler ve eksiklikler olunca bir birleştirme yapılıp bir daha dokunulmamış. O yüzden bu gün bir sürü hatalı - çelişkili - bize saçma gelen şeyler var.
Siz de açıp bizden daha iyi yaşam şartlarında olan ülkeleri açınız izleyiniz. Örneğin adamın standart sayılabilecek otomobili var, garajı var, garajının duvarında dizi dizi meguiar's bidonları duruyor. Bu benim için bir kıstastır. O yapabiliyorsa ben neden yapamıyorum derim. Bu durumun gözünün doymaması vs. ile alakası yoktur. Bizden kötülere baka baka bu ülke bu hale geldi.
Fakir insanları fakir kalmaya ikna edebilmek , üst tabakaya özenmesini ve taleplerde bulunmasını önlemek için en etkili yoldur. Genellikle de zenginler ve iktidarlar tarafından yayılması desteklenir.
Kişisel olarak ta, ülke olarak ta, fakirlik, mücadele edilmesi gereken ciddi bir sorundur.
Gelişmiş ülkelere baktığımızda oranın gençliğinde bir isyan geleneği görüyoruz. Şükretme isyan et deyip ayaklanmışlar ve haklarını elde etmişler. Bizim gibi ortadoğu ülkelerinde biat kültürü yaygındır, isyan edenin başını anında ezerler, haliyle gençlere isyan edecek bir yol yöntem de kalmayınca böyle üzücü sonuçları da görüyoruz.
Ulkedeki temel sorunlardan biri bu zaten, biat kulturu. Basini egen koyunlar gibiyiz, ille birilerinin bir yerinin kILI olmak gerekiyor ya.
Sukretmek, haline duaci olmak, daha kotulerini gormek; bunlarin hepsi dinin/inancin getirdigi insanlari kolelestirmeye yonelik, guce karsi koymayi engelleyici politik/toplumsal fikirler.
Ero__'nun dedigi gibi, niye daha kotusune bakiyorum ki ?
Yurtdisina gidip geldigim zamanlarda sehirde gordugum guzel seyleri siraliyorum,
- abi sen hep guzel yerlere gidiyorsun, biz gecen sene Misir/Fas'a gittik gormelisin, sukredersin Turkiye'de yasadigina.
- Ulen ben niye oraya bakip sukrediyorum? Benim gitmek istedigim yer orasi degil ki, ben daha iyi yerlere gitmek istiyorum.
Intihar konusunda yazmasam icimde kaliyor;
- Birincisi; bu kisisel bir secim, yargilayamazsiniz. Onun durumunda olmayacaginiz icin yaptiginiz yargilamanin (inanci olsaymis vs) bir gecerliligi yok.
- Ikincisi; canina kiyan arkadasin depresyon durumunu bilmiyoruz, sartlari hakkinda da bilgimiz yok. Hayattan bir beklentisi yokmus anlasilan. Disaridan baktigimizda her sey farkli olabilir. Ancak surasi var ki, ne icin calisiyoruz? ne icin yasiyoruz? Ailesinden kopuk, arkadas cevresi genis olmayan, asosyal, herhangi bir hobisi vs olmayan birinin yasama isteginin olmamasi normal geliyor bazen. Kalk/kahvalti yap/Ise git/Calis/Eve gel/TV Izle/Uyu. Bunlari yapan birinin hayattan ne zevk almasini bekliyorsunuz? Aile/cocuk/evlilik vs demeyin, bunlar zorunlu seyler degil, bunlar tercih. O arkadas bunlari tercih etmemis belli ki. Uzerine gecim sikintisi varsa daha da zor gelmis olabilir.
- Ucuncusu; Turkiye bir "Araba sevdasi" ulkesi artik. Zamaninda "inancini/kulturunu almayacaginiz, teknolojisini alacagiz" denilen batinin teknolojisini alamayip sadece kulturunu aldik otomobil konusunda. Ulkede herkes otomobil alma pesinde, otomobil bir statu gostergesi haline geldi. 2009 yilinda internetten tanistigim bir hatun bana "araban yoksa hic gorusmeyelim" dedi cidden. Ulkede 30 yasini asmis, arabasi olmayan erkeklere, erkek gozuyle bakilmiyor. Seveni vardir sevmeyeni coktur ama yazilanlara katilan kisi sayisinin coklugunu yadsiyamayacagimiz eksisozluk'te cok fazla baslik var mesela bu konuda. Ayni sekilde herkes ev alma pesinde ki bunu normal karsiladigim durumlar var. Insanlar yurt disinda eski/minik ama kullanisli evlerde yasarken biz kocaman salonu, yilda 2 kez kullanacagimiz misafir odalari olan evler satin almaya calisiyoruz. Ki yilin geri kalaninda o misafir odalari kullanilmayan spor aletleriyle, ayakkabi kutulariyla, eski elektronik esyalarla dolar. Canina kiyan arkadasin bu tip seylerde gozu yokmus ya da hayatini bunlarla ugrasmak icin yasamayi istememis.
---------- Mesajlar birleştirildi - 12:24 ---------- bir önceki mesaj zamanı 12:22 ----------
Su insanlarin hic birinin inanci yoktu yani?
https://onedio.com/haber/aci-dustu-p...e-resmi-923711[COLOR="Silver"]
Gençlere bizlere hiçbir imkan verilmeyen bir ülkede okuması ve iyi yerlere gelmesi bekleniyor. Peki sizler bir avrupa ülkesi gibi güvence verebiliyor musunuz? Hayır. Ülke o kadar boktan bir halde ki çoğu genç intihar eden arkadaş gibi düşünüyor. 10sene sonra kendini nerde görüyorsunu geç 1yıl sonrası için bir şey diyemiyorum. İntihar dediğiniz şey gerçek bir seçenektir. Din vesaire bunlar kişiyi bağlar. Kolay bir seçim de değildir. 18 yaşındaki bir genç o noktaya gelene kadar herkes izledi. Tüm tanıdıkları ailesi izledi. Genştir ergenliktir dediler eminim. Kimse derdini sormadı bundan da eminim. Avrupada yaşıtlarımız hayatlarını yaşayıp part time işlerde çalışıp istediği çoğu şeyi elde edebilirken biz iş bulamıyoruz. Ki komik olan da şu an iş aramaya bir avmye gidiyorum. Ki bu kaçıncı avm kaçıncı iş arayışı ben de unuttum. Bizleri bu hale kusura bakmayın ama sizler getirdiniz. Bu ülke getirdi. Gençler sadece iş bulup biraz rahat yaşamak istiyor. Aslında bu ülkeden kaçmak istiyor. En iyi dönemimizde(!) 40 yıllık siyasetçiye döndük. Neyse...
Maddi durum çok önemli bir etken olsa da asıl sebep değil bence intihar olayında... Psikolojik durum. Tabii ki maddi sebepler de insanı o psikolojiye sokabiliyor... Ancak batı ülkelerinde de az görülen bir durum değil. Marilyn Monroe bile uyku hapı içerek intihar etmiş, hem de 36 yaşında... Daha genç, güzel, zengin...
Sus sus hiç sorma. Bir kere çok beğendiğim yazılar vardı. Çerçeveletip duvara astık. Bir gün Farsça bilen bir eleman geldi. "Abi bunları niye astınız." dedi. "Hoşumuza gitti, duadır diye astık." "Abe bunlar aşk şiiridir, hemde müstehcendir." dedi, o günden beri okutmadığım anlamını öğrenmediğim hiç bir şeyi asmadım. Bizde kutsala saygı büyüktür, o kadar. Anlamak ve yaşamaya çalışmak bizim kültürde yok. Arkadaşın dediği gibi direk biat. Bu bizim genlerimizde var. Biz binlerce yıldır, tek adamın dudağı arasından çıkan cümleler ile devletler, imparatorluklar kurmuş bir milletiz. Demokrasi ve çoğulculuk bizim genlerimize uzak.
''Bir adam hangi yolda gidiyorsa, o yol onun kendi seçimidir.'' İp Man
Gençlik, ilk gençlikte yaşadığın bazı olaylar sana dünyanın başına çöktüğü, hiç bir şekilde düzelmeyeceği hissini verebiliyor, dünyanın sonu gibi gelebiliyor. Özellikle hassas ruhlarda bu daha fazla hissediliyor. Ama düzelmeyecek hiç bir şey , konuşulmayacak konu yok. Her zaman bir çıkış var. Allah rahmet eylesin. Üzüldüm.
Dunya, hassas kalpler icin bir cehennemdir der Goethe. Ve bunu soyledigi yillar 1800'lerin basi. Cumlenin tam turkce cevirisini ararken karsilastigim sayfalardan birinde [1] yazilmis bir yazi var. Tam olarak durum budur diyebilecegim sozler;
"Hassas olmayan insanlar için yaşam daha kolay, düz bir çizgi üzerinde yaşayıp gidebiliyorlar, daha az sorgulayarak. Ama hassas insanlar için, her detay bir hüzün sebebi haline gelebiliyor. Sanki başka bir gezegenden acı çekmek için dünyaya göndermişler gibi düşünüyorum bazen hassas insanları. Bu dünyaya alışmak mümkün ama bu durum zaman alıyor ve geçen zamanda da bolca acı çekiliyor. Alman yazar Goethe kim bilir nelere şahit oldu da "Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir" dedi."
[1] https://1000kitap.com/dunya-hassas-k...goethe--258098
anlaşılan çocuğun ardından bıraktığı mesajı biraz daha irdelemek gerekiyor.
konunun ilk mesajında da olan linki ekleyeyim.
ilk paragrafta herhangi bir uyarıcı madde etkisi altında olmadığını, aldığı kararı tasarladığını ve mantıklı olduğunu düşündüğünü belirtiyor. yalağuz "uzun zamandır" dediğinin ne kadarlık bir zaman olduğunu anlamakta zorlandım. pek uzun bir zaman olduğunu düşünmüyorum.
sonrasında kendisine atfettiği erdemleri sıralıyor ve bunların kendisini "iyi bir insan" yaptığına dair inancını belirtiyor. yazdıkları ise insanın kendi varoluşunu anlamlandırmak, düşünme ve muhakeme yeteneğinden yoksun olduğunu düşündüğü diğer canlılardan kendisini ayırmasını umduğu erdemler silsilesinin izleridir. bu izlerin başat sebepleri de, minimal yaşamayı salık verip dünya malından hayır gelmeyeceğini iddia eden öğütçüler ve hikayecilerdir. diyojen gibi yaşamayı kimseye salık veremem, ellerim iştahlı, dünya güzel. zaten memlekette tutumlu olmayı nasihat edenlerin kimler olduğu yazmaya gerek yok. genelde fakir olurlar ve zırhlı mersedeslere binerler.
doğa böyle değildir.
iyilik, kötülük, erdem, ışık, karanlık, vahşet, merhamet, yukarısı, aşağısı, zengin, yoksul, güzel, çirkin ... bunlar onun için yoktur.
sadece öyledir ve hep öyle kalacaktır.
furkan bir noktada bunu anlayabilecekti, bunu anlayabileceğini göremedi, beklemek istemedi.
"Hiç kimseye kötülük etmedim.
Yakınlarımı bahtsızlığa sürüklemedim.
Gerçek evinde alçaklık etmedim.
Kimseyi gücünün dışında çalıştırmadım.
Benim yüzümden kimse korku duymadı, yoksulluk ve acı çekmedi, bahtsız olmadı. Tanrıların kötü gördükleri şeyleri hiçbir zaman yapmadım.
Kölelere kötü muamele etmedim ve ettirmedim. Kimseyi aç bırakmadım.
Kimseye göz yaşı döktürmedim.
Kimseyi öldürmedim ve kimsenin kahpece öldürülmesini emretmedim.
Kimseye yalan söylemedim. Hiçbir utandırıcı davranışta bulunmadım.
Zina etmedim. Yiyecekleri pahalı ve eksik satmadım. Terazinin dirhemi üzerine hiçbir zaman elimi bastırmadım. Teraziyle tartarken hiçbir zaman hile yapmadım.
Süt çocuklarının ağızlarından sütü uzaklaştırmadım. Hayvanları çalmadım.
Tanrının kuşlarını avlamadım.
Ölmüş balığı tutmadım. Hiçbir arkın suyunu başka yöne çevirmedim.
Ben temizim, temizim, temizim..."
yukarıdaki metin mısır ölüler kitabından alıntıdır. 3000 - 5000 yıl kadar olduğu tahmin ediliyor. aradaki benzerlik oldukça dikkat çekici, yani furkan kendi varoluşunu anlamlandırmak için eskilerin yolunu denemiş.
"Kendi özümü yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok uğraştım ve çaba gösterdim. "
bu satır ile başlayan paragraf ise sorunun ne olduğu konusunda epey bilgi içeriyor. "nosce te ipsum" yani kendini bil, kökeni ise oldukça eski, delfi tapınağının girişinde yazıyormuş (2800 yıl öncesinde). esasında burada hepimizin çok zaman içerisine düştüğümüz kuyuya düşmüş, bir vakit kuyunun dibindeki taş gibi beklemiş, ailesi tarafından dahi ihtiyacı olan şefkati ve sevgiyi bulamamış, her insanın ihtiyacı olan ama nedense kimsenin diğerine vermek istemediği şefkat ve sevgi.
satırlarına devam ederken, zaman içerisinde "diğerlerine" benzediğini fark ettiğini yazmış, öyle olmaktansa olmamayı tercih ettiği de aşikar.
maddi zenginliğin ve estetik kaygıların insanın özünün önüne geçtiğini de belirtiyor. baskın ideoloji ve kültürün ülke üzerindeki hakimiyeti güçlendikçe, insanların nasıl ahlak ve etik yoksunu olduklarını tekrar tekrar tanımlamaya gerek var mı?
dünya ile olan bilgisini televizyon üzerinden alan, her türlü propagandaya gayet açık, çoğunca kişilik ve karakterden yoksun, cahil, yobaz, dünyanın ne olduğu hakkında bilgisi olmayan, halen ortaçağ kafası ile yaşamaya çalışan bir güruhun içerisinde bireyin kendi bütünlüğünü koruması zordur, yardım almaz ise daha da zordur.
"Keşke tanrı beni böyle yaratmasaydı deyip duruyorum kendime. "
"Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. "
bu satırlar çocuğun inancını konusunda epey bilgi veriyor, yaratıcıya ve onun cennetine inancı var. konu içerisinde inanç ve din babında yorum yapmadan önce iki kez düşünün, zira dindar olduklarını iddia edenlerin memleketi ne hale getirdikleri ortada, sığ görünse de oldukça derin, girmeyin.
hayat, yaşamaya değer mi?
camus bu konuda çelişkili ifadeler kullanır.
sisifos, mitolojik bir karakter olmasına rağmen, konuyu gayet iyi anlatır.
aldığı cezayı yerine getirmeyi tanrılara başkaldırı olarak görür.
tanıştırayım;
tutunamayanların furkanı .
tehlikeli oyunlar oynadın çocuk.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)