T Ü R K İ Y E. . . .T Ü R K L E R İ N D İ R
N E ... M U T L U... T Ü R K Ü M... D İ Y E N E
Amerika'daki idam mahkumlarinin 25'te birinin masum oldugu arastirilmis (bilimsel makale.)
https://en.wikipedia.org/wiki/Wrongful_execution
Masum oldugu sonradan ortaya cikanlarin cogunun sucu tecavuz ve katl. Itirafa zorlanmislar.
idama karşı da değilim taraf da.. Ortada ergenekon gibi bi dava varken nasıl taraf olurum? Eylül Yağlıkara cinayeti varken nasıl karşı olayım?
Ancak bu meselede suçlu aranıyorsa devletten başkası değil bu suçlu.
Katilin babası katil , dayısı katil, kendisine anti sosyal kişilik bozukluğu teşhisi konulmuş.
14 yıl önce başkasının hayatını karartıp cezaevine girmiş vs
Ekip otosunda polis bile baş edememiş adamla, bu adamın halkın arasında ne işi var?
Kim bilir bu şekilde kaç canii var piyasada..
İdam cezası ölümleri engellemeyecek, buna inanan saftır. Bizdeki adalet sisteminde telafi edilemez hatalara sebebiyet verir.
Şubat 2015 te hunharca katledilen Özgecan Aslanın annesi Songül Aslan; İdam getirilsin dedi.
....taziye evinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan acılı anne Aslan, “Ailenin ne halde olduğunu biliyorum, kendimi onların yerine koyarak, geldim. Olayı ilk duyduğum andan itibaren çok ağladım, odaya girdim saatlerce ağladım. Biz zaten ilaçlarla ayaktayız, bizim tek kızımız ölmedi, bütün aile öldü. Biz sadece yaşayan ölüyüz. Eşimin dediği gibi bir an önce bu konuya el atılmalı. Başka yavruların canı yanmasın. İdam muhakkak gelsin. Bir anne olarak idamın getirilmesini istiyorum” dedi.
(Bacım acını içinden yaşasaydın keşke dışa vurmasaydın. şimdi bir dünya hakaret yiyeceksin idam karşıtlarından . )
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/ozgecanin-ailesi-cerenin-ailesini-ziyaret-etti-41393994
Bu kadar yazıldı edildi ama tık yok.
Duvar olsa anlardı...
Anlaşılan o ki eğer idam yetkisi isteniyorsa, ırz düşmanlarının piyasaya sürülmesi akıllıca...
@Altora
Senin acı verici bir olayı, acı çeken insanları siyaset için sömürmeni ahlak dışı bir davranış olarak görüyorum.
Forum üyeleri senin oltanı yemeyince küfürü, hakareti denedin.
O da olmadı. Şimdi yalan bir kurgu oluşturup oltanı yemeyenleri acılı bir annenin karşısındaymış gibi gösteriyorsun. Hiç utandığını sanmıyorum.
Küfür, hakaret, yalan, duygusuzca ve ısrarla acıları sömürmek
Bu nasıl bir kişilik profili?
Yada antik romadaki gladyator oyunları hem izlemek için yurtdışından bile seyirci gelicek hem ekonomik katkı hemde gereksiz nüfusun azalması sağlancak
Bugün siyasi olarak idam diyenlerin büyük çoğunluğu 5 sene önce hoca efendi diyorlardı.
Çok garip bir ikna metodu uyguluyorsunuz. Yani sizinle aynı fikirde olan kişi sayısı fazla olursa, haklı mı oluyorsunuz? Yeryüzünün düz olduğunu ifade eden alimler ve onlara sorgu sual olmaksızın itimat eden kalabalıklar var. Yalnızca bilgi ve ifade düzeyi düşük kişilerin sırtını dayayabileceği bir unsurdur sayısal üstünlük lakin böyle bir faktör ile ikna ibresi yer değiştirecekse dünya çapında idamın olduğu/olmadığı, nüfusunun destek verdiği/vermediği ülke istatistiklerine bakınız, muhtemelen kendi metodunuz ile idamın doğru olmadığını idrak edeceksinizdir.
Fakat bunun dışında "aha bak karacaoğlan der ki..." yordamıyla taraftar sayısı artırmak ya da durumu bizzat yaşamış bir talihsiz kadını referans vermek yalnızca kendi fikrini tam olarak işleyip tarif edemeyen birinin direnişi gibi duruyor.
Hayatını kaybeden güzeller güzeli kızımızın talihsiz annesinin içinde bulunduğu durum gereği suçlunun ortadan kalkmasını arzu etmesi oldukça doğal, fakat bunun uygulanması bulunduğumuz çağ icabı doğal değil. Şayet üst insan olup bu gibi hayvani suçlardan arınmış bir medeniyette yaşamak, ilkellikten uzaklaşmak istiyorsak, orman kanunlarını geride bırakmamız gerekiyor. Kuvvetle ihtimal olduğunuz yerden mutlusunuz, yaşam konsepti, medeni görüş, siyasi anlayış anlamında ipuçları veriyorsunuz ancak şahsım adına ben yapamadığım, elimden gelmeyen işlerde bunu başarabilecek yetkinliğe ulaşacak biçimde kendimi geliştirmeyi tercih ediyorum.
Muhtemelen mırıldanacaksınız fakat davranışları zor tahmin edilen biri olamayacağınızı bildiğim için peşinen "ya senin başına gelseydi?" sorunuzun yanıtını vermek isterim; evet ben de henüz hayalini kurduğum karakter ve ussal mertebeye ulaşamadığım için benim yakınıma zarar veren kişinin ölmesini arzu ederim. Fakat benim yetersiz karar gücüm ve bilgisizliğimin kol gezdiği zihnimin ürettiği bu fikrin doğru kanaat olacağına dair hiçbir kanıt bulamayız. Şahsi zarar verme dürtümün adaletin yanından geçemeyeceğinin farkındayım.
Çok marifetli bulduğunuz için böyle bir yetkiyi layık gördüğünüz yöneticilerinizin idamı getirme becerisinden ziyade daha basit işlerde; misal bir mahkumu ceza evinde tutabilmek gibi alanlarda gelişmeleri yönünde tutkular sergileseniz enfes bir başlangıç sergilemiş oluruz. Şimdiye kadar zaten kırmızı ışıkta zaten durduğu hiç görünmeyen milletvekili araçlarının artık yasa çerçevesinde durmasına gerek bırakılmamasıyla uğraşmak yerine, yalnızca düğüne yetişmeye çalışan bir devlet büyüğü için değil her daim uluslararası otobanlarımızda trafik polisinin bulunup trafikte nizamı sağlamaya yönelik çalışmalar sağlanmasına teşvik etmek gerekiyor kanun koyucularımızın. Tecavüzcüyü "bir kereden bir şey olmaz" sözüyle aklayanlara nasıl bir ceza uygulanması gerektiğini düşünmeliyiz toplum olarak, meşrulaştıranların pişkinlik yapabildikleri bir yer olmak yerine halk arasına çıkmaya yüz bırakamıyor olmamız lazım.
Şunu çok iyi biliyor olmalısınız ki genlerimizin bir kusuru, sahip olduğu yetkiyi kendi lehine başkasının da size tavrına bağlı olarak kullanmaktan hiçbir şekilde çekinmemeye kodlu olması.
@0toreador,
Çok güzel yazıyorsunuz, duygularımıza tercuman olmuşsunuz. Kendi adıma sağolun diyorum. Ancak malum kişi bu kadar uzun bir yazıyı okuyacakmış gibi bir izlenim vermiyor maalesef. Neyse olsun, ben sizin geri kalanlar için yazdığınızı biliyorum.
Adalet demişken, Çorlu tren faciası, olaydan 2.5 yıl sonra, duruşma tarihi 21 Nisan 2020'ye ertelendi...
Buyrun dinleyin iki parça torununu çuval gibi dikilen adamın adalet isteyişini...
https://www.istanbulgercegi.com/oguz...MIHXx0.twitter
Nato kafa, nato mermer...
Konuyu açan arkadaşın yazılanları anlamayacağını daha en başından tahmin ediyordum, belki dedim bir ihtimal bu sefer yanılıyorumdur.
Bir şeyleri anlatmaktan, anlatmaya çalışmaktan zarar gelmez diyerek yazdık, anlattık ama nafile.
Hiç şaşırtmadı...
Dipnot: Acılı bir annenin feryadının arkasına saklanacak kadar alçalacağını ben de tahmin etmemiştim ya, neyse.
Alçaklık nerede biliyormusun ; masum insanların hayatlarını çalan, geride kalanları ömür boyu acıya düçar eden adi,insanımsı yaratıklara karşı tavır koyamamkta. Ağaç katliamı diye yeri göğü inletirken insan katliamı yapanlara karşı duramayanlarda . Birisi de duygularının yoğunluğuna dayanamayıp kendini ortaya attığında topluca linç edilmekte. Alçaklık işte burada.
muhabbeti demleyelim...
Katılıyorum Altora. Ne düşünüyorsun bu aşağıdaki sözler hakkında?
Mehmet Öz'ün konuşması şöyle:
"Yukarıdan gelen emirle mahkeme görülmez. Adalet hakimlerin vicdanıyla hareket etmek zorundadır. Delillerle önüne koyuyoruz, yağmur deniyor. Biz bu davanın ömrümüz yettiğince takipçisi oalcağız. Benim torunumu ne şekilde bulduğumu ben biliyorum. Savcılar, hakimler, cumhurbaşkanı izlesinler ellerini vicdanına koysunlar. 9 yaşındaki çocuğun ikiye bölünmüş vücudunu görsünler ondan sonra karar versinler. Biz yaşamıyoruz. Nerede adalet? Orta sahadan top çevirdiler burda. Diyoruz ki bilirkişiler bilen kişiler olsun. Bilirkişiler yok. Bilirkişiler rektörün elinde, rektör siyasilerin elinde. Kimse bu davaya bakmak istemiyor, neden? Bazı hocalar dava bize gelse bakarız, diyorlar. Rektörler bildirmemiş ki. Bu neyin davası? Bu ülkede adalet mekanizması işlemiyor. İnsanlar ölüyor kimse bakmıyor. Cumhurbaşkanım torununu kucağına alıp seviyorsun. Benim torunum iki parçaydı, çuval gibi diktiler. Torununu nasıl sevebiliyorsun sen? Beni alın zindana atın. Yeter çekin şu pis ellerinizi adaletin üstünden."
Hah işte üzülerek belirtmeliyim ki işte o kişi sen oluyorsun. Çünkü senin ve benim forum ortamında yazdığımız 2 satır yazının hiçbir hükmü yok. Neyin hükmü var biliyor musun, anlatayım da dinle:
O nefret ettiğin tecavüzcüleri, katilleri, sokaklara salan, tutuklamayan senin ülkenin mahkemeleri, savcıları, hakimleri, senin ülkenin kanunları. Amerikalı hakimler sokağa salmadı bu katilleri, fransız mahkemeleri iyi hal indirimi vermedi, buraya kadarı anladın mı?
Anladıysan devam ediyorum;
Kanun yapma yetkisi kimdedir? Cevap: TBMM.
Kanun tasarısını Bakanlar Kurulu hazırlar, kanun teklifini ise milletvekilleri verir. Ardından TBMMde görüşülür.
Azcık aydınlanma oldu mu? yoksa hala olmadı mı? Olsun , ben devam edeyim.
Bu tecavüzcüleri ve katilleri sokaklara salan kanunları ve cezaları düzenleyecek olan senin o çok sevdiğin seçtiğin malum iktidar partisi ve onun milletvekilleri.
Hala bir aydınlanma yok mu?
Yani diyorum ki, 2002 yılından beri tek başına iktidar olan bir parti var. Yıl 2019. 17 yıldır iktidardalar. Meclisteki milletvekili çoğunluğu da elinde. Ha dese 1 yılda tüm ceza hukukunu baştan sona değiştirme gücüne de sahipler. Ama bu konuda en ufak bir çabaları yok.
Sende çıkmış hala sağa sola saldırma derdindesin.
Sevgili altora, idamın gelip gelmemesi bana bağlı değil, bana kızma boşuna. İdamın gelip gelmemesi bu forumdaki ağaçseverlere de bağlı değil. Hele sana hiç bağlı değil. Senin öve öve bitiremediğin, savunmak için kendini heder ettiğin iktidardaki partide bu yetki.
Git oy verdiklerinden hesap sor, onlara gücün yetmiyorsa da gelip bize çemkirme burada.
Şimdi git, az ötede yaşa o sahte duygularını ve acını.
Öldürülen her masum canda payı olan o seçtiğin ve çok sevdiğin siyasetçilere hesap sor, burada klavye kahramanlığı yapma bize...
Kendimizi kandırmayalım. Burada konuşulan şey çekilen acılar falan değil, düpedüz siyaset.
Teveccühün kıymetli arkadaşım, ancak sahiden de maksadım konu içi ya da dışı farketmemek suretiyle fikri sinerjisi yaratmak. Belki de ben yanlış düşünüyorum, bilemiyorum. Ancak gördüğüm kadarıyla fikrimi çürütecek bir tez de koyamıyorum iddiada bulunan arkadaş. Yalnızca örnek konuların bağlantı adreslerini kopyalayıp yapıştırıyor ve aynı sözlerin çevresinde dönüyor. Doğru ya da yanlış göreceli bir durum, fakat fikrime sirayet edecek kadar kendi fikrini paylaşmadı; yalnızca uygulama aşamasını ifade etti. Öncesi yahut sonrasında dair fayda/zarar analizi yok.
Ben iyice anladım ki konuyu açan arkadaşın maksadı idam misyonerliği. Yani içerikte insanların beyan ettiği fikirler şayet kendisine ait olan ile örtüşmüyorsa ya iki yüzlüler ya alçaklar ya da talihsiz olayların kurbanların yakınlarına dair empati yapamayan aciz zatlar. Konunun gidişatı da 2-3 güne kadar vatan hainliğinin de repertuvara ekleneceğini gösteriyor.
Konuyu gereksiz başlangıç noktasından biraz daha verimli ve ilginç bir noktaya taşıma denemesinde bulunacak olursak, şahsen adaletin düzelme ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorum.
İnsanlar ahval fikir dünyaları ile örtüştüğünde mangalda kül bırakmıyorlar, ama örtüşmediğinde görmezden geliyorlar, hatta bilakis aksini savunabiliyorlar... Turnusol kağıdı misali yukarıda verdiğim örneğe @altora ne diyecek göreceğiz mesela...
Özgürlük ve adaleti sadece işine geldiğinde dile getirme hastalığının yandaşlara özgü değil, toplumun hemen hemen her kesimi için geçerli olduğunu düşünüyorum şahsen...
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)