Öncelikle bugüne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına
özür dilenmeli ve mağdurlara tazminat ödenmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan
herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin
varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli
kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.
Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli,
Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması
halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde
eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.
İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan ‘Andımız’ ve
benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan ‘Ne
Mutlu Türküm Diyene’ gibi yazılar silinmeli, "Bir Türk dünyaya
bedeldir." şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.
Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini
taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri
derhal değiştirilmelidir.
Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün
resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı
söylem terk edilmelidir.
İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerine eski adları geri
verilmelidir.
Bölgede çok yönlü sorunlara yol açan koruculuk sistemi derhal
lağvedilmeli, ancak mağduriyetlere de sebebiyet verilmemelidir